Kur’an-i keriM’İn cihad ve teröre bakişI



Yüklə 1,07 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə17/42
tarix19.10.2018
ölçüsü1,07 Mb.
#75124
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   42

  
 
 
39
hedef için, yalnızca O’nun gösterdiği amaçlar uğrunda olmalıdır. Bunun dışındaki 
savaşlar, yıkımdır, zulümdür, haksızlıktır, dünyalık ve üstünlük elde etmeye 
yöneliktir. Niyet ne ise karşılık da ona göredir. İslam böyle bir savaşı ne emreder, ne 
de caiz görür.
121
 
Fiili savaş anlamında ki cihad ayetlerine gelince;  Rebi ve ibn Zeyd’e göre 
Kıtal anlamındaki cihad emriyle ilgili nazil olan ilk ayet’i kerime “ Sizinle 
savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın ve haddi aşmayın.  Şüphesiz Allah 
haddi aşanları sevmez”
122
 dir. Bu ayet’i kerime nazil olduktan sonra Hz. Peygamber 
(s.a.v.) kendisiyle savaşanlarla savaşmış, kendisiyle savaşmayanlarla savaşmamış ve 
Allah’ın “ müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün…” 
123
  Ayet-i  kerimesi  nazil 
oluncaya kadar bu şekilde devam etmiştir.
124
 
Medine’de cihad (kıtal) ile ilgili olarak inen ilk ayetin “ Haksızlığa uğratılarak 
kendilerine savaş açılan kimselerin karşı koyup savaşmalarına izin verilmiştir. Hiç 
kuşkusuz Allah onlara yardım etmeye kadirdir. Onlar, başka değil, sırf "Rabbimiz 
Allah'tır" dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah, 
bir kısım insanları (kötülüklerini) diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak 
surette, içlerinde Allah'ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve 
mescidler yıkılır giderdi. Allah, kendisine (kendi dinine) yardım edenlere muhakkak 
surette yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir.  Onlar (o müminler) ki, 
eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı  kılar, zekâtı verirler, iyiliği 
emreder ve kötülükten nehyederler. İşlerin sonu Allah'a varır. ”
125
 ayet-i kerimesi 
olduğu da rivayet edilmiştir.
126
 Ancak “sizinle savaşanlara karşı savaşın…” ayetinin 
savaş emriyle ilgili olarak ilk nazil olan ayet olduğu tefsir âlimlerinin çoğu tarafından 
kabul edilmiştir.
127
 
Mekke döneminde savaşa izin verilmemesi ile ilgili farklı görüşler 
bulunmaktadır. Bunlar genel olarak şu  şekilde ifade edilebilir. Öncelikle Mekke 
dönemi Müslümanların  İslam’ı tanıma ve anlama dönemiydi ve Müslümanların 
                                                 
121
Sabuni, a.g.e. , II/234. 
122
 Bakara suresi, 2/190. 
123
 Tevbe suresi, 9/5. 
124
 Razi, a.g.e. , IV/ 426;  Kutup, a.g.e. ,  I/290; Elmalılı, a.g.e. , II/28. 
125
 Hacc Suresi, 22/39-41. 
126
 Emiroğlu, Hasan Tahsin, Esbab-ı Nüzul, Ülkü Basımevi, Konya, 1978, I/59. 
127
 Elmalılı, a.g.e. ,  II/29. 


  
 
 
40
sayısı azdı, ayrıca Müslümanlara ait bir mekan (şehir, belde vs.) bulunmamaktaydı. 
Bu sebeple Müslümanlar savaşa izin veren bu ayet-i kerimeler inmeden önce hiçbir 
şekilde savaşmamış ve kendilerine yapılan zulüm ve işkencelere hiçbir şekilde 
karşılık vermemişlerdir.
128
 Müslümanlara daha öncesinde (Mekke döneminde)  
savaşmaya izin verilmeyerek savaştan alıkonulmasının (ifade ettiğimiz) sebeplerini 
birkaç madde halinde şu şekilde açıklayabiliriz.  
Bu alıkoymanın ilk sebebi, yeni gelen İslam dini, Müslümanları sabırlı olmaya, 
emir dinlemeye, başa bağlılığa ve izin çıkmasını beklemeye alıştırarak Müslümanları 
disipline etme amacı güdüyordu. Çünkü Araplar cahiliye dönemlerinde çok 
heyecanlı, duygusal ve disiplinsiz insanlardı. Savaş çağrısına hemen cevap verirler 
ve haksızlığa karşı hiç sabretmezlerdi. Bu sebeple yeni gelen din Müslümanları 
eğitme, disipline etme ve onlara ümmet olma şuurunu kazandırma amacı güdüyordu. 
 Mekke döneminde Müslümanların savaştan alıkonulmasının ikinci gerekçesi 
ise;  İslam Mekke’de ki her evi birer kanlı savaş alanına çevirmek istemiyordu. 
Çünkü o günkü Müslümanların her biri Mekkeli müşrik ailelerin birer üyesiydi. 
Müslüman olan çocuklarına eziyet edenler, onları dinlerinden döndürmeye çalışanlar 
da içinde Müslüman fertler bulunan müşrik ailelerdi. Buna göre eğer o gün 
Müslümanlara kendilerini savunma izni verilmiş olsaydı, bu iznin anlamı her evin bir 
savaş alanına dönüşmesi, her ailede kan dökülmesi demek olurdu. 
Bu da o günkü Arap toplumunun, islam’ı aileleri parçalayan ve onları içinden 
kundaklayan bir çağrı olarak algılamalarına yol açardı. Ayrıca sayıca çok az olan 
Müslümanlar bir savaş halinde toplu bir kıyıma uğrayabilir ve ortada iman eden 
kimse kalmayabilirdi. Ayrıca ilk adımda insanlığın saadeti ve huzuru için gönderilen 
bir dinin savaştan yana olmadığını anlatmak hikmeti ön planda yer alıyordu. Nitekim 
mekke’de inen ayet-i kerimeler bu ruh ve hikmeti en ölçülü şekilde yansıtmaktadır.  
Bu yüzden Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleri Müslümanların çoğalmalarını ve 
güvenli bir üsse yerleşmelerini sağladı ve kendilerine savaşma iznini bundan sonra 
verdi.
129
 
                                                 
128
 Kutup, Tefsir, VI/585-589; el-Buti, Muhammed Sait Ramazan, Fıkhu’s-Sire, 1978, s. 79-82; Razi, 
a.g.e. , V/139. 
129
 Emiroğlu, a.g.e. , I/159; Yıldırım, Celal, İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri, I/516. 


  
 
 
41
Mekke dönemindeki Müslümanlara uygulanan şiddet ve baskıların artmasına 
rağmen Müslümanlar savaştan menedilmişler ve bu durum Müslümanları hicrete 
zorlamıştır ve Allah Rasulü (s.a.v.)’nün ‘ Sizin hicret edeceğiniz yerin iki kara taşlık 
arasında hurmalık bir yer olduğu bana gösterildi’
130
 sözüyle Müslümanlar Medine’ye 
hicret etmiş ancak Allah Rasulü kendisine müsaade gelene kadar Mekke’de 
kalmıştır.
131
 Sonrasında ise hicret eden Müslümanlar,  Medineli Müslümanlarla 
birleşip  İslam yolunda birlikte mücadele etmişlerdir.  Şunu ifade etmek gerekir ki, 
İslam dini Tevhid binasının tamamlanması anlamına gelmektedir. Kur’an ve Hz. 
Muhammed ile Tevhid binası tamamlanıp sakinleri de bu binada yerleşmeye 
başlamış olduğu için İslam binasına ve de bu bina sakinlerine yapılan her türlü 
saldırılara karşı Müslümanlara kendilerini savunma hakkı verilmiştir. Bu sebeple 
Müslümanlara savaşla ilgili olarak öncelikle kendileriyle savaşanlara karşı 
savaşmalarına izin veren ayet-i kerime indirilmiştir. Çünkü artık inşa edilen İslam 
binasının ve İslamlaşmış toplumun korunması söz konusudur. 
Bu sebeple İslam’a ve de Müslümanlara kasteden kimselerle savaşılmasına izin 
verilmiş ancak bunun ötesine geçilmemesi için de Yüce Allah, Müslümanlardan 
haddi aşmamalarını, kendilerine çizilen sınırları çiğnememelerini istemiştir. Daha 
sonrasında gelen “ Onları yakaladığınız yerde öldürün… ve onların sizi çıkarmış 
olduğu yerden siz de onları çıkarın. Fitne öldürmeden daha şiddetlidir. Onlar sizinle 
orada çarpışmadıkça siz de onlarla Mescid-i Haram yanında savaşmayın. Eğer 
sizlerle savaşırlarsa onları öldürün. Kâfirlerin cezası, işte böyledir. Eğer 
vazgeçerlerse, bilsinler ki Allah-u Teâlâ çok bağışlayan ve çok merhamet 
edendir.”
132
 Ayet-i kerimesi ile Allah-u Teâlâ teklifini biraz daha artırarak, onlar ister 
savaşmak istesinler isterse savaşmak istemesinler, onlarla savaşmayı emretmiş, 
ancak müstesna olarak onlar savaşmak istemedikleri takdirde Mescidi Haram 
yanında onlarla savaşılmamasını istemiştir.
133
 
Ayet-i kerimede Allah-u Teâlâ “ onları bulduğunuz yerde öldürün, çünkü 
onların yaptıkları fitne öldürme eyleminden daha şiddetli ve tehlikelidir. Onları 
                                                 
130
 Askalani, İbn Hacer, Fethu’l-Bari bi- Şerhi Sahihi Buhari, (Tah. Abdulaziz Abdullah b. Baz), 
Daru’l-Marife, Beyrut, trsz, VII/231; Nevevi, a.g.e. , XV/31. 
131
 İbn Hişam, Ebu Muhammed Abdulmelik el-Me’afiri, es-Siretu’n-Nebeviyye, Daru’l-Ğadi’l-Cedid, 
Mısır, 2003, II/71. 
132
 Bakara Suresi, 2/191-192. 
133
 Razi, a.g.e. , IV/426. 


Yüklə 1,07 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   42




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə