48
“Fitne” kavramıyla açtığımız parantezde, bu kavramı, kavramın
içeriğini,
dilimizde ve Arap dilinde hangi anlamlara geldiğini, Kur’an’ın fitneyi nasıl
vasıflandırdığını, fitne karşısında ki Müslümanların tutumlarının ne olması
gerektiğini, bu durumun bir imtihan olduğunu ve bu imtihan sonucunda mükâfatların
ve cezaların ne olacağını ayet-i kerimelerin öncülüğünde ifade etmeye çalıştık. Şimdi
ise açtığımız bu parantezi kapatarak asıl başlığımız olan ‘ islamda Savaş’ konusuna
tekrar dönüyoruz.
Savaşa izin veren ilk ayetin hangi ayet olduğu hususunda ki ihtilafları
zikretmiştik, ancak kısaca tekrar hatırlamak gerekirse; Mekke döneminde - İslam’i
oluşumun gerektirdiği şartlar gereği – savaşla
ilgili her hangi bir ayet
indirilmemiş
192
, Medine’de ise düşmandan gelecek fiili taarruza karşı cevap vermeyi
öngören, müdafa hakkını tanıyan ilk ayetin Bakara 2/290. ayet olduğunu
193
, her türlü
şartta savaşı öngören ilk ayetin ise Hac 22/39. ayet olduğunu ifade etmiştik.
Esasen Kur’an, dinde hiçbir zorlamanın olmadığını vurgulamıştır.
194
Yani savaş
insanları dine
sokmak için bir araç değildir, iman bir kalp işidir ve zorlama ile olacak
bir şey değildir, bu sebeple Kur’an, dini zorla benimsetmek için veya istila,
sömürü
ve tecavüz için yapılan savaşları uygun bulmamış
195
, savaşa ancak Müslümanların
can ve mal güvenliğini sağlamak, hak ve hürriyetlerini korumak, islam’a ve İslam
ülkelerine yönelik saldırıları önlemek amacıyla müsaade etmiştir.
196
Peygamberimiz
(s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “Düşmanla karşılaşmayı temenni
etmeyiniz, Allah’tan afiyet isteyiniz. Ancak düşmanla karşılaştığınızda da sabrediniz.
Biliniz ki Cennet kılıçların gölgesi altındadır.”
197
Kur’an insanların bir arada mutlu ve huzurlu, sükûnet içerisinde yaşamasını
istemekle
birlikte, savaşı da hiçbir zaman göz ardı etmemiş ve Müslümanlara da
düşmana karşı her zaman hazırlıklı olmalarını önermiştir: “Onlara (düşmanlara) karşı
gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla
191
Nahl Suresi, 16/110.
192
Emiroğlu, a.g.e. , I/159; Yıldırım, a.g.e. , I/516.
193
Kurtubi, Ebu Abdillah Muhammed b. Ahmed el-Ensari,
el-Cami’ Li Ahkami’l-Kur’an, trsz. ,
II/347; Alusi, Şihabuddin
es-Seyyid el-Mahmud,
Ruhu’l-Meani Fi Tefsiri’l-Kur’ani’l-Azim, Daru
Fikr, Beyrut, 1997, II/112; Elmalılı, a.g.e. , II/693.
194
Bakara Suresi, 2/256.
195
Bakara Suresi, 2/205; Nisa Suresi, 4/94; Kasas Suresi, 28/83.
196
Hacc Suresi, 22/39-40; Nisa Suresi, 4/75.
197
Buhari, a.g.e. , Cihad, 112. ; Ebu Davud , a.g.e. , Cihad, 89.
49
Allah'ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah'ın
bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz
ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız.”
198
Dünya hayatı inanan kimse için bir imtihan yeridir
ve genel olarak insana
sıkıntı veren her durum onun için bir imtihan vesilesidir. Bu itibarla savaş da bir
anlamda müslümanın inancındaki samimiyetini ortaya koyması, sahip olduğu inancın
gereklerini yeryüzünde tesis etmesi veya maruz kaldığı haksızlıklara karşı koyması
yönüyle bir imtihan vesilesidir
199
. Yukarıda ifade edildiği gibi Kur’an, savaşı
öncelikli bir bakış açısıyla değerlendirmemekle birlikte, savaşı dünya şartlarının bir
gerçeği olarak kabul etmektedir:
ِنْذِﺈِﺑ ﻢُهﻮُﻣَﺰَﻬَﻓ
ِﻪّﻠﻟا
َﻞَﺘَﻗَو
ُﻩﺎَﺗﺁَو َتﻮُﻟﺎَﺟ ُدوُواَد
ُﻪّﻠﻟا
َﺔَﻤْﻜِﺤْﻟاَو َﻚْﻠُﻤْﻟا
ﺎﱠﻤِﻣ ُﻪَﻤﱠﻠَﻋَو
ُﻊْﻓَد َﻻْﻮَﻟَو ُءﺎَﺸَﻳ
ِﻪّﻠﻟا
ْﻢُﻬَﻀْﻌَﺑ َسﺎﱠﻨﻟا
َﻟَو ُضْرَﻷا ِتَﺪَﺴَﻔﱠﻟ ٍﺾْﻌَﺒِﺑ
ﱠﻦِﻜـ
َﻪّﻠﻟا
َﻦﻴِﻤَﻟﺎَﻌْﻟا ﻰَﻠَﻋ ٍﻞْﻀَﻓوُذ
{}
“Sonunda Allah'ın izniyle onları yendiler. Davud da Câlût'u öldürdü.
Allah ona
(Davud'a) hükümdarlık ve hikmet verdi, dilediği ilimlerden ona öğretti. Eğer Allah'ın
insanlardan bir kısmının kötülüğünü diğerleriyle savması olmasaydı elbette yeryüzü
altüst olurdu. Lâkin Allah bütün insanlığa karşı lütuf ve kerem sahibidir.”
200
نَأ ﺎﱠﻟِإ ﱟﻖَﺣ ِﺮْﻴَﻐِﺑ ْﻢِهِرﺎَﻳِد ﻦِﻣ اﻮُﺟِﺮْﺧُأ َﻦﻳِﺬﱠﻟا
ﺎَﻨﱡﺑَر اﻮُﻟﻮُﻘَﻳ
ُﻪﱠﻠﻟا
ُﻊْﻓَد ﺎَﻟْﻮَﻟَو
ِﻪﱠﻠﻟا
ْﻌَﺒِﺑ ﻢُﻬَﻀْﻌَﺑ َسﺎﱠﻨﻟا
ْﺖَﻣﱢﺪُﻬﱠﻟ ٍﺾ
ﺎَﻬﻴِﻓ ُﺮَآْﺬُﻳ ُﺪِﺟﺎَﺴَﻣَو ٌتاَﻮَﻠَﺻَو ٌﻊَﻴِﺑَو ُﻊِﻣاَﻮَﺻ
ُﻢْﺳا
ِﻪﱠﻠﻟا
ﱠنَﺮُﺼﻨَﻴَﻟَو ًاﺮﻴِﺜَآ
ُﻪﱠﻠﻟا
ﱠنِإ ُﻩُﺮُﺼﻨَﻳ ﻦَﻣ
َﻪﱠﻠﻟا
ﱞيِﻮَﻘَﻟ
ٌﺰﻳِﺰَﻋ
{}
“Onlar, başka değil, sırf "Rabbimiz Allah'tır" dedikleri için haksız yere
yurtlarından çıkarılmış kimselerdir.
Eğer Allah, bir kısım insanları (kötülüklerini)
diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak surette, içlerinde Allah'ın ismi bol
bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler yıkılır giderdi. Allah,
kendisine (kendi dinine) yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç
şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir.”
201
198
Enfal Suresi, 8/60.
199
Kaya, Süleyman,
Kur’an’da İmtihan, İnsan Yay. İst. 2003, s. 252.
200
Bakara Suresi, 2/251.
201
Hacc Suresi, 22/40.