Kur’an-i keriM’İn cihad ve teröre bakişI



Yüklə 1,07 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə33/42
tarix19.10.2018
ölçüsü1,07 Mb.
#75124
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   ...   42

  
 
 
87
‘İnsanların elleriyle işledikleri yüzünden karada ve denizde fesat çıkar; Allah 
da belki dönerler diye yaptıklarının bir kısmını böylece kendilerine tattırır.’
361
 
Ayet-i kerimede, yeryüzünün denizinde ve karasında fesadın zuhur etme 
sebebinin, orada yaşayan insanların günahları olduğuna işaret edilmiştir.
362
 
Kur’an-i Kerim, Allah’ın yeryüzünde hakim kılmak istediği yaşama biçimine 
karşı  çıkan girişimleri bozgunculuk olarak ifade etmekte, kendilerine göre 
yaptıklarının  ıslak çalışmalırı olduğunu iddia edenleri gerçek bozguncular olarak 
nitelendirmektedir.
363
 Ayrıca Kur’an-ı Kerim, tartıyı eksik tutmayı
364
, ekini ve nesli 
yok etmeyi
365
, akrabalık bağlarını koparmayı
366
 da tevhid düzenine ve fıtri-tabii 
dengelere zarar vermesi hasebiyle fesad ve ifsad kavramlarıyla tanımlamıştır. 
Diğer bir ayet-i kerimede ise yine fıtri ve tabii bir denge olan erkeğin kadınla 
evlenmesi, gerekli ihtiyaçlarını bu şekilde gidermesinin yok sayıldığı, ilk defa bu 
dengenin azgın bir şekilde bozulmaya çalışıldığı Lut kavmi de bozguncular olarak 
nitelendirilmiştir.
367
 
Razi ise fesad kavramını; Allah’a karşı açıkça isyan, münafıkların 
Müslümanların aleyhinde nifak saçan davranışları olarak ifade etmiştir.
368
 
Fesad kavramıyla ilgili ifade ettiklerimizi toparlamak gerekirse; alemin 
nizamını, fıtri ve tabii dengeyi, ahlaki ve sosyal yapıyı bozacak her türlü davranış 
fesad olarak nitelendirilebilir. Dolayısıyla terör, nesli ve üretimi yok etmesi sebebiyle 
tevhid ilkesine aykırı davranması, kamu otoritesine isyan ederek aynı zamanda 
sosyal düzeni bozması, sosyal  düzenin korunmasında olmazsa olmaz kabul edilen 
birlik ve beraberliğe zarar vermesi sebebiyle fesad eylemidir, bu eylemi 
gerçekleştirenler de müfsidlerdir, yani bozguncuların kendileridir. 
                                                 
361
 Rum Suresi, 30/41. 
362
 Derveze, a.g.e. , IV/306. 
363
 Bakara Suresi, 2/11. 
364
 Hud Suresi, 11/85. 
365
 Bakara Suresi, 2/205. 
366
 Muhammed Suresi, 47/22. 
367
 Ankebut Suresi, 29/30. 
368
 Razi, a.g.e. , II/66-67. 


  
 
 
88
Kur’an-ı Kerim, ölçülerini kendisinin koyduğu salih amellerle yeryüzünü fert, 
aile ve toplum planında  ıslaha çabalayan salih kullarının sulh ve salah 
istikametindeki misyonunu belirtirken, fesad-salah zıtlığını da açıkça ifade etmiş
Allah’ın (alemin nizamını ve fıtratın temizliğini korumak için koymuş olduğu)  
ilkelerine aykırı ve toplumun huzurunu, sükunetini bozan (terör, yok kesme, isyan, 
kan dökme, eşkıyalık gibi) eylemlerin ne kadar tehlikeli olduğunu ifade etmiş, ( 
tevbe edenler, günahlarından dönenler hariç) bu eylemleri gerçekleştirenlerin 
dünyadaki cezalarının kesilmesini istenmiş ve ayrıca ahirette de onları büyük bir 
azabın beklediğini vurgulamıştır: 
‘Allah ve Peygamberiyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuğa 
uğraşanların cezası öldürülmek veya asılmak yahut çapraz olarak el ve ayakları 
kesilmek ya da yerlerinden sürülmektir. Bu onlara dünyada bir rezilliktir. Onlara 
ahirette büyük azab vardır. Ancak, onları yakalamanızdan önce tevbe edenler bunun 
dışındadır. Biliniz ki Allah, bağışlar ve merhamet eder.’
369
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
                                                 
369
 Maide Suresi, 5/33-34. 


  
 
 
89
D. Hırabe 
Sözlükte ‘bedbaht, talihsiz; günahkar, asi’ gibi anlamlara gelen şaki 
kelimesinin çoğuludur. Ancak eşkıya Türkçe’de farklı bir anlam kazanmış olup ‘ yol 
kesen’ manasına gelen ‘katıu’t-tarik’ , ‘ haydut, harami’ anlamına gelen muharib 
kelimesinin karşılığı olarak kullanılmaktadır.
370
 Bu sebeple eşkıyalık ve eşkıya, 
İslam ceza hukukunun klasik sistematiğinde had suçları arasında yer alan ‘hırabe’ 
suçunun ve suçlusunun Türkçe’deki karşılığını teşkil eder.
371
 
ﺎَﻤﱠﻧِإ
 
 َنﻮُﺑِرﺎَﺤُﻳ َﻦﻳِﺬﱠﻟا ءاَﺰَﺟ
َﻪّﻠﻟا
 
ِضْرَﻷا ﻲِﻓ َنْﻮَﻌْﺴَﻳَو ُﻪَﻟﻮُﺳَرَو
 
 ْاﻮُﻠﱠﺘَﻘُﻳ نَأ ًادﺎَﺴَﻓ
ْﻢِﻬﻳِﺪْﻳَأ َﻊﱠﻄَﻘُﺗ ْوَأ ْاﻮُﺒﱠﻠَﺼُﻳ ْوَأ
 
َﻚِﻟَذ ِضْرَﻷا َﻦِﻣ ْاْﻮَﻔﻨُﻳ ْوَأ ٍفﻼِﺧ ْﻦﱢﻣ ﻢُﻬُﻠُﺟْرَأَو
 
ْﻢُﻬَﻟ
 
ٌﻢﻴِﻈَﻋ ٌباَﺬَﻋ ِةَﺮِﺧﻵا ﻲِﻓ ْﻢُﻬَﻟَو ﺎَﻴْﻧﱡﺪﻟا ﻲِﻓ ٌيْﺰِﺧ
 
{}
 
‘Allah ve Rasulü ile savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya 
çalışanların cezası; (ya) öldürülmeleri, ya asılmaları, ya ellerinin-ayaklarının 
çaprazlama kesilmesi veya bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu, onların dünyada 
çekecekleri rezilliktir. Ahirette ise onlara büyük bir azab vardır.’
372
 
Müfessirlerin birçoğu ayet-i kerimenin nüzul sebebini işlenen bir hırabe 
suçuna dayandırmaktadırlar.
373
 Olay şu şekildedir:  
Enes b. Malik (r.a.) diyor ki: ‘Ureyne (başka bir rivayette ise Ukl) 
kabilesinden bazı insanlar Medine’ye uğrayarak Allah Rasulü’nün yanına 
gelmişlerdi. Ancak onlar, Medine’nin havasını  ağır bulmuşlar ve hastalanmışlardı. 
Bunun üzerine Allah Rasulü onlara, ‘isterseniz zekat develerinin yanına gidin de 
onların sütlerinden için’ buyurmuştu. Onlar da bunu yapmış ve sağlıklarına 
kavuşmuşlardı. Sonra çobanlara saldırarak öldürmüşler ve İslam’dan dönmüşlerdi. 
Develeri de sürüp götürmüşlerdi. Bunu duyan Hz. Peygamber, arkalarından bazı 
                                                 
370
 DİA, XI/463. 
371
 Karaman, HayreddinMukayeseli İslam Hukuku, İz Yay. ist. 2003, I/180-181. 
372
 Maide Suresi, 5/33. 
373
 İbn Kesir, a.g.e. , II/48-49; Razi, a.g.e. , XI/220; İbn Atiyye, el-Endelusi, el-Muharraru’l-Veciz
Beyrut, 1993, II/183. 


Yüklə 1,07 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   ...   42




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə