Martin heidegger


NIETZSCHE’NİN TANRI  ÖLDÜ SÖZÜ



Yüklə 72,79 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə14/29
tarix07.12.2017
ölçüsü72,79 Kb.
#14380
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   29

NIETZSCHE’NİN TANRI  ÖLDÜ SÖZÜ
Şimdiye kadarki  en yüce  değerler karşısındaki  durum nedir? 
Bütün  değerlerin  yeniden  değerlendirilmesi  bakımından,  bu 
değerlerin  değerden  düşürülmesi  ne  anlama  gelir?  Değerlere 
ilişkin  düşünme  güç  istemi  metafiziğinde temellendirildiğinden, 
N ietzsche’nin,  Hiççiliği  en  yüksek  değerlerin  ortadan  kaldırıl­
ması,  bütün  değerlerin  yeniden  değerlendirilmesi  olarak  yo­
rumlaması  metafizik  bir  yorumdur,  ama  bu  güç  istemi  metafi­
ziği  anlamında  bir metafizik  yorumdur.  Ancak  Nietzsche  kendi 
düşünmesini;  yani  "yeni  değer  koymaların  ilkesi”  olarak  güç 
istemi  öğretisini,  Hiççiliğin  bütünlenmesi  anlamında  anladığı 
sürece,  Hiççiliği  yalnızca  olumsuz  yönden;  açıkçası  en  yüce 
değerlerin  iptal  edilmesi  olarak  anlamaz.  O,  kendi  öğretisini 
olumlu  yönden;  yani Hiççiliğin  aşılması  olarak  da anlar.  Çünkü 
gerçekliğin  açık  seçik  anlaşılan  gerçekliği;  açıkçası  güç  istemi, 
artık,  yeni  bir  değer  koyma  için  hem  köken  hem  de  ölçü  olur. 
Bunların  değeri  kişioğlunun  tasarımını  dolaysız  olarak  belirler, 
insan  eylemlerini  aydınlatır,  güder.  İnsan  olma,  olmanın 
(Geschehen) başka bir boyutuna yükseltilmiştir.
Şen  Bilim'den  (A forizm al25)  alıntılanan  parçada,  kaçık 
adam,  bu  eylemin  Tanrıyı  öldüren  insanın,  yani  duyuüstü  dün­
yayı  değerden  düşüren  insanın  eylemi  olduğunu  söyler.  “Daha 
büyük  bir  eylem  yok,  bizden  sonra  doğacak  olan  kim  olursa 
olsun,  sırf bu eylem uğruna,  şimdiye  kadarki  tarihten  daha yük­
sek bir tarih içinde o la c a k !"
“Tanrının  öidüğü”nim  bilinciyle  birlikte,  şimdiye  kadarki  en 
yüce  değerleri  köktenci  bir  biçimde  değerlendirme  bilinci  baş­
ladı.  însan  bu  bilinçle,  daha  yüksek,  başka  bir  tarihe  geçer, 
çünkü  bu  bilinçte,  bütün  değer  koymaların  ilkesi,  güç  istemi, 
gerçekliğin  gerçeği,  bütün  varolanların  Varlığı  olarak  anlaşılıp 
benimsenir.  Yeni  çağ  insanlığının  özü olan kendini  bilme,  böy- 
lece  son  adımını  atarak kendini  koşulsuz  güç  isteminin  gerçek­
leştiricisi  olarak  ister.  Yetkili  değerlerin  çöküşü  sona  ermiştir. 
"En yüce değerin kendi  kendisini  değerden  düşürmesi",  Hiççilik 
aşılmıştır.  Kendi  insan  olmasını  güç  istemi  olarak  isteyen,  bu 
insan  olmayı,  bütününde  güç  istemi  aracılığıyla  belirlenen  ger­
çekliğe  ait  sayan  insanlık,  insanın  şimdiye  kadarki  insanı  aşan 
bir  öz biçimi tarafından  belirlenmiştir.  Şimdiye kadarki  insanlık
47


durumunu  aşan  insanlığın  bu  öz  biçimine  "üstün  insan"(9)  adı 
verilir.  Nietzsche  bu  adlandırmadan,  her  insanda  bulunan  bece­
rilerle  amaçların  devasa  oranlarda  büyütülüp  arttırıldığı  ömek 
insanları 
anlamaz. 
Öte  yandan, 
üstün 
insan, 
ilk  kez 
Nietzsche'nin  felsefesini  yaşama  geçirir  iken  ortaya  çıkan  bir 
insan  türü  de  değildir.  “Üstün  insan”  adı  insanlığın  özünü  ad­
landırır.  O,  Yeni  çağ’m  insanı  olarak  kendi  çağının  özüne  ait 
olan  bütünlemeye  girmeye  başlamıştır.  Üstün  insan,  güç  istemi 
ile  belirlenen  gerçeklikten  çıkan,  bu  gerçeklik  için  olan 
insandır.
Özü  güç  isteminden  çıkarak  isteyen  insan,  üstün  insandır. 
İnsanın  özünü,  bu  biçimde,  isteme  olarak  ıralayan  istekli  olma, 
varolanın  Varlığı  olarak  güç  istemi  ile  örtüşmelidir.  Bundan 
dolayı,  güç  istemini  düşünen  düşünmeyle  birlikte  şu  soruyu 
sorma  zorunluluğu  doğar:  Güç  istemine  yeterli  olmak,  böylece 
de  varolan  üzerindeki  egemenliği  üstlenmek  için,  insanın  varo­
lanın  Varlığından  çıkarak  istenen  özü,  kendini  hangi  biçimde 
koymalı,  nasıl  sergilemelidir?  Ansızın,  hiç  hazırlıksız  olduğu 
bir anda,  insan  kendini  varolanın  Varlığınca  koyulan bir  ödevin 
önünde  bulur:  Bu  ödev  yeryüzü  egemenliği  üstlenmektir.  Şim­
diye  dek  varolanın  Varlığının  ne  biçimde  göründüğü  enine  bo­
yuna  düşünüldü mü?  Şimdiye dek  insan,  kendi  özünün  Varlığın 
talebini  karşılamak  için  yeterince  güçlü,  yeterince  olgun  olup 
olmadığını  kesinleştirdi  mi?  Yoksa insan  şimdiye dek onu  olanı 
anlamaktan  yeniden  yeniden  uzaklaştıran  kestirmelerin,  çapa­
rızların  yardımıyla  mı  idare  etti?  İnsan,  şimdiye  dek,  olduğu 
gibi  kalmak  istedi.  Şu  da  var  ki,  o  aynı  zamanda  zaten  bütün 
varolanların  istemesiydi,  artık  onun  Varlığı  güç  istemi  olarak 
görünmeye  başlıyor.  Şimdiye  kadarki  insan,  özünde,  varolanlar 
üzerinde hüküm  süren  Varlıkla karşılaşmaya hazır değildi.  Yal­
nızca  varlığın  böyle  istemesinden  ötürü,  varolanda,  bu  insanın 
boş  bir  kösnüden,  başına  buyrukluktan  çıkmayan  şimdiye 
kadarki insanlığı aşma  zorunluluğu hüküm sürmektedir.
N ietszche’nin  düşüncesi  üstün  insanı,  varolanı,  ontolojik 
olarak,  varolan  olarak  düşünen  düşünmeden  çıkar.  Böylece 
kendini  metafiziğin  özüne uydursa  da metafiziğin  içinden  çıka­
rak  bu  özü  anlamayı  beceremez.  Bundan  ötürü,  önceki  metafı-
NIETZSCHE’NİN TANRI  ÖLDÜ  SÖZÜ  ve  DÜNYA RESİMLERİ  ÇAĞI
48


NİETZSCHE’NİN TANRI  ÖLDÜ SÖZÜ
zikler  için  olduğu  gibi Nietzsche  için  de,  insanın özünün  ne  öl­
çüde  Varlığın  özünden  belirlendiği  örtük  kalır.  Nietzsche'nin 
metafiziğinde  güç  istemi  ile  üstün  insanın  özü  arasındaki  öz 
ilişkisinin  temeli,  bundan  dolayı,  zorunlu  olarak  saklı  kalır.  Şu 
da var ki, her saklamada bir görünen hüküm sürer.  Varolanların, 
essentia’sına  [özüne];  açıkçası  güç  istemine  ait  olan  existentia 
[varoluş],  aynının  bengi  dönüşüdür.  Bu  dönüşte,  onun  düşün­
düğü  Varlığın  üstün  insanla  ilişkisi  vardır.  Ama  bu  ilişki  Var­
lıkla  ilgili  özünde  zorunlu  olarak  düşünülmeden  kalır.  Dolayı­
sıyla,  üstün  insanı  Zerdüşt  figüründe düşünen  düşüncenin meta­
fiziğin  özüyle bağlantısı  Nietzsche'nin kendisi  için de  karanlıkta 
kalmaktadır.  Bundan  ötürü  "Böyle  Buyurdu  Zerdüşt"  yapıtının 
yapıt  niteliği  örtük  kalır.  Ancak  gelecekteki  bir  düşünce,  bu 
“Herkes  için,  hiç  kimse  için  kitabı,  Schelling’in  İnsan  Özgürlü­
ğünün  Özü Üzerine  Araştırmalar’ı  ile  (1809)  -bu  da  demektir ki 
aynı  zamanda  Hegel’in  Usun  Gö.rüngübilimi  ile  (1807)  aynı 
zamanda  da  Leibniz’in  M onadoloji’si  ile  birlikte  düşünme  du­
rumuna  getirdiğinde,  yalnızca  metafizik  olarak  değil,  metafi­
ziğin  özünden çıkarak düşünme durumuna  getirdiğinde, hem bir 
açıklamanın  ufku  ile  temeli  hem  de  bu  açıklamanın  hakkı  ile 
ödevi temellendirilmiş olacaktır.
Şu  da  var  ki,  ona  yapışan  bir  yanlış  anlama  ile  giydirilen 
üstün  insan  figürüne,  düşüncesine  kızıp  öfkelenmeyi,  onu 
yanlışlamanın  gerekçesi  saymak,  kolay  olsa  da  sorumsuzluktur. 
Gelecekteki  bir  düşünme  için,  Varlığın  yazgısının  güç  istemi 
olmak  olduğu  çağda,  Nietzsche’nin,  yeryüzü  egemenliğini  üst­
lenmesi  kararlaştırılan  insanın  özünü  düşünürken  yola  çıktığı 
sorumluluğa  ulaşmak  güç  de  olsa  kaçınılmazdır.  Üstün  insanın 
özü, başına  buyrukluğun  dilediği gibi  kudurma  ayrıcalığı  değil­
dir.  Üstün  insanın  özü,  insanı  varolan  için  ilk  kez  olgunlaştıran 
kendi  kendisiyle  en üst düzeydeki  çatışmalarının uzun  zincirinin 
Varlığın  kendisinde  temellendirilen  bir  yasasıdır.  Bu  varolan 
Varlığa,  güç  istemi  olarak,  özünü  isteme  olarak  gösteren,  bu 
görünmeyle  bir  çığır  açan,  yani  metafiziğin  son  çığırını  açan 
Varlığa aittir.  Bu,  Nietzsche  metafiziğine göre,  şimdiye kadarki 
insan  diye  adlandırıldı,  çünkü  onun  özü  güç  istemi  tarafından 
belirlense  de,  o  hâlâ  güç  istemini  başlıca  öz  niteliği olarak  anla­
49


Yüklə 72,79 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   29




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə