252
Örnek tümceler;
a)
Я стараюсь его утешать и ободрять; а между тем у меня у самого душа в
пятки уходит, как вспомню, что я журналист. (Пушкин)
425
Onu avutmaya ve yüreklendirmeye çalışıyorum ama bu arada, gazeteci
olduğumu anımsadıkça yüreğim üç buçuk atıyor
.
b)
От сильного грома и сверкнувшей прямо над нами молнии у всех душа
ушла в пятки.
426
Şiddetli gökgürültüsü ve üzerimizde çakan şimşek yüzünden yüreğimiz üç
buçuk attı.
c)
И что ещё удивительно: чувствую я вдруг, что робею, так робею ...
просто душа в пятки уходит. (И.Тургенев)
427
Ve şaşırtıcı olan bir şey daha var: birden çekindiğimi hissediyorum, öyle
çekiniyorum ki… yüreğim üç buçuk atıyor.
Deyim konuşma dilinde karşımıza çıkmaktadır.
Tümce içinde tümce (örnek a, b, c) görevini üstlenmektedir. Fiil genelde
geçmiş ve şimdiki zamanda kullanılabilmektedir.
Deyim tekil halde kullanılmaktadır.
Душа нараспашку (у кого-либо)
Türkçe anlamı = yüreği açık (iliksiz);
Türkçe karşılığı = içi dışı bir, açık yürekli;
Aslı = Asıl Rusça.
425
Ö.Aydın Süer, 1999, s. 76
426
N.V.Basko, 2002, s. 67
427
E.A. Bıstrova, 1998, s. 86
253
Eski Rusça’da “душа” (duşa) sözcüğü göğüs kemiğinin üzerinde, gıdık
altındaki boyun çukuru anlamına gelmekteydi. Halk inanışına göre burası, insan
ruhunun bulunduğu yerdir. Önceleri bu deyim gerçek anlamıyla olduğu gibi, yani
“açık yakasından buyun çukurunu göstermekten çekilmeyen insan” anlamında
kullanılmaktaydı. Zamanla deyim mecazi anlam kazanmıştır.
428
Örnek tümceler;
a)
Я люблю людей – душа нараспашку.
429
çi dışı bir insanları severim.
b)
Это очень хороший человек, душа нараспашку.
430
Bu çok iyi bir insan, içi dışı bir.
c)
Он был весёлым, симпатичным парнем, все знали, что у него душа
нараспашку.
431
O neşeli ve sempatik biriydi, herkes onun açık yürekli olduğunu bilirdi.
Deyim konuşma dilinde karşımıza çıkmaktadır.
Tümce içinde hem ad kökenli yüklem (örnek b), hem de niteleyin (örnek a, c)
görevini üstlenmektedir.
Deyim tekil halde kullanılır ve değişime uğramamaktadır.
428
Gruşko, Medvedev, 2000, s. 134
429
Ö.Aydın Süer, 1999, s. 75
430
N.V.Basko, 2003, s. 75
431
N.V.Basko, 2002, s. 67
254
Ждать у моря погоды
Türkçe anlamı = deniz kenarında havayı beklemek;
Türkçe karşılığı = eli kolu bağlı beklemek, işi oluruna bırakmak, boşuna (ya
da boş yere) beklemek;
Aslı = Asıl Rusça.
Bu deyim yelken filoları döneminde ortaya çıktığı sanılmaktadır. O dönemde
denize açılmak için havanın iyi olması beklenirdi. Aynı mantıkla deyimin mecazi
anlamı “eli kolu bağlı olarak uzun süre beklemek” şeklinde oluşmuştur.
Bu deyin Rus edebiyat dilinde 17. yüzyıldan beri bilinmektedir.
432
Örnek tümceler;
a)
Русаков знал, что приказ об его увольнении вот-вот будет подписан, но
он не мог сидеть дома, ждать у моря погоды. (Е.Белянкин)
433
Rusakov, işten çıkarılma emrinin imzalanmak üzere olduğunu biliyordu, fakat
evde oturup işi oluruna bırakamazdı.
b)
Он готов был на всё, лишь бы не сидеть в одиночестве и не ждать у
моря погоды. (Ч.Айтматов)
434
Her şeye hazırdı, yeter ki yalnız bir şekilde eli kolu bağlı olarak oturup
beklemesin.
c)
Это был человек активный, деятельный, который не привык сидеть и
ждать у моря погоды.
435
O çok aktif ve hareketli bir insandı, eli kolu bağlı beklemeye alışık değildi.
432
V.M.Mokiyenko, 2005, s. 448
433
Ö.Aydın Süer, 1999, s. 79
434
E.A. Bıstrova, 1998, s. 87
435
N.V.Basko, 2002, s. 68
255
Deyim konuşma dilinde karşımıza çıkmaktadır.
Tümce içinde yüklem (örnek a, b, c) görevini üstlenmektedir. ki ögeli
tümcede fiil şimdiki ve geçmiş zamanda ya da “стать” (stat’) -başlamak, “решить”
(reşit’) – karar vermek gibi fiillerle birlikte ve “вынужден” (vınujden) – zorunda,
“должен” (doljen) – gerek gibi sözcüklerle birlikte mastar halinde kullanılmaktadır.
Öznesiz tümcede ise mastar halinde “нечего” (neçego) - faydasız ve “не надо” (ne
nado) - gereksiz gibi sözcüklerle birlikte kullanılmaktadır. Fiil hem tekil halde hem
de çoğul halde kullanılabilmektedir.
Зарубить на носу (что-либо)
Türkçe anlamı = getirilen çubuğa bir işaret koymak;
Türkçe karşılığı = kulağına küpe olmak, aklının bir köşesine yazmak, mim
koymak, hiç unutmamak;
Aslı = Asıl Rusça.
Bu deyimdeki “нос” (nos) sözcüğü “носить” (nosit’) – taşımak fiilinden
türetilmiştir. “Нос” (nos), borç ya da hesap tutmak için üzerine işaret konulan tahta
parçasıdır. Eski Rusya’da bu tahta parçası ikiye bölünüp biri borçluya, diğeri
alacaklıya verilirdi. Hesap gününde her iki parça da bir araya getirilerek hesap
yapılırdı. Bu nedenle bu deyimin ilk şekli “заруби зарубку на носу” (zarubi
zarubku na nosu) – çubuğa bir işaret koy şeklindedir.
436
436
Gruşko, Medvedev, 2000, s. 158
Dostları ilə paylaş: |