6
lminin adı olan Fıkıh kavramı da bir şeyi derin olarak anlama ve kavrama manasını
içermesi nedeniyle, “ictihad sonunda elde edilen hüküm ve netice” anlamında
kullanılmıştır
24
.
slam’da hukuk, insana pasif bir şekilde elde edilmiş ve hazır olarak
verilmemekte; aksine aktif olarak bilgi kaynaklarını oluşturan metinlerin üzerine bina
edilmek suretiyle elde edilmektedir. Dolayısıyla slam’da hukukun kaynakları
(asıllar) verilmekte olup, bunlar yardımıyla furû ve semeresinin çıkarılması insana
bırakılmış olmaktadır
25
. Şu halde hukuk kaynaklarından meşrû’ kuralları türetme
veya elde etme yani istinbât ve istismâr süreci, bir insan aktivitesi olma özelliğine
dayanmaktadır
26
. Zira nassların kabûlü, anlaşılması ve yorumlanması akılla
mümkündür. Dolayısıyla ictihad sınırlı sayı ve kapsamdaki nassların bir takım
yorumlara tabi tutularak, yeni ve farklı durum ve olaylara uygulanmasını, dahası nass
ile olgu arasındaki ilişkiyi kurmadaki fikrî çabayı temsil etmektedir
27
.
Nasslar bir gerçekliğe işaret etmek için vardır. Yorum ise, bu gerçekliği
açıklamak, anlama kavuşturmak, yani hayat ile ilişkilendirmek için vardır
28
.
Nassların tarihin bir döneminde bir defa yorumlanması bütün zamanlar için kafi
değildir. Zira nasslar sabit olduğu halde, hayat sabit ve durağan değildir. Yaşanan
hayat sürekli değişebilmekte ve gelişebilmektedir. Bu durumda yapılması gereken ise
nassların içerdiği temel ilke ve prensiplerden hareketle olaylar arasında ilişki kurarak
nassları anlamak ve yorumlamaktır. Bu da kaçınılmaz olarak nassların yorumlanması
ihtiyacını doğurur. “Hukukçunun vazifesi, hâle ve zamana uygun bir tefsire
gitmektir. Hukukçunun nazarları mâziye değil, hâle ve istikbâle çevrilmiş
olmalıdır”
29
.
Yorumlamada esas olan sağlıklı, doğru bir yoruma ve sonuca ulaşmaktır.
Bu ise uygun bir yorum yönteminin izlenmesine bağlıdır. Ne varki hukukun yorumu
24
Karaman, ctihad, s.18.
25
Weiss, Bernard, “ slam Hukukunda Yorum: ctihad Teorisi”, (Çev. Menderes Gürkan), Marife,
yıl.3, sy. 2, Konya, 2003, s. 185.
26
Weiss, “ slam Hukukunda Yorum: ctihad Teorisi”, s. 186.
27
Apaydın, H. Yunus, “ ctihad”, D A, XXI. 432.
28
Erten, Mevlut, Nass-Yorum lişkisi, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), AÜSBE, Ankara, 1998, s.
53.
29
Çağıl, Hukuk Başlangıcı, s. 201.
7
ve yorum biçimleri konusunda, kanun koyucu yorumda geçerli yöntemler konusunda
yorumculara açıklamada bulunmamış ve yol göstermemiştir
30
. Bu durum şüphesiz
slam hukuku için de geçerlidir. slam’da karşılaşılan fıkhî meselelerin çözümünde
Kur’an ve sünnet başvurulması gerekli iki temel kaynak olarak kendilerini
göstermektedir. Bununla birlikte bu iki temel kaynak, ne kendilerinden hüküm elde
edilirken nasıl bir yol izleneceğine dair, ne de nasslar olaylara uygulanırken
yapılacak yorum faaliyetinin metodu ve sınırlarının ne olacağı konusunda bir
açıklama yapmamış, bu konuyu âdeta muhatabın yetki ve sorumluluğuna terk etmiş
görünmektedir
31
. slam’ın ilk dönemlerinde teorik bilgiden ziyade pratik hayata önem
verilmesi de bu gerçeği desteklemektedir
32
. Zira Hz. Peygamber ve Sahabe
döneminde hüküm çıkarırken teorik bilgi ve yöntemlerden hareket edilmemiştir.
Ayrıca hukukun yorumlanmasında tek başına herhangi bir yorumlama
yönteminin seçilmesi de yeterli değildir. Bu arada hukukçunun kanunu yorumlarken
dayanması gereken bir takım unsurlar ve noktalar da söz konusudur. Söz konusu
unsurlar çeşitli olmakla beraber, bunlardan bazıları; kanunun metni, doğuşu
(tarihçesi) sistemi ve kanunun amacıdır. Dolayısıyla hukukçu sağlıklı ve uygun bir
hukukî sonuca varabilmek için yorumda bu unsurları da dikkate almalıdır
33
.
II- NASSLARIN YORUMU VE LAFZÎ YORUM
slâm hukukunun temel kaynaklarını ifade eden Kur’an ve sünnet
nasslarının anlama ve yorumlama keyfiyetinin tayin ve tesbitini konu edinen usûl-i
fıkıh,
müslüman hukuk bilginlerinin hukuk teorileri, hukuk metinlerini yorumlama
prensipleri, muhakeme metodları, hükümlerin çıkarımı ve diğer benzeri konuları etüd
ettikleri formel bir ilimdir
34
.
Hukuk bilginleri hukuk metinlerini yorumlamada izlenecek bir takım
yöntemler geliştirmişlerdir. Yorumda kanunun yalnız metnini itibara alan lafzî
30
Edis, Seyfullah, Medenî Hukuka Giriş ve Başlangıç Hükümleri, Ankara, 1987, s. 189.
31
Bardakoğlu, Ali, “ stihsan” D A, XXIII. 339.
32
Aybakan, Bilal, “ slâm’da Dinî Bilginin Doğası ve Usûl-i Fıkh’ın Geliştirdiği Yorum Tarzına
Genel Bir Yaklaşım”, MÜ FD, sy.18, stanbul, 2000, s. 71.
33
Edis, Medenî Hukuka Giriş, s. 193.
34
Mes’ûd, Muhammed Halid, slâm Hukuk Teorisi, çev. Muharrem Kılıç, z Yay., stanbul, 1997,
s. 38.
8
yorum,
mantık açısıdan kanun metninin anlamını tesbit etmeyi amaçlayan, mantıkî
yorum,
kanun koyucunun güttüğü gayeyi araştırarak kanunun anlamını tesbite çalışan
tarihî yorum,
kanunun uygulanması esnasındaki şartlar ve ihtiyaçlar karşısında kanun
koyucunun güdeceği gayenin araştırılması ve buna göre yorumlanmasını öngören
modern yorum
(objektif veya gâî yorum) ve kanunun metnine bağlı kalmaksızın hatta
kanununun metnine aykırı da olsa kanunun serbest olarak yorumlanması halinde
uygun bir çözüme ulaşılabileceğini benimseyen serbest yorum, başlıca yorum
yöntemleridir
35
.
slam hukukunda da nassları anlamada yorum zenginliğinden bahsetmek
mümkündür. Zira slam hukukçuları, nassların yorumunda tek bir yönteme bağlı
kalmamışlar, muhtelif yorum yöntemleri kullanmışlardır
36
. Kitab ve sünnet
çerçevesinde, Şâri’in maksatları doğrultusunda bazen nassların zâhirinden, bazen
anlamından, bazen de hükmün illetinden hareket ederek sonuçlara ulaşmışlardır
37
.
Nitekim, nassların yeni olaylar ve durumlara uygulanmasında başvurulan kıyas,
istihsan, ıstıslah istishab
gibi kaynak ve yöntemler yorumda yalnız nassların
lafızlarına bakarak değil, lafızların illet ve maksatlarının da dikkate alınarak hüküm
istinbâtında bulunulduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Dolayısıyla sahâbe ve tâbiûn
devri ictihad ehli bilginlerde olduğu gibi, mezheb imamları da nassların lafızları
yanında rûh ve maksatlarını da dikkate almışlar, hüküm ve fetvalarını böyle bir
anlayışa dayandırarak Şâri’in gözettiği maksadın gerçekleştirilmesine gayret
etmişlerdir
38
.
“Usûl-i fıkıhçılara göre nasslar iki türlü hüküm taşımaktadır. Biri zahirî
(lafzî) hüküm, diğeri maksadî hükümdür. Her iki hüküm ile amel etmek de şeriatın
çerçevesi içinde mütalaa edilir ve fakîhin şer’î hükmü sağlıklı bir şekilde ortaya
koyabilmek için her ikisine de başvurması gerekir. Eğer muamelatla ilgili bir nassın
taşıdığı zahirî hükmün herhangi bir zamanda ve herhangi bir toplumda
uygulanmasında zorluk ve ya da imkansızlıkla karşılaşılırsa o takdirde nassın illeti
bulunmak suretiyle maksadına ulaşılır ve zahiri hükmü terk edilerek maksadına ait
35
Dönmez, “ slâm Hukukunda Müctehidin Nasslar Karşısındaki Durumu”, s. 30; .
36
Şelebî, M. Mustafa, el-Fıkhu’l- slâmî beyne’l- Misâliyye ve’l- Vâkıiyye, Beyrut, 1982, s. 160.
37
Şâtıbî, Muvâfakât, II. 57.
38
Karaman, ctihad, s. 147.
Dostları ilə paylaş: |