Türkiye Türkçesi Gramerlerinde İsim Tamlaması Sorunu ve Bir Tasnif Denemesi
33
78- İzâfet-i lâmiyye: temellük veya ihtisas (ona mahsusluk) ifade etmek için yapılan izafete denir.
Nihadın evi, fesin püskülü.
…
83- İzâfet-i beyâniyye: muzâfun-ileyh, muzâfın nev’ini veya neyden yapıldığını gösteren izâfete
denir: Erik ağacı, altun sa’at gibi.
84- Muzâfun-ileyh, muzâfınnev’ini bildirirse o zaman yalnız muzâfın ahirinde izâfet edatı olan y / i
bulunur. Muzâfun-ileyh edatı olan kef hiçbir zaman bulunmaz: şeker kutusu, gül ağacı, lâle çiçeği.
85- Muzâfun-ileyh, muzâfın neyden yapıldığını bildiren izâfet-i beyâniyyelerde y / i dahi
bulunmaz: Gümüş kaşık, altın gözlük, taş merdiven gibi.
86- İzâfet-i teşbihiyye:Terkîb-i izâfîyi teşkil eden kelimelerden biri diğerine teşbih olunan
terkiblere izâfet-i teşbihiyye denir: ekmek ayvası gibi”
29
Tanzimat döneminde yazılan kitaplarda “
iz
âfet-i teşbihiyye”den söz edilmezken 1900’den sonra
yazılan kitaplarda ve özellikle II. Meşrutiyet döneminde rüşdiye, idadi ve sultanilerde okutulması için
yazılan dil bilgisi kitaplarında “
iz
âfet-i teşbihiyye” üçüncü bir izafet türü olarak incelenmiştir.
YENİ DİL BİLGİSİ KİTAPLARINDA İSİM TAMLAMALARI
Türkçe isim tamlamaları, eski dil bilgisi kitaplarında
“1. izâfet-i lâmiyye (veya izâfet-i temlikiyye)
2. izafet-i beyâniyye” biçiminde iki gruba ayrılarak incelenmiştir. Bazı kitaplarda ise “1. izâfet-i lâmiyye
(veya izâfet-i temlikiyye
) 2. izafet-i beyâniyye, 3. izâfet-i teşbihiyye” biçiminde üç gruba ayrılarak
incelenmiştir.
Cumhuriyet döneminde (1928’den 1940’a kadar) yazılan dil bilgisi kitapları, bu konuda eski dil
bilgisi kitaplarının devamı niteliğindedir. Bu kitapların çoğunda eski bilgilerin değişmediğini; ancak
açıklamaların genişletildiğini ve örneklerin güncellendiğini
söyleyebiliriz
30
. Örneğin Harf İnkılâbı’ndan
sonra yeni harflerle basılan ilk dil bilgisi kitaplarında isim tamlaması şöyle açıklanmıştır:
“İzafet, bir ismin başka bir isimle veyahut şahısları gösteren zamirlerle olan münasebetlerini
ifade eden bir tamamlamadır. Bir ismin şahıslarla olan münasebeti o ismin ifade ettiği şeyin o şahıslara
mahsus olmasıdır. Bir ismin başka bir isimle münasebeti de o isme mahsus veyahud o ismin nev’ine
mensup olmasıdır.
İzafette gerek birinci ve gerekse ikinci kelime isimden başka kelimeler de olabilir:
1.Birinci kelime lâhika aldığı takdirde mutlaka ya bir isim ya bir zamir olur: Orhan’ın gezintisi,
insanın düşüncesi, benim zahmetim…
Lâhika almadığı hâlde isim olursa ikinci ismin cinsini ismini veya bir hususiyetini bildirir. Bahçe
duvarı, Ankara balı, Sakarya nehri, sevinç ateşi…
Bazen sıfat veya fiil mahiyetindeki kelimeler isim yerine geçerek birinci isim olurlar. Alim taslağı,
ne oldum delisi gibi.
29
Midhat Sadullah,
Mükemmel Yeni Sarf ü Nahv-i Osman
î, İstanbul 1910, s. 43-44.
30
Ahmet Cevat,
Türkçe Sarf ü Nahv, Kütüphane-i Hilmi, İstanbul 1926, s. 189. ve Midhat Sadullah, Yeni
Türkçe Gramer
Dersleri, İstanbul 1929,s. 43.
Celal Demir
34
2. İkinci kelime isim, sıfat veya mastar olabilir. Armudun âlâsı, herifin biri, hayvanların çoğu,
şunların üçü, derslerin okunması gibi.
Birinci kelime lâhikasız olursu ikinci kelimenin mütemmimi gibi olur. Orhan delisi, söz söylemesi
gibi.”
31
1932’den sonra Türkçenin dil bilgisini yeniden yazma çalışmaları başlamıştır. Bu defa Arapçanın
veya başka bir dilin kuralları değil, Türkçenin kendi özellikleri ve kendi kuralları esas alınmıştır. Fakat
eski dil bilgisi terimleri, bir süre daha kullanılmıştır.
Okul kitaplarında kullanılan yeni terimler ilk kez “
Cep Kılavuzu” adıyla 1937 yılı eğitim
öğretim
yılı başında yayınlanmıştır
32
. Yeni dil bilgisi kitaplarında gördüğümüz “
belirtili”, “
belirtisiz”,
“
zincirleme” ve bazı kitaplarda “
takısız tamlama” veya “
takısız isim tamlaması” gibi terimler, Türk Dili
Tetkik Cemiyeti’nin yürüttüğü ‘gramer terimlerini Türkçeleştirme’ çalışmalarınınürünüdür. Bu
terimlerden bazıları “
Cep Kılavuzu”nda, bazıları “
Dilbilim Terimleri Sözlüğü”nde
33
, bazıları ise “
İlk ve
Orta Öğretim Gramer Terimleri Sözlüğü”nde
34
yayınlanmıştır.
Bu dönemde yazılan dil bilgisi kitaplarında isim tamlaması tarif ve tasnif edilirken tamlamanın
morfolojik özelliklerine bakıldığını söyleyebiliriz:
“Türkçe izafetler şekilce üçe ayrılabilir:
1.Hem muzâfta hem muzâfun-ileyhte edat bulunur: Nihadın evi, odanın penceresi…
2.Yalnız muzâfta edat bulunur: yazı muallimi, oda kapısı…
3. Muzâf ve muzâfun-ileyh edat almaz: demir boru, altın saat…
Birinci şekil izâfetler temellük, nisbet; ait ve mahsus olma gibi manalar ifade eder. Odanın
kapısı, kalenin duvarı, kapının anahtarı…
İkinci şekil izâfetler de muhtelif manalar ifade ederler. İstiklâl Caddesi, ekmek ayvası, kan
portakalı maarif vekili, Türkçe muallimi…
Üçüncü şekil izâfetlerde muzâfun-ileyh olan kelime muzâf olan şeyin neyden yapıldığını bildirir.
Bakır tas, elmas yüzük, pırlanta küpe gibi terkipler böyledir”
35
.
Yeni dil bilgisi kitaplarında isim tamlamalarını isimlendirme konusunda da farklı yaklaşımların
etkili olduğunu söyleyebiliriz:
“
Belirtili / belirli ad tamlaması”, “
belirtisiz / belirsiz ad tamlaması ”, “
zincirleme ad tamlaması”,
“zincirleme tamlama” ve bazı kitaplarda “
takısız ad tamlaması” veya “
takısız tamlama” gibi terimlerin
tercih edilmesinde bu farklılıkları açıkça görebiliyoruz: “
Belirtili / belirli” ve “
belirtisiz / belirsiz”
sözcükleri, tamlamanın ifade ettiği anlama bakılarak seçilmiş terimlerdir. “
Zincirleme” ve “
takısız”
sözcüklerinin ise morfolojik özelliklere bakılarak seçilmiş olduğunu söyleyebiliriz. “
Zincirleme”
teriminin, ikiden çok ad ögesinin birbirine bağlanmasına, “
takısız” teriminin ise grubu oluşturan ögelerin
ilgi ve iyelik eki almamış olmasına bakılarak belirlendiği anlaşılmaktadır.
31
İbrahim Nemci,
Türkçe Gramer, Kanaat Kütüpanesi, İstanbul 1929, s. 248-250.
32
Hamza Zülfikar, Terim Sorunları ve Terim Yapma Yolları, TDK Yay., Ankara 1991, s. 8-9.
33
Dilbilim Terimleri Sözlüğü, TDK Yayınları, İstanbul 1929.
34
İlk ve Orta Öğretim Gramer Terimleri Sözlüğü, TDK Yayınları, İstanbul 1952.
35
Midhat
Sadullah Sander,
Tatbikatlı Türkçe Gramer Dersleri, Kanaat Kitap Evi, İstanbul 1934, s. 59-60.