Türkiye Türkçesi Gramerlerinde İsim Tamlaması Sorunu ve Bir Tasnif Denemesi
29
aitlik belirtme özelliklerine vurgu yapılması doğru bir tespit olarak görünmektedir. Ancak bu tanımlara
göre isim tamlaması sayılması gereken ve isim tamlaması başlığı altında değerlendirilen bazı kelime
grupları var ki, onlar bu tanımların dışında kalmaktadır. Örneğin, bünyesinde iyelik eki olmasına rağmen
iyelik belirtmeyen tamlamalar vardır:
adamın biri, elmanın iyisi, Bodrum ilçesi gibi.
Bu tanımlara göre isim tamlaması sayılması gereken ama ögelerinden biri isim olmayan kelime
grupları da bulunmaktadır: “Hasta olurum!” korkusu, “İleride sonumuz ne olacak!” endişesi, Ahmet
budalası…
Bu kelime grubunu “
yargı bildirmeyen”,“
aitlik-mülkiyet ifade eden” ve sadece “
isimlerden
oluşan”, bir kelime grubu olarak tarif etmenin ne kadar doğru olduğu ve bu tanımın ne derece kapsamlı
olduğu tartışılabilir.
“Ad / isim” ve “
iyelik” sözcükleri, bu çalışmalarda tamlamaları adlandırma ve
tanımlama konusunda araştırmacıya daima ayak bağı olmuştur.Çünkü bu terimlerin anlamına bağlı kalan
araştırmacı, isim tamlamasını daima isimlerden oluşan ve iyelik-aitlik bildiren bir kelime grubu
olarak
tanımlamak durumunda kalmıştır.
2. Tasnif Sorunu: Türkiye Türkçesi dil bilgisi kitaplarında isim tamlaması ile ilgili en önemli
sorunlardan biri de bu başlık altında incelenen kelime gruplarının tasnifinde ortaya çıkmaktadır.
Dil bilgisi kitaplarında isim tamlamasının, bir yargı değil, belirtme grubu olduğu ve en az iki
ögeden oluştuğu konusunda farklı bir görüş yoktur; ancak bu tür içinde yer alan kelime gruplarının
adlandırılmasında ve ve tasnifinde önemli sorunlar vardır.
İsim tamlaması “
belirtili/belirli isim tamlaması”, “
belirtisiz / belirsiz isim tamlaması” “
zincirleme
isim tamlaması” ve bazı kaynaklarda bu başlıklara il
âve edilen “
takısız tamlama” veya “
takısız ad
tamlaması” biçiminde üç ya da dört gruba ayrılmaktadır. Bu tasniflerde isim tamlamasının hem şekil
özellikleri hem de anlam özellikleri birlikte değerlendirilmiştir. Zira başlıklarda “
belirtili” ve “
belirtisiz”
sözcüklerinin kullanılması, tamlamanın anlam özelliğine, “
zincirleme” ve “
takısız” sözcüklerinin
kullanılması ise tamlamanın morfolojik özelliğine bakıldığını göstermektedir.
Bazı kaynaklarda bu tasnif morfolojik bir
tasnif olarak değerlendirilip, ayrıca anlam bakımından
bir tasnif daha yapılmıştır. Bu tasniflerde isim tamlamasının anlamıyla ilgili ayrıntıların dikkate
alındığını; tamlamanın morfolojik özelliği ile anlamı arasındaki ilişkilerin değerlendirildiğini
söyleyebiliriz
8
. Fakat bu tasniflerde yaklaşımlar ve ölçütler yazardan yazara değiştiği için aynı örneğin
değişik başlıklar altında verilmesi olası görünmektedir.
Morfolojik özellikleri esas alma düşüncesiyle yapılan tasniflerde üç veya dört başlık yeterli
görülmüştür. Tamlamanın anlam özellikleri esas alınarak yapılan tasniflerde ise sözler arasındaki anlam
farklılıklarına değil benzerliklere daha çok önem verilmiştir.
Bu yaklaşım, ayrıntıların üzerini örtmüş,
dilin bu konudaki zenginliğini gösterme imk
ânını ortadan kaldırmıştır. Konu ve kavramları adlandırma ve
sınıflandırma konusunda yalnızca kelime ve eklere bakmak veya yalnızca bunların
işlevine bakmak doğru
olmayabilir. Bazı konularda yalnızca ekin veya kelimenin işlevine bakmak, bazı konularda da ifade edilen
anlama veya kelime grubunun söyleniş amacına göre adlandırmak daha isabetli bir yaklaşım olabilir.
3. İsimlendirme (Tesmiye) Sorunu:
Türkçede isim tamlamasıyla ilgili olarak dil bilgisi
kitaplarında gördüğümüz bir başka sorun da
“isim tamlaması”nın adlandırılması konusunda karşımıza
çıkmaktadır. Eski dil bilgisi kitaplarında “
izâfet” ve “
terkîb-i izâfî” terimleriyle
9
karşılanan isim
8
Bilgegil, 1984: 116-120, Mayzel, 1987: 287-300, Gencan, 1983: 158-165, Banguoğlu, 1986: 326-340.
9
“Istılahların / terimlerin
Türkçeleştirilmesi konusu, Tanzimat’tan sonra “Türkçenin Sadeleştirilmesi” çalışmaları içinde en çok
tartışılan konulardan biri olmuştur. (Daha geniş bilgi için bakılabilir: Ag
âh Sırrı Levend
, Türk Dilinde Gelişme ve Sadeleşme
Celal Demir
30
tamlaması, yeni dil bilgisi kitaplarında farklı şekillerde isimlendirilmiştir: Bazı kaynaklarda
“isim
tamlaması” veya
“ad tamlaması”
10
terimi kullanılmış, bazılarında yalnızca “
tamlama”
11
, bazılarında
“
takım”
12
, bazılarında ise “a
dtakımı”
13
terimi tercih edilmiştir. Bazı kaynaklarda “
isimle tamlama”
14
,
“
isim terkibi”
15
, bazılarında ise “
iyelik ardılı”
16
denmiştir.
‘
Ad tamlaması’, ‘
iyelik grubu’ veya ‘
iyelik ardılı’
terimlerinin hepsi de tamlamanın iyelik
bildirme özelliğine vurgu yapmaktadır. Bu isimlendirmeler, tamlamayı oluşturan ögelerin ‘isim’
görevinde kullanıldığı görüşüne dayanmaktadır. Bu görüş, başından beri çok fazla eleştirilmemiştir. İsim
tamlaması olarak değerlendirilen örnekler incelendiğinde hepsinde bir izâfet
17
anlamı görüyoruz. fakat
hepsinin iyelik (aitlik/mülkiyet) ifade etmediğini söyleyemeyiz.
ESKİ DİL BİLGİSİ KİTAPLARINDA İSİM TAMLAMASI
Eski dil bilgisi kitaplarında isim tamlaması “
terkîb-i izâfî” veya sadece “
izâfet” terimiyle
karşılanmıştır. “
İki ismi birbirine yapıştırmağa izâfet ve böyle biri birine yapışmış iki isme terkîb-i izâfî
denilir. Vapur bacası, vapurun bacası, arabanın hayvanı. Bu terkiplerde birinci isme muzâfun-ileyh,
ikinci isme muzâf denilir”
18
biçiminde tanımlanıp açıklanmıştır. Bu kelime grupları, eski
dil bilgisi
kitaplarının bazısında üç, bazısında ise iki gruba ayrılarak incelenmiştir:
“Bu izâfet dahi iki kısımdır:
birisi kıyâsî olup âhirine sağır kef bitişerek izâfet-i lâmiyyedir ki nispet ve temellük ma’ nâsını ifade
eder.”
19
İsim tamlamasının eski dil bilgisi kitaplarında yapı ve anlam bakımından ayrıntılı olarak
incelendiğini söyleyemeyiz. Ancak bu kelime grubunun temel özellikleri konusunda daha sonraki yıllarda
da esas alınacak ölçütlerin belirlendiğini, dil bilgisi kitaplarının çoğunda bu ölçütlerin esas alındığını
söyleyebiliriz. Örneğin rüştiye, idadi ve sultani mekteplerinde okutulması amacıyla yazılan ilk dil bilgisi
kitaplarında isim tamlaması ‘mülkiyet bildirenler’ ve ‘özellik bildirenler’ olmak üzere iki gruba ayrılarak
incelenmiştir:
“… İzâfet ikiye inkısâm eder: Birine izâfet-i temlikiye, diğerine izâfet-i beyaniye itlâk olunur.
İzâfet-i temlikiye temellük ve ihtisas ma’nâlarını beyân eder… İzâfet-i beyâniyye, bir şeyin nev’ini ve
neden ma’mül edildiğini beyân ve iş’ar eden izafetlerdir.”
20
Bazı kitaplarda birinci ögeye (tamlayan) getirilen ilgi h
âli ekinden dolayı isim tamlamasına
“iz
âfet-i lâmiyye” denilmiş, bazı kitaplarda ise anlam bakımından
kesin bir aitlik, mülkiyet ifade ettiği
için “
iz
âfet-i temlikiyye” denilmiştir:
“
İzâfet-i lâmiye” sözü, Arapçadaki isim tamlamaları örnek alınarak tercih edilmiş bir
isimlendirmedir. Bu terim
“lâm” harfiyle yapılmış izafet anlamına kullanılmıştır
21
. Arapça isim
Evreleri, TDK Yayınları, Ankara 1972
ve Hamza Zülfikar,
Terim Sorunları ve Terim Yapma Yolları, TDK Yayınları,
Ankara 1991).
10
Ergin,1998:381, Karaörs,1993:10, Karahan, 1995:13, Bilgegil, 1984:116, Uysal, 1980:108, Zülfikar,1995:
781-789,
Ağırgöl,
1989: 69, Kükey, 1975:14, Atabay, 1981:51, Hengirmen, 1995: 118, Hatiboğlu, 1972:12.
11
Mayzel 1958:287-293.
12
Gencan, 2001:185, 331, Kahraman, 1996: 155, Ediskun, 1999: 114…
13
Banguoğlu, 1986: 301.
14
Onan, 1947:69, Sander, 1961:29 …
15
Safa, 1942:20.
16
Adalı,1979: 70.
17
Eski gramerlerde “
terkîb-i izâfî” yerine bazen sadece “
izâfet” terimi kullanılmıştır.
18
Halit Ziya,
Kav
âid-i Lisân-ı Türkî, Matbaa-yı Osmaniye, İstanbul 1302, s. 7.
19
Abdullah R
amiz Paşa (1866
), Emsile-i Türkiye,( Hazırlayan: Emir İçhem İdben), TDK Yay., Ankara 1995, s. 15.
20
Hasan Şefik
, Sarf-ı Türk
î, Mahmud Bey Matbaası, Dersadet 1307, s. 19-20.