41
Tipik skit yayı çift kavisli kompozit yaydı. Bu yaylar okçuluk tarihinde
önemli bir evrime işaret etmektedir. Avrupa ve Kuzey Afrika’da prehistorik
dönemden beri kullanılan yaylar tek parça ağaçtan yapılıyordu.
178
Birden
fazla malzemenin kullanıldığı yaylara kompozit yaylar denilmektedir. Bu yay
tipinde ağaç yayın iskeletini teşkil etmekte, kolların iç ve dış yüzeyleri boynuz
ve sinir gibi organik maddelerle kaplanmaktadır. Basit yaylar, ağacın cinsi ne
olursa olsun,kısa bir süre sonra kurur, esnekliğini yitirerek işe yaramaz
olurlar. Oysa komposit yay çok daha uzun ömürlüdür; üstün kaliteli ve bakımlı
bir Türk yayı iki yüz yıl kullanılabiliyordu. Kompozit yaylarda yayın sırtı
gerilme kuvvetlerine dayanması için sinir ile kaplanır. Karın kısmına ise
boynuz yapıştırılarak, yay çekilirken bu yüzeyde meydana gelen sıkışma
kuvvetlerine karşı dayanıklılık sağlanmış olur.
179
Kompozit yay ile yeni bir yay
tasarımı ortaya çıkmıştır. Bugün recurve (uç bükümlü) denilen her iki yayın
kollarının uç kısmında dışarı doğru bir büküm yapan bu tasarım, yayları hem
daha güçlü hem de at üzerinde daha rahat kullanılır hale getirmiştir.
180
Ayrıca
yayların dolayısıyla da okların boyları kısalmıştır. skit yayının uzunluğu 80
cm’yi geçmiyordu. Ağaç kısmında en çok kayın ağacı kullanılırdı. Yayı
oluşturan malzeme birbirine en çok hayvan dokularından elde edilen tutkallar
ile yapıştırılırdı. Özellikle yayın birleştirilmesinde Mersin balığı denilen bir
balığın hava kesesinden yapılan tutkal tercih edilirdi. Herodotos
181
“Borysthenes ırmağı ağzında yaşayan skitlerin bol miktarda Mersin balığı
tuttuğuna, bu balığın sayısız faydaları olduğuna” dikkat çekmektedir.
Uç bükümlü yay tipinin düz yaya göre başka avantajları da vardı.
Bununla uzun menzilli atışlar yapılabiliyordu. Ok menzili tam olarak
bilinmemekle birlikte 500 metrenin altına düşmüyordu. skit kültür
coğrafyasında yapılan bir yarışmada uzun menzil atışının 500 metrenin
üzerinde olduğu görülmektedir.
182
skit yayı aşırı gergin ve güçlüydü. Onu
germek için büyük bir güç ve beceri gerekiyordu. skitler eski çağın en iyi yay
178
Ünsal Yücel, Türk Okçuluğu, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları,Ankara 1998,s.10
179
Murat Özveri,Okçuluk, stanbul,2006, s.75
180
Minns E.H, Scythians And Greeks,Cambridge, 1913, s.66
181
Herodotos IV, 53
182
Durmuş, A.g.m., s.19
42
gericileri ve ok atıcılarıydı. Bu yüzden Atina tiranı Peisistratos MÖ. 6.yy’ın
ortasında skit okçularını kiralamıştı. Bunlar ağır silahlı Atina falanksı yanında
savaşa katılırdı yada şehirde nizamı sağlamakla görevlendirilirdi. M.Ö.
5.yy’da komedya yazarı Aristophanes oyunlarında şehir nizamını
sağlayanların skitli okçular olduğunu belirtmişti.
Tarihte geniş topraklara sahip ilk önemli okçu millet skitlerdir.
Başarılarını, sınırsız bozkırlarda at koştururken her yöne isabetli ok atabilen
süvarilerine borçluydular. At üzerinde ok atma tekniği zor bir tekniktir. skitler
kirişi sağ ellerinin işaret ve orta parmağıyla, okun son kısmı bu iki parmağın
arasındayken çekerdi. Eskiçağda başka bir millet bu yöntemi bilmiyordu.
Örneğin Grekler oku baş ve işaret parmaklarıyla tutardı ve okla kirişi çekerdi.
Bu yüzden skitler kadar uzun menzilde ok atamazlardı.
At üzerinde ok atarken kirişin bırakılma anını, atın dört nala gidiş
hareketi belirlerdi. Atın dört ayağının da yerden kesik olduğu kısacık anda -bu
an en sarsıntısız andı- kiriş bırakılıyordu. Bozkırın atlı okçusunun sanatının
doruk noktası buydu ve çok hassas bir ritm duygusuna sahip olmayı
gerektiriyordu.
183
skit okçusu 30 – 150 arasında okla savaşa girerdi ve dakikada 10 –12
ok atarak 3-15 dakikada oklarını tüketirdi.
184
Savaşlarda yüzlerce atlı okçu
yer aldığından düşman tarafında ölümcül ok yağmuru oluşurdu.
skitler sadak ve yay kutusunun birleşiminden oluşan ve Grekçe
gorytos denilen bir muhafaza kutusu icat etmişlerdir.
185
Gerilmiş yay iç tarafta
muhafaza edilirdi. Bu kutunun dış tarafında oklar için özel bir cep vardı.
Oktanlığın aldığı ok sayısı 300 ile 400 civarındaydı. Bu oktanlık muhtemelen
nemi engellemek için bir kapakla kapatılırdı. Yay kutusu ve sadağın
birleştirilmesi okçuların bu silahları aniden kullanması gereken durumlarda
bile her zaman hazırlıklı olmalarını sağlardı. Gorytos bel kayışına , sol
taraftan kalça üzerine asılırdı. At üzerinde ise yine sol tarafa eğere asılırdı.
183
Özveri, A.g.e, s.19
184
Cernenko,A.g.e., s.12
185
Rolle, A.g.e., s. 65
43
Bu tip okdanlıklar Orta Asya kökenli Türk kavimleri tarafından binlerce yıl
kullanılmıştır.
186
3. Kılıç, Kama ve Mızrak
Hiç şüphesiz bir skit savaşçısının kendisini ve atını koruyabilmek,
düşmanına üstün gelebilmek için silahlara ve zırhlara büyük önem
düşüyordu. skit savaş teçhizatı tecrübeyle oluşturulmuştu.
187
skitler kendi
ihtiyaçlarına göre yeni bir silah teknolojisi geliştirmişti.
188
skitler hücum silahı
olarak ok ve yay, kılıç, kama, mızrak, cirit ve savaş baltası, savunma silahı
olarak ta zırh, miğfer, kalkan kullanmışlardır.
skitler kılıç ve kamayı yakın mesafeli savaşlarda kullanmıştır.Kılıçların
skit savaş taktiğinde önemli bir yeri vardır. Uzaktan savaşın esas alındığı bu
taktikte hafif silahlı skit savaşçıları önce okla sonra mızrak ve ciritle düşman
saflarına ana darbeyi indirirdi. Sonrada manevra yapıp son darbeyi indirmek
için yakın düzende hücum ederdi. Bu safhada kılıç ve kama kullanırlardı.
Kılıç ve kama skit kültüründe önemli bir yer tutmaktadır. Herodotos
189
“ skitlerin yalnızca savaş tanrısına bir altar yaptıklarını bunun üzerine demir
bir kılıç diktiklerini” söyler. “Bu kılıç her bölgeden saygı görür.”
Herodotos
190
“Sakaların
kaması
olduğunu”
söylemektedir.
Appiannus
191
Olcaba isminde bir skit delikanlısını tarif ederken “adeti olduğu
üzere beline kısa bir kama takmıştı” demektedir. Grekler skit kılıcına
“akinakes” diyorlardı. Bu oldukça kısa bir kılıçtı, uzun kılıca ise ksifos
diyorlardı. Akinakes skitlerin karakteristik silahıydı. Saplama amacıyla
kullanılan kısa kılıç 45-60 cm uzunluktaydı.
192
Bu kılıçların 30 – 45 cm
uzunlukta olanlarına kama denir. ki yanı keskin kılıcın uca doğru sivrilen kalp
186
Tarhan, A.g.m., s.1
187
Cernenko, A.g.e., s.5
188
Rolle, A.g.e., s.64
189
Herodotos, IV, 62
190
Herodotos,VII, 64
191
Appiannus,XII, 79
192
Grakov, A.g.e. , s.183
Dostları ilə paylaş: |