Ölmeyi Reddeden Kral



Yüklə 0,54 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə23/80
tarix18.06.2018
ölçüsü0,54 Mb.
#49351
növüYazı
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   80


O
gece  Gılgamış'ın,  Erek  sokaklarında  gezinmeye  ni­
yeti yoktu.  Ancak geçen  günün ve gecenin olayları 
kralı çok üzmüş ve şaşırtmış, uykusu tamamen kaç­
mışh.  Yoldaşı  Enkidu,  onunla  konuşması  ve  rahatlatıcı  söz­
ler  söylemesi  için  sarayın  hiçbir  yerinde  yoktu.  Bu  yüzden 
Gılgamış'ın düşünceleri  annesine,  tanrıça  Ninsun'a  yöneldi. 
Ölümlülüğü  konusunda  İştar' a  baskı  yapmasını  öğütleyen 
oydu ve  şimdi  tüm umutları yıkılıyor gibi görünürken, tan­
rıların  uzun  ömürlülüğüyle  bağlanhsını  sağlayan  ve  kutsal 
kehanetleri yorumlayabilecek tek kişi, annesiydi. 
Erek' te  oturan  birisi  olarak  gece  çöktüğünde,  dışarıdan 
gelen diğer tanrıların yapmak zorunda olduğu  gibi  gün ışı­
ğını  beklemeden  Kutsal  Bölge' den  ayrılabiliyordu.  Kutsal 
Bölge' de mi kalmışh; yoksa, şehirde en sevdiği yere gidebil­
me ayrıcalığını mı kullanmıştı? Gılgamış bilmiyordu. 
Basit bir  kıyafet  giyip  silah  olarak  yalnızca  bir  hançer 
kuşanarak, gecenin orta yerinde odasından ayrıldı ve sara­
yın kapılarına doğru canlılıkla ilerledi.  Bu gece kralın izne 
ayrılmasını beklemeyen nöbetçilerin kapıları açmaları, her 
zamankinden  uzun  sürdü.  Gılgamış,  şaşkınlıklarını  fark 
etti. 
"Göklerde ancak belki bir bulut varken, şimşek ve gök gü­
rültüsü vardı," dedi onlara. "Uyuyamadım; bu yıl yağmurlar 
gelecek mi, merak ediyorum ... Gökler ne diyor?" 
85 


Ölmeyi Reddeden Kral 
"Herkes  aynı soruyu soruyor, Majesteleri," diye yanıtladı 
nöbetçilerden biri.  "Hepimiz bol yağmurla ilgili bir kehanet 
olduğunu umuyoruz; ancak gökyüzü, bulutsuz." 
"Ama kayan yıldızlarla dolu bir gece oluyor,"  dedi başka 
bir nöbetçi, kapıyı çekip açmasına yardım ederken. 
"Nasıl yani?" diye sordu Gılgamış. 
"Tam  da  öyle,"  dedi  diğer  nöbetçi.  Birbiri  ardına  kayan 
yıldızlar  gördük  gökyüzünde.  Kehanetlerle  dolu  bir  gece, 
Efendi Gılgamış." 
Yukarıya, gökyüzüne bakhlar ve Gılgamış da onlara eşlik 
etti. Gökyüzü bulutsuzdu ve hemen hemen dolunaya dönüş­
müş olan ay, pırıl pırıl parlıyordu. 
"Orada!"  diye  aniden  bağırdı  bir  nöbetçi.  "İşte  bir  tane 
daha!" 
Gökyüzünde bir noktayı  işaret etti ve  Gılgamış  ile  diğer 
nöbetçiler o yönde yukarıya bakhlar. Gerçekten de pırıldayan 
yıldızların oluşturduğu arka planın önünde, bir tanesi hareket 
eder,  Göksel Daire boyunca bir yay çizer gibi görünüyordu. 
Bir andan diğerine daha büyük bir karalh halini aldı ve yak­
laşhkça kırmızımsı bir kuyruk sergiledi.  Nöbetçiler, içgüdü­
sel olarak ellerini gözlerine siper yaphlar. Yalnızca Gılgamış, 
parlak  kırmızımsı  yıldızın  Yeryüzü'ne  düşmesini  izleyerek 
kıpırdamadan durdu. 
"Sarayın üzerine düşüyor!" diye bağırdı nöbetçilerden biri 
ve hepsi kendilerini yere athlar. 
Gılgamış  bir  an  için  doğrudan  kendi  üzerine  geldiğini 
düşündü  ve  yüzünü  korumak  için  savunma  amacıyla  elini 
kaldırdı. Ancak bir an sonra, akaryıldız Kutsal Bölge'ye düşe­
cekmiş gibi görünüyordu. Sonra saray duvarlarının ardında, 
kuzeye yakın bir yerde gözden kayboldu. 
"Bu  bir  kehanet;  Göklerden  bir  işaret, 
benim 
için!"  diye 
haykırdı  Gılgamış.  Nöbetçiler ayağa  kalkıp  krala  kendisine 
86 


Zecharia Sitchin 
eşlik etmelerini isteyip  istemediğini  sormaya fırsat bulama­
dan, kapıdan aceleyle çıktı Gılgamış. 
Yan koşarak,  yan hızlı yürüyerek,  rotasını kayan yıldızın 
gözden kaybolduğu yöne doğru çevirdi. Saraydan aşağıya inen 
sokak boştu ve sarayın ters tarafında bulunan evlerden ses gel­
miyordu;  burası,  saray  görevlilerinin,  katiplerin,  hakimlerin 
ve  şehrin  diğer  soylularıyla  önde  gelenlerinin  oturduğu  bir 
mahalleydi. Saray Sokağı ve güneye, liman alanıyla Pazar yer­
lerinin bulunduğu yere götüren Tüccarlar Sokağı'nın kesiştiği 
noktaya ulaştı; ancak Gılgamış kuzeye, Garnizon Mahallesi' ne 
yöneldi.  Burada, yazın kurusa  da kışın  onu kanala bağlayan 
bent kapaklan açılınca suyla dolan bir derenin üzerindeki kısa 
köprüyü geçmek gerekiyordu. 
Köprüye  yaklaştığında  bazı heyecanlı  sesler  duyabiliyor­
du.  Dereye  yaklaştığında  ise  köprüye  doğru  hızla  ilerleyen 
insanları  görebildi.  Onların  da  akaryıldızı  gördüklerini  dü­
�ündü. 
Bazıları  köprüyü  geçmiş,  bazıları  da  diğer  taraftan  gel­
mişti.  Gılgamış  akaryıldızın yere  inmiş göründüğü noktaya 
vardığında,  derenin  her  iki  yanında  da,  köprünün  üstünde 
de küçük  birer  kalabalık  vardı.  Kalabalıklar  kralı  tanıyınca, 
derenin kenarına yaklaşmasına izin vermek için iki yana açıl­
dılar. 
"Orada! Orada!" diye bağırdılar, kıyıda yarıya kadar gömül­
müş,  kırmızımsı bir nesneyi işaret ederek. Ancak Gılgarnış'ın 
tek fark edebildiği, nesnenin ince uzun biçimiydi; zaman iler­
ledikçe kararıyor gibi görünüyordu. 
Sokaklarda  devriye  gezen  bazı  piyadeler  kalabalık  art­
tıkça,  olay  yerine  geldi  ve  konumlanma  amaçlı  itiş  kakış 
yoğunlaşınca,  kralın  ezilmemesi  ya  da  dereye  itilmemesi 
için  askerler  çevresinde  bir  koruma  çemberi  oluşturdular. 
Büyüyen kargaşa, Garnizon Mahallesi'nden bir yüzbaşının 
87 


Ölmeyi Reddeden Kral 
kumandasındaki  müfrezeyi  kısa  sürede  oraya  çekti.  Kala­
balığın gürültüsünün  uyandırdığı  ve ilgisini çektiği  birkaç 
soylu da meydana çıktı. 
Yüzbaşı,  kralın  talimatları  doğrultusunda  bazı  askerlere 
derenin kıyısına inip, bu arada parlak siyah renge bürünmüş 
olan nesneye daha yakından bakmalarını emretti. Bazıları ona 
itaat etse de, nesneden uzak durdular. Kalabalıktan onu nasıl 
tutacakları  ya  da  çekeceklerine  dair  öğütler  ve  akaryıldızın 
kutsal (gerçekten öyleyse) eserine dokunmaya cüret etmeme­
leri için uyarılar yükseldi. 
Sonunda kargaşadan iğrenen Gılgamış, askerlere kalaba­
lığı derenin kenarından uzaklaştırmalarını emretti. Birçok ce­
sur soylunun eşliğinde,  köpruden derenin kıyısına, düşmüş 
nesneye doğru aşağıya indi. 
Daha önce hiç buna benzer bir şey görmediği açıktı. Şimdi 
tamamen siyah renkte olan parlak bir malzemeden yapılmıştı 
ve  topraktan  çıkan  bölümü  mantara  benziyordu:  tepesinde 
daha  geniş,  daha  düz,  yuvarlak  bir  şapkanın  olduğu  kalın, 
dairesel,  ince uzun bir gövde. Gözlemlenebilen bölümünden 
çıkan kanatları da olan nesne, kutsal bir balığa benzetilebilir­
di.  Nesnenin  silindir  biçimli  gövdesi  öyle  geniş  çaplıydı ki, 
tek kişi onu kollarıyla kucaklayamazdı. 
Soylulardan  biri  nesneye  kılıcıyla  cesurca  dokundu  ve 
hiçbir şey olmayınca ona vurdu.  İçeriden boğuk, kof bir ses 
geldi; ancak, metalin metale çarptığında çıkardığı gibi bir çın­
lama  yoktu.  Cesaretlenen  bir diğer  soylu,  nesneye  eliyle  do­
kundu. Sıcaktı. 
"İçinde  hayat  var!"  diye  bağırdı,  geriye  sıçrarken.  Ama 
nesne, hareketsiz ve sessiz duruşunu sürdürdü. 
Gılgamış  tarafından  harekete  geçirilen  soylular,  nesne­
yi  tutup  çıkarmaya  çalıştılar.  Ancak  denedikçe,  tutmak  için 
fazla kaygan olduğu ortaya çıktı. Onu ittirmeyi denemek için 
88 


Yüklə 0,54 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə