Ölmeyi Reddeden Kral



Yüklə 0,54 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə22/80
tarix18.06.2018
ölçüsü0,54 Mb.
#49351
növüYazı
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   80

Ölmeyi Reddeden 
Kral 
ledim.  Örtüyü  kaldırdım.  Efendilerin  Efendisi'nin  sözlerini 
istedim." 
Başı eğik, kaldı; sözleri bitmişti. 
Toplanan ruhani liderler birbirlerine şaşkınlıkla bakhlar. 
Gılgamış ve annesinin bakışları buluştu. 
"Yüksek Rahip; Anu'nun sözlerini bildir!"  dedi İştar, sa­
bırsızlıkla. 
"Ayaklarının dibinde ancak dışkı olabileceğim iyiliksever 
hanımefendim," dedi Yüksek Rahip, "şehir için bir kader bil­
dirildi; fakat, kral için bildirilmedi." 
Sonra Gılgamış'ın üvey kardeşi Yüksek  Rahip  Enkullab, 
mükemmel  alçakgönüllülüğünü  ve  ona  olan  itaatini  göster­
mek için İş tar' 
ın 
önünde yere serildi. 
İlkin  bir  şok  sessizliği,  ardından  İhtiyarlar  arasında  ho­
murtularla  kraliyet  grubunda  şaşkınlık  ve  itiraz  uğultuları 
duyuldu.  Gılgamış,  eliyle  tehditkar biçimde Yüksek Rahip'i 
işaret ederek tahhndan kalkmaya başladı; bu arada İştar  da 
ayağa kalkmıştı. 
"Sessizlik!"  diye  bağırdı  ve  her  şey  sessizliğe  büründü. 
"Yüksek Rahip,"  dedi öfkeyle.  "Anu konuştuysa,  onun  söz­
lerini bize ver!" 
"
Öy
le  olsun,"  dedi  Yüksek  Rahip,  ayağa  kalkarken.  Ba­
kışlarını bir  topluluktan  diğerine  kaydırarak etrafını  incele­
di. Sonra bakışları Gılgamış'ın üzerinde durduğunda, gözleri 
buluştu.  "Bunlar  Anu'nun,  Efendilerin  Efendisi'nin  sözleri­
dir," dedi Enkullab. 
80 
"Sözlerim yazılıdır, 
Mesajım göklerdendir. 
Kapılar açılmalıdır. 
Oradan geçip gelen, Yaşam'a sahip olmalıdır. 
Ülke unutulmamalıdır, 
Halkı terk edilmemelidir." 


Zecharia Sitchin 
Platform üzerinde toplananlardan ve aşağıdaki kalabalık­
tan yeniden bir gürültü yükseldi. Gılgamış serseme dönmüş, 
anlam  veremez  halde  oturuyordu.  Podyumdaki tanrılar bile 
birbirlerine, şaşkına dönen Ninsun da oğluna bakh. 
"Söylediğim  gibi,  hanımefendim,  tüm  büyük  tanrılar," 
dedi Yüksek Rahip, İştar ve diğer tanrılara selam vererek ko­
nuşma fırsatını yakalayıp. "Ülke ve halk için bir kader vardır; 
ancak, kral için yoktur." 
"Bu,  fazla  ileriye  gitti!"  diye  bağırarak  ayağa  fırladı  Gıl­
gamış.  Kraliyet  grubunun  önünde  duran  Niglugal,  kılıcını 
çekti. 
"Sessizlik!" diye bağırdı İştar, elindeki değneği havaya kal­
dırarak. Aynı anda yıldırım gibi parlak bir ışın, değnekten yu­
karıya  fırladı ve  eşlik eden patlama uzaklara yayılarak güm­
bürdedi. Platforma ve aşağıdaki avlulara sessizlik çöktü. 
"Kehanet bir bütündür," dedi. 
"Mesajım göklerdendir 
çünkü 
yüce  Anu'dan,  en yüksek Göklerden  gelir. 
Sözlerim  yazılıdır 
çünkü  Yaşamın  Kitabı'nda  yazılıdır. 
Kapılar  açılmalıdır, 
tüm 
dürüst olanlar için. 
Oradan geçip gelen, 
yani Anu'nun, Enlil'in, 
Nannar'ın ve İştar'ın tapınaklarının sadık müritleri, 
Yaşam'a 
sahip olmalıdır. 
Böylece 
Ülke unutulmamalıdır, halkı terk edilme­
melidir. 
Herkes için barış, bereket ve neşe olmalıdır!" 
Onaylayıcı mırıldanmalar duyuldu.  İştar doğrudan Yük­
sek  Rahip' e bakh,  onun  şaşkın  görünüşünü  sert  bir  bakışla 
yanıtlayarak. 
"Kehanetin anlamı bu," dedi. "Ülke, halk ve kral için belir­
lenen kaderler bunlar. Anu, bereket emretti!" 
Kutsal sözleri dile getirir getirmez, belli belirsiz bulutlan­
mış  gökyüzünden bir şimşek parlaması,  ardından uğursuz, 
gümbürtülü bir gök gürültüsü geldi. 
"Anu konuştu!"  diye bağırdı rahiplerden biri,  dizlerinin 
üzerine düşerek. Diğerleri onu ve  kararan gökyüzünü  izler-
81 


Ölmeyi Reddeden Kral 
ken,  Gökleri  parça  parça  dilimleyen  bir  şimşek  daha  çakh. 
Gök, gökler kadar büyük bir davul, en yüksek ağaç kadar bü­
yük bir tokmakla vurulmuşçasına gürledi. 
"Anu konuştu!"  diye bağırdı diğer rahipler de,  diz çöke­
rek; İhtiyarlar da aynı şekilde bağırarak onlar gibi yaphlar. 
Oturan  tanrılar  şaşkınlıkla  birbirlerine  baktılar.  Kendi 
şaşkınlığını gizleyen İştar, merdivenlerden inmeye başladı. 
Rahipler aceleyle ayağa kalkıp, onu üzerinde  evine  götür­
meleri gereken tahtırevanı sürükleyerek, arkasından hızlıca 
gittiler. Diğer tanrılar da tahtırevanlarını görmezden gelerek 
aceleyle  aşağıya  inmeye  başladılar.  Tanrıların  gittiğini  ve 
rahiplerin kargaşa içinde onların arkasından koşturduğunu 
gören İhtiyarlar da merdivenlerden inmeye koyuldular; bir 
yandan  Yüksek  Rahip'in  tuhaf  davranışı  karşısındaki  şaş­
kınlıklarını birbirlerine homurdanarak anlatıyor ve gizemli 
kehanetle ayinlerin göksel kesintisinin anlamını merak edi­
yorlardı. 
Kısa süre içinde platformda Gılgamış ve kraliyet grubu dı­
şında kimse kalmamışh. Aniden yüksek bir ses çınladı,  "Gıl­
gamış! Gılgamış!" 
Önce genel bir kargaşa oldu; sonra herkes, podyumda du­
ran yalnız kişiyi gördü: Gılgamış kadar geniş omuzlu ve nere­
deyse onun kadar uzun bir adam. Kıpkırmızı kıyafeti,  meşa­
lelerin titrek ışığında kırmızı kan gibi pırıl pırıldı. Bu, Yüksek 
Rahip Enkullab' dı. 
Gılgamış podyuma doğru ilerledi.  "Dilini  bulabildin  mi, 
kardeşim?" 
Enkullab, podyumun üzerinde asasını havaya kaldırdı. 
"Duy beni, Gılgamış, adalet için yemin eden kral!" Yüksek 
Rahip'in  sesi  tüm  platformda  ve  aşağıdaki  avlularda  duyu­
lacak  şekilde  çınladı. 
"Bir 
zamanlar  ülkede  iki  adam  vardı; 
bunlardan biri birçok sürüsü olan bir çobanken, diğerinin bir 
82 


Zecharia Sitchin 
tane kuzudan başka bir şeyi yoktu. Güçlü çobanın canı fırın­
da et yemeği çekince, kendini tatmin etmek için fakir adamın 
kuzusunu  aldı. ..  Ey  Enlil'in  kanunlarını  sürdürmeye  yemin 
eden kral; bu adam nasıl hüküm giyer?" 
"Yapılan  kötülük çok büyük olduğundan,  en ağır cezayı 
alır," diye yanıtladı Gılgamış.  "Kim bu adam?" 
"Bu  adam 
sensin," 
diye  Kutsal  Bölge'de  patladı  Yüksek 
Rahip'in sesi.  "Sen koyunların değil, insanların çobanısın ve 
onun değerli mülkü kuzusu değil, karısı. Sen bir günahkarsın 
Gılganuş ve en ağır şekilde cezalandırılmalısın!" 
"Kralım ben!" diye bağırarak yanıtladı Gılgamış. "Üçte iki 
tanrıyım! Benim bakirelerin üzerine gelmem bir günah değil, 
onurdur!" 
"Anu  senin  için  bir  kader  belirlemekten  kaçındı,  Gılga­
ınış,"  dedi  Enkullab  sakince.  "Senin  kaderin  hala  terazide, 
krallığın hala bilançoda; günlerin sayılı!" 
Gılgamış ileriye çıkh ve tam gözlerinin içine bakarak üvey 
kardeşinin  önünde  durdu.  "Üzerime  Hayat  Suyu  serpildi!" 
diye bağırdı, şimdi kendi sesi de kükreyerek.  "Doğurtkanlık 
kozalağı,  asama  ve  topuzuma  değdirildi!  Hayat  Ağacı'nda 
kutsandım. Ben kralım ve kral olmalıyım, Enkullab!" 
"Anu'nun  ağacı,  doğruyu  bilmenin  ağacıdır,  Gılganuş," 
dedi Enkullab, elindeki asayı havaya kaldırarak. "Kutsal söz­
cükler çarpıhlamaz. Kehanet gerçekleşmeli!" 
Bunları söyledikten sonra, döndü ve merdivenlerden aşa­
�ıya indi. 
Niglugal  geldi  ve  sessizlik  içindeki  Gılganuş'ın  yanında 
durdu.  "Sizin  krallığınızın peşinde,  Efendim,"  dedi,  "günah 
iddiaları ortaya atarak hile yapıyor." 
Gılgamış elini Niglugal'ın omzuna koydu.  "Benim sadık 
mabeyincim,"  dedi,  sesi  hüzünle dolu.  "Kahinler,  kehanet­
ler 
.
.
.  Acaba  Göklerin  sözleri  mi,  yoksa  insanların  mı?  Tüm 
bunlar ne anlama geliyor, Niglugal? Ne yapacağım ben?" 
83 


Yüklə 0,54 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə