Zecharia Sitchin
Dördüncü günün sabahında Yüksek Rahip, güneş doğma
dan tam üç saat ve yirmi dakika önce, büyük ziggurata çıkh
ve İştar'ın gezegeni olan Sabah Yıldızı'nın yerini saptadı. Ha
yır dualarını ettikten sonra ellerini kaldırdı ve gezegene se
lam durdu. Ardından ziggurahn tepesinden, toplarunış olan
rahiplere talimatlarını duyurdu.
"İştar, Göklerde ortaya çıkh! Göksel kraliçe, dualarımızı
duydu. Kutsal Bölge' de yapılabilecek her şey yapıldı. Şimdi
sıra, İştar'ın Yeryüzü'nde ortaya çıkması için kralda ve halkta!
Gidin; haberi iletin; sarayda ve şehirde bilinmesini sağlayın!"
O gün, festivalin dördüncü gününün öğleden sonrasında
Niglugal, sinirli sinirli arşınlıyordu odasını. Ancak Kaba içe
riye gelince durdu; selamlaşmak için kollarını kenetlediler.
Kaba "Şehirde huzursuzluk büyüyor," dedi hemen.
Niglugal "Buradan bile hissedebiliyorum bunu," diye onay
ladı.
"Yarın, beşinci gün," dedi Kaba, "halkın saraya doğru yü
rüyeceği gün ... Ve kralımız yok. Urnungal hemen tahta geçi
rilmeli!"
"Bu, son derece sıra dışı," dedi Niglugal, "bir kralın, önce
den tanrıça tarafından kutsarunadan tahta geçmesi."
"Ama Hanımefendi İştar ve tüm diğer tanrılar
Bit
Aki
ti'
deler!"
"Bunu bilmediğimi
mi
sanıyorsun?" dedi Niglugal, nere
deyse bağırarak. "İştar ve Ninsun'un, kralın dönmesini ya da
ölmüş halde bulunmasını beklemek üzere şimdiye kadar var
dıkları o lanet antlaşma ... Onun için olmasa çoktan harekete
geçmiş olacağımı düşünmüyor musun?"
"Harekete geçmek mi? Nasıl?" diye sordu Kaba, N iglugal' a
bakarak.
"Boşver," diye yanıtladı Niglugal, kumandanın bakışla
rından kaçınarak. "Gerçek olan, yarınki törenler için bir kral
281
Ölmeyi Reddeden Kral
gerektiği ve hiç yok. Öte yandan, genç yaşını göz ardı etsek
bile büyük oğul, tanrıça olmadan tahta geçirilemez ... "
"Yani?"
Niglugal "Yani bir vekil, geçici bir kral olmak zorunda,"
dedi, Kaba'yla yüzleşmek için dönerek.
"Sen mi?" diye sordu Kaba, eliyle belindeki hançeri kav
rayarak.
"Evet; sen başka bir çözüm bulamazsan ... Bulabilir mi
sin?"
"Bunu düşünüp taşınacağım ve diğer kumandanlarla tar
hşacağım," dedi Kaba . "Gılgamış' a sadakat yemini ettim!"
"Ben de öyle," dedi Niglugal. "Ama o gitti ve belli ki artık
yaşayanların arasında değil."
Kaba ayrılırken kollarını yeniden kenetlediler ve yalnız kal
dığında, Niglugal'ın yüzünde yayvan bir gülümseme vardı.
Kaderin ona iyi davrandığını düşündü.
***
"Kapıyı açın ve beni içeriye alın!" diye bağırdı adam, surların
üzerindeki muhafızlara.
Aşağıya bakhlar ve giysileri yırhk pırtık, saçları vahşice uza
mış, yanakları çökmüş, sandaletleri kopmuş, bitkin bir adam
gördüler.
"Git buradan, dilenci!" diye bağırdı askerlerden biri. "Yeni
Yıl festivali sırasında şehrin kapıları kapalıdır. Bunu dilenci
ler bile bilir!"
"Yeni Yıl festivali mi? Bir yıl mı geçti?"
"Mevsimleri tanımıyor musun, dilenci?" diye aşağıya ba
ğırdı asker, mızrağını kaldırarak. "Defol git; yoksa seni ken
dine getireceğim!"
"Dilenci değilim ben!" dedi gezgin. "Ben, kralım!"
Asker, kahkahaya boğuldu. "Çabuk gel ve silahını dikkatle
kaldır," diye seslendi yoldaşlarına. "Dilencilerin kralı, kapıda!"
282
Zecharia Sitchin
"Ben, Erek kralı Gılgamış'ım!" diye haykırdı kapıdaki
adam. "Açın kapıyı ve beni içeriye alın!"
Böbürlenen dilenciyi görmek için yoldaşları tarafından
çağrılan surlardaki askerler, adamın sesindeki otorite ve bu
yurganlık karşısında gülmeyi kestiler. Sonunda aralarından
biri "En iyisi, kumandanı çağırmak," dedi.
Olay yerine gelen kumandan "Hey, yaşlı adam," diye
bağırdı. "Kral Gılgamış çoktan gitti ve öldü ... Git buradan;
kapılar açılana değin, kırlarda kalacak bir yer bul; sonra seni
içeriye alacağım ve sana sadaka vereceğim. Şimdi git bura
dan!"
"Ben sadakaya ihtiyacı olan bir dilenci değilim!" diye geri
seslendi adam. "Ben Gılgamış' ım; giden, ancak geri dönen ve
yaşayanlar arasındayım! Kutsal Ninsun'un oğlu, Urnungal'ın
babasıyım. Yüce tanrılar adına; kapıyı aç da şehrime girebile
yim!"
Kumandan, askerlerle bakışh. "Sözlerinde doğruluk bile
olsa, festival bitene değin kapılar açılamaz," dedi.
"Niglugal'ı, başmabeyinciyi çağırın!" diye emretti kapıda
ki adam.
Kumandan, kararsızlıkla çevresine bakındı. Askerlerden
bir ya da ikisi, omuzlarını silkti. "Gayet iyi," dedi kumandan
sonunda, "Saraya haber vereceğiz. Bırakalım da bu yabancı
nın feryadıyla daha yüksek rütbeli birileri ilgilensin."
Niglugal surlarda belirene kadar biraz zaman geçti. Orta
ya çıktığı anda kapıdaki adam haykırdı, "Niglugal; sadık baş
mabeyincim! Ben, kralın Gılgamış'ım! Geri döndüm!"
"Bu ses," diye bağırdı Niglugal, "kralın sesi bu! Kapıyı
açın, çabuk!"
"Ama festival..." diye karşı çıkmaya başladı kumandan.
"Kral bu; seni aptal!" diye bağırdı Niglugal. "Oğluna hala
sağ bir baba kalmasını istiyor musun?"
283
Ölmeyi Reddeden Kral
Kumandan kapıların açılması için bağıra çağıra emir ve
rirken Niglugal, surların basamaklarından aşağıya koştu.
Kapının açılmasını ve gezginin oradan geçip içeriye girme
sini bekledi.
"Niglugal; sadık başmabeyincim!" diye kollarını açarak
haykırdı adam. "Gel de sarılayım sana!"
Niglugal başını eğdi; sonra adama bakh. öne doğru adım
atıp kendisine uzanmış elleri tutarak, sırrı ele veren yara izle
rini aramak için onları yana çevirdi. Oradalardı.
Niglugal "Kuşkularımı affedin," dedi, "ama emin olmak
zorundaydım. Sesiniz ve boyunuz dışında o kadar değişmiş
siniz ki, kralım!"
Gılgamış, onu kendine doğru çekfi ve kucakladı. Gözlerin
de yaşlarla, birbirlerine sarılnuş halde bir süre durdular.
"Öldüğünüzü sandık," dedi Niglugal. "Denizciler gemi
nizin enkazını buldular ... Ve işte buradasınız; sağ salim! Ama
yanaklarınız çökmüş; etleriniz çekilmiş; cildiniz, hayvan de
risi gibi olmuş. Neredeydiniz; nasıl hayatta kaldınız?"
Gılgamış "Gücümü ve huzurumu geri kazandıktan sonra
sana hepsini anlatacağım," dedi. "Beni saraya götür!"
Askeri bir müfreze eşliğinde, yavaş yavaş yürüdüler sa
raya. Onlar ilerledikçe kralın dönüşünün haberi, kente yayıl
dı. Ahali "Gılgamış yaşıyor! Gılgamış döndü!" diye birbirine
seslenmeye başladı. Saraya giden sokaklar kalabalıklarla dol
maya başladı. Gılgamış onlara el salladı; bazıları da selamına
karşılık verdi.
Gılgamış "Festivalin kaçıncı günü ki, insanlar sokaklar
da?" diye sordu.
"Beşinci."
Gılgamış, Niglugal' a yüzünü dönmek için uzun adımla
rını durdurdu. "Beşinci gün mü? Demek ki tam zamanında
gelmişim!"
284
Dostları ilə paylaş: |