Zecharia Sitchin
ölüm getirmiştim ... Ve yalnız balıkçıyla beni yanına götürdü
ğü yılan, hızlı cezamın araçlarıydı ... Anladım ki insan, kade
rinden kaçamaz. Ne denli yükseğe hrmanırsak düşüşümüz o
denli sert olur!"
Umungal, elini babasının koluna dayadı. "Görülmemiş yer
ler gördün;" dedi, "karla kaplı dağlara tırmandın; Humbaba' run
ve Göklerin Boğası'run hakkından geldin ... Adın asla unutul
mayacak; öykün, sonsuza dek ezberden anlahlacak!"
"Yolculuklarımı ve eylemlerimi, uzaklardaki serüvenleri
mi ve bugün Erek' e dönüşümü kraliyet katibi Dubşar' a anla
tacağım ki, hepsini kil tabletlere yazsın. Şimdi, oğlum; henüz
kral olmayı istemiyorsan, yaklaşan törenlere hazırlanmama
ve hatta belki ihtiyacım olan uykunun birazını almama izin
ver ... "
Umungal giderken, oğlunu alnından öptü.
***
Dört gün süren tövbelerin ve kara kara düşünmelerin ardın
dan Yeni Yıl festivalinin beşinci günü, insanların bashrılrnış
duygularının boşalması için fırsatlar sunuyordu. Öğle saat
lerinde halk sokaklara uğramıştı ve davullara vurup korna
öttürerek gürültü yapmakla meşguldü. İkindide kargaşa,
insanların sarayda birleşen karışık bir kafile halinde toplan
masıyla beraber doruğa çıkh. Rahipler, tanrıların dönüşünü
güvence altına almak için ellerinden geleni yaphlar. Yalnızca
kral, halkı adına aracılık etmek üzere bırakılmıştı: onlar için
gönül almak, kentin ve halkının yeniden arınabilmesi ve böy
lece tanrıların dönüşüne layık olması için, günahların gerek
tirdiği utanmaları ve cezaları kabul etmek üzere.
Kral, bu vesileyle saraydan kraliyet heyetinin muhafızları
olmaksızın, yalnız başına çıkmak zorundaydı. Kutsal Bölge' ye
giden kafileye liderlik yaparken insanlar ona hem sataşıyor;
hem de onu teşvik ediyorlardı.
289
Ölmeyi Reddeden Kral
"Bu, tamamen nefret ettiğim bölüm," dedi Gılgamış, sara
yın ana kapısının surlarında onunla birlikte duranlara. "Fakat
kral olarak görevimi yerine getireceğim ... "
Kalabalığın bağırhlan kralın öne çıkıp tövbekar kafileye ön
derlik etmesi istekleriyle sınırlanıncaya kadar, bekledi. Ardın
dan aşağıya indi ve kapıdan çıkh. Kalabalık, Kutsal Bölge'ye
kadar kendilerine liderlik edebilmesi için ona arkaya doğru yol
açh. Ve yürüyüşe geçtiklerinde bağırhlar, davul vurmaları ve
koma üflemeleri yeniden başladı. Tüm itiş kakış içinde kala
balığın başındaki şehir İhtiyarları, kalabalığı kralın arkasında,
belli bir mesafede tutuyorlardı.
Kutsal Bölge'nin kapılarını yapmacık bir isteksizlikle
açan rahipler, kalabalığı içeriye aldılar. Kurbanlar Masası' na
yaklaşan kral, ortadan kaybolan tanrılara geleneksel koyun
kurbanı yerine kraliyet sembollerini sundu. Rahiplerin yar
dımıyla önce tacından ve mantosundan, kutsal olarak verilen
yetkisinin sembollerinden vazgeçti; sonra krallığının simgesi
olan asayı aldılar elinden; son olarak gücün ve zaferin sim
gesi, Kutsal Topuz'u vermesi gerekti. Böylece, tüm göksel
ve Dünyevi yetkilerinden mahrum kalarak Yüksek Rahip'in
önünde diz çöktü. "Günahlarımı ve suçlarımı itiraf etmek
için buradayım," dedi kral, çünkü onun Kefaret Günü'ydü.
Ve Yüksek Rahip tüm halkın gözü önünde kralı, yüzünün
her iki yanından tokatladı ve en büyük küçük düşürme işa
reti olarak, kulaklarını çekti.
"Günahlarımı ve suçlarımı itiraf etmek için buradayım,"
diye defalarca yineledi kral, toplamda yedi kez.
Ve ardından Yüksek Rahip, ona yüksek sesle şöyle dedi:
"Tapınağa git; orada affedilmek için dua et."
Bunu takiben halk, sessizlik içinde güneşin bahşını, altıncı
günün başlangıcını bekledi.
290
Zecharia Sitchin
Karanlık çöktüğünde ve Göklerde yıldızlar tamamen gö
rünür olduğunda Yüksek Rahip, Eanna'dan çıkh ve ilahilerle
dualar mırıldanarak ve her aşamada yerlere şarap dökerek,
zigguratın basamaklarını ağır ağır tırmandı. Ardından kala
balığın üzerine tam bir sessizlik çöktüğünde, her yıl yapılan
Y ükseklerdeyken
adlı okumanın zamanı gelmişti: Yarahlış Des
tanı, kaderin onaylanması. İlkçağa ait günlerde güneş sistemi
nin nasıl oluştuğunun, Gök Kubbe'nin ve Yeryüzü'nün nasıl
yarahldığının, Nibiru'nun güneş sistemine nasıl kahldığının,
yaşamın nasıl başladığının ve Anunnaki'nin Yeryüzü'nde
Tanrıların Kapısı'nı nasıl inşa ettiğinin kutsal öyküsü.
Ezberden okunan şiirsel öyküyü çocukluğundan beri din
lemiş olsa da Gılgamış, yaşlı dizelerin kapsamı ve görkemi
karşısında her seferinde altüst olurdu:
Y ükseklerde Göklerin adı konulmamışken daha,
Ve aşağıda Yeryüzü'nün adı verilmemişken, sağlam toprağa;
Bir hiç ancak ezeli olan Apsu, onların babası,
Mummu ve onların hepsini doğuran Tiamat'ın,
Karıştı suları birbirine.
Daha oluşmamıştı bir saz, bir bataklık çıkmamıştı ortaya.
Göksellerin hiçbiri yaratılmamıştı henüz;
Yoktu adı hiçbirinin, belirlenmemişti Kaderleri.
Yüksek Rahip, salt sessizlikte eski şiiri okumayı sürdürdü.
Gezegenleri coşkulu bir dille, üç ezeli varlığın ardından çiftler
halinde doğan canlı yarahklar gibi betimleyen şiir, Nibiru'nun
Derin' den, içinde yarahldığı uzay boşluğundan ortaya çıkışını
anlahyordu:
Çekiciydi biçimi, gözleri ışıldıyordu canlılıkla;
Görkemliydi yürüyüşü, eski zamanlardaki gibi, hükmeden.
291
Ölmeyi ITanrılar arasında fazlasıyla yüceydi;
Azameti, geçerdi hepsininkini.
Uzay boşluğundaki gezegenlerin yanından geçerken, "du
daklarından ateş fışkırıyordu" ve diğer gezegenler, "deh
şet verici ışık patlamalarını onun üzerine yağdırıyorlardı."
Onu kendi ortalarına zorla çekerek ve meylini oluşturarak
Nibiru'nun parçalarını kopardılar. Böylece Nibiru'ya bir Ka
der, onu Göklerde Tiamat'la çarpışmaya götüren bir rota bah
şettiler.
Yüksek Rahip göksel çarpışmayı ve Nibiru'nun meylinin
Tiamat'ı nasıl ikiye ayırdığını, bir yarısını Göksel Bilezik ve
Parlak Sürü'yü oluşturmak üzere paramparça edip diğer yarı
sından Yeryüzü' nü nasıl yarathğını anlatan dizeleri okurken,
arada sırada hayranlık ve dehşet çığlıkları ahlıyordu. Gördü
ğü şeyi beğenen göksel tanrı, Yeryüzü' ndeki sulan ve kuru
toprağı birbirinden ayırdı; sularında ve kuru topraklarında
yaşam yarath ve Anunnaki'yi, Evden Uzak'taki Evleri'ni
Yeryüzü'nde inşa etmeleri ve İnsan'ı kendi imgelerinden ta
sarlamaları için yönlendirdi.
"İşte Gök ve Yer böyle yarahldı," diye bitirdi Yüksek Ra
hip, alhna tableti okuyarak.
Kalabalıktan büyük bir "yaşa!" nidası yükseldi ve surlar
la tapınakların üzerinde duran rahipler aniden meşalelerini
yakınca, büyük avlu ve kalabalık aydınlandı. Sonra Yüksek
Rahip yedinci tabletten Nibiru'nun altmış ismini okumaya
koyuldu; o okudukça kalabalık, her ismi Yüksek Rahip' in ar
dından tekrarlıyordu. Ve son isim okunduktan sonra boşluk
ve karanlık yok olduğundan, sevinç çığlıkları ve zil sesleri
yükseldi. Yeryüzü ve onun insanları yeniden yaratılmışlardı
ve insanlara mevsimlerin, yağmurların ve bereketin güvence
si sağlanmıştı.
292
Dostları ilə paylaş: |