Paul karl feyerabend 13 Ocak 1924'te Viyana'da doğdu. Avusturya asıllı abd'li filozof. Bilimsel gelişmenin ancak yeni kuramların eskilerini yadsımasıyla sağlanabileceğini ileri



Yüklə 8,94 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə11/135
tarix24.12.2017
ölçüsü8,94 Kb.
#17198
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   135

I. GÖRECİLİK ÜZERİNE NOTLAR
Tanımadıkları ırk, kültür, âdet ya da bakış açılarıyla karşılaştıklarında
insanların   tepkileri   farklı   farklıdır.   Şaşkınlık   ve   merakla   hemen
tanımak,   öğrenmek   isteyebilirler;   küçümseyebilir   ve   doğal   bir
üstünlük   duygusuna   kapılabilirler;   iğrenebilir   ve   açıkça   nefret
duyabilirler.   Bir   beyin   ve   ağızları   da   olduğundan,   hissetmekle
yetinmez   konuşur,   duygularını   ifade   eder   ve   onları   aklamaya
çalışırlar. Görecilik işte bu süreçte ortaya çıkan görüşlerden birisidir.
Kültürel çeşitlilik olgusuna anlamlı bir yer bulma girişimi.
Göreciliğin   uzun   bir   tarihi   vardır;   en   kötü   ihtimalle   Yakın
Doğu’da,   Eski   Mısır   uygarlığı   uzmanı  J.   Henry  Breasted’in   “İlk
Enternasyonalizm” adını verdiği bir döneme, Bronz Çağı son-


larına kadar uzanır. Sokrates öncesi filozofların madde-yönelimli (matter-
oriented)   kozmolojilerinden   Sofistlerin,   Plato   ve   Aristoteles’in   siyasi
görüşlerine geçiş sırasında Grekler arasında tartışma konusu olmuş ve bir
öğreti haline getirilmiştir. Görecilik şüpheci harekete ve onun aracılığıyla
Montaigne  gibi Aydınlanma öncellerine, 16. ve 17. yüzyıl seyahatname
yorumcularına   ilham   verecek   ve   tüm   Aydınlanma   boyunca   varlığını
sürdürecektir. Bugün entelektüel tiranlığa karşı bir silah ve bilimin kirli
çamaşırlarını ortaya çıkarmada bir araç olarak oldukça revaçtadır. Göreci
düşünce ve pratikler sadece Batı’ya özgü olmadığı gibi sırf entelektüel bir
lüks de değildir. Çin’de onlara rastlarız. Farklı ırk, soy, âdet ve dinlerle
karşılaştıktan   ve   şu   yeryüzünde   birçok   hayat   tarzı   bulunduğunu   fark
ettikten   sonra   Afrika   Yerlileri   tarafından   ince   bir   sanat   haline
getirildiklerini görürüz.'
Dağılım alanının genişliği göreciliği tartışılması zor bir konu haline
sokar. Farklı kültürler onun farklı yönlerine vurgu yapar ve onları kendi
ilgi   ve   keyiflerine   uygun   bir   biçim   altında   ifade   eder.   Hepimizin
öğrenebileceği   basit   görecilik   biçimleri   olduğu   gibi   ancak   işin
uzmanlarının   vâkıf   olabileceği   karmaşık   görecilik   biçimleri   de   vardır.
Bazıları bir hissediş ya da bir tutuma yaslanır, bazıları ise bir matematik
problemine   verilmiş   bir   cevap   gibidir.   Kimi   zaman   bir   görecilik
biçiminden   bile   söz   edemeyiz;   ortada   bir   sözcük   -“görecilik”-   ve   ona
verilen   bir   tepki   (hoşlanan   ya   da   öfkelenen,   ama   her   durumda   uzayıp
giden)   vardır.  Ben   bu  zenginlikle  baş  edebilmek  için  bir  tek  sözcükle,
“görecilik” söz-
1. “Yerlilerin böylesine önyargıdan uzak oluşu", diye yazar Kenya'da gördükleri karşısında
Karen  Blixen  (Isak Dinesen,  
Out of Africa,  New York  1972, s.54), “bizim gibi, ilkel halklarda
karanlık tabular bulmayı bekleyen birileri için çok çarpıcıdır. Bunun nedeni, sanıyorum, onların
çok   çeşitli   ırk   ve   kabilelerle   içli   dışlı   olmaları   ve   Doğu   Afrika’da   önceleri   fildişi   ve   köle
tüccarlarının, bugünlerde (1930’lar) ise sürek avcıları ve göçmenlerin harekete getirdiği canlı
insan ilişkileridir. Ovalarda sürü otlatan küçük bir çobana varıncaya kadar hemen her yerli,
yaşadığı bir gün boyunca bir SicilyalIyla bir Eskimo kadar birbirlerinden ve kendinden farklı
kesimlerden   oluşmuş   eksiksiz   bir   kavimler   resmi   geçidine   tanık   olur:   İngilizler,   Yahudiler,
Boerler, Araplar, Somalililer, Hintliler, Swaheliler, Ma- sailer ve Kawirondolar. Yeni fikirlere açık
olma açısından bir Yerli, tektip bir toplulukta ve bir dizi sabit fikirle yetişmiş kenar mahalleli bir
kentliden,   bir   taşralı   ya   da   misyonerden   daha   fazla   dünya   insanıdır.   Beyazlar   ve   Yerliler
arasındaki yanlış anlamaların pek çoğu bu olgudan kaynaklanır.”


cüğüyle önerilen birliği bir yana bırakıp bir dizi göreci bakış açısını
tartışmaya açacağım. İşe birkaç pratik gözlemle başlıyorum.
A. PRATİK GÖRECİLİK (FIRSATÇILIK)
Pratik   görecilik   (ki   fırsatçılıkla   örtüşiir)   kendimizinkinden   farklı
görüş,   âdet   ve   geleneklerin   hayatımızı   nasıl   etkileyebileceği   ile
ilgilenir. İki boyutu vardır:  
muhtemelen
  nasıl etkileneceğimizi konu
edinen “olgusal” boyutu ile nasıl etkilenmemiz 
gerektiğini 
konu edinen
“normatif’   boyutu   (resmi   kurumlar   kültürel   çeşitliliği   nasıl   ele
almalıdır?).   Bu   görecilik   türünü   tartışmak   için   şöyle   bir  
tez
  ortaya
koyuyorum:
R1:   kendi   görüşlerimizi   destekleyen   gelenekler   ne   kadar   güçlü
olursa olsun (bu görüşleri destekleyen argümanlar ne kadar güçlü
olursa olsun) yabancı kültür, kurum ve fikirleri incelemek birey,
grup   ya   da   bir   bütün   olarak   kültürler   açısından   yararlı   olabilir.
Örneğin   Ka-   tolikler   için   Budizmi   incelemek,   hekimler  
içinNei
Ching'i
  incelemek   ya   da   Afrikalı   büyücü   hekimlerle   tanışmak,
psikologlar için romancı ve aktörlerin bir karakteri nasıl yarattığım
incelemek,   genel   olarak   bilimadamları   için   bilimsel   olmayan
yöntem ve bakış açılarını incelemek, yararlı olabilir ve bir bütün
olarak   Batı   uygarlığı   “ilkel”   halkların   inanç,   âdet,   görenek   ve
kurulularından çok şey öğrenebilir.
Dikkat   edilmelidir   ki   R1   yabancı   kurum   ve   görüşlerin   in-
celenmesini   tavsiye   etmiyor,   hele   hele   böyle   bir   incelemeyi   me-
todolojik bir şart olarak görmek gibi bir iddiası hiç yok. Yalnızca,
incelemenin   belli   bir   statükoyu   savunanlar   tarafından   yararlı   ad-
dedilebilecek   sonuçları   olabileceğine   işaret   ediyor.   Yine   dikkat
edilmelidir   ki   yabancı   görüş   ve   âdetlerin   kendi   bakış   açısını   et-
kilemesine   izin   veren   herkes   bu   süreç   hakkında   birtakım   tezler
formüle etmez. İnsanlara güven duyduklarından dolayı, ya da kendileri
dışındaki   doğayla   ilişkilerini   hâlâ   kaybetmedikleri   için   (insanlar
hemcinsleri   kadar   hayvan   ve   bitkilerden   de   öğrenmişlerdir)   ya   da
güçlü   taklit   eğilimlerinden   dolayı   gerçekleşir   bu   etkilenme.   Bu
nedenle   bir  
tez
  (Rl   gibi)   üzerinde   yoğunlaşmak   daha   işin   başında
tartışmayı sınırlandırmak demektir: tarafların kendi gü-


Yüklə 8,94 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   135




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə