Paul karl feyerabend 13 Ocak 1924'te Viyana'da doğdu. Avusturya asıllı abd'li filozof. Bilimsel gelişmenin ancak yeni kuramların eskilerini yadsımasıyla sağlanabileceğini ileri



Yüklə 8,94 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə10/135
tarix24.12.2017
ölçüsü8,94 Kb.
#17198
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   135

alanında   uğraş   vermekte   hiç   zorlanmamıştır.   Mach’a   göre   bilim
tarihsel   bir   gelenekti.   Mach,   bilimlerin   gelişimini   açıklamak   ve
bilimadamlarını   göreve   hazırlamak   için   soyut   modellere   değil
hikâyelere   başvurmuştur.   Görelikçi   uzay   ve   zaman   teorileri   oluş-
turma yolunda çaba göstermiş, bu tür teoriler ortaya çıktığında on-
ları   alkışla   karşılamış  {Physical  Optics'  in   özel   görelilik   teorisini
ağır bir şekilde eleştiren önsözünün şimdi Mach’m oğlu Ludwig’in
sonradan koyduğu uydurma bir bölüm olduğu tahmin ediliyor) ve
kuantum   mekaniğinin   temel   özelliklerini   öngörmüştür.   Çok   daha
önemlisi,   teori-inşası   konusunda   tarihsel,   teorik   ve   psikolojik
düşüncelerden   oluşan   bir   yaklaşım   geliştirmiş   ve  Einstein’in
araştırma  yöntemlerini açıklayıcı bir model önermiştir. Diyalektik
maddeci bir dille, Mach’ın (bilimsel) bilginin büyümesi konusuna
maddeci bir açıklama getirdiğini söyleyebiliriz. Onun yaptığı buydu.
Yaptığı   söylenen  ise   bambaşka   bir   hikayedir.   Çoğu   tarihçi   ve
felsefeci için Mach, bilimi sıkı sıkıya basit gözlemlere bağlamaya
çalışmış,   haddinden   fazla   genel   ve   soyut   olduğu   gerekçesiyle
görelilik teorisini reddetmiş, dar görüşlü bir po- zitivisttir. Aradaki
bu   fark   karanlık   ve   çözülmesi   zor   metinlerin   yorumlanmasındaki
esaslı güçlüklerden filan ileri gelmiyor -Mach görüşlerini açıkça ve
basit   terimlerle   ifade   etmiştir   ve   onları   tüm   önemli   eserlerinde
bulabiliriz. Onun için, ancak onu eleştirenlerin hemen tümü adına
ciddi bir ihmalden söz etmek gerekir. Mach üzerine yapılacak ciddi
bir   çalışma   bizi   mükemmel   bir   insan   ve   büyüleyici   bir   bilim
felsefecisiyle   tanıştırmakla   kalmaz,   ayrıca   âlimliğin  (scholarship)
doğası üzerine ilginç bir şey de öğretir: “uzmanlar” çoğu kez neden
bahsettiklerini bilmezler ve “âlimane kanaat” denen şey çoğunlukla
dünyadan habersiz bir dedikodudan ibarettir.
İdeolojik olarak güdülenmiş cehaletin tek kurbanı Mach değildir.
Aristoteles, Galile döneminin önde gelen Kilise te- orisyenleri ve
yüzyılımızda  Niels   Bohr  da   aynı   kaderi   paylaşır.  Philosophical
Papers, Cilt 1, 16. Bölüm’de (Cambridge, Mass.
1981) Niels  Bohr’u   ele   almıştım.   VIII.   Bölüm   Galile’den   (te-
reddütsüz)  Weyl’e  (çok tereddütlü) kadar çeşitli bilimadamları ta-
rafından kabul edilmiş kontinyum düşüncesinin Aristoteles’inkiyle
karşılaştırıldığında bir geri adım olduğunu gösteriyor. IX. Bölüm


uzman bilgisinin tartışılmazlığı hakkındaki eski bir tartışma ışığında,
şu   sık   sık   alıntı   yapılmış   ve   fazlaca   tartışma   konusu   olmuş   bir
mektubu   -Bellarmino’nun   Foscarini’ye   yazdığı-   çözümlüyor.   Ve
Kilisenin yaklaşımının genel olarak sanılandan daha sağlam ve daha
insanca olduğunu gösteriyor.
X. Bölüm kıyaslanamazlık olgusunun teorik geleneklere (ve onun
taraftarlarından olan  Hilary  Putnam’a) çıkardığı güçlükleri tartışıyor.
XI. Bölüm Columbia Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nin başlattığı ve
yayımladığı bir tartışmaya yaptığım katkının bir parçası. Söz konusu
tartışmanın   açılış   tebliği   modem   düşüncenin   sözüm   ona   içinde
bulunduğu   “kaos”tan   yakınıyor   ve   tektip   bir   ideoloji   çağrısı
yapıyordu. Ben hem teşhise (felsefe bölümlerinde gitgide büyüyen bir
kaos olabilir ama dünyada kaos değil gitgide büyüyen bir tektipleşme
olduğu muhakkak) hem de çareye itiraz ediyorum. Ana iddiam şu:
işbirliği için ortak bir ideolojiye gerek yoktur.
Son   olarak   XII.   Bölüm   aldığım   eleştirileri   cevaplarken   “benim”
felsefemin bir özetini de veriyor (şüphesiz benim değil, tüm dünya
üzerinde   dağılmış   çeşitli   aklayatkm  görüşlerin   özet   bir   ifadesi   bu).
Çalışmalarımı öven, lanetleyen ya da üzerlerine öylesine bir şeyler
söyleyen kırk denemeden oluşmuş bir derleme için Almanca yazıldı
(Versuchungen,
  der.  Hans Peter  Duerr, 2 Cilt, Frankfurt 1980, 1981)
ve elinizdeki kitap için çevrilerek yeniden kaleme alındı. Bu bölüm ne
akılcılık ne bilim ne de özgürlükle -bu tür soyutlamalar yarardan çok
zarar getirmiştir- değil bireylerin yaşamlarının niteliğiyle ilgilendiğimi
açıkça ortaya koyacaktır. Herhangi bir değişiklik teklifi yapılmadan
önce  bu nitelik kişisel  deneyimle öğrenilmelidir. Diğer bir deyişle:
değişiklik   teklifleri   arkadaşlardan   gelmelidir,   ne   idüğü   belirsiz
“düşünürler”den değil. Yüzünü hiç görmediğimiz insanların hayatları
hakkında   akıl   yürütmeyi   bırakmanın   zamanıdır,   “insanlık”   ın   (ne
fiyakalı   bir   genelleme!)   o   sıcacık   bürolarında   laf   salatası   yapan
insanlar tarafından kurtanlabileceğine inanmayı bırakmanın zamanıdır,
mütevazı olmanın ve bizim fikirlerimizden yararlanacağını sandığımız
insanları eğitilmeye muhtaç cahiller, ya da iş meseleleri söz konusu
olduğunda,   dilenciler   gibi   görmeyi   bırakmanın,   Yoksul,   Hasta   ve
Cahil için


gökten   inmiş   en   büyük   lütuf   gibi   çalım   satmayı   bırakmanın   za-
manıdır.
XII. Bölüm’ün kitaba da adını vermiş Başlığı iki şey söylüyor:
tarihin  karmaşıklığı  karşısında  kafası   allak  bullak   olmuş  bazı  dü-
şünürler   akla   uğurlar   olsun   deyip   yerine   onun   bir   karikatürünü
koymuşlardır;   geleneğe   unut   gitsin   diyemediklerinden   (ve   halkla
ilişkiler konusunu da ihmal etmek istemediklerinden) bu karikatüre
akıl   (ya   da   benim   kullandığım   terminolojiyle   büyük   A   ile   Akıl)
demeye   devam   ettiler.   Karmaşıklıktan   hoşlanmayan   felsefeciler
arasında,   dünya   hakimiyeti   yönündeki   mücadelelerine   bir   parça
kalite   kazandırmakta   sakınca   görmeyen   politikacılar   (teknoloji
uzmanlan, bankerler, vb.) arasında Aklın büyük bir süksesi vardır.
Geriye   kalanlar,   yani   pratik   olarak   hepimiz   içinse   bir   felaket
demektir. Artık ona elveda diyelim.
Kitabın   bölümlerini   oluşturan   denemelerin   her   biri   farklı   ve-
silelerle yazıldı. Üslûpları farklıdır ve içerik olarak zaman  zaman
örtüşürler. Bazıları oldukça âlimanedir, bazıları sohbetlerden alın-
mıştır,   bazılarıysa   kimi   soruşturma   ya   da   eleştirilere   cevap   ni-
teliğindedir.   Çoğunu   kitap   için   yeniden   yazdım   ama   üslûp   fark-
lılıklarına ve kimi tekrarlara dokunmadım. Güzel, iyi kalpli ve son
derece   sabırlı   arkadaşım   Grazia   Borrini   yüksünmeden   her   de-
nemenin birkaç şekliyle uğraşmak gibi bir incelik gösterdi. Şu dev
“kalkınma” konusuyla onun sayesinde içli dışlı oldum. Onun nazik
ama sağlam eleştirileri olmasaydı bu kitap daha az tartışılmış, daha
soyut   ve   hiç   şüphe   yok   -ne   yazık   ki-   şu   an   olduğundan   daha
anlaşılmaz bir kitap olacaktı.


Yüklə 8,94 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   135




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə