Fakat bilgi yolundan şaşma diyen ve etkinliğin her şeyden üstün
görüldüğü bir toplulukta hayır. (Batı uygarlığının geniş bir bölümü bu
tarzda işliyor görünüyor -krş. Dipnot 4.) Etkinliğe ve uzmanların
yönetimine değer veren ama özel durumlar için de alan bırakan
toplumlarda makul görülmez ama hoş karşılanır. Fakat yerleşik toplumsal
kurallar karşısında pervasızlaştığı hissedildiği anda tüm makuliyetini
yitirecek ve suçlanmaya başlayacaktır. Çeşitli yaşam tarzlarını tek bir
çerçevede sürmeye teşvik eden bir toplumda ise hem makuldür hem de
değil (veya toplumun temel taleplerine uygun ya da ters düşme durumunu
gösteren başka ne tür sözcükler kullanılıyorsa ondan). Bazıları bu arzuyu
kabul ve teşvik edecek, bazıları hakaretler yağdırarak onu ileri sürenlerle
alay edecektir. Kürtaj, ötenazi, genlerle oynama, suni dölleme ve farklı
kültürler arası (entelektüel, politik, ekonomik, askeri) alışverişler
hakkındaki tartışmalar değerlerin düşünce, tutum ve eylemlerimizi nasıl
etkilediğini göstermektedir. Bunlardan birçoğu hasım tarafların konu
hakkındaki mevcut tüm bilgiye ulaşmış olmalarına, artık dönüp dönüp
aynı şeyi tartışıyor olmalarına rağmen sürüp gider. Burada yaşanan
gerilim değerler arasındadır, iyi ile kötü ya da yeterli bilgi ile yetersiz
bilgi (birçok tartışma işe bu tür öğeleri de katarak iyice içinden çıkılmaz
bir hal almasına rağmen) arasında değil; ne de akıl ile akıl dişilik arasında
(değerlerin sık sık akıl çerçevesinde, onun bir parçasıymış gibi
savunulmasına rağmen).
6
Bu tür gerilimleri çözüme kavuşturmanın başlıca üç yolu vardır: güç,
teori ve çarpışan gruplar arasında açık alışveriş.
5. Öyle anlaşılıyor ki Çin’de akupuntura ilk destek, insan vücudunu kutsal kabul ettikleri için
tecavüzkâr yöntemlerle teşhis-tedaviye ve anatomiye karşı çıkan kesimlerden gelmiştir: llza
Veith, der.,
The Yellow Emperor's Classic of Internal Medicine, Berkeley ve Los Angeles 1966, s.2 ve
devamı. (Joseph Needham bu tür eğilimlerin var olmadığı kanaatindedir.) Canlıları kesip
biçerek yapılan araştırmalar üzerine Batı'daki ilk görüşler konusunda krş. C.D. O’Malley,
Andreas VesaHus of Brussels, California Univ. Press, 1965,1. Bölüm).
6. Olgular, değerler ve akliliği biribirinden ayırmak aslında zorlama bir şey. Olgular değer
içeren usûllerle oluşturulur, değerler olguların etkisiyle değişir, akıl yürütmedeki ilkeler belli bir
dünya düzeni varsayar (çelişkisizlik yasası zıtların varlığına izin veren saçma bir dünyada
anlamsızdır). Yalnız bu zorlamaya tartışmayı basitleştirmek için başvuruyorum. Bu benim
argümanımı kısıtlayan bir şey, dolayısıyla nesnel değer yanlılarınca kabul edilebilir olmalıdır.
Güciin yolu
basit ve oldukça sık tutular» bir yoldur. Tartışma
yoktur; anlama çabası yoktur, gücü elinde bulunduran yaşam biçimi
kendi kuralını koyar ve ona ters düşen davranışı yok eder. İşgal ve
fetihler, sömürgeleştirme süreçleri, kalkındırma programları ve büyük
bir bölümüyle Batı eğitimi bunun örnekleridir.
Teorik yaklaşımda
anlama çabasına girişilir ama bu ilgili tarafların
tümünü kapsamayan bir girişimdir. Felsefeci ve bi- limadamlarının da
içinde bulunduğu özel gruplar çatışan değerleri inceler, sistemleştirir,
çatışmanın çözümü için çeşitli yollar oluşturur -ve meseleyi halleder.
Teorik yaklaşım kibirlidir, dünyadan bihaberdir, sığdır, eksiktir ve
namussuzcadır.
Kibirlidir çünkü yalnızca entelektüellerin değerli fikirleri bu-
lunduğunu ve uyumlu bir dünya yolundaki tek engelin kendi saf-
larındaki birtakım- çekişmeler olduğunu peşinen kabullenmiştir.
Örneği Roger Sperry ilginç ve yerleşik kanılara meydan okuyan
kitabında
7
şu tür gözlemlerde bulunur: “Dünyamızın içinde bulunduğu
koşullar tüm biyosferin esenliğini de' gözeten bir değer perspektifiyle
donatılmış küresel ve birleşik bir yaklaşımı gerekli kılıyor”.
Halihazırda diyor Sperry, böyle birleşik bir yaklaşımın önündeki engel
“çağdaş kültürün yaşadığı bunalımdır”, yani “geleneksel hümanist
insan ve dünya anlayışları ile bilimin değerden yoksun, mekanik
[insan ve dünya] tasvirleri arasındaki derin çelişkidir. Çelişkinin
giderilmesi için Sperry indirgemeciliğe son verecek, “sürücü
koltuğuna akıl ve bilinci oturtacak” bir bilim reformu önerir. Buradan
çıkacak dünya görüşü “insanoğlunun . . . birlikte yaşamayı ve bir
anlam bulmayı denediği çeşitli mitolojik, sezgisel, mistik ya da dünya
ötesi referans çerçevelerinden” farklı olmayı sürdürecektir. Ve yine
“doğal bilim kozmozu” ile Batı uygarlığının saltanat sahası dışına
düşen kültürler arasında “derin bir çelişki[ler]” olacaktır. Fakat bu
çelişkiler artık “bunalım”a neden olmayacak ve bilim onları çözmek
için değişikliğe uğ- ratılmayacaktır: kısaca doğa bilimleri ve beşeri
bilimler dışında kalan kültürler adam yerine konmayacaktır. Önde
gelen birçok entelektüel aynı doğrultuda düşünüyor.
8
7,
Science and Moral Priority, Westport, Conn. 1985. Alıntılar s.72, 6, 32.75.
8. Örneğin E.O. Wilson (a.g.e.), müesses bitimler karşısında
u
karşı-disiptinler”in
(s.8) ortaya çıkmasıyla beliren bilgisel uyarımı memnuniyetle karşılar. Beşeri bi-
Dostları ilə paylaş: |