Son olarak, bilimin hiçbir denetime ihtiyacı olmadığı, çünkü doğası
gereği insani ve kendi-hatalarını-düzeltici bir girişim ol- , duğunu öne süren
bazı bilimadamı ve felsefeciler hakkında birkaç laf. Bunlara bakılırsa
bilimadamları ne tür bir hataya düşerlerse düşsünler onu yine kendileri
düzeltir; ve bunu dışardan herhangi bir kişinin yapabileceğinden çok daha
iyi yaparlar; onun için onları kendi haline bırakalım (tabii, bu düzeltmeler
için aralıksız harcanması gereken milyonları takdim etmek niyetiyle arasıra
rahatsız edişler hariç). Bu iddialardaki sakatlıklar kolayca gösterilebilir.
Bilimin doğası gereği insani olduğu ve bilimadamlarının bütün insanlar
gibi samimi ya da edepsiz olabileceği şüphesiz doğrudur. Fakat bizim
derdimiz bu değil; bilim kodamanları arasındaki giderek artan rekabetin ve
bilimadamlarının bildiri ve açıklamaları karşısında gözlenen giderek artan
dikkat kesilmenin günümüzde bencilliği, kibiri ve bu Nobel kafaların
yaptığı akrobatlıkları kavrayamayan halka -Galile’nin deyimiyle “sürü”ye-
karşı bir küçümseme duygusunu teşvik ve himaye yönünde işlemesidir.
Daha önceleri birey ve küçük grupların tasarrufunda olan meselelerin
kurumlaştırılmasıyla birlikte oportünizm ve korkaklık da teşvik görüyor.
Dinsel cemaatlerin üyeleri olan eski bilimadamları başarılarının
sub specie
aeternitatis
fazla bir değerinin olmadığını biliyorlardı. Bilimsel tecessüsü
Doğaya ve kendi hemcinslerine duyduğu bir sevgiyle birleştirmiş bazı
modern bilimadamları, bir ölçüde bu dinsel öncellerinin bakışını paylaşırlar
-fakat bundan çok farklı düşüncelere sahip çeşitli insanların kuşatması al-
tındadırlar. Bilimin, acaba, bu tür karmaşık bir girişim içinde ortaya
çıkabilecek sapkınlıkları düzeltme gücü var mıdır?
Elbette -bir ölçüde kendi-hatalarını-düzeltici olmayan, hattâ birkaç
kararlı insanın tavır alışıyla değiştirilemeyecek hiçbir girişim yoktur. Ancak
bilim, bazı daha geniş çaplı birimlerin bir parçasıdır; bir şehrin, bir
bölgenin ya da tüm bir ulusun. Politik
aldıklarıydı -ne tekil bilimsel başarılara ne de bir bütün olarak bilimci ideolojiye yönelik
hiçbir eleştirileri yoktu. Bir mektupla bu çekingenlik hakkındaki görüşlerimi açıkladım
(bkz. aşağıdaki Ek). Seminer kayıtları
Wissenschaft und Tradition
adıyla yayımlandı (Paul
Feyerabend ve Christian Thomas, der., Zürih 1983).
yapılarına bağlı olarak bu geniş çaplı birimler de kendi-hatalannı- düzeltici
olabilirler. Özellikle, kadim Yunan demokrasisi başta olmak üzere genel
olarak demokrasi, uzmanların akıntı ve döküntüleri dahil, kendi
bünyesinde olup biten her şeyi düzeltmeye hazırdır. Fakat bahsi geçen
anlayış açısından bilimin işine karışmak demokrasinin üstüne vazife
değildir. Sebep? Gösterilen ilk sebep, bu işin meslekten olmayanların
kavrayamayacağı kadar karmaşık bir iş olması. Oysa aynı şey bilimler
bünyesindeki disiplinler arası çalışmalar için de söylenebileceği halde bu
tür çalışmalar teşvik görüp vardığı sonuçlar alkışla karşılanmıyor mu?
Birçok bilimadamı bulgularını savunurken felsefecilerin tüylerini diken
diken eden argümanlar kullandığı halde bunlar yine de kabul görmüyor mu
ve bilim burdaki esaslar üzerinde yoluna devam etmiyor mu? Dahası jüri
ile karara varan mahkemeler gibi kurumlar ve yurttaş inisiyatifleri
9
gösteriyor ki meslekten olmayan insanlar o derin meseleler konusunda
eğitilebiliyor ya da kendi kendilerini eğitebiliyorlar; âdil bir
değerlendirme, yargılama için gereken bilgiyi edinebiliyorlar.
Kaliforniya’da akupunkturun yasallaşması bu türden bir öğrenme süreci
sonunda olmuştur.
Bilimlerin özerkliği için verilen ikinci sebep, bilimin “nesnel” olduğu
ve o yüzden de politikaya özgü “öznel” kanaat ve düşüncelerden ayrı
tutulması gerektiğidir (eski bir savunma şeklidir bu, ta Platon’da bile
bulunabilir). Eh, demokrasi bilimadamı ya da felsefecilerimizin her
iddiasını baş köşeye buyur edecek değil ya, elbette onları bir bir
inceleyecektir, hele bir de temel sorunlarla il- giliyseler. Örneğin şu
“nesnellik” iddiasını incelemeye almak zorundadır. Başka bir deyişle, tıpkı
yerel ve ulusal bütçe mali analizlerini yapmak zorunda olduğu gibi,
bilimsel iddiaların felsefi analizlerini de yapmak zorundadır. Ve bu tür bir
analize girişirken ayaklarını basacağı toprak sadece nesnel hakikatler değil,
bu hakikatlerin toplumun üyelerine nasıl göründüğü de olmalıdır, yani
demokrasi kendi üyelerinin öznel yargılarına dayanmalıdır. Özetlersek:
kendi-hatalarmı-düzeltici bilim, yine kendi-hatalarını-
9. Yurttaş inisiyatiflerinin gücü Konusunda çeşitli örnekler Meehan’da tartışılır, The
Atom and the Fault, Cambridge" 1984. Kaliforniya’daki nükleer tesislerin emniyetli olup
olmadıklarının değerlendirilmesi konusunda inşaatçılar ve jeologlar arası işbirliğini teşvik
edenler uzmanlar değil sıradan yurttaşlardır.
düzeltici yapıda olan daha geniş ölçekli bir birim içinde yer alır.
, Demokraside geniş ölçekli birimlerin kendi-hatalarım-düzeltme işlemi bu
birimleri oluşturan tüm parçalar üzerinde geçerlidir; bu ise, demokratik
kendi-hatalannı-düzeltme bilimsel kendi- hatalarım-düzeltmeye ait
geçici sonuçları hükümsüz kılar demektir.
Kendi-hatalannı-düzeltme bir sınırsız değişim eleştirisini de içerir.
Bilimler şimdiye kadar bizim gündelik niteliksel deneyim dünyamızı toz
duman içinde bırakıp gittiler. Kimi bilimadamlan bu dünyanın bir
görünüşten ibaret olduğunu, gerçekliğin başka bir yerde yattığını
söylüyor. Ve insanları bu gerçeklik cephesinden görüyor ve bu
gerçekliğe göre davranıyorlar. Fakat insanlar böyle bir muameleye karşı
çıkabilir, bilimadamlarınca tarif edilen bu gerçeklikten daha farklı bir
gerçeklik olduklarını ilan ederek bu yeni gerçekliği sağlamlaştırmaya
karar verebilirler. Örneğin gündelik niteliksel deneyim dünyasını bir
güzel sağlamlaştırmaya karar verip bu dünyadan her sapmayı gayri-
insanilik yönünde bir gelişme olarak değerlendirebilirler. İşte size kendi
hayatlarımızın niteliğiyle ilgili kararların neyin gerçek neyin görünüş ya
da salt öndeyide bulunma aracı olarak görülmesi gerektiğini nasıl be-
lirleyebileceği konusuna bir örnek.
Burada görüşlerini tartıştığım bilimadamlan ve felsefecilerin
gösterdiği eleştiri coşkusu, daha birçok entelektüelce de paylaşılmasına
rağmen, zengin ve cömert bir hayat için
yegâne
dayanak. değildir. Hattâ
bir
dayanak olup olmadığı dahi çok kuşkuludur. İnsanlar görece oturmuş
ve varoluşlarına anlam katan bir çevreye ihtiyaç duyar. Göründüğü
kadarıyla bilimadamlarının ha- yatlanm karakterize eden dinmez eleştiri
doyurucu bir hayatın yalnızca bir
parçası
olabilir, ama onun
temeli
olamaz (aşkın ve dostluğun temeli olamayacağı muhakkak). Onun için
bilimadamlan kültürümüze katkıda bulunabilirler ama ona bir temel sağ-
layamazlar -ve yurttaşların nasıl bir temele evet demesi gerektiği kararı,
genel olarak yurttaşlann denetimi dışına çıkanlıp uzmanlara mahsus
önyargıların kıskacında körleşmiş bilimadamlarma asla terk
edilmemelidir. Kiliselerin böyle bir bakış açısını desteklemek ve bu
bakış açısını somut bilimsel vargıları eleştirmekte olduğu kadar genel
olarak bilimin kültürümüzdeki rolünü eîeş-
Dostları ilə paylaş: |