S e t a 1 y ı l l ı ğ ı



Yüklə 5,84 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə10/256
tarix18.06.2018
ölçüsü5,84 Mb.
#49335
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   256

31

t u n u s ’ t a   i l k   k ı v ı l c ı m

Zeynel Abidin bin Ali ismini 24 yıl önce ilk kez 

duyduğumda bilgi yarışmasına hazırlanan bir 

öğrenci olarak mutsuz olmuş, Atatürk hayranı 

Habip Burgiba ile birlikte çalışılacak konular 

listesine eklemiştim. O günden sonra bu isim 

fazla karşıma çıkmadı. Takip eden yıllarda Ra-

şit Gannuşi adını daha fazla duymuş, Tunus’un 

sokaklarda da devam eden başörtüsü yasağını, 

devlet memurlarına uygulanan oruç yasağı-

nı işitir olmuştum. 28 Şubat sonrasında ise, 

Türkiye’de devam eden başörtüsü yasağının so-

kaklara inip inmeyeceği tedirginliğiydi Tunus’u 

önemli kılan. Son yılların favori tatil beldesi ha-

line gelen Tunus ise benim hafızamda yer alan 

konulardan biri hiç olmadı. Şimdi ise artık or-

tak küresel hafızada devrim yapmış bir Tunus 

var. Tüm siyasi aktörler, bu hareketlenmeden 

kendisine pay çıkarmaya çalışıyor.



Tarihsizleştirilen Tunus

Tunus’ta Bin Ali’nin gitmesi ile birlikte tüm 

medya bir anda devrim analizleri ile doldu. 

Adeta tüm siyasi gözlemciler, analistler, gazete-

ciler, akademisyenler, ya da Facebook tabiriyle 

söylersek “yolu Tunus’tan geçmiş olanlar” bir 

anda devrim analizcileri haline geldiler (İlginç 

bir not: Neocon Daniel Pipes konuyla ilgili ya-

zısının altına “1970’te Tunus’ta yaşadı” notunu 

eklettirmeyi unutmamış). Elbette dünyaya bir

konuda uzman olma şartını, o ülkede turist, 

garson, barış gönüllüsü vs. de olsa bir süre kal-

ma ya da o ülkeden bir arkadaşı olmanın yet-

tiği anlayışını yerleştiren Washington’ın bunda 

büyük vebali var. İşte bu Tunus uzmanları bir 

anda Tunus örneğinden yola çıkılarak devrimin 

şartları, sürekliliği, ihracı, yerelliği ve evren-

selliği konularını tartışır hale geldi. Bu sayede 

SETA YORUM

Renksiz Kokusuz Halk 

Devrimi: Bir Tunus Hikâyesi 

Cumhuriyet Türkiyesi’ni hedefleyip, 28 Şubat’ın hayal ettiği otoriter bir ülke yarat-

mayı başaran Zeynel Abidin bizim ulusalcıların en büyük kahramanı olmalıydı. Arap 

olması Türk Baasçıların ulusal duygularını rencide etmesinden mi, düşene dost ol-

mak ulusalcılığa yakışmadığından mı bilinmez, tersi oluverdi. 

NUH YILMAZ

tunus’ta ilk kıvılcım

14 OCAK 2011 - 

17 Aralık 2010’da üniversite mezunu bir seyyar satıcı olan Muhammed 

Buazizi’nin  kendini  yakmasıyla  Tunus’ta  hayat  pahalılığı  ve  işsizliğe  karşı  ayaklanmanın  fitili 

ateşlendi ve halk sokağa döküldü. Halkın talebi 23 yıldır iktidarda olan Zeynel Abidin bin Ali’nin 

yönetimi bırakmasıydı. Zeynel Abidin ayaklanmanın bütün Tunus’ta yayılması üzerine 14 Ocak 

2011’de iktidarını bırakarak Suudi Arabistan’a kaçtı. Gösteriler sırasında çıkan olaylarda 72’si 

cezaevinde olmak üzere 219 kişi öldü ve 510 kişi de yaralandı. Tunus’taki halk isyanı domino 

etkisi yapar mı sorusu tartışılmaya başlamışken 25 Ocak’ta Mısır’da da halk ayaklanması başla-

dı. Tunus’u Mısır’ın takip etmesi bölgede değişim rüzgârlarının sert eseceğinin emaresi kabul 

edildi.



32

o c a k   1 1

Troçki de Frida filminden beri ilk defa bu kadar 

popüler oldu. Tartışmaların en trajik yönü ise 

dünyanın Ortadoğusu’nda -her ne kadar bizim 

için mağrip de olsa- halk devriminin bile şip-

şak bir konu olarak ele alınması. Ne olabilir ki

Tunus’ta? Olsa olsa bir kaç öfkeli Arap genç -ki 

Arap gençler tanım itibariyle öfkelidir!-, artık 

yaşlanmış bir diktatörü devirir işte! Devrimin 

ihracını tartışanlar Tunus’taki siyasi dengeleri, 

sosyal şartları, aylar süren protestoları, ülkenin 

bir tarihi olabileceğini akıllarına bile getirme-

diler. Sömürge döneminde tarihsizleştirilen, 

sömürge sonrası dönemde hafızasızlaştırılan 

Tunus, böylece yeniden tarihsizleştiriliyordu. 



Renk mi koku mu?

Basitlik ve kötüsünden oryantalist Tunus ana-

lizleri elbette haddini bilmeyecek ve bu basitlik 

sınırında  durmayacaktı.  Nitekim  bir  sonraki

aşama Tunus’un devrimine isim bulma tartış-

masıydı. Tunus’ta olanları Bush Yönetimi’nin 

biraz hormonlu, biraz ittirmeli, renkli kokulu 

devrimlerine benzetme yarışı başladı bir anda. 

Herhalde Mağrip’in rengi biraz fazla kara kaç-

mış olacak ki “yasemin devrimi” öne çıkar gibi 

oldu. Renk-koku ikilemi sadece düşünce kısır-

lığını anlatmıyordu. Daha acısı, Tunus halkına, 

Tunus’un siyasi aktörlerine öznelik vermemek 

için direnen zihin kodları, “baldırı çıplak öf-

keli Arap gençlerin” devrim yapamayacağına, 

Mağrip’ten kendi başına devrim çıkamayacağı-

na o kadar ikna olmuşlar ki farkında olmadan, 

bunun kredisini Tunus’a vermek istemediler. 

Başka bir aktör olmalıydı bu devrime renk ya 

da koku veren. Yoksa Tunus kokmaz ki! Hani 

koksa da güzel kokmaz! Ya da koksa da devrim 

kokusu değil olsa olsa ter kokusu falan gelirdi. 

Bu nedenle renk-koku kavgası, Tunus’ta olan-

lara isim verme kavgası, biraz da postkolonyal 

toplumların öznelik talebi kavgasıydı. Burnuna 

yasemin kokusu gelenler maalesef bu kavgada 

sömürgeci toplumların tarafında kaldılar.

Twitter mı desem Wikileaks mi?

Basitlik duvarı maalesef bu konuda da aşıldı. 

Renkli  kokulu  devrim  fantezilerinden  daha

da kötüsü bu sefer Twitter devrimi efsanesi ile 

yaşandı.  Daha önce defalarca tüketilen bu tar-

tışma tüm hızıyla kasıp kavurdu sanal âlemi. 

Tunus halkına vermedikleri siyasi özne olma 

hakkını  Twitter’dan  sakınmayan  analizciler(!),

yarı cahiller, turfa akademisyenler gönüllerin-

ce kutladılar Twitter’ı. Ama bu sefer Twitter da 

rakipsiz değildi: Twitter’ın karşısına alternatif 

olarak Facebook yerine Wikileaks çıkarıldı. 

Tunuslulara kredi vermemeye yeminli bu gü-

ruh, aynı krediyi internet sitelerine, bilgisayar 

programlarına vermekten bir an olsun çekin-

medi. Bu da aslında oryantalizm sorununun 

öyle basitçe dağılmadığını, sadece Batı ile sınırlı 

kalmadığını, çoğu zaman bir dip akıntısı olarak 

küresel hafızayı nasıl da etkilediğini göstermesi 

açısından önemli bir andı.



Erken oldu erken!

Tüm bunlar olup biterken herkesin sürekli bak-

tığı adreslerden biri Washington’dı. Bush’un 

iki işgallik “Özgürlük Gündemi”ni zor bela 

atlatan bölge halk ve yönetimleri, bir süredir 

Obama’nın bu konudaki tavrını anlamaya ça-

lışıyordu. Ancak anlaşılamayan şeylerden biri 

şuydu: Washington’da bir konunun gündeme 

gelmesi için ya Beyaz Saray’ın bu konuyu gün-

demine alması -ki alırsa genelde bu bilinir- ya 

güçlü bir çıkar grubu ya da lobinin bu işi sa-

hiplenmesi, ya da konunun artık Washington 

için artık dayanılmaz maliyet üretmesi gerekir. 

Sair renkli, kokulu devrimlere bakarsak bura-

larda farklı grupların parmak izini görebiliriz: 

Rus  düşmanları,  petrol  lobisi,  İsrail  Lobisi,

Küba Lobisi vs. Ancak Tunus bu açıdan dikkat

çekmeyen, olaylara rağmen “istikrarlı,” İsrail’e 

dost, bazen işbirliği yapmayan ama İslamcıla-

rı yönetimden uzak tutmak gibi önemli bir işi 

de yapan “çalışılabilir” bir ülkeydi. Bu nedenle 

olanlarda ABD’nin parmak izini aramak abar-

tılı bir yorum olur. Washington Tunus’ta olan-

ları  kontrol  altına  almak,  protestoların  Mısır

gibi ülkelere yayılmasını önlemek için harekete 

geçti. Ancak bu nokta da dikkatle izlenmeyi as-

lında hak ediyor. Zira Obama’nın önümüzdeki 

dönemde Tunus’taki gibi değişimleri destekle-

yecek bir noktaya evrilmesi kuvvetle muhtemel. 

Ancak şu an itibariyle ABD Tunus’ta olanlara 

biraz hazırlıksız yakalandı. Hatta karikatürize 

etmek gerekirse Washington sokaklarında Alis 

Harikalar Diyarı’ndaki beyaz tavşan gibi telaş-

la koşuştururken, kendi kendine “Erken oldu! 

Erken oldu!” diye konuşan uzman enflasyonu 

var diyebiliriz. 

İsrail’e  dost  bir  ülkenin  lide-



rinin,  diktatör  de  olsa,  yönetimden 

uzaklaştırılması  neoconların  biraz 

keyfini kaçırdı.



Yüklə 5,84 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   256




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə