S e t a 1 y ı l l ı ğ ı



Yüklə 5,84 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə61/256
tarix18.06.2018
ölçüsü5,84 Mb.
#49335
1   ...   57   58   59   60   61   62   63   64   ...   256

146

m a r t   1 1

niyle çok sorunlu devam edebilir, ikincisi hedef 

belli olmadığı için çok uzayabilir. Uzadıkça da

içerideki aşiret dengeleri garip bir hal alabilir, 

bu dengelerde çapraz değişimler olursa sahada 

kimse olmadığı için bu yönetilemez hal alabi-

lir. Şu an için elimizdeki tek belirgin durum, 

en azından operasyonun bir komuta merkezi-

ne  bağlanmış  olması.  Bu  anlamda  NATO’nun

varlığı Fransa’nın provokasyonuna tercih edil-

miştir. Türkiye de bu süreçte geçen ay sonunda 

gösterdiği ilkesel tavırı korumak adına süreçte 

yaşanan gelişmelere göre pozisyonunu adapte 

etmiştir. Fransız müdahalesiyle ortaya çıkacak 

maliyet yerine NATO içerisindeki ağrılığını ko-

yarak sürecin yönetiminde rol almıştır. 

 

Peki bölünme senaryosu gerçekçi mi?

Kesinlikle gerçekçi. Bu süreç uzarsa fiili bölün-

me iyice hayata geçer. Aşiret yapısından dolayı 

çok rahat mevzi savaşları verilebilecek bir yer 

Libya. Tam da bu özelliğinden dolayı blok ha-

linde bölünmeler daha kolay olabilir.

 

Bunun sonuçları ne olur?

Bütün Kuzey Afrika jeopolitiği alt üst olur. Bü-

tün Ortadoğu’daki düzen de bundan etkilenir. 

Bakın hemen yanıbaşlarındaki Sudan’ın bölün-

mesinin ardından Libya da bölünürse ortaya şu

çıkar: Yeni değişim dalgası bölünme maliyetine 

özgürlük vaat ediyor. Böylesi bir vaadin sonuç-

ları acı olur muhakkak.

 

FRANSA, ABD’Yİ TAKLİT EDİYOR



Fransa’nın hedefi ne, bu kadar önde olmaktan?

Fransa, Irak’ta ABD’nin yaptığını Libya’da yap-

mak istiyor. Yani vazgeçilmez olmak istiyor. 

ABD  Irak’ta  şunu  yaptı;  Ortadoğu’daki  bütün

denklemin ortasına geldi oturdu. Bu yerleş-

me benim ‘Amerikan vazgeçilmezliği’ dediğim 

olayı ortaya çıkardı. Bakın ABD bugün Irak’ta

nasıl vazgeçilmezse, bunu farkeden Fransa da 

kendine Libya’da aynı rolü biçmek istiyor.

ABD Ortadoğu’da ne yapıyorsa, Fransa da siya-

sal olarak cüce, ekonomik olarak orta bir güce 

dönüşen AB içinde başımı çıkarayım; eski 

mahallem, arka bahçem olan Kuzey Afrika’da 

buna benzer bir vazgeçilmezlik yaratayım is-

tiyor.  Libya’da  da  ağırlıklı  olarak  ekonomik,

politik çıkarlar üzerinden böyle bir denklem 

kurabilir miyim hesabı yaptı. Fransızların 

geliştirdiği 12 milyarlık dolarlık uçak sistemi 

anlaşmasını Kaddafi son anda iptal etmişti. 

Sarkozy bundan çok mağdur oldu, bunun da 

oluşturduğu sıkıntı var.

 

Türkiye’nin pozisyonu ne?

Türkiye’nin pozisyonu net. Kurşun sıkmam 

diyor, askeri operasyonun parçası olmam di-

yor. Ama operasyonu NATO yürütse bile biraz

önce bahsettiğim siyasi ve askeri hedefin net-

leşmesi gerekiyor. Bu Türkiye’nin Afganistan’da, 

Lübnan’da  ya  da  Balkanlar’daki  tavrının  bir

benzeri. Askeri operasyonların parçası olmam; 

ama ortaya çıkabilecek insani maliyetin büyü-

memesi için her türlü görevi yaparım. Türkiye 

ne Afganistan ne Irak işgalinin ne de Libya’ya

müdahalenin usul ve uslubunu onaylamıyor. 

Dolayısı ile de kapıların tamamen kapanmadı-

ğı durumlarda ateş eden aktörler içerisinde yer 

almıyor.


 

YENİ BİR KÜRESEL DÜZEN KURMANIN 

ZAMANI GELDİ

Libya’ya operasyon şunu gündeme getirdi. 

Neden İsrail Gazze’ye bomba yağdırırken mü-

dahale yok da, Kaddafi bunu yapınca operas-

yon gündeme geliyor...

Burada bir kez daha ‘adalet’ kavramı gündeme 

geliyor. Küresel dengesizliğin kendisi adalet çiz-

gisine gelmediği sürece bu tür çifte standartları 

daha çok göreceğiz. Neoliberal müdahaleciliğin

bu dikotomiyi anlaması imkansız!

 

Nasıl olacak o?

Küresel düzen tartışması yeniden masaya otur-

madan herhalde yapabileceğimiz çok fazla şey 

yok. Ortadoğu’da bu başladı. Camp David dü-

zeni kimseye barış istikrar getirmedi, değişmesi 

şart. Aynı şekilde dünya savaşı sonrası kurulan 

uluslararası kurumların da yeniden yapılanma-

sı şart. Çünkü dünya büyük dönüşümler geçi-

rirken 1950’lerde kurulan yapıların, kurulların 

bu dünyayı yönetme şansı yok.

 

Nasıl bir düzen?

Bölgesel bir platformsa, bölge halkları içinde 

olacak ve eşit söz sahibi olacak. Halkların için-

de olduğu ekmek, özgürlük ve haysiyetlerini 




147

l i b y a ’ y a   m ü d a h a l e

koruyabilecekleri bir düzen. İşte Türkiye bu 

noktada önemli bir örnek.



Nasıl?

Benim  ‘post-Davos’  dediğim  süreç.  Ne  oldu

Davos’ta? Şu oldu; ben ekonomisini iyileştiren, 

demokrasisini ilerleten ama haysiyetine sonuna 

kadar sahip çıkan bir ülke olarak senin şu an-

daki pozisyonunu reddediyorum dedi İsrail’e. 

Ortadoğu halkları da bunu gördü. Bu açıdan 

Türkiye Ortadoğu’daki değişimin ateşleyicisi 

olduysa bunda Davos’un payı büyük.

Ama hemen şunu da ifade edeyim. Şu anda 

dünyada küresel dengesizliklerin yarattığı bir 

denge var. Ve bu dengenin bozulması çok fazla

istenmiyor. Çünkü maliyeti var. Ama bu da sür-

dürülebilir değil. Uluslararası bütün kurumlar

tıkanmış  durumda.  BM’deki  veto  sistemi  yü-

rütülebilir sistem değil ama elde başka bir şey 

olmadığı için herkes buna mahkûm. Bölgesel 

birliktelikler de. Bir taraftan da yükselen güçler 

var, ekonomik politik olarak bu yükselme de-

vam ettiği sürece aynı şekilde bu siyasi talepler 

de güçlenerek gelecek. Eğer bu sisteme ana yön 

veren ABD siyasi olarak karar verip yeni yük-

selen güçleri de buna katıp yeni bir çatı için 

adımlar atarsa bu işte iyileşmeler görürüz. Bu-

nun ilk adımını da gördük G-20 meselesinde. 

G-7, G-20 oldu. Dünyada yaşanan bu değişimi 

ve tıkanmayı gören bir tek ABD var.

 

Obama bir şansı mı?

Bir şans ama. Bunu ne kadar kulla-nabileceğini 

göreceğiz. Libya meselesi bir imtihandı. Bura-

da bir neo-con paranteze düşmemekle, liberal 

naiflik arasında bir yere sıkıştı ve Fransa pro-

vokasyonuna alan açmış oldu. Bush dönemi 

neocon işgal dalgasından Obama dönemi ne-

oliberal müdahalecilik düzeyine geçmiş bulu-

nuyoruz.  Neocon  damar  ideolojik  fanatizme

yaslanıyordu; neoliberal damar ise amorf öz-

gürlükçülük damarına yaslanıyor. Sonuçta her 

ikisi de ya savaş üretiyor ya da Gazze’de olduğu 

gibi savaş seyrediyor.

 

Libya’ya yapılan bu operasyonun, bölgede 

başlayan hareketleri olumsuz etkileyebileceği-

ni söylediniz. Neden?

Olumsuz anlamda etkileme potansiyeli var. Bir 

işin içine bir dış mihrak hem de bu şekilde pro-

vokatif biçimde girdiği andan itibaren iki şey 

olacak: Bir, ülke içindeki mağduriyetlerinden 

dolayı harekete geçecekler ben meşru muyum 

diye kendilerine soracaklar; ikincisi, normalde 

bu hareketlere karşı şiddet kullanmayı aklın-

dan geçiren iktidarlar böylesi bir dış mihrak 

operasyonunu hesaba katıp, uygulayacakları 

şiddeti arttırabilirler. Daha fazla kan akmasını 

göz alamayan aktörler de değişimi durdururlar. 

Muhalefet değişim taleplerini geciktirir, iktidar

da vereceği şeylerin büyük kısmını erteler. Ya 

da vazgeçer.

 

Libya’daki süreç sanırım bölge için belirleyici 



olacak...

Kesinlikle. Bu kadar sıcak çatışmaların yaşan-

dığı yerden bu devam ettiği sürece bu değişim 

tartışmalı bir mesele olacak. Ama Libya sakin-

leşse bile patlamaya hazır yerler de var. Yemen 

patlamış durumda ama asıl Cezayir patlamadı

halen. Cezayir bugün Libya’nın yaşadığı şeyleri

son 50 yılda 2 kere yaşadı ve yüzbinlerce insan 

öldü. Bunun oradaki hafızada oluşturduğu bi-

rikim ve enerji çok daha sert. Oradaki sürecin 

nereye gideceğini bilmiyoruz.

 

İSRAİL ORTADOĞULU OLMAK ZORUNDA



İsrail nasıl etkilenecek bütün bu gelişmelerden?

İsrail  biraz  Mübarek’e  benziyor.  İsrail’in  bir

gücü olduğundan değil bir gücün İsrail’i oldu-

ğundan düşünenlerdenim. Ama son tahlilde İs-

rail bölgesel düzenin yapıcı bir aktörü olmadığı 

için buralarda tayin edici bir rol oynayamaz. 

Fiziken burada, zihnen başka başkentlerde ya-

şadığı sürece bu coğrafyadaki gelişmelerin doğ-

rudan muhatabı olamaz. En fazla provokatör 

olur, negatif aktör olur. Bu da İsrail’in sıkışması 

demek. İsrail’i bu süreç biraz daha buraya ait 

olmaya itecek. Karar kendilerinin. İsrail zihnen 

de Ortadoğulu olmaya karar verirse buranın bir 

aktörü olabilir. Ama bir dış mihrak olmaya ka-

rar verirse ödeyeceği maliyet de artacak.

 

Ne demek zihnen Ortadoğulu olmak?

Bu coğrafyada yaşamaya devam etmek istiyor-

sanız, bu coğrafyaya ait olmanız gerekiyor. Fizi-

ken burada zihnen başka yerde olmaya devam 

edemezsiniz

Röportaj: Murat Aksoy, Yenişafak, 28.03.2011



Yüklə 5,84 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   57   58   59   60   61   62   63   64   ...   256




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə