153
e r b a k a n ’ ı n v e f a t ı
Dynamics of Islamic Public Opinion in Turkey
3 MART
2011
by Judd King, Georgetown University
Moderated by David C. Cuthell, Executive Director, The Institute of Turkish Studies
Judd King started his presentation by
outlining the main question of his research:
is public opinion among religious and
conservative groups in Turkey necessarily
shaped by a close reading of the precepts
of their religion? Reporting on the in-depth
interviews he conducted throughout Turkey
among AK Party voters who had also voted
for the Welfare Party in the 1990s. King found
that “religious conservatives” as such did not
necessarily go back to the scriptural source to respond to questions about social, cultural, and
political matters. Their responses were often an amalgam of traditional religious beliefs (which
can contradict the scripture itself), national identity, a democratic discourse, and “liberal”
ideals. King argued that the idea that suggests one can understand the political choices of
these actors through a reading of their “belief system” is flawed as it falls short of accounting
for the complexity and diversity of opinions among religious/conservative actors in Turkey.
Post-Islamism Discourse in the International
Order: The AK Party Experience
23 MART
2011
by Ismail Yaylaci, University of Minnesota
Moderated by Kadir Ustun, Research Director, SETA Foundation at Washington D.C.
Ismail Yaylaci started his presentation by
describing the “post-Islamism” discourse,
which posits that the Islamist political
figures no longer seek to establish an
Islamic state because they have given into
the liberal ideas emanating from the West.
Yaylaci critiqued this approach for its binary
approach and for failing to account for
“agency” of Islamist actors. Yaylaci proposed
a new conceptualization, which he called
“performative socialization.” Explaining this concept as “actors’ introduction of differences
and frictions in the act of repetition,” Yaylaci suggested that the AK Party experience in Turkey
should be understood as such. While engaging with the post-World War II international order,
Turkey criticized the system at the same time. Participation in the international order was
accompanied by a “counter-hegemonic” (but not rejectionist) discourse. Turkish foreign
policy under the AK Party government, he argued, was representative of this “performative
socialization.”
154
m a r t 1 1
27 Şubat’ta vefat etmesinden bu yana ka-
muoyu, merhum Necmettin Erbakan’ın Tür-
kiye siyasetindeki yerini ve anlamını tartışıyor.
Medyanın günceli önceleyen yapısı dolayısıyla,
tartışmalarda en fazla yer bulan konu, 28
Şubat süreci ve askerlerin cenazedeki tavrı
oldu. Ancak, Erbakan’ın siyasal yaşamdaki
yerine ilişkin değerlendirmeleri, belki de si-
yasal yaşama katkısının en az olduğu son on
yıldaki gelişmelerle sınırlayıp, İslami kesimin
Türkiye’deki siyasal mücadele serüvenine ve
Erbakan’ın buna katkısına değinmemek eksik-
lik olur. Türkiye’de özgün bir düşünsel- siyasal
mecraya yaslanan toplumsal hareketler, çok
partili hayatın başlarında, merkez-sağ ve sol
partilerin şemsiyesine sığınarak siyasal yaşama
katıldılar.
27 Mayıs 1960 darbesinden sonra siyaset, geniş
bir spektrumdaki eğilimleri içeren merkez par-
tilerin dışında örgütlenen, sınırları belirlenmiş
sahici siyasal partilerle tanıştı. CHP’nin sol-
unda TİP (1961), AP’nin sağında CKMP (1958,
1965) ve MNP (1970) kuruldu. Radikal-sol,
milliyetçi ve muhafazakârdindar kesimlerin
taleplerini siyasal merkeze taşımak üzere kuru-
lan bu partilerden TİP, 1980 sonrasında siyasal
hayattan çekildi, ancak CKMP ve MNP bugüne
kadar farklı isimler altında siyasal yaşamı et-
kilemeye devam ettiler. 1980 sonrasında, solda-
ki radikal partiler küçülüp merkez-sol partileri
solun ana mecrası haline getirirken, sağdaki
radikal partiler merkez-sağı zayıflatıp merkeze
yerleştiler.
Milli Görüş’ün iktidar yürüyüşü
Türkiye’de çok partili hayatın başlangıcından
beri, toplumsal eğilimlerin ana mecrası
merkez-sağ/muhafazakâr partiler oldular.
1970’te Milli Nizam Partisi’ni kuran Erbakan,
CHP, DP, AP, ANAP örneğinde olduğu gibi
hazır bir siyasal mirastan ve gelenekten yoksun
olmasına rağmen, tarihsel derinliğe sahip sahih
bir toplumsal damara yaslandı. Milli Görüş,
inançlarından ötürü dışlanmış dindarları ve ik-
tisadi çıkarları merkez partilerce karşılanmayan
küçük esnafı temsil ediyordu. Erbakan’ın
geleneksel İslami cemaatlerle yakın ilişkisi
SETA YORUM
Erbakan’ın Siyasal Anlamı
Erbakan mirası, 1970’lerde, “laik siyasal merkez”e karşı örgütlenen “merkez-sağın
da çevresinde” tutulan bir kesimin, yarım asrı aşkın süre siyasal merkeze tutunma
serüvenini ifade ediyor
HATEM ETE
155
e r b a k a n ’ ı n v e f a t ı
ve TOBB serüveni, dinsel ve ekonomik ger-
ekçelerle çevreye itilmiş bu kesimleri merkeze
taşıma hedefine uygun düşüyordu. Milli Görüş
hareketi, Türkiye’nin siyasal gündemine,
merkez sağ ve sol partilerin Batıcılığına karşı
yerli/İslami bir alternatif vaat ediyordu. 1970’le-
rde Türkiye’nin siyasal gündeminde yer bulan
kalkınma ve bağımsızlık tartışmalarını, “ağır
sanayi hamlesi”, “milli kalkınma” ve “Yeniden
Büyük Türkiye” idealiyle karşılayan Erbakan,
1990’ların özgürlük ve demokrasi gündemine
“adil düzen” vaadini taşıdı. Her iki dönemde
de, maddi sorunları manevi değerlerle,
kalkınmayı ahlakla, kimlik taleplerini adaletle
ilişkilendirerek, dünyevi sorunları dini bir çer-
çeve içinde anlamlandırdı. Milli Görüş, bu söy-
lemi ve siyasal çizgisi ile kendisini diğer siyasal
partilerden ayrıştırmayı başardı ve tabanını
genişletti. Bu çerçevede, Erbakan’ın Türkiye
siyasal yaşamına en büyük katkısı, Milli Görüş
hareketidir. 1969 seçimlerinde bağımsız millet-
vekili olarak girdiği Meclis’te, MNP’yi kurarak
birkaç kişiyle başlattığı hareketini, çeyrek asır
sonra, 1995’te birinci parti yaptı ve iktidara
taşıdı. Erbakan’ın temellerini atıp büyüttüğü
Milli Görüş’ün 2001’de ayrışmasıyla kurulan
AK Parti de, 2002’den beri iktidarda.
Laik düzende İslami siyaset imkânları
Necmettin Erbakan’ın siyasal yaşama katkısı
bağlamında, vurgulanması gereken bir diğer
önemli husus, İslami hareketi demokratik
siyaset kulvarına sokmasıdır. Türkiye’de ve
dünyada, İslami akımların çoğunun, kâfir
düzenin bir unsuru olarak gördüğü demokratik
siyaseti gayrimeşru ilan edip mücadelelerini
sivil alanda sürdürdükleri bir ortamda, Er-
bakan, siyasi parti kurarak, ana akım İslami
kesimlerin siyasal sisteme dâhil olmasına
öncülük etti. Üstelik bu tercihin Türkiye’deki
İslami hareketin radikalleşmemesine veya
diğer Müslüman ülkelerdeki gibi silaha
başvurmamasına yaptığı katkıyı göremeyen
dar görüşlü bir kısım Kemalistlerin, partinin
önünü kesmeleri karşısında yılmadan, tered-
düde kapılmadan peş peşe yeni partiler kura-
rak, çizgisini her daim revize ederek sürdürdü.
Siyasal sistemin tahammül sınırlarını gözeter-
ek, toplumsal algıda İslam’la özdeşleşen “milli”
ve “adil” kavramlarını tercih etti. Siyasetini
dayandırdığı temel öncüllerle ülkenin siyasal
önceliklerini sentezlemekten, beraber yola
çıktığı kadroyu muhafaza ederek, dönemin
siyasal diline uyum gösterebilecek yeni aktör-
lerle zenginleştirmekten geri durmadı. Çeyrek
asrı aşkın bir süre sürdürdüğü mücadelede,
en yüksek oy aldığı dönemde, yorulduğu
anlaşıldı. Soğuk Savaş döneminin korku ve
umutlarıyla, risk ve imkânlarıyla yoğrulmuş
siyaset tecrübesi, 1990’ların siyaset diline uyum
gösteremese de, kurduğu ve büyüttüğü siyasal
hareket, zamanın ruhunu doğru anlayan yeni
bir kadroyu içinden çıkarmayı başardı. Bugün
Türkiye, İslam-demokrasi ilişkisindeki te-
crübesi bağlamında, diğer İslam ülkelerinin
demokratikleşme senaryolarına esin kaynağı
olarak siyasal literatürde önemli bir yer tutuy-
orsa, bunda Erbakan Hoca’nın 1970’te başlattığı
siyasal mücadelenin ve bu mücadelenin sistem-
le ilişkisinde sürdürdüğü stratejik tercihlerinin
önemli bir payı var. Sonuç olarak, Erbakan’ın
Türkiye siyasal sistemi içindeki yeri, şahsını
aşan bir bakışla Erbakan mirasına odaklanmayı
gerektiriyor. Erbakan mirası, 1970’lerde, “laik
siyasal merkez”e karşı örgütlenen “merkez-sağ
çevrenin de çevresinde” tutulan bir kesimin,
yarım asrı aşkın bir süre siyasal merkeze tutun-
ma serüvenini ifade ediyor. Çevrenin merkeze
doğru yürüyüşünde kullandığı stratejiler, si-
yaset gramerini radikal kırılmalara uğrattı ve
Türkiye’yi hem daha müreffeh hem de daha de-
mokratik bir ülke haline getirdi. Bu çerçevede,
Erbakan mirası, köklerine yabancılaşarak kuru-
lan Türkiye’nin normalleşme mücadelesindeki
kurucu dinamiklerin önemli bir kısmını ihtiva
ediyor.
Sabah, 05.03.2011