Selçuk iletiŞİM



Yüklə 2,6 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə104/120
tarix15.10.2018
ölçüsü2,6 Mb.
#74209
1   ...   100   101   102   103   104   105   106   107   ...   120

Barda: Şiddet Bağlamında Barın İçi ve Dışı (205-219)
213
sahne şiddeti besleyen yerel ruh hallerine de
işaret eder.
Barda mini-futbol sahasının dışında, oyun
parkını andıran daha pek çok alan vardır. Bara
–Vesikalı Bar- adını veren köşede, müşteriler
polaroid vesikalıklarını çekerek içeriye bedava
girebilmektedirler. Bu minik oyun sayesinde
bara gelen tüm müşterilerin “vesika”sı olmak-
tadır. Vesika (fotoğraf) ile o barda oldukları da
kanıtlanıyordur. Vesika Bar’a gelen baskıncı
grubun ise fotoğrafları yoktur. Dolayısıyla
filmin sonunda yakalanmasalar, Vesika Bar’a
girdiklerine dair hiçbir kanıt olmayacaktır.
Filmde söylendiği gibi “gören olmamış, duyan
olamamış” denecek, olayın gerçekliğine kuş-
kuyla yaklaşılacaktır.
Barın adının “Vesika” olmasının, doğrudan
cinsel çağrışımları ve fahişeliğe göndermeleri
de vardır. Bu anlamda mekân olarak bar, dışar-
dan gelen grubun erkek dünyasında zaten vesi-
kalıdır. Bir geceliğine girebildikleri bu mekân
ile elde etmek istedikleri fakat hor gördükleri
kadınlar, adeta özdeştir.
5. ŞİDDET, ERKEKLİK VE ÖTESİ
“Günümüz (‘modern’) toplumlarının pek ço-
ğunda olduğu gibi Türkiye’de de hâkim erkek-
lik klişesinin, sertlik, saldırganlık, şiddet, öfke
ve en önemlisi uzlaşmazlık olduğu bilinir”
(Atay 2004: 11). Barda bu klişenin en vahşi
örneğini verir. Erkeklik halinin derin biçimde
çözümlendiği sahne ise kavga, işkence, tecavüz
sahnelerinin yanı sıra kötülerin söylemlerinde
ve oyun aracılığı ile iktidarın kurulduğu barın
içindeki mini-futbol sahasında geçer. Selim
gençleri birer birer öldürmeden önce son dilek-
lerini alalım der ve ağızlarındaki bağları çözdü-
rür. Gençlerden Aliş, bağın çıkarılmasını fırsat
bilerek TGG’ye (Güven) isyan edercesine
bağırmaya başlar: “Senin yüzünden oldu…
Gidelim dedim. Ben kızlar rahatsız oldu gide-
lim dedim… Kızlar rahatsız oldu dedim. Sevgi
gidelim dedi. Nail gidelim dedi. Senin yüzün-
den oldu Güven… Senin yüzünden”. TGG
erkeklik gururuna ‘yediremediği’ için mekânı
Selim’lere bırakmayı istememiş, barda içkileri-
ni bitirinceye kadar kalmaları konusunda ısrar-
cı olmuştur. Aliş, sık sık tekrarlar: “senin yü-
zünden oldu”. Selim’in araya girdiği ve konuya
müdahalede bulunduğu an, mekândaki hiyerar-
şinin sarsıldığının bir göstergesidir: “Bizim
olduğumuz yerde olan her şey bizim yüzümüz-
den olmuştur”. Bu sözlerle Selim, sarsılan
otoritesini tekrar kurmaya çalışır. Hegemonik
erkek söylemine örnek olan bu diyalog, erkek-
lik söyleminin, mekân-sahiplik ilişkisi üzerin-
den kurulduğunun da önemli bir göstergesidir.
Bulunduğu mekâna egemen olma, o mekânda-
kileri yönetme ve yönlendirme çabası, hep
iktidarı yeniden kurmak veya pekiştirmek için-
dir. Selim, gençlerin her gece eğlendikleri yere
sahip olmuştur. Selim, “Her gece burada karı-
lar, kızlar eğleniyordunuz. Buralar hep sizindi.
Bu gece benim ulan burası” der. Mekândan
kastedilen sadece bar değil, Selim’in ayak
bastığı ve var olduğu her yerdir. Selim’in me-
kân olgusu üzerinden hiyerarşisini kurarken
sarıldığı en önemli unsurun böylesine ona bağlı
ve kaygan olması, irrasyonel bir mekân ve
benlik algısını yansıttığı için gülünçtür, ama
gülünç olduğu kadar da korkunçtur. Arendt’e
(1997: 62) göre iktidar ve şiddet birbirinin
karşıtıdır. “Birinin mutlak hâkimiyetini kurdu-
ğu yerde diğeri barınamaz. Şiddet iktidarın
tehlikeye girdiği anda ortaya çıkar”. Bu açıdan
silahla kurduğu iktidarının tehlikeye girdiğin-
den şüphe duyduğu an Selim, daha da saldır-
ganlaşmakta ve şiddet üretmektedir. Nail’in
silaha karşı gol atmasını kabullenemez. Söyle-
miyle ve davranışlarıyla “zoraki sahiplik” üze-
rinden hâkimiyetini kurar. Selim: “Ayaklarında
benim a…. koyayım. O s.. kafan da benim.
Burası benim lan. Karın da benim”. Cengiz,
Tol ve Önder’in (2004: 61) yaptıkları araştırma
için lise mezunu muhafazakâr eğilimli bir
gençle görüşürler. Gencin konuşması, tıpkı
Selim’inki gibi başlar: “ Mesela bu mekân
benim mekânımdır, burada kimse benden yuka-
rıya çıkamaz, racon dedikleri budur. Gücünü
ispatlamadır. Tek olmak, üstün olmak vardır,
eğer biri gelip de benim bu üstünlüğümü sars-
mak isterse olmaz! Başkasının yaptığını sindi-
remem” .
Erkeklik, söylem düzeyinde de iki grubu birbi-
rinden ayırır. Şiddet üreten grup, mahrum ol-
dukları her şeyi, eksikliklerini, söylem düze-
yinde gençlerin üzerine kusarak hiyerarşi oluş-
tururlar; söz ile de şiddet üretirler. Argo konu-
şur, küfür ederler; dilleri cinsel çağrışımlar ile
doludur. Selim, gençlere küfür eder ama kendi-
sine küfür edilmesine izin vermez, “terbiyeli
konuş” diyerek onları döver. Gençlerin erkeklik


Selçuk İletişim, 5, 3, 2008
214
organları için “bamya gibidir bunların şeyi
diyerek alay eder, küçük düşürmek isterler.
Böylece onların güzel kız arkadaşları olmasına
karşın erkek olmadıklarını savlarlar. Tecavüz
ettiği kızın bakire olması, Selim’in bu savını
kendi zihniyeti açısından doğrular. “Başka
birisinin üzerinde tam bir egemenlik kurmak,
onu isteklerimizin çaresiz nesnesi durumuna
sokmak, onun tanrısı olmak, onunla istediğimiz
gibi oynayabilmek… asıl amaçsa o insana acı
çektirmektir; çünkü kendisini savunma gücünü
yitirmiş bir insan üzerinde ona zorla acı çek-
tirmekten daha büyük bir egemenlik kurmak
yolu yoktur. Sadist dürtünün özünde, başka bir
kişi üzerinde kesin egemenlik kurmanın getir-
diği zevk yatar” (Fromm 1994: 27) Selim “ta-
rifnamesiz yaşayamaz bunlar” diyerek hayat
deneyimi açısından da gençleri küçümser. Oysa
Selim ve diğerleri istediklerini, istedikleri za-
man elde edebilirler. Bunu nasıl yapacaklarını
ne kimseye açıklamak zorundadırlar ne de bir
yerlerden ‘tarif’ almak durumundadırlar.
Erkeklik, Selim ve arkadaşları arasındaki hiye-
rarşiyi de belirler. “(…) Hegemonik erkekliğin
dikey ve hiyerarşik güç ilişkileri üzerine kurul-
duğu açıkça görülmektedir. (…) Delikanlılık
anlatısını kuran bütün bu unsurlar (harbilik,
dobralık, racon vb.) erkekler arasında eşit,
demokratik ve sıcak bir ilişkinin gelişmesine
engel olan hiyerarşik mekanizmalardır” (Cen-
giz ve ark. 2004: 61). Selim, her şeyi belirle-
yen, yönetendir. Akıl, güç, erk ondadır. Erkek-
liği temsil eden silah da Selim’dedir. Silah
çıktığında kavga biter. Gençler, karşı koyamaz,
kötülüğe ve şiddete boyun eğerler. Selim’in
diğerleri üzerindeki tüm gücüne ve iktidarına
rağmen, Patlak’ın Pelin’i jiletlemesine,
Kırkbeş’in Aynur’un kafasını patlatmasına
engel ol(a)mamıştır. Riches’e (1989: 20) göre,
şiddetin boşalımının büyük ölçüde önceden
tahmin edilemez olması kaçınılmazdır; gerek
verilen fiziksel zarar bakımından, gerek şiddet
edimleri silsilesinin hangi seyri izlediği bakı-
mından. Şiddet kullanımı üzerinde toplumların
kısıtlamalarını geçersizleştiren şey, şiddet pra-
tiği üzerindeki insan kontrolünün dehşet verici
ölçüde dayanaksız olmasıdır.
Millet (1987: 90), zorbalık ve işkence duygula-
rını cinselliğe bağlamanın ataerkil toplumun
tipik bir tutumu olduğunu söyler. Erkeklik
olgusuyla bağlantılı olarak irdelenmesi gereken
bir konu da, kadın cinselliğine ilişkin alt me-
tinde belirtilenlerdir. Yönetmen, hamilelik-
tecavüz, bekâret-tecavüz karşıtlıkları üzerinden
maço erkek dünyasını serimler. Machismo
kavramı, “cinsel güçlülüğü, erkekliğe ve
ergilliğe (virility) erkekçe olabilme gururunun
kaynağı saymayı; aynı zamanda, bir tür narsi-
sizmi ifade eder. Machismo, kadın cinsini erkek
için bir araç saymayı; kadını ‘kullanmayı’,
kadına erkeğin gönlünce muamele edebilmesi-
ni; aşırı hallerinde ise, cinsel eylemde bir cin-
sel doyum aracı olarak, kadın üzerinde erkeğin
şiddet uygulayabilmesi anlayışı”dır (Oskay
1993: 364-365).
Film, gençlerin cinsellikle ilişkili sakındıkları
her şeyin, daha sonra vahşice yıpratıldığını
gösterir. Çocuk aldırmaktan çekinen ve kürtaj
olmak için gittiği muayenehanedeki kötü ko-
şulları gördükten sonra vazgeçen Pelin barda
ilk tecavüz edilen ve jiletlenen kadındır. Bekâ-
retini kaybederken acı duymaktan korkan ve bu
durumu onun gibi bakir olan Nail’le paylaşan
Nil, bekâretini tecavüze uğrayarak kaybeder.
Şakayla karışık sevgilisi Güven (TGG) ile
didişen ve ‘bıktım bundan ya’ diyen Sevgi,
Güven’in ölümüne tanık olur. Evlilik hazırlık-
ları içinde olan Aynur, yemek yapmaya zorla-
nır ve tecavüze uğrar.
6. HUKUK VE ADALET: ÖTEKİ  İLE
RASTLAŞMA
Barda, mahkeme ve final sahneleri ile hukuk
ve adalet kavramlarını tartışmaya açar. Film,
mahkeme sahnelerinde gerçeği temsil etme-
mekle eleştirilir (10). Hukuk ve adalet kavram-
larını tartışmaya açan bir filmin, hukukun tek-
nik ve işleyişi ile ilgili konularda da özen gös-
termesini beklemek gerekir. Filmin, temsil
kusurlarına rağmen hukuk ve adalet üzerine ne
söylediğine bakabiliriz.
Hâkim, oturumu açar. “Adalet insanların vic-
danını rahatlatmak için uydurulmuş bir şey
değildir. Bu yüzden vicdanınız rahatlamayabi-
lir. Bu olay asla olmamalıydı. Keşke olmasay-
dı. Siz belki de bunu bir gün diyebileceksiniz”.
Barda, gençlerin yaşadığı vahşet karşısında
seyirciyi ikilemde bırakır. Suçlulara, hukuk
sisteminin verdiği ceza yeterli midir?  Bu ceza
vicdanımızı ve adalet duygumuzu tatmin eder
mi? Film, bu soruların izini, hukuk adamı olan
Savcı ile gençler arasındaki cezaya bakıştaki
farklılıkta arar.


Yüklə 2,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   100   101   102   103   104   105   106   107   ...   120




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə