www.altinicizdiklerim.com
11
Batı Avrupa ve Amerika ülkelerinde nüfus sayımları, geleneksel olarak, dine ilişkin
bir soru içermediği için bu ülkelerde yaşayan Yahudi nüfusuyla ilgili rakamlar tahminidir.
Rus İmparatorluğu’nda, ilk nüfus sayımının yapıldığı 1897 yılından bu yana Yahudi
nüfusuyla ilgili resmi rakamlar mevcuttur. Elbette Almanya ve Avusturya’daki Yahudilerle
de ilgili güvenilir rakamlar mevcuttur. Bu ülkelerin tümünde istatistiki verilerin niteliği on
dokuzuncu yüzyılın sonu yirminci yüzyılın başlarında hızlı bir gelişim gösterdi. Modern
idari usullerin henüz ulaşmadığı bölgeler-özellikle Ortadoğu ve Kuzey Afrika-bunun
dışındadır.
Kabul gören tahminlere göre, 1800’de dünya Yahudi nüfusu yaklaşık olarak iki
buçuk milyondu. 1840 yılına kadar bu sayı dört buçuk milyona, 1888 yılına kadar yedi
milyon yedi yüz elli bine, 1900’e kadar on buçuk milyona ve 1939’a kadar on yedi milyona
çıkmıştı.
1800’e kadar, Avrupa Yahudileri, Dünya Yahudiliğinin yarısını oluştururken, on
dokuzuncu yüzyılın sonuna doğru ezici bir çoğunluğu oluşturmaya başladılar. Avrupa
Yahudilerinin Nazi Almanya’sı tarafından katledilmesinden sonra Doğu Yahudilerinin
göreli önemi arttı.
Orta ve Batı Avrupa’da ve denizaşırı ülkelerde Yahudilere, on dokuzuncu yüzyıl
boyunca genelde yüksek düzeyde bir hoşgörü gösteriliyordu. Medeni ve siyasi hakların,
hepsine olmasa da çoğuna sahiptiler; hala maruz kaldıkları sınırlamalar ağır olmaktan
ziyade rahatsız ediciydi.
Yeni milliyetçilik Yahudileri yeni sorunlarla karşı karşıya bıraktıysa da, kimilerine
göre, yeni bir çözümü de beraberinde getirdi. Eğer-köken, kültür ve hedefle tanımlanan-
ulus, devlet olmanın yegane doğal ve haklı temeli ise, Yahudiler de bir ulustu ve
kendilerine ait bir devletleri olmalıydı. Bu fikir binlerce yıldır beslenen eski inançtan,
yani dağılmışlığın sona ereceği, sürgündekilerin bir araya getirileceği ve Kudüs’ün yeniden
inşa edileceğine ilişkin kutsal vaatten çok farklıydı.
Zaman içerisinde Siyonizm adını alacak olan bu yeni fikrin ilk modern habercisi
Yehuda Alkalay isimli Boşnak bir hahamdı. Alkalay, Mesih’i beklemeksizin Yahudilerin
Filistin’de yeniden toplanmaları için 1843 yılında bir program ortaya attı.
On sekizinci yüzyıl Avrupa’sında başka ulusal kurtuluş örnekleri de vardı ve 1862
yılında Prusya Polonya’sındaki Posenli bir haham dindaşlarını “İtalyan, Leh ve Macar
örneklerini yüreklerinde taşımaya” teşvik ediyordu. Aynı yıl, radikal bir Alman Yahudi’si
olan Moses Hess, uzun soluklu sosyalist Siyonist ütopyalar serisinin ilki olan Rome and
Jerusalem (Roma ve Kudüs) isimli kitabını yayımladı.
Siyonist terimi ve bu adla anılan siyasi akım, asimile olmuş modern Yahudilerle
asimile olmamış geleneksel Yahudilerin yan yana yaşadığı ve hem modern hem geleneksel
düşmanlıklarla karşılaşılan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nda doğdu. Siyonist
örgütün kurucusu, Viyana’da gazetecilik yapan, Macaristan doğumlu bir Yahudi olan
Theodor Herzl’di. Siyonist akımın tarihi genelde, Herzl’in 1896 tarihinde The Jewish
State (Yahudi Devleti) isimli kitapçığı yayınlanmasından itibaren başlatılır.
www.altinicizdiklerim.com
12
Birkaç istisnayla birlikte, Herzl’in çağrısına karşılık verme konusunda Batı
Yahudileri aşırı güvendeydi, İslam topraklarındaki Yahudiler ise çok uzak ve
soyutlanmıştı. Ama, Doğu Avrupa Yahudileri Herzl’in argümanlarını inandırıcı buldular.
Polonya’nın Prusya, Rusya ve Avusturya arasında bölüşülmesinden sonra bu ülkede
yaşayan Yahudilerin konumu birbirinden farklılık göstermekteydi. Hem Prusya hem de
Avusturya Polonya’sındaki Yahudiler, insan haklarına saygı ve hukukun üstünlüğü ilkelerini
bir ölçüde benimsemiş, modern ya da modernleşmekte olan bir devlete katılmanın
nimetlerinden faydalandılar.
Polonya’nın parçalanması sonucunda, Avrupa’daki en geniş Yahudi topluluğu o
zamana kadar Yahudilere en az hoşgörü göstermiş olan bir devletin yönetimi altına
girmişti. Anti-Semitizm artık resmi Rus politikasının bir parçası haline gelmişti ve hem
bürokrasi hem de halk nezdinde etkin bir destek buluyordu.
Yahudiler 1794’de Polonya için savaşmış, 1830 ve 1860’ta Rusya’ya karşı girişilen
başarısız ayaklanmalarda Polonya safında yer almış olsalar da, onları Polonya ulusunun bir
parçası olarak görmeyen Polonyalılar tarafından reddedilmişlerdir. Yahudiler,
Polonyalıların yanında savaşmak istediklerinde önce reddedilmişler, sonra da düzenli
orduya değil ama milislere bağlı Yahudi oluşumlara kabul edilmişlerdi.
Ruslar ise daha farklı davranmışlardır. Yahudiler orduya yazılmışlar ama-tıbbi ve
diğer mesleki becerilere sahip olan birkaç istisna hariç-üst rütbelere getirilmemişlerdir.
Rusların Yahudilere beslediği düşmanlık, yeni moda ırksal düşmanlık değil, hala eski moda
dini düşmanlıktı. İmanlı Yahudiler askeri görevlerden, sivil hizmetlerden ve
üniversitelerden hemen hemen bütünüyle dışlandılar.
Rus ve Polonya Yahudileri, başka yerlerdeki dindaşlarına göre çok daha sert
koşullara tabi tutulmalarına rağmen, bunlara direnmek ve ayakta kalmak için daha
donanımlıydılar.
Pogrom, katliam anlamına gelen Rusça bir sözcüktür. Yaklaşık olarak aynı dönemde
Rusça’dan İngilizce’ye geçmiş ve Yahudi katliamı anlamı kazanmıştır. Bunun gibi birçok
katliam meydana geldi. Bunlardan en ünlüsü 1903 yılının ilkbaharında bir Beserabya
vilayeti olan Kishinev’de yaşanan katliamdır. Yahudilere karşı çok hoşgörüsüz olan çarlık
polisinin bu tür saldırıları sık sık kışkırttığına hiç şüphe yok.
1870-1900 yılları arasında yarım milyondan fazla Doğu Avrupa Yahudisi batıya göç
etti. 1900-1914 yılları arasında bu sayı bir buçuk milyonu aştı. Doğu Avrupa Yahudilerinin
üçte birinin Batı’ya göç etmek için evlerini terk ettikleri tahmin edilmektedir.
Sayıca önemsiz fakat daha etkili başka bir grup farklı bir yol buldu. Herzl’in
Yahudi Devleti’nin yayınlanmasından 14 yıl sonra, 1882 yılında bir grup Yahudi öğrenci
Siyon Aşıkları (Lovers of Siyon) isimli bir örgüt kurdular. Amaçları göçtü-Batı
topraklarına değil, o zamanlar oralarda yaşayanlar tarafından Filistin adıyla bilinmeyen,
fakat Hıristiyan dünyası tarafından bu adla anılan uzak bir Osmanlı vilayetine.
İngiliz hükümetinin, Filistin’de bir Yahudi ulusal yurdu fikrine destek verdiği
Balfour Deklarasyonu’nu yayınladığı 1917 yılı ile Adolf Hitler’in Almanya’da iktidara
geldiği 1933 yılı arasında, Filistin’deki İngiliz Manda Yönetimi’ne tabi Yahudi Ulusal
Yurdu’nun gelişimi kararlı fakat yavaştı. Yeni Yahudi göçmenlerin büyük çoğunluğu Doğu