6
Ayşegül AKDEMİR
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/7 Fall 2009
olduğunu, bu nedenle de onların, dinin “dıĢ kabuğu” durumunda olan
Ģeriatla yetinmeleri gerektiğini söyleyen mutasavvıflara göre âĢıklık,
bir yetenek iĢidir ve bu yetenek, insanın doğuĢtan getirdiği, Allah
vergisi olan bir özelliktir. Bu nedenle de herkeste yoktur ve sonradan,
çalıĢmayla kazanılabilecek bir Ģey de değildir.
KarĢılıklı bir aĢkın taraflarından biri olması bakımından
Mecnûn‟la ortak bir paydaya sahip olan Leylâ, “isti
c
dâd”dan yoksun
olmasıyla ondan ayrılır. Aralarındaki bu önemli fark, onların
ulaĢacakları son noktanın neresi olacağını da belirleyecektir. Zira
Leylâ‟nın aĢkının ilahî bir boyut kazanmasını engelleyecek olan tüm
tercih ve davranıĢlarının, söz konusu “eksiklik”in bir tezahürü olarak
ortaya çıktığı görülmektedir.
Leylâ ile Mecnûn arasındaki aĢk, okulda ve karĢılıklı olarak
baĢlamaktadır:
Ol iki semen-ber ü sehî-kad
Birbirine oldular mukayyed
Bir câmdan içdiler mey-i zevk
Ol iki harâb-ı bâde-i Ģevk
(LM/558-559)
KarĢılıklı olarak birbirlerine bağlanan ve “arzu Ģarabıyla
sarhoĢ olan” Leylâ ve Mecnûn‟un aĢkı, birbirlerine olan ilgi ve
yakınlıkları sebebiyle gizli kalamaz ve iki sevgili, aĢklarının
baĢlamasından kısa bir süre sonra toplumun “melâmet”ine hedef
olmaya baĢlarlar:
c
AĢk olduğu yerde mahfî olmaz
c
AĢk içre olan karâr bulmaz
c
AĢk âteĢine budur
c
alâmet
Kim baĢ çeke Ģu
c
le-i melâmet
(LM/570-571)
Melâmet, Leylâ ile Mecnûn arasındaki aĢkın üzerine gölge
düĢürür ve bu aĢamadan sonra iki sevgili, toplumun kınamalarına
maruz kalmamak için daha dikkatli davranmaya ve birbirleriyle
konuĢmak için çeĢitli bahaneler uydurmaya baĢlarlar. Ancak bu da
aĢklarının “toplum” engeline takılmasını önlemek için yeterli olmaz.
Dedikodular devam eder ve Leylâ‟nın annesine kadar ulaĢır. Bu da
Leylâ‟nın, annesi tarafından azarlanmasına sebep olur. Leylâ‟nın
annesi tarafından azarlandığı ve kınandığı beyitler, eserde uzun bir
Ģekilde verilmektedir. Annesinin yoğun bir öfkeyle Leylâ‟ya söylediği
“Eksik” Bir Âşık: Leylâ 7
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/7 Fall 2009
sözler, toplumun aĢk konusunda kadına ve erkeğe karĢı belirlediği
farklı yaklaĢımı da yansıtan bir niteliğe sahiptir. Nitekim yoğun bir
öfkenin dıĢa vurulmasıyla baĢlayan beyitler, gittikçe “cinsiyet” faktörü
üzerinde yoğunlaĢmaya baĢlamaktadır:
K‟ey Ģûh nedir bu güft ü gûlar
Kılmak sana ta
c
ne
c
ayb-cûlar
Niçün özüne ziyân edersin
YahĢı adını yaman edersin
Niçün sana ta
c
ne ede bed-gû
Nâmûsuna lâyık iĢ midir bu
Nâzik beden ile berg-i gülsün
Ammâ ne diyem ki ben yüğülsün
Lâle gibi sende lutf çokdur
Ammâ ne diyem yüzün açukdur
Temkîni cünûna kılma tebdîl
Kızsın
ucuz olma kadrini bil
Her sûrete
c
aksi gibi bakma
Her gördüğüne su gibi akma
Mey gerçi safâ verir dimâğa
Akdığıyçün düĢer ayağa
Gözgü gibi katı yüzlü olma
Nergis gibi hıyre gözlü olma
Gözden gerek olasın nihân sen
Ne dimek ola sana ki cânsan
Sen Ģem
c
sin uyma gel hevâya
Kim Ģem
c
i hevâ verir fenâya
Lu
c
bet gibi
özünü bezetme
Revzen gibi kûçeler gözetme
Sâgar gibi gezmeği harâm et
Nağme gibi perdede makâm et
8
Ayşegül AKDEMİR
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/7 Fall 2009
Sâye gibi her yere yüz urma
Hîç kimse ile oturma durma
(LM/611-624)
Leylâ‟nın annesinin kızına verdiği öğütler, toplumun kadına
bakıĢ açısını ve geleneğin kadın üzerinde oluĢturduğu baskıyı ortaya
koyması bakımından oldukça önemlidir. Çünkü anne, söyledikleriyle
sadece kendisinin değil, toplumun aĢk ve ahlak konusundaki müĢterek
anlayıĢını ortaya koymaktadır. Bu anlayıĢa göre kadın, aĢk konusunda
“pasif” olması gereken taraftır. Dolayısıyla da “aĢk” ve “âĢıklık”
kavramları, kadından ziyade erkeği ilgilendirmektedir:
Derler seni
c
aĢka mübtelâsın
Bîgâneler ile âĢinâsın
Sen kandan u
c
aĢk Ģevki kandan
Sen kandan u dost zevki kandan
Oğlan
c
aceb olmaz olsa
c
âĢık
c
ÂĢıklık iĢi kıza ne lâyık
(LM/626-628)
Leylâ ile Mecnûn‟un aĢkı, toplumda “ideal” olarak kabul
edilen aĢk iliĢkisine/modeline uymamaktadır. Dolayısıyla da toplumun
beklentileriyle, bu aĢkın oluĢum Ģekli arasında bir uyuĢmazlık vardır.
Bu uyuĢmazlık, “aĢk” ve “gelenek” arasında ortaya çıkan bir
çatıĢmayı da beraberinde getirir. Ancak bu çatıĢma, sadece kavramsal
boyutta kalır. Zira Leylâ, geleneğe direnmek yerine, “inkâr” yolunu
tercih ederek bu çatıĢmaya dâhil olmaz:
Sözler dersin ki bilmezem ben
Mazmûnunu fehm kılmazam ben
Dersin ma
c
Ģûk u
c
aĢk u
c
âĢık
Ben sâde-zamîr ü tıfl-ı sâdık
Bilmem nedir ol hadîse mazmûn
Söyle nice olmayam diğer-gûn
c
AĢkın kılmazdı kimse yâdın
Hâ senden iĢitdim imdi adın
Billâhi nedir ana
c
aĢka mefhûm
Bu sırr-ı nihânı eyle ma
c
lûm
(LM/648-652)