“Eksik” Bir Âşık: Leylâ 17
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/7 Fall 2009
çevresine toplandıkları sahnede rastlamaktayız. Leylâ, kendisini
eğlendirmek için çevresine toplanan kız arkadaĢlarıyla ilgilenmez.
Onun düĢündüğü tek Ģey, Mecnûn‟a olan aĢkıdır; ama bunu kız
arkadaĢlarından gizlemek istemektedir. Bu nedenle de Leylâ, çektiği
aĢk acısının ortaya çıkmaması için, bir yerlerini yaralayarak sanki bu
acı için ağlıyormuĢ gibi yapmaktadır:
Ol terk kılup neĢât u râhat
Bir
c
uzvunu eyleyüp cerâhat
Eylerdi bahâne ile nâle
DüĢmezdi olar düĢen hayâle
(LM/1194-1195)
Melâmet korkusuyla aĢkını inkâr etmeyi tercih eden Leylâ,
böylece bu tercihin bütün sonuçlarına da katılmıĢ olur. Zira bu tercih
ona, melâmet korkusunun bir sonucu olarak ortaya çıkan “riya”nın da
kapılarını aralamıĢtır. Böylece Ahmed Gazzâlî‟nin “âĢık kendi kendisi
olduğu sürece riyakârlıktan uzaklaĢamaz ve melâmetten hâlâ korkar”
(2004, 62) Ģeklindeki ifadesi, Leylâ‟nın Ģahsında somut bir örneğe
kavuĢmuĢ olur.
Leylâ‟nın giyim kuĢamı bile, toplumdan sakladığı aĢkının
tezahürleri olan gözyaĢının, âhın ve inleyiĢin gizlenmesine hizmet
etmektedir:
Tâ mahv ola gözden akıdan hûn
Hem gömleği hem donuydu gül-gûn
Tâ kim ola dûd-ı âha mânend
BağlanmıĢ idi benefĢe ser-bend
Tâ kim ola savt-ı nâle pâ-mâl
Pâyında idi sadâlu halhâl
Tâ olmaya eĢk yüzde ma
c
lûm
Ruhsârına lü
‟
lü idi manzûm
(LM/1381-1384)
Ġstemeyerek de olsa evlendiği Ġbn-i Selâm‟ın ölümü ise
Leylâ‟ya, aĢkı için ağlama fırsatını veren en güzel bahaneyi
oluĢturmuĢtur:
Leylîyi getirmeğe figâna
Ol vâkı
c
a oldu bir bahâne
(LM/2394)
18
Ayşegül AKDEMİR
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/7 Fall 2009
Çünkü Arap geleneklerine göre, kocası ölen kadın bir iki yıl
yas tutmalıdır. Bu gelenek Leylâ‟ya hoĢ gelir ve bu bahane ile
çevresine aldırmadan ve kimseden çekinmeden görünüĢte Ġbni Selâm
için, gerçekte ise Mecnûn için ağlar:
Derler bu idi
c
Arabda
c
âdet
Kim er eğer ölse kalsa
c
avret
Bir yıl iki tutardı mâtem
Feryâd u figân edip dem-â-dem
HoĢ geldi bu
c
âdet ol nigâra
Feryâd u figâna buldu çâre
Mâtem-gede eyledi makâmın
Mâtemde geçirdi subh u Ģâmın
(LM/2400-2403)
Leylâ, matemini “ata evine” dönünce de sürdürür ve gece
gündüz feryat etmeye devam eder. Hatta içinden, kendisine bu
bahaneyi sağladığı için Ġbn-i Selâm‟a dua eder. Çünkü o, “yüze gülme
perdesini ortadan kaldırarak gizli gamını açığa çıkarmıĢtır”:
Bir nice gün anda ağlayup zâr
Hem ata evine döndü nâ-çâr
Ammâ dün ü gün figân ederdi
Hûn-âb-ı ciğer revân ederdi
Feryâda gelende gâh u bî-gâh
Öz gönlünde derdi ol mâh
Kim Ġbni Selâma rahmet-i Hak
c
AĢkım reviĢine verdi revnak
Ref
c
eyledi perde-i müdârâ
Pinhân gamım etdi âĢkârâ
(LM/2404-2408)
Görüldüğü gibi, Leylâ‟nın iç dünyası, okur için olmasa da
mesnevideki sosyal ortamı oluĢturan insanlar için hep gizli kalmıĢtır.
Çünkü Fuzûlî, Leylâ‟nın iç dünyasına ıĢık tutan ifadeleriyle Leylâ‟nın
“asıl” duygularını ve düĢüncelerini okuyucuya ifĢa etmiĢ, ama
mesnevideki diğer Ģahıslar buna Ģahit olamamıĢtır.
“Eksik” Bir Âşık: Leylâ 19
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/7 Fall 2009
“Leylâ vü Mecnûn”da “gece” de Leylâ‟nın içsel dünyasıyla
baĢ baĢa kalabilmesine imkân vermesi bakımından, “perde-i
müdârâ”nın geçici bir süre için de olsa ortadan kaldırılmasına olanak
sağlar. Çünkü iç dünyasıyla baĢ baĢa kalabilmesi için gerekli olan
yalnızlık ortamını, ancak geceler Leylâ‟ya sağlayabilmektedir.
Gecelerin Leylâ için toplumdan soyutlanabilmenin yegâne fırsatı
olması, bizzat Leylâ‟nın dilinden ifade edesini bulur:
Gündüz habsim gice necâtım
Gündüz meytim gece hayâtım
(LM/1264)
Gecelerini sevgilisinin hayaliyle ve ayrılığın hüznüyle
geçiren Leylâ için, gecenin gündüze dönmesi ise “fırsat kapısının
kapanması” anlamına gelmektedir:
K‟ey vay tükendi mâye-i
c
ömr
HûrĢîde eriĢdi sâye-i
c
ömr
Demdir der-i fursat ola mesdûd
MüĢkil görüne beyân-ı maksûd
Demdir uyana uykudan ağyâr
ġerh-i gam-ı derdim ola düĢvâr
(LM/1260-1262)
Leylâ ile gece arasında kurulmuĢ olan bu yakınlıkta, ilgi
çekici olan bir husus vardır. Zira “Leylâ” ismi, “gece” anlamına gelen
“leyl” kelimesinden türetilmiĢ bir kelimedir ve yazılıĢı da “ﻰﻠﻴﻠ”
Ģeklindedir. Aliyev, gece ve Leylâ ismi arasındaki bu ilgiyi Ģu Ģekilde
açıklamaktadır:
“Bugün bütün Türkiye‟de „Leylî‟ye „Leylâ‟ diyorlar.
Ancak „Leylâ‟ demek katiyen doğru değildir. Fuzûlî‟nin
eserinde „Leylâ‟ yoktur, „Leylî‟ vardır. Gerçi Arapçada „Yehyî-
Yahyâ, suğrî-suğrâ, kübrî-kübrâ‟ gibi „î‟ ile yazılıp „â‟ ile
okunan sözler vardır. Fakat „leylî‟ ancak „leylî‟ okunabilir ve
bu kelime „geceye mahsus, gecelik bir iĢ, geceye bağlı hâl,
hareket, vaziyet‟ demektir” (1996, 245).
Bu bilgi doğrultusunda diyebiliriz ki Fuzûlî, gecenin Leylâ
için taĢıdığı önemi ön plana çıkarmak suretiyle, Leylâ‟nın içinde
bulunduğu durumu, onun ismiyle bağdaĢtırmıĢtır. Dolayısıyla da
Leylâ‟nın ismi, içinde bulunduğu ruh hâli ve gecelerin Leylâ için
yalnız kalabilmenin yegâne fırsatı olması durumu, eserde bir bütünlük
teĢkil edecek Ģekilde karĢımıza çıkmaktadır. Bu durumu bir tesadüf
olarak değil, Fuzûlî‟nin eserini ortaya koyarken göstermiĢ olduğu