20
Ayşegül AKDEMİR
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/7 Fall 2009
baĢarının bir parçası olarak değerlendirmek gerekir. “Leylâ vü
Mecnûn”un gerçek hayatta yaĢanmıĢ bir aĢkın hikâyesi olması
3
bakımından, eserini ortaya koyarken hazır bir adlandırmayla karĢı
karĢıya olduğu (Kahraman 2000, 262) ve buna bağlı olarak da
Ģahısların isimlerini belirleme konusunda bir seçim hakkına sahip
olmadığı göz önünde bulundurulursa bu gerçek daha da belirginleĢir.
Geceyi, aĢk acısıyla baĢ baĢa kalabilmek için yegâne fırsat
olarak gören Leylâ, herkesten sakladığı aĢk acısını geceleri mum,
pervane ve Ay‟a anlatarak onlarla paylaĢır. Böylece “bu maddî
varlıklar, Leylâ‟nın duyguları için bir destek olur” (Kaplan 2007,
140). Fuzûlî, Leylâ‟yı insan dıĢındaki bu varlıklarla konuĢturmak
suretiyle, onun iç dünyasını okuyucuya açar. Ancak söz konusu
varlıkların sembolik değerlerinden istifade etmeyi de ihmal etmez.
Leylâ‟nın toplumdan gizlediği aĢk acısını paylaĢtığı ilk obje
olan mum, çeĢitli özellikleri bakımından, Leylâ‟nın içinde bulunduğu
durumla tam bir paralellik gösterir. Zaten Leylâ da mumun
özellikleriyle, kendisinin içinde bulunduğu durumu özdeĢleĢtirir.
“Bağrı dağlanmıĢ olan”, Ģamdana yapıĢmıĢ olduğundan dolayı “ayağı
bağlı” olarak nitelenen ve “eriyip biten” mum, geleneğin esiri olan ve
aĢk acısıyla kıvranan Leylâ‟nın durumunu ortaya koymada sembolik
bir değere sahiptir:
Gel ey gözü bağlu bağrı dâğlu
BaĢı karalu ayağı bağlu
Gel olalım hem-nefes men ü sen
Râz-ı dil-i zârın eyle rûĢen
3
Arap, Türk, Fars ve Urdu edebiyatlarında pek çok Ģair tarafından yazılan ve
bir aĢk hikâyesinin anlatıldığı “Leylâ vü Mecnûn” mesnevisinin kahramanları olan
Leylâ ve Mecnûn‟un gerçek kiĢiler olduğu konusunda rivayetler bulunmaktadır. Bir
rivayete göre, bu aĢk hikâyesinin iki kahramanından biri olan Mecnûn, 689 yılında
öldüğü ve adının Kays b. Mülevvah el-Âmirî olduğu kabul edilen Ģairin lakabıdır.
Leylâ‟ya duyduğu aĢk yüzünden aklını kaybetmesi sebebiyle kendisine takılan bu
lakap, sonraları isminin yerini almıĢtır. Leylâ ise bir rivayete göre Mecnûn‟la aynı
kabileye mensup birisi, baĢka bir rivayete göre ise Mecnûn‟un amcasının kızı olan
Leylâ bint Mehdî el-Âmiriyye‟dir. Söz konusu rivayete göre, bu aĢk hikâyesi, Mecnûn
el-Âmirî‟ye ait olan ya da ona nispet edilen Ģiirlerde geçen küçük vakaların birtakım
yorum ve ilavelerle birbirine bağlanarak büyük bir hikâye hâline getirilmesi
neticesinde meydana gelmiĢtir. BaĢka bir rivayete göre ise bu hikâye, amcasının kızını
seven, fakat bunu açıklamak istemeyen Emevî ailesine mensup bir genç tarafından
uydurulmuĢ olan kıssa ve Ģiirlerin “Mecnûn” adı altında ortaya konulmasıyla
meydana gelmiĢtir (DurmuĢ 2003, 159).
“Eksik” Bir Âşık: Leylâ 21
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/7 Fall 2009
Ne derd seni nizâr edipdir
ÂĢüfte vü zerd ü zâr edipdir
(LM/1206-1208)
Leylâ, mumla konuĢurken “baĢı kesilse bile” sırrını
baĢkasına açıklamayacağını söyler:
Olmam olur olmaz ile dem-sâz
BaĢım kesilirse söylemem râz
(LM/1221)
Gerçekten de Leylâ, bu konudaki kesin tavrını mesnevinin
son aĢamalarına kadar sürdürecek ve ancak ölümünden önce,
herkesten sakladığı aĢk sırrını annesine açıklayacaktır.
AĢk acısını muma anlatan Leylâ, onun kendisine karĢılık
veremeyeceğini anlar ve pervaneye yönelerek onunla konuĢmaya
baĢlar. Kendisini mumun alevinde yakması nedeniyle sevgili uğruna
canını veren sadık âĢığın sembolik bir ifadesi olan pervane, burada da
bu özelliğiyle karĢımıza çıkar. AĢk uğruna canını veren pervane,
“tamâm âĢık” olarak anılmayı hak eder:
Sensin reh-i
c
aĢk içinde sâdık
c
ÂĢıksın ama tamâm
c
âĢık
Bir görmeğe yârı cân verirsin
Bir zevke iki cihân verirsin
HoĢdur taleb-i vefâda hâlin
Gûyâ ki fenâdadır visâlin
(LM/1230-1232)
Ancak Leylâ ile pervane arasında kurulan iliĢki, Leylâ ile
mum arasında kurulan iliĢkide olduğu gibi, bir özdeĢleĢtirme
niteliğinde değildir. Çünkü sevgili uğruna canını feda etmesiyle
“tamâm âĢık” olarak nitelendirilmeyi hak eden pervanenin karĢısında,
“ayağı bağlı/edilgen” Leylâ vardır. Böylece Leylâ‟nın âĢıklık
konusundaki “eksiklik”i, dolaylı yoldan tekrar ifadesini bulmuĢ olur.
Çünkü “tamâm âĢık” olan pervanenin durumuyla, Leylâ‟nın içinde
bulunduğu durum birbirine tamamen zıttır:
Sen seyrdesin hemîĢe ser-mest
Men dâm-ı belâ vü derde pâ-best
(LM/1235)
Leylâ, pervanenin de kendisini anlamadığını görünce dıĢarı
çıkar ve Ay‟la konuĢmaya baĢlar. Gönül derdini ona anlatır. Ay‟ın,