batıya tanıtılsa bazı insanlar utanır sözlerine katılmamak
mümkün değil.
“Mustafa Kemal’in Dehası" (s. 19-20) adlı yazıda,
Atatürk’ün gerek Lozan Heyetine telkinlerinde, gerek
S ö y lev ve D e m e ç le r in d e , g e re k se
N u tu k ’ta,
kapitalizmin Erm enileri kullanm a heveslerini tespit
anlamında şu sözlerine yer verilmiştir: “Ermeniler eski
hududun ilerisin d e b ulunan a h a li-i İs lâ m iy e ’ye
fevkalâde zulüm ve itisâ f yapm akta ve katliam icra
eylemektedir ve pek çok İslâmlar, pek sefil ve perişan,
şayan-ı m erham et b ir hâlde bize iltica etm ekte,
m u h a ceret e tm e k te d irle r. B in a e n a le y h , H eyet-i
İcraiyeye vermiş olduğumuz salahiyetin tatbikına lüzum
ve mecburiyet hâsd olacağını zannetmekteyiz. Heyet-
i âliyenize şimdiden berây-ı m alûm at arz ediyorum.
Vaziyet-i umumiye-i dâhiliyemizde şayan-ı arz başka
bir şey yoktur. ”
“Ne Yapmalı?” (s.21-27) adlı yazıda, altı adet soru
sonrasında bu ve buna benzer soruların, önce alternatifli
cevaplarını batılı stratejisyenlerin oluşturduğuna; sonra
da Türkiye düşm anlığının taktik ve stratejilerinin
hazırlandığına değinilerek “Ne Yapmalı?" sorusuna üç
grupta toplanan çözüm önerisi verilm ektedir. Öyle
sanıyorum ki, bu çözüm önerilerinin muhatapları ya
üzerlerine alınm ayacaklar ya da durup dururken iş
çıkarıyorlar diyeceklerdir. Ne yazık ki, bu çözüm önerilerini
biz daha önce niye düşünemedik diye vicdan muhasebesi
yapmayacaklardır. 22. sayfada yazılı “Türkiye düşmanlığı
konusunda, gizli veya örtülü yahut yarı açık veyahut açık
projeleri olan devletler, doğrudan düşm anlık ilân
etmiyorlar. Onlar için, daima hami kesilecekleri bir
ezilmiş kitlesi, çözümcü olarak ortaya çıkacakları bir
p ro b le m le ri v a r .” c ü m le leri d ik k a te d e ğ erd ir.
“Kültür ve Medeniyet Kavramları” (s.29-31) adlı
yazıda, kültür, millî benlik temeli üstüne oturan, millî
kimlik vitrininde sunulan bir hayat alanı; medeniyet,
çağın bilgi ve teknolojisinin, benimsenen dinin iman ve
ibadet esaslarının, bir kişinin, topluluğun veya toplumun,
öz benliğini ve kimliğini ortadan kaldırmayacak biçimde,
gönüllü tercihlerle, başka kültürlerin ihtiyaçlar dünyasına
ta ş ın m a s ıd ır ş e k lin d e ta n ım ı y a p ılm a k ta d ır.
“TürkKültürünü Dışlama” (s.32-39) adlı yazıda,
Türk kültürünün dışlanamayacağı konusunda kaynak
ve belgeler sunulmaktadır. I. ve II. Haçlı Seferlerinin
Selçuklulara ne ölçüde zarar verdiğini bir kenara bırakıp
bu konuda Osman Turan, Mehmet Altan Köymen, Faruk
Sümer, Ali Sevim ve Aydın T aneri’nin kitaplarının
okunması gerektiği vurgulanan yazıda, bu kitaplarda da
görüleceği üzere Hristiyan bağnazlığı ve öfkesi, bazı
kilise m ensuplarınca kaynatılan fitnenin, her zaman
devam ettiği anlatılmaktadır. Ülkemizde, din işlerinden
sorumlu kurumun kargaşa çıkarması düşünülemez. Ama
bu kurumun kurmaylarının fitneye karşı hangi önlemleri
aldığı, yukarıda adı geçen kitapları okuyup okumadığı
konusunda umutlu olm adığım ı üzülerek yazıyorum
denilmektedir.
“Kapitalizmin Çirkin Yüzü” (s.39-41) adlı yazıda,
okuyucuyu düşündürmek üzere anlatılan beş hususu
burada aynen aktarıyorum:
“1) A B D , iç huzuru ve dengeyi bozdukları
iddiasıyla, yaklaşık 60 yıldır hzılderilileri, tel örgülerle
s ın ır la r ın ı b e lir le d iğ i b ir a la n d a y a ş a tıy o r .
2) F r a n s a ’nın 1 9 5 0-1960 y ılla rı ara sın d a
C ezayir’de yaptığı katliam da, kültürel genosit de
unutturulmaya çalışılıyor.
3) 1939-1945 Harbi sırasında ABD, ‘muhtemel
bir Japon baskınını ’ gerekçe göstererek bir kanun
çıkardı. Bu kanuna göre A B D ’nin sınırlarına 200 km ’ye
yakın bir alanda yaşayanların hepsi merkez sayılan
alanlara toplandı. Japonyalı, Çinli, Mançuryalı ve hattâ
Türk kökenli halklar, birkaç hafta içinde, trenlerle
yerlerinden alınarak Washington’ca plânlanan yerlerde
toplandılar. Yerleşm e kam pları ve kesin yerleşim
konusunda, bugün Am erika’da 3 0 0 ’e yakın yayın var.
Bildiğim kadarıyla bu insanlar bir daha ayrıldıkları
yere dönemediler. Başkan Reagan zamanında bunlardan
özür dilendi, bazılarına zarar ziyan tazminatı olmak
üzere 20 biner dolar ödenmiş.
4) Stalin, 'H itler’e yardım ettikleri iddiasıyla’,
Kırım yarımadasında yaşayan 5 milyon Türk’ün, bazı
kaynaklara göre, %70’ini katletti, % 3 0 ’unu ise, Asya’nın
çeşitli yerlerine irenlerle bir hafta içinde göç ettirdi.
Kırım katliam ı ve Kırım dram ı hiç kim senin
ufkunda yoktur.
5) Osmanlının yurtsuz Yahudileri İspanya'dan
İstanbul’a davet ettiğini biliyorsunuz. Avrupa ’nın çeşitli
yerlerinde kalanlardan, özellikle Almanya ve Polonya’da
yaşayanlara Almanların yaptıklarını da biliyorsunuz.
Çünkü Yahudiler kendilerine yapılanları, Türkler gibi
sineye çekmediler.
Bu beş tabloyu hatırlattıktan sonra size söyleyeyim
ki, Ermenilerin soykırım (genosit) iddiası temelden
yanlış, yalan ve uydurmadır. Bugünkü Ermenistan’daki
n ü fu s k a d a r in s a n ö ld ü ğ ü n ü s ö y le y e n le r in
sahtekârlığına, kargalarda gülüyor... Nüfus meselesi,
bu id d ia n ın y a la n o ld u ğ u n u o rta y a k o y a r .”
“Siyaset Adına Yalan" (s.41-43) adlı yazıda,
genosit ve asimilasyon politikaları üzerinde durularak,
Bilge 64
2001 / Güz 30