Kratylos, her nesne için doğru bir adlandırma olduğunu savunur. Hermogenes’e göre
ise adların doğruluğu; bir uzlaşmaya, bir sözleşmeye bağlıdır. Sokrates, araştırmasını
Homeros’un ve diğer ozanların yapıtlarına dayandırır. Çeşitli ad ve kavram
gruplarını etimolojik açıdan inceleyerek adın, nesnenin özünü yansıtmasının doğru
olacağını savunur.
Kratylos’a göre; adın doğruluğu nesnenin doğasını göstermesine bağlıdır.
Adlar, öğretmek için yapılır ve oluşturulmaları bir sanattır. Sanat ise yasa
koyucularca uygulanır. Bu yüzden o, bazı adların yanlış düzenlendiğini kabul etmez.
Kratylos, adlarının bilinmesiyle nesnelerin de bilinebileceğini savunurken Sokrates,
nesnelerin araştırılmasında adların kılavuz alınmasının bizi yanılgıya götüebileceğini
söyler. Sokrates’e göre, nesnelerin bize bağlı olmayan sürekli bir geçerlikleri vardır.
Sokrates, hareket ifade eden adları yaratanların herşeyin hareket halinde olduğunu ve
aktığını düşündüklerini söyler. Oysa bir kendinde iyi ve kendinde güzel her zaman
vardır. O, bu düşüncesiyle Herakleitos’çu düşünceye karşı durmuş oluyor. Diyalogta;
Hermogenes’in düşüncesi de; Demokritos’un, insanların aralarında ilişki
kurabilmeleri için nesneleri anlaşarak adlandırdıkları düşüncesiyle benzeşir
362
.
Sokrates’e göre; “...Güçtür güzel şeylerin özünü kavramak”
363
… Ona göre;
“Güzel, güzel nesneler üretendir”
364
.
Sözcükleri, kelime kökü bilgisine dayandırarak açıklayan Sokrates’e göre;
“Tekhne’nin (sanat) anlamı; “t” çıkarılıp ta “kh” ile “n”, “n” ile “e” arasına “o”
sokulursa; bu sözcük “ekhonoe”yi (uslu; heksis nou) gösterir”
365
.
362
Platon 1996a, 191-192
363
Platon a.g.e., 195
364
Platon a.g.e., 232
101
“Theaitetos” diyaloğunda; Sokrates, Euklides, Terpsion, Theodoros ve
Theaitetos, bilgi üzerine konuşurlar
366
.
Sokrates, Theaitetos’a bir ara der ki: “...Görgü olmadan bir sanatı öğrenmek
mümkün değildir”
367
…
“Sofist” adlı diyaloğun konusu, sofistlerdir. Tartışmaya katılanlar; Sokrates,
Theodoros, Theodoros’un konuk olarak getirdiği Elea’lı yabancı ve genç
Theaitetos’tur
368
.
Diyaloğa katılan yabancı, Theaitetos’la konuşurken tüm sanatların ikiye
ayrıldığını söylüyor: “İlki tarım, ikincisi beslenmeye yarayan araç gereçlerin,
kapkacağın parçalarının biraraya getirilmesi ya da bunların tezgâhlarda yapılması
gibi tüm işler, buna bir de öykünme (taklit) sanatını katalım. Bütün bunları uygun bir
biçimde tek bir ad altında toplayabiliriz... Bir kimse, önceden varolmayan birşeyi
herhangi bir zamanda meydana getirmişse; o kişiye, o şeyi meydan getiren ve o şeye
de meydana getirilmiş olan şey deriz. Tüm bu sanatlar, etkinliklerini meydana
getirmede gösterirler. Öyle ise; onların tümünü, meydana getirme sanatı başlığı
altında toplayalım”
369
.
Yabancıya göre; öykünme, latif bir şaka sanatıdır. O, öykünme sanatını ikiye
böler: “...Birinci bölümü, kopya sanatıdır. Kopya sanatı da şundan ibarettir: Örneğin;
kopya ile orantısı uzunluğa, genişliğe ve derinliğe göre alınır ve bunun dışında her
kısma, ona uygun gelen doğal renkler sürülür... İster plastikte olsun, ister resim
365
Platon 1996a, 229
366
Platon 1996b, 179
367
Platon a.g.e., 190
368
Platon a.g.e., 273
369
Platon a.g.e., 279
102
sanatında olsun, büyük boyutlu bir sanat yapıtı yapanlar böyle davranmaz. Çünkü
eğer onlar kopyası yapılmış güzel objelerin gerçek orantısını yeniden vermek
isteselerdi, senin de bildiğin gibi yukardaki kısımlar çok küçük, aşağıdaki kısımlar
çok büyük görünecektir; çünkü biz birincisine uzaktan, ikincisine yakından bakarız...
Bundan ötürü, bu sanatçılar gerçeği bir yana bırakır ve yapıtlarını gerçek orantıya
göre yapmazlar. Ama onlar güzel görünürler”
370
…
Theaitetos’a göre; “Tasvir, apaçık şunlardır: Sudaki ve aynadaki resimler,
dahası tablolar, heykeller ve bunun gibi başka ne varsa herşey”
371
.
Yabancı, Theaitetos’la konuşurken; görüntü oluşturan sanattan da söz eder ve
onu ikiye bölerek şöyle tanımlar: “Biri, araç ve gereçlerle yapılır. Diğeri ise görüntü-
resmi meydana getiren kimsenin kendi kendini araç yapmasıyla oluşur”
372
.
“Timaios” isimli diyalogta sohbete katılanlar; Sokrates, Timaios, Hermokrates
ve Kritias’tır
373
. Bu diyalogta Platon düşüncesinin tüm ögelerini bulmak
mümkündür. Diyalog, daha çok bir nesir özelliği taşır. Diyalogtaki evrenin
oluşumuyla ilgili bölümler; Yahudi, Arap ve Hristiyan ulemasının bu eseri kutsal
kitaplarından saymalarına neden olmuştur
374
.
Sohbete katılanlardan Timaios, konuşmasının bir bölümünde şöyle söylüyor:
“...İyi olan herşey güzeldir. Güzel de hiçbir zaman orantısız olmaz... Bir canlı güzel
olabilmek için tam orantı içinde bulunmalıdır. Ama biz de orantıları ancak küçük
şeylerde sezip onlarda hesaba katıyoruz. En önemli, en büyük şeylerde ise farkına
370
Platon 1996b, 303-304
371
Platon a.g.e., 309
372
Platon a.g.e., 353
373
Platon 1997d, 8
374
Platon a.g.e., 141
103
bile varmıyoruz. Mesela; sıhhatle hastalıklar, erdemle kötülük için ruhla vücut
arasındaki orantı veya orantısızlıklardan daha önemlisi yoktur... Düşünmeyiz ki;
kuvvetli ve her bakımdan büyük bir ruh çok zayıf, çok küçük bir tende bulunursa
yahut da durum bunun tamamiyle aksi olursa, canlı bir bütün olarak güzel olamaz,
çünkü orantısızdır. Orantı ise herşeyin başında gelir. Aksine olarak orantılı olursa, bu
orantıyı gören, görebilen için gördüğü şeylerin en güzeli, en hoş olanıdır. Mesela bir
vücudun bacakları çok uzun yahut başka bir örgeni orantısız olursa bu vücut sadece
çirkin olmakla kalmaz, aynı zamanda bu örgen başka örgenlerle bir iş görüyorsa,
vücut çok yorulur”
375
…
“Kritias” diyaloğunda konuşmacılar; Sokrates, Timaios, Kritias ve
Hermokrates’tir
376
. Sohbetin konusu; bir zamanlar varolan Atlantis adasıdır. Kritias,
dokuzbin yıl önce gerçekleştiği rivayet olunan ve Atina ile Atlantis adası krallarının
iki taraf olduğu savaştan söz etmek ister.
Kritias, sohbet esnasında bir ara diyor ki: “...Hepimizin, dünyadaki bütün
insanların sözleri bir taklit, bir benzetiş olmaktan çıkamaz. Şimdi, ressamların
yaptıkları resimlerde tanrı veya insan vücutlarını, seyircileri memnun edecek kadar
benzetebilmek için karşılaştıkları kolaylık yahut zorlukları gözden geçirelim. O
zaman göreceğiz ki ressam; resmini yaptığı yeryüzünü, dağları, ırmakları, ormanları,
içinde bulunan ve çevresinde dönen herşey ile bütün göğü biraz olsun
benzetebilmişse, bizi o anda tatmin etmektedir. Bundan başka, bu gibi şeyler
üzerinde kesin bir bilgimiz olmadığından, onların benzeyişlerini ne inceler ne de
münakaşa ederiz; belirsiz, aldatıcı şekillere razı oluruz. Ama bir ressam kendi
375
Platon 1997d, 130
376
Platon 1997f, 8
104
Dostları ilə paylaş: |