nedenle, Topçu Ocağını ıslah etmek ve eski gösterişli günlerindeki gücüne tekrar
kavuşturmak istiyordu. 26 Şubat 1792 tarihinde yayımlanan Topçu Kanunnamesiyle,
Topçu Ocağına bir tuğ verilerek Cebeci Ocağı seviyesine çıkarıldı. Devlet
büyüklerinden birisi bu ocağa nazır olarak atanarak ve ocağın bütün işlerinin nazır ve
ocak ağası tarafından beraberce yürütülmesi sağlandı. Ayrıca Sürat Topçuları ile
topçular kitabeti birleştirilmiş ve ocağa bir de topçu kâtibi atanmıştı. Önceden 23 olan
orta sayısı, 25’e çıkarılmış, her ortada dördü sürat topu, ikisi obüs, ikisi şahi ve ikisi
balyemez olmak üzere 10’ar top verilmek üzere toplam 250 top tertip edilmişti (TSK
Tarihi 3/5, 1978:170-171).
Osmanlı Devletinde bulunan Barut sanayisi de Avrupadaki emsallerine göre oldukça
geri kalmıştı. Baruthanelerin istenilen miktar ve kalitede barut imal edememesi, Sultan
III. Selim tarafından üzüntüyle karşılanmış ve bu durumun düzeltilebilmesi için
Tophane ve diğer askeri tesislerde olduğu gibi, yabancı uzmanlardan yararlanılmasına
karar verilmişti. Bu amaçla öncelikle Selanik, Gelibolu ve İstanbul baruthanelerinin
harap olmaya yüz tutmuş olan binaları tamir ettirilmiş, daha sonra da Azatlı baruthanesi
inşa ettirilmiştir. Ancak binaların tamir edilmesi ve yapılan idari düzenlemeler
baruthanelerin Avrupa baruthaneleri ayarında barut imal etmesine yetmiyordu. İşte bu
eksikliğin giderilebilmesi için, Fransa’dan Françesko isimli bir teknisyen getirtilmiş ve
İstanbul Baruthanesinde daha kaliteli ve çok miktarda barut imal edecek iki adet çarkın
yapımı için kendisine gerekli tüm imkânlar verilmişti (Çetin, 2001:118).
Françesko, Baruthane-i Amire’de işe başladıktan sonra hem su gücüyle, hem de hayvan
kuvvetiyle çalıştırılabilen iki adet çarkı bitirmeyi başarmıştır. Çalışmaların devam ettiği
bir sırada Kaymakam Paşa’nın bu çarkları yerinde görmesi ve çok beğenmesi
neticesinde, padişahın da bizzat görmesi istenilmiş ve padişah III. Selim de çarkların
resimlerini gördükten sonra memnuniyetini şöyle dile getirmiştir: “Benim vezirim
çarhları gönderdiğine haz eyledim ve beğendim inşallah pek alalarını yaptırırız, heman
bu misillü şeylere ikdam eyleyüb böyle ustalar tedarikine say ve gayret idesün”
(Çetin,2001:119).
Bu konudaki iyi niyetli beklentiler, çarkların bitirilmesinden sonra yapılan deneme
sırasında sona ermiştir. İki beygirle döndürülmesi planlanan çarklar yerinden
kıpırdamayınca daha fazla zorlanmış ve bu tecrübe çarkların kırılmasına sebep
113
olmuştur. Bu başarısız sonuçtan haberdar olan padişah hiddetlenerek, Reis-ül Küttap
Raşit Efendi’den yeni bir ustanın bulunmasını istemiş ve bu işin bir an önce
bitirilmesini emretmiştir. Bunun üzerine Raşit Efendi’nin saatçisi olan Ermeni
tebasından Arakel Dadyan, daha önceden değirmen ustalığı yapmış olduğu için tavsiye
edilmiş ve kendisine haber yollanmıştır. Arakel usta, derhal baruthaneye giderek çarkı
incelemiş ve hatasını tespit ederek onarımını gerçekleştirdiği gibi bu çarktan daha üstün
niteliklere sahip bir çarkın da yapımını gerçekleştirmiştir (Çetin, 2001:120).
Bazı yabancı kaynaklarda, Osmanlı barutçuluğunun Avrupa’dan getirtilen bir usta
sayesinde geliştirildiği, bundan önce Türklerin barut konusunda çok yetersiz oldukları
anlatılmaktadır. Ancak doğrusu bu değildir. Fransa’dan getirilen Françesko isimli usta,
yaptığı çalışmaların başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra, Gelibolu ve Selanik
Baruthanelerindeki personel de dâhil olmak üzere, bu konudaki tecrübe ve bilgi
birikimini aktarmak üzere görevlendirilmiştir. Ancak devletin kendisi hakkındaki iyi
niyetini sürekli kötüye kullanan bu kişi, çalıştırıldığı süre boyuca devamlı problem
çıkartarak beklenen faydayı sağlayamamıştır. Mekanik bilgisinin yetersizliği kısa sürede
anlaşılan Françesko’ya barut imalatının inceliklerini bildiğinden dolayı, mevcut
baruthane personeline özellikle “yaş barut” konusundaki bilgilerini öğretmesi için bir
şans daha verilmiştir. Ancak bütün iyi niyetli yaklaşımlara rağmen Françesko’nun asıl
maksadını gizlediği ve taahhüt ettiği işini özellikle yapmadığını görmekteyiz (Çetin,
2001:121).
Görüldüğü üzere büyük umutlarla Fransa’dan getirilen bu barut ustasından, sanıldığının
aksine, beklenilen fayda temin edilememiştir. Ancak başarısızlığı sayesinde mevcut
imkânların araştırılmasına ve çözümün ülke içerisinde aranmasına vesile olmuştur.
Bundan sonraki gelişmeler Arakel Usta’nın devreye girmesi ve Osmanlı barutçuluğunun
zirveye çıktığı Azatlı Baruthanesinin inşasıyla devam etmiştir.
3.5.7. Nizam-ı Cedit Ocağının Kurulması:
Mevcut asker ocaklarının düzeltilebilmesi için çeşitli kanunnameler yayımlayan padişah
III. Selim’in asıl hedefi Avrupa usulünde yeni bir ordu kurmaktı. Aslında, Osmanlı-Rus
ve Avusturya savaşı (1787–1792) sona erip te Ziştovi ve Yaş Barış anlaşmaları
114
imzalandıktan sonra, Sadrazam Koca Yusuf Paşa ordu ile İstanbul’a dönerken
beraberinde birkaç Avrupalı subay da getirmişti. Bu subaylar Levent çiftliğinde az
sayıda askere eğitim yaptırmakla görevlendirilmişlerdi. Böylece Nizam-ı Cedit
askerinin de çekirdeği hazırlanmış oluyordu. Talimli askerlerin sayısı artmaya
başlayınca da “Talimli Asker Nezareti” adı altında bir nezaret kurularak, başına da
Mustafa Reşit Efendi getirildi. Talimli asker sayısı birkaç bine ulaşınca, padişah III.
Selim talimleri izlemeye başladı. III. Selim, Nizam-ı Cedit’in bağımsız bir ocak
olmasını ve yeniçerilerin genç olanlarının da bu ocağa katılmasını istiyordu. Ancak
“Vükelayı Devlet”, Meşverette (devlet işlerinin görüşüldüğü meclis) talimli askerin şart
olduğunu, eski Osmanlı kanunlarına göre bunun teşkilinin gerektiğini, eski kanunlardan
hariç olmamak üzere eski Bostaniyanı Hassa Ocağına bağlı olarak bunun kurulmasını
talep ettiği için bu yola gidildi. Bu nedenle Nizam-ı Cedit, Bostancı Ocağına bağlı
Bostancı Tüfenkçisi Ocağı şeklinde kuruldu. Levent Çiftliğinde bir oda açılarak dergâhı
ali kapıcıbaşılardan Çiftlik Ağası Veli Ağa, Ocak ağası olarak tayin edildi. Üsküdar’da
bir oda daha açılıp, müderrislerden Ömer Ağa başına getirildi (Karal,1983:65; Özkaya,
2001:5).
Levent Çiftliğinde eğitime başlandıktan bir süre sonra da bu yeni teşkilat için Levent
Çiftliği Kanunnamesi adı ile yeni bir kanunname hazırlandı. 17 Eylül 1794 ve 7 Haziran
1796’da buna ek bir yasa çıkarıldı. Levent Çiftliği Kanunnamesi özetle şu hükümleri
kapsamaktaydı:
— Devletin eski kanunlarında dışarı çıkılmaması için yeni askere “Bostaniyani Hassa
Ocağına” bağlı olarak “Bostancı Tüfekçisi Ocağı” adı verilmişti.
— Bu ocağın başına devlet büyüklerinden bir nazır (idareci) ve Dergâhı Ali
kapıcıbaşlarından bir ağa, komutan olarak atanmış ve bütün işlerin bu nazır tarafından
ağa ile birlikte yürütülmesi kabul edilmişti.
— Ocağın en az 12.000 kişiye çıkarılması kararlaştırıldığından subaylarıyla beraber
1602 er (Bostancı Tüfekçisi) Levent Çiftliğinde, kalanı Anadolu’da ve Rumeli’de uygun
görülen yelerde, 1602 mevcutlu ortalar veya bunun yarısı 801 kişilik birlikler halinde
teşkil edilecek.
115
Dostları ilə paylaş: |