T. C. Sakarya üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ



Yüklə 1,36 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə75/82
tarix08.09.2018
ölçüsü1,36 Mb.
#67106
1   ...   71   72   73   74   75   76   77   78   ...   82

4.7.3. Hamidiye Alayları 
Osmanlı Devletinin kurulduğu ilk yıllardan beri, göçebe olarak çadırlarda yaşayan 
doğudaki aşiretlerden memleket savunmasında yeteri kadar yararlanılamıyordu. 
Bunların daimi yerleri belli olmadığından askerlik hizmetleri de bir düzene 
sokulamamıştı. II. Abdülhamit döneminde yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlayan 
Ermenilerin bağımsızlık çalışmaları da özellikle Rusya ve Fransa’nın ekonomik ve 
politik yardımlarından dolayı Osmanlı Devleti için büyük bir tehdit haline gelmişti. 
Doğu Anadolu’da bulunan Ermeni gençler, büyük kafileler halinde Doğubeyazıt ve 
Iğdır üzerinden Erivan’a geçip askerlik ve gerilla eğitimi alıp geri döndükten sonra 
bölgede terör ve müslümanlara yönelik katliamlara girişiyorlardı. Ermenilerin, 13 
Haziran 1878’de Berlin Konferansına sundukları “Ermenistan’a İlişkin Proje” üzerine 
Osmanlı Devleti içindeki terör hareketleri hızlanmıştı. Ermeni Hınçak ve Taşnak 
örgütlerinin düzenli bir ordu haline dönüşmeye başlaması, Rusya’nın “Şark 
Vilayetleri”ne yönelik emellerini açıkça ifade etmesi ve işgal hazırlıklarına başlaması 
üzerine Sultan II. Abdülhamit, hem bölgedeki asayişin temini, hem de olası bir Rus 
işgaline karşı mevcut aşiretlerden silahlı güçler oluşturmaya karar verdi.  
Ayrıca bazı kaynaklara göre Sultan II. Abdülhamit, fikir ve düşüncelerine önem verdiği 
Müşir Mehmet Zeki Paşa’nın, Van, Erzurum ve Bitlis taraflarına yaptığı bir geziden 
sonra hazırladığı rapora dayanarak böyle bir karar vermişti. Müşir Zeki Paşa raporunda, 
Rusya’nın Kazak teşkilatını överek, hudut savunmasında aşiretlerden nasıl 
yararlandıklarını anlatmaktadır: Ruslar, aşiretleri silâhaltına almıyorlar fakat yılda bir 
buçuk ay belli bir yerde topluyorlar, talim ve terbiyeye tabi tutuyorlar ve sonra hepsini 
yine serbest bırakıp evlerine gidiyorlar. Bağ, bahçe ve tarlalarında, sürülerinin başında 
çalışma imkânı veriyorlardı (TSK Tarihi, 3/5, 1978:223 ; Aydın, 2001).  
20 Ekim 1890 tarihinde çıkarılan 233 sayılı bir yasa ile İbrahim ve Kerim Paşaların 
öncülüğünde Hamidiye Süvari Alayları adı altında bir teşkilat oluşturulmaya başlandı. 
Bu suretle Doğu Anadolu’da asayişin bozulmasına neden olan aşiretlerin düzen altına 
alınabileceği, Doğu bölgelerinde Ermeniler tarafından çıkarılması muhtemel 
ayaklanmalara karşı yerel direnişi sağlayacak bir teşkilat kurulmuş olacağı 
düşünülmüştü. Ayrıca Rusya ile girişilecek olası bir savaşta, bölgedeki cesur halktan 
 
215


yararlanılacağı ve yabancı devletlerin, aşiretler arasında yapmakta oldukları 
kışkırtmaların da bu şekilde önlenebileceği planlanıyordu (TSK Tarihi 3/5, 1978:223). 
Alay Nizamnamesine göre, Hamidiye Süvari Alayları, en az dört bölüklü, en fazla altı 
bölüklü kurulmuştu. Her bölük, dört takımdan ve her takım 32 erden az ve 48 erden 
fazla değildi. Ancak bir bölüğün er mevcudu 192’den az ve alayların er mevcudunun 
1152’den fazla olmayacağı kabul edilmişti. Alaylar, aşiretlerin nüfus sayısına göre 
teşkil edilmişti. Her aşiretten nüfusuna göre bir veya iki süvari alayı oluşturulmuş ve her 
aşiretin süvari alayı kendi içinde sıra ile numaralandırılmıştı. Bir aşiretin nüfusu, bir 
süvari alayı teşkiline yetmezse, nüfus durumunun elverdiği sayıda süvari bölüğü 
kurularak, bunların seferde tümen komutanları tarafından birleştirilerek alay haline 
getirilmesi kabul edilmişti. Maddelerdeki en dikkat çekici konulardan birisi de küçük 
aşiretlerin alay kurmak ve eğitim için bir araya gelmesi kesinlikle yasaklanıyor ve 
sadece savaş halinde merkezi hükümetin veya ordu komutanının lüzum görmesi halinde 
birleşmelerine izin veriliyordu (TSK Tarihi 3/5, 1978:223). 
Hamidiye Süvari Alaylarını oluşturan askerler, üç bölüme ayrılıyordu. 17–20 yaş 
arasında olanlara “Efradı  İptidai” (başlangıç), 20–32 yaş arasında olanlara “Efradı 
Nizamiye” (İlk askerlik devresi) 32–40 yaş arasında olanlara “Redif Efradı” (İkinci 
askerlik devresi) adı verilmişti. Sonradan bu isimler de değiştirilmiş, bu üç sınıf er, 
ihsariye ve ihtiyatiye diye adlandırılmışlardı (TSK Tarihi 3/5, 1978:224). 
Hamidiye Süvari Alayları erlerinin askerlik süresi, 23 yıl olarak kabul edilmişti. Bütün 
aşiretlerdeki erkeklerden, 17 yaşından 40 yaşına kadar olanlar asker sayılıyordu. 
Bunların isimleri bir deftere yazılıyor ve bu defterler bölük komutanlarının yanında 
saklanıyordu.  Bu defterlerin birer örneği de (Umum Hamidiye Askerleri Komutanlığı) 
ile merkez ordusunda bulunmaktaydı. Dört Alay bir Tugay olarak kabul edilmiş ve 
bütün Hamidiye Alaylarının komutanı olarak da bir Tümgeneral (Ferik) 
görevlendirilmişti. Ayrıca, Alayların subay kadrosunu oluşturmak için İstanbul’daki 
Süvari Mektebine aşiret çocuklarının alınarak yetiştirilmesi planlanmıştı. Ancak bu 
zamana kadar doğacak subay ihtiyacını karşılamak için de mevcut aşiret reislerinden 
yararlanılmış ve kendilerine rütbe ve nişan verilerek komutan olarak tayin edilmişlerdi. 
Fakat bu sistemin zararlı olduğu ortaya çıkınca bölük ve alay komutanlarının nizamiye 
 
216


birliklerinden, kaymakam, binbaşı, kolağası ve mülazım rütbelerindeki görevlilerin ise 
aşiretlerin ileri gelenlerinden atanması uygun görülmüştü (TSK Tarihi 3/5, 1978:224). 
Alay Nizamnamesinde Hamidiye askerlerinin sorumlulukları şöyle tayin edilmişti: Alay 
mensuplarından herhangi biri başka bir şehre gideceği zaman kendi zabitinden izin 
almak zorundaydı. Her asker, mensubu bulunduğu aşiretin geleneklerine uygun, fakat 
tek tip elbise giyecek, üzerinde ise bağlı bulunduğu alayın işaret ve numarasını 
bulunduracaktı. Her alay mensubu, bineceği atını ve takımlarını kendisi temin etmekle 
yükümlüydü ve atlarda mutlaka alayın damgası bulunacaktı. Alayların her birine, bir 
tarafında Kuran-ı Kerim’den bir ayet, diğer tarafında ise padişah armasıyla işlenmiş 
kırmızı atlastan sancaklarla, beyaz ipek kumaşa yaldızla yazılmış fermanlar verilmişti. 
Başlangıçtaki planlamaya göre Hamidiye Alaylarının kuruluşu iki bölgede 
gerçekleştirilecekti. Birinci bölge, Rusya ile sınır olan Erzurum-Van arası, ikinci bölge 
ise Mardin-Urfa hattının kuzey kısmında olacaktı. Ekim 1896’ya gelindiğinde ise 
kurulmuş bulunan süvari alayları ve livaları (Tuğları) şöyleydi: 
 
Livalar   
  Alaylar    
                 Bulunduğu Yerler 
 1 
              1,2,3                          Alho, Casumo, Cibalvardi 
 2 
              4,5,6,7,8 
             Hınıs, Karakilise, Gölehor, Toprak, Tutak 
 3 
              9,10,11,12               Kızıldize, Diyadin, İhtiyar, Akdedei, Ulya 
 4 
             13,14,15,16               Salhane, Nazarabat, Tirkisin, Haydarbey 
 5 
             17,18,19,20               Toruzak, Setmans, Karahisar, Karaciyan 
 6 
             21,22,23,24,25 
  Erkiş, Köseler, Develi, Karahasan, Erciş 
 7 
             26,27,28,29,30 
  Doşitayan, Malazgirt, Dinkök, Moryat, Tırtop 
 8 
             31,32,33 
             Yağlıisa, Şiran, Güngüm 
 9 
             34,35                           Madrak, Söylemezi Süfla 
 
 
 
217


Yüklə 1,36 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   71   72   73   74   75   76   77   78   ...   82




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə