14
/ Ortadoğu'da Türkmenler (Irak-Ġran-Suriye) Sempozyumu
Araplar) Türkler tarafından iskân edilmiĢti. Zira burası, ezeli bir Türk yurdu
olan Kuzey ve Güney Azerbaycan‟ın, çok eski devirlerden bir Türk yerleĢim
merkezi olan Hemedan ve Luristan‟ın ve eskiçağlardan beri Türk
kavimlerinin uğrak ve iskân yeri olan Kuzey ve Güney Doğu Anadolu‟nun
tarihsel, millî ve coğrafi parçasını oluĢturmaktadır. Ayrıca burası, tarihi Ġpek
yolu üzerinde bulunması hasebiyle eski çağlardan beri Türk tüccarların sıklıkla
uğradığı bir coğrafya haline gelmiĢti
40
.
C. Ġslam Fetihleri ve Emevîlerin YanlıĢ Siyaseti
Ġslam‟ın Arap Yarımadası‟nda yayılması, devamında da Hz. Ömer
döneminde Sâsânî devletinin yıkılması ve aynı halife ile Hz. Osman
döneminde Ġran‟a bağlı bir çok eyalet ve Ģehrin tamamen fethedilmesi
41
,
arkasından da Emeviler döneminde Mâveraünehr‟de yer alan Buhara ve
Semerkant Ģehirlerinin Emevî kumandanı Kuteybe b. Müslim el-Bâhilî
tarafından çetin savaĢlar sonunda ele geçirilmesi
42
, Türk varlığı ve kültürünün,
Irak coğrafyasında o günkü durumu ile yeniden yeĢermesinin dönüm
noktalarından birini teĢkil etmiĢtir. Arapların bu fetih hareketini, adeta bir
devin derin uykusundan uyandırılması, bir aslanın ininden çıkarılması veya
arıların yuvasına parmak veya çomak sokulması suretiyle yuvalarından
çıkarılıp etrafa dağılmalarına sebep olması olayına benzetmek mümkündür.
Zira anılan fetihler esnasında esir düĢen veya anlaĢma usulü azatlı köle
statüsüne tabi tutulan binlerce Türk askeri, Irak‟ın Basra, Kufe ve Vâsıt
43
40
el-Makdisî, Ahsenü‟t-Tekâsîm fi Ma‟rifeti‟l-Ekâlîm, Leiden, 1904, s. 119-135; Guy Le
Strange,
Büldânü‟l-Hilâfeti‟Ģ-ġarkıyye, (Arp Trc. BeĢîr Fransîs-Gorgis Avvâd), Beyrut, (Trz.), s.
76-95.
41
Ġbn A‟sem el-Kûfî, Ebu Muhammed Ahmed, Kitâbu‟l-Fütûh, Beyrut, 1991, c. I, s. 154-
168, 210-221, c. II, 336-339.
42
ġemsüddin Muhammed b. Ahmed b. Osman ez-Zehebî, ez-Zehebî, Tarihu‟l-Ġslam ve
Vefeyâtü‟l-MeĢâhîr ve‟l-A‟lâm, (Thk. Ömer Abdusselâm Tedmürî), Beyrut, 1990, c. VI, s. 27-28,
30, 34, 36-37; Seyyid Rıdvan Ali, “el-Beyrunî ve Tarihsel AraĢtırma Metodu”, (Çev.
Abdulhalik Bakır), Ortaçağ Tarih ve Medeniyetine Dair Çeviriler I, Ankara, 2008, s. 421.
43
Vâsıt, Emevî dönemi Irak Genel valisi el-Haccâc b. Yusuf es-Sakafî tarafından ġam
ordularının bir askeri garnizonu olarak H. 83/M 702-H. 86/M. 705 yılları arasında
kurulmuĢtur. Burası Basra, Ehvaz ve Kûfe arasında kurulduğu için bu adı almıĢtır.
Günümüzde aynı adı taĢıyan muhafazanın merkezi olan Kûtü‟l‟Amâre‟nin 80 km.
güneybatısında Bağdat‟a 180 km. uzaklıktadır. Irak‟ta bulunan ve aynı adı taĢıyan yerleĢim
merkezlerinden ayırmak için buraya Vâsıtu‟l-Kasab, Vâsıtuırak, Vâsıtu‟l-Haccâc gibi adlar
verilmiĢtir. Vâsıt, Moğollar tarafından tahrip edildiği güne kadar özellikle Emevîler ve
Abbasîler zamanında Irak‟ın mamur bir Ģehri olarak Ģöhretini devam ettirmiĢtir. YıkılıĢına
kadar bu Ģehir, Zencîler, Karmatîler, Berîdîler, Mezyedîler, Hamdânîler, Büveyhîler,
Ortadoğu'da Türkmenler (Irak-Ġran-Suriye) Sempozyumu
/ 15
Ģehirlerine yerleĢtirildi. Bunun sonucunda da Basra‟da iskân edilen Türk
askerlerinin ikamet ettikleri bir mahalleye de “Mahalletü‟l-Buhâriyye (Buhârâ
Mahallesi) adı verildi
44
. Bu tarihten bir süre önce de Ġslam dininin, Arap
Yarım adasının dıĢında yayılması sonucunda, Ġran, Mâverâünnehr bölgesi ve
Türklerin yaĢadığı diğer bölgelerden, bir kültür merkezi haline dönüĢen Basra,
Kufe ve Vâsıt Ģehirlerine Fars kökenli âlimlerle birlikte Türk âlimler de
gelmeye baĢlamıĢtı. Örneğin, Hz. Ali döneminde neredeyse Kufe nüfusunun
yarısı Arap olmayan unsurlardan meydana geliyordu
45
. ġüphesiz ki bu yoğun
kitle arasında önemli miktarda Türkler de bulunuyordu
46
. Hz. Ömer
Selçuklular, Ġlhanlılar, Timurlular, Celâyirliler ve MuĢa‟Ģa‟lar tarafından yönetilmiĢtir. ġehir,
Hicrî onuncu yüzyılda Dicle‟nin mecrası değiĢtikten sonra Ģöhretini ve önemini yitirmeye
baĢlamıĢtır. Bkz. el-Kazvinî, Âsârü‟l-Bilâd ve Ahbâru‟l-„Ġbâd, Beyrut, (Trz.), s. 478; es-Seyyid
Abdurrezzak el-Hasenî, el-„Ġrâk Kadîmen ve Hadîsen, Beyrut, 1971, s. 80-81; Cemâl Bâbân, Usûl
Esmâ‟ ve‟l-Mevâki‟ el-„Ġrâkiyye, Bağdad, 1989, s. 304; Ġsâ Selman Hamid, Hadâretü‟l-„Ġrâk,
(Tahtitu‟l-Müdün), Bağdat, 1984, c. IX, s. 20-28.
44
Suphi Saatçi, Tarihten Günümüze Irak Türkmenleri, Ġstanbul, 2007, s. 20.
45
Kufe Ģehrine zamanla Arap kökenli kabileler dıĢında, Arap olmayan ve Mevâli diye
adlandırılan bazı baĢka unsurlar da yerleĢti. Bu toplulukların en önemlisi Deylemlerdir.
Bunlar, Kufe‟ye gelmeden önce, Fars kumandanı Rüstem‟in ordusunda yer alarak Kâdisiye
savaĢında Müslümanlara karĢı savaĢtılar. Fakat onlar, bu savaĢ esnasında Ġslâm ordusu
baĢkumandanı Sa‟d b. Ebî Vakkas ile bir anlaĢma yaparak, arzu ettikleri bölgeye yerleĢmek ve
diledikleri Arap kabilesinin himayesine girmek Ģartı karĢılığında Müslüman oldular.
Arkasından da Kufe‟ye yerleĢerek Temîm oğullarının himayesi altına girdiler. Abdulhalik
Bakır, Hz. Ali ve Dönemi, Ankara, 2004, s. 467. Kufe‟de köken olarak Arap olmayan diğer bir
sosyal kitle de eskiden Hindistan ve Ġran vatandaĢı olan Zutt ve Seyâbice gruplarıydı. Hz.
Osman döneminden beri Basra‟da polis teĢkilatında görev yapan bu sosyal kitleye mensup
400 polis veya güvenlik görevlisi Cemel Vakası‟ndan önce Hz. ez-Zübeyr ve Hz. Talha‟ya
bağlı kuvvetler tarafından öldürülmüĢtü. Zutt ve Seyabice grupları, Hz. Ömer Döneminde
gerçekleĢen Ebu Musâ el-EĢ‟arî‟nin fetih faaliyetleri sonucunda Ġslâm‟ı kabul ederek Basra ve
Kufe‟ye yerleĢtirilmiĢlerdi. Bkz. Aynı eser, s. 436.
46
Arap tarihçiler, muhtemelen millî veya etniksel bir kompleks etkisinde kalarak eskiden
beri Türkleri, Çinli veya Fars olarak göstermeye ve tanıtmaya çalıĢmıĢlardır. Onların bu kötü
alıĢkanlığı, Türklerin sosyal ve kültürel yönlerini de kapsamaktadır. Örneğin, eskiçağlardan
beri birçok kavim ve Türkler tarafından kutlanan Nevruz Bayramı da klasik Arap
kaynaklarında daha ziyade bir Fars bayramı olarak tanıtılmaktadır. Ayrıca Türk kökenli birçok
Ġslam filozofu ve âlimi de (Ġbn Sinâ ve el-Beyrunî baĢta olmak üzere) onlar tarafından ya
Arap ya da Fars kökenli olarak okuyuculara sunulur. Bkz. en-Nüveyrî, Nihâyetü‟l-Ereb fi
Funûni‟1-Edeb, Kahire, 1347, c. 1, s. 185; er-Reyyis,
el-Harâc fî‟d-Devleti‟l-Ġslâmiyye, Mısır, 1957,
s. 180-181; Mahmud ġît Hattâb, Kâdetü Fethi Bilâdi Fâris (Ġran), Beyrut, 1974, s. 34. Nevruz
bayramı hakkında geniĢ bilgi için bkz. el-Beyrunî, el-Asâru‟l-Bâkiye ani‟l-Kurûni‟l-Hâliye, Mısır,
1981, s. 31-33; Ahmed b. Fâris, Kitâbu‟n-Nevrûz, Nevâdiru‟l-Mahtûtât, (Thk. Abdussellâm
Muhammed Hârûn), Mısır, 1972, c. II, s. 23; Batlaymus, Zikru mâ Câe fi‟n-Nevrûz ve