KAZAKLARIN İSTİKLAL MÜCADELESİ
187
lan halk konuşmaya başlar. Ülkenin politik sitemi yeniden yapılandırılarak bütünlük içinde
gelişme beklenirken çözülme başlar.
90
Sovyetler Birliği döneminde Kazakistan’da pek çok ünlü komünistler görev yapmıştır.
L. Brejnev, İ. D. Yekovlev, N. İ. Beyaev ve İ.Yusupov, Dinmuhammed Ahmetulı Konayev
bunlardandır. En uzun süre Komünist Parti I. Sekreteri, yani devlet başkanlığı görevini aynı
zamanda politbüro üyesi de olan Konayev (1959-1962/1964-1986) yapmıştır. Konayev 16
Aralık 1976’da emekliye sevk edilip, görevden alınarak Gennadi Kolbin Kazakistan Komü-
nist Partisi Merkez Komitesi’nin I. Sekreterliğine getirilir.
91
Bu olay bardağı taşıran son dam-
la olur. 17 Aralık sabahı binlerce genç Merkez Komite’nin önünde toplanmaya başlar.
“Kolbin Rusya’ya geri dön”, “Her halka kendi lideri”, “Kazakistan Kazaklarındır” sloganları
haykırılır.
92
Gösteriler ülkeye yayılır. Komşu kardeş devlet ve topluluklardan da destek gelir.
Böyle bir hareketin, en son beklenen Kazakistan’dan gelmesi Moskova’yı şaşkına çevirir.
Almatı şehrinin etrafı mevcudu 70.000’e varan askerî birliklerle çevrilir. Moskova’dan 15
uçak dolusu uzman, soruşturmacı gelir. Gorbaçov, Kolbin’i Moskovaya çekip I. sekreterliğe
Nursultan Nazarbayev’i tayin eder. Bu hareketin bağımsızlık hareketi olduğu açıkça anlaşı-
lır. Tutuklamalar, idamlar, sürgünler birbirini kovalar.
93
1988’de Kazakistan Komünist Parti Merkez Komitesi geçmişte haksız yeri “halk düş-
manı” olarak ilan edilenlerin suçsuz olduklarını ilân etmesi; Ertesi yıl Olcas Süleymanov’un
başkanlığında “Nevada-Semey Anti Nükleer Hareketi”; Muhtar Şahanov’un başkanlığında
“Aral ve Balkaş” örgütlerinin kurulması halkı şuurlandırma adına önemli demokratik çalış-
malar olur.
Bütün Sovyet cumhuriyetlerinde millî faaliyetlerin paralel yürümesi ve hepsinin bir-
likte ayağa kalkması Moskova yönetimini bir şey yapamaz duruma düşürmüştür. Türklerin
bu toplu kıyamından Sovyetler Birliği hâkimiyeti altında bulunan Gürcistan, Ermenistan,
Baltık Ülkeleri, Ukrayna halkları da faydalanmıştır.
24 Nisan 1990 günü Kazakistan Yüksek Sovyeti, Nazarbayev’in ifade ettiği gibi, bağım-
sızlığın ilk ve en önemli adımını atarak, “Devlet Başkanlığı” makamını tesis etme karır alır.
Yapılan gizli oylamada Nursultan Nazarbayev ilk devlet başkanı seçilir. 1 Aralık 1991’de
Kazakistan’da yapılan ilk halk oylaması ile Nazarbayev devlet başkanı seçilir. 1 Aralık
1991’de yapılan referandumla başkanlık sistemine geçilir. İlk devlet başkanı olarak
Nursultan Nazarbayev seçilir. 10 Aralık 1991 günü de Kazakistan parlamentosunda “Kazakis-
tan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti”nin adı “Kazakistan Cumhuriyeti” olarak değiştirilir. 16
Aralık 1991 günü de Kazakistan’ın bağımsızlığı ilân edilir.
Kazaklar, Nazarbayev’in ifadesi ile, önceki yüzyıllarda olduğu gibi bütün 20. yüzyıl
boyunca başka milletlerin rüyasına girse kâbus içinde uyanacağı korkunç olaylar yaşarlar.
90
Nadim Macit, agm
agm
agm
agm., s. 101 vd.
91
Lazzat Auyessova, age
age
age
age., s. 6.
92
Ebdijapar Ebdekimulı, Kazakstan Tarihi
Kazakstan Tarihi
Kazakstan Tarihi
Kazakstan Tarihi (Erte De
(Erte De
(Erte De
(Erte Devirden Büginge Deyin)
virden Büginge Deyin)
virden Büginge Deyin)
virden Büginge Deyin), Respublikalık Baspa
Kabineti, Almatı, 1997, s. 280.
93
Muhtar Şahanov, Jeltoksan Epopeyası
Jeltoksan Epopeyası
Jeltoksan Epopeyası
Jeltoksan Epopeyası, bd, Almatı 2006, s. 87; Saadettin Gömeç, age
age
age
age., s. 76.
ALİ KAFKASYALI
188
Çok defa top yekûn kırgına uğrama tehlikesiyle karşı karşıya kalırlar. Ancak hayata bağlılık
ve hürriyet sevgisiyle eğilen başını yeniden kaldırıp, Allah’ın takdirine umut bağlarlar.
94
Sonuç ve Öneriler
Sonuç ve Öneriler
Sonuç ve Öneriler
Sonuç ve Öneriler
Kazak Türklerinin hürriyet ve istiklâllerini kaybetmelerinin ve çok büyük bedeller
ödemelerinin en önemli sebeplerinden biri, merkezi idare yerine bölük pörçük hanlıklar
şeklinde idare edilmeleridir. Kafkasya’nın 19. yüzyılın başlarından itibaren Rusya’nın hâki-
miyetine girmesinde Dağıstan ve Azerbaycan hanlıklarının birbiriyle didişmesinin sebep
olması gibi Kazakistan ve komşu Türk yurtlarının Rus işgaline uğramasına da Kazak, Kırgız,
Özbek han ve cüzlerinin birbirleriyle çatışmaları sebep olmuştur. Kazak, Kırgız, Özbek ve
Türkmenler soyu bir, dili bir, dini bir kardeş halklar olduğu hâlde, en azından Avrupa Birliği
gibi bir birlik oluşturacaklarına, benzer yanlış uygulamalar devam ettirilmektedir.
Kazakistan’ın yeraltı ve yerüstü zenginlikleri, etrafındaki hasım milletlerin daima iş-
tahını kabartmış ve onların husumetleri sebebiyle başı belasız olmamıştır. Bu durum, eğitim,
bilim ve fende geri kalmasına, ticaret ve ekonomide zayıf olmasına sebep olmuş, onların bu
hâlini fırsat bilen Rusya gibi büyük güçler onları sömürge durumuna düşürmüştür.
Hürriyet ve bağımsızlığı kazanmak kadar korumak da önemli olsa gerek. Hürriyet ve
bağımsızlık en iyi şekilde millî ve manevî değerlerin zinde tutulması ile korunur. Millî ve
manevî hasletlerin zaafa uğratılması bağımsızlığı zaafa götürebilir. Bazı Türk devletleri çok
büyük bedel ödeyerek elde ettikleri bağımsızlığı korumasını bilememiş, millî hasletlerini
zinde tutamamış, rehavete düşmüş ve sonunda bunun çok büyük acısını çekmiştir. Osmanlı
Türk Devleti, selefi Selçuklunun mirası üzerine Türk ruhunu ve İslâm imanını esas alarak
bin bir zorlukla kurduğu muhteşem devleti, malum değerleri ihmal etmesi sebebiyle kaybe-
debilmiştir. Eğer Osmanlı Devleti, esasını oluşturan Türk ruhunu ve İslâm imanını gerçek
anlamda geliştirip, zinde tutmasını bilseydi, kişilere kulluğu ön plâna çıkarıp, hurafe ve
“mezhep” taassubunu Kur’an İslâm’ına tercih etmeseydi; devleti kuran ve sahibi olan Türk
gücünü istismar etmeseydi ne yıkılırdı ne de evlatlarına o büyük acıları çektirirdi.
Kazakistan coğrafyası diğer Asya Türk devlet ve toplulukları gibi tarih boyunca çok
göç vermiştir. Bu göçlerin ekserisi batıya doğru olmuştur. Bazen Atilla’nın, Cengiz’in, Ti-
mur’un askeri olarak, bazen kıtlık, yokluk veya istikrarsızlık sebebiyle olmuştur. Bu göçlerle
birlikte milyonlarca asker, askerlerle birlikte sade insanlar, sanat ve sanatçılar, ilim ve dü-
şünce insanları da gitmiştir. Bu göçler, istikrarsızlığı, sahipsizliği ve emperyalist güçlerin
işgallerini davet etmiştir. Mağcan Cumabayev “Uzaktaki Kardeşime” şiirinde bunu mevzu
etmiştir:
Ben kaldım yavru balaban, kanat açamam,
Uçsam diye davransam bir türlü uçamam,
Yön bulduran, yol gösteren can kalmadı;
Yavuz düşman koyar mı şimdi beni vurmadan?
94
Nursultan Nazarbayev, Yüzyılların Kavşağında (Ğasırlar Toğısında)
Yüzyılların Kavşağında (Ğasırlar Toğısında)
Yüzyılların Kavşağında (Ğasırlar Toğısında)
Yüzyılların Kavşağında (Ğasırlar Toğısında), Bilig Yayınları, Ankara
2000, s. 270.