5
üzere belli başlı beş maddede toplar ve bu beşine büyük kaynaştırma adını verir.
Öğretici, talebeye bu bilgileri verdikten sonra yukarıda zikredilen beş esasın her
birine
ait ilk şeklin, son şeklin, kaynaştığı yerin ve sonuçta oluşan bitişme
durumunun nelerden ibaret olduğunu açıklar, sonrasında ise bu büyük kaynaşmaları,
dolayısıyla Upanishad’ı bilenin nelere mazhar olacağını haber verir. Bu konuyla ilgili
olarak Taittiriya Upanishad’da şu ifadeler yer alır: “
Dünyaya ait mistik anlamda;
yeryüzü ilk şekildir, gökyüzü ise ikinci şekildir. Hava bunların kaynaştığı yerdir.
Rüzgâr (Vayu) bitişmedir. Parlaklıklara gelince; ateş ilk şekildir, güneş ise son
şekildir. Su, bunları birleştirendir, parlama da bitişmedir. Parlaklıkların bilgisi bu
şekildedir. Bilgi konusuna gelince; öğretici ilk şekildir, öğrenci ise ikinci şekildir.
Bilgi onları bitiştirendir, eğitim de bitişmedir. Bilgi konusu böyledir. Nesil/soy
konusuna gelince; anne ilk şekildir, baba ise son şekildir. Nesil onların birleşmesiyle
olur, dölleme bitişmedir. Nesil konusu böyledir. Birey/öz olmaya gelince; üst çene ilk
biçim, alt çene ise son biçimdir. Konuşma onları birleştirendir, dil ise bitişmedir.
Birey konusu da böyledir. Bunlar büyük kaynaşmalardır. Her kim bu açıklananları
bilirse nesile, sığır sürülerine, önemli kutsal bilgilere, yiyeceğe ve göksel bir
dünyaya kavuşur.”
11
Bir başka cümlede ise Upanishad’ın Vedik ilahiler içerisinde en göze çarpan
metinler olduğu ve Vedik ilahilerinin üstünde, ölümsüzlükten varlığa fışkırdığı
vurgulanarak önemine dikkat çekilmektedir. Upanishad’ın kişiye gerçek ve sonsuz
mutluluğu kazandıracak metinler olarak görülmesi, icra
ettiği fonksiyonun önemini
ortaya koymaktadır. Upanishad’ı ve dolayısıyla Brahma mutluluğunu bilenin hiç bir
şeyden korkmayacağı, böyle bir kimseyi “Neden iyi olanı yapmadım? Neden kötü
11
Taittiriya Upanishad, I, III, 1-4.
6
olanı yaptım?” gibi düşüncelerin rahatsız etmeyeceği, bu sayede gerçekten pişmanlık
verecek hislerden kendisini kurtaracağı belirtilir.
12
Sözü edilen metinlerin genelinde
Upanishad’ın kişiye insanın bedenindeki varlıkla güneşteki varlığın bir ve aynı şey
olduğu bilincini kazandırdığı ifade edilir. Bu tekliği bilen kişinin bu dünyayı terk
ettikten sonra sırasıyla besinden, soluktan, zihinden, kavramdan
ve nihayet sonsuz
mutluluktan oluşan öze kavuşacağı vurgulanır. Bu nitelikteki öze kavuştuğunda ise
istediğini yiyeceği, dilediği biçime girerek dünyalarda dolaşacağı haber verilir.
13
Ölümlü cehalet ve ölümsüz bilgiyi ayrı ayrı yöneten, her biçim ve her güç
üzerinde hakim olan, her şeyin kökeni olan, her şeyin ham halini yapan,
her bir şeyin
niteliklerini dağıtan, bütün dünyayı yöneten, ne dişi, ne erkek, ne de nötr olan, beden
kendisine hangisini alırsa onunla ilgili hale gelen ve Tek olan Tanrı’nın/Yüce
Brahma’nın/Büyük Ruh’un, Vedalar’ın gizemli bir parçası olan Upanishadlar’da
saklı olduğu düşüncesi söz konusu metinlerde işlenir.
14
Upanishadlar’ın Tanrı bilgisi
yanında evren, yaşam, ölüm, ölüm sonrası hayat, yeniden doğuş, kurtuluş gibi
konularda da çok önemli bilgiler sunduğu görülür.
b) Atman
Atman kelimesi, etimolojik olarak uyanık haldeyken kaba, düş sırasında ince
nesneleri algılayan ve düşsüz uykuda da özne-nesne
ikiliğinin yokluğundan doğan
bahtiyarlığı yaşayan insandaki şuuru ifade eder
15
. Bu terim Rig Veda’da “
nefes, bir
şeyin esası”, Sanskrit dilinde ise bir şeyin “
nefsi, zatı, kendisi” anlamlarında
kullanılmıştır. Kelimenin bu anlamındaki kullanımı kutsal kitapta geçen “
oğlunu ve
karısını sevenler, onları atman’ı için severler” ifadesinde görülür. Zira buradaki
12
Bkz. Taittiriya Upanishad, II, IX.
13
Bkz. Taittiriya Upanishad, III, 10.
14
Bkz. Şvetaşvatara Upanishad, V, 1-6.
15
Swami Nikhilananda, Hinduizm, Çev. Aslı Özer, Ruh ve Madde Yay., İstanbul-2003, s. 28.
7
atman; nefs, zat anlamını ifade eder. Şu halde kişinin oğlunu ve karısını sevmesi
kendi nefsi, kendi zatı içindir. Bu durumda “atman” daima değişmez
hakikat olan
‘
beni, zatı’ gösteren
bir
kelimedir.
En basit şekliyle Batı’da “ruh” olarak bilinen Atman kelimesi, Hindu
anlayışına göre “insanların gerçek ölümsüz Ben’i”ni ifade eder. Sufizmdeki “zat”
sözcüğünün, Orta Asya Türkçesi’nde ise “öz” sözcüğünün karşılığı olduğunu ifade
eden görüşlere de rastlanır.
16
Atman kelimesinin Brahmanalar’da “ben” veya “özü”
ifade ettiği ve bu metinlerde herhangi bir metafizik anlam taşımadığı belirtilir. Büyük
olasılıkla Atman kelimesinin başlangıçta nefes/soluk/fısıltı anlamlarında kullanıldığı,
aynı şekilde “ruh” kelimesinin de başlangıçta nefes/soluk/fısıltı anlamında
kullanılırken zamanla aşama aşama anlamını değiştirdiği ifade edilir.
17
Vedalar’da
Atman,
insanın veya herhangi bir fenomenin özü ya da iç varlığı
anlamında kullanılır.
18
Vedalar’da taşıdığı bu anlam, Upanishadlar’da bir kimsenin,
bir şeyin, bir fenomenin ya da bütün varlıkların özünü ifade eder şekilde varlığını
devam ettirir. Bu metinlerde evrensel bir hakikat olarak ifade edilen Atman, insan da
dâhil bütün fenomenlerin özü olarak da anlaşılır. Upanishadlar’da Atman’ın evrensel
bir hakikat olduğu şeklindeki kullanımı çok net bir şekilde görülür. Bu bağlamda
bütün her şeyin özü veya hakiki gerçekliği anlamındaki Atman’ın,
her yere nüfuz
edebilme özelliği öne çıkar. Burada Atman, “
Suyun içinde yaşayan, fakat sudan ayrı
olan, suyun kendisini tanımadığı, bedeni su olan ve suyu içten kontrol eden varlık,
manevi yönetici, ölümsüz gerçekliktir. Yine ateşin içinde yaşayan, fakat ateşten ayrı
olan, ateşin kendisini tanımadığı, bedeni ateş olan ve ateşi içten kontrol eden varlık,
16
P.T. Raju, The Philosopical Tranditions of India, University
of Pippshburg Press, London-1971, s.
50.
17
P.T. Raju, age, s. 51.
18
Atman kelimesinin söz konusu metinlerde bu anlamda kullanıldığına dair bkz., S. Dasgupta, A
History of Indian Phisolophy, I/45-46.