176
düşünürlere göre Hindistan’dan kimilerine göre ise Mısır’dan geçmiş olma olasılığı
yüksektir.
401
Bütün bunlardan hareketle yukarıda bahsi geçen kültürlerdeki tenasüh
inancının, bu kültürlere ait yerli bir inanç biçimi olmayıp İran kültürü etkisiyle
buralara geçtiği öne sürülebilir. Bununla birlikte ne klasik ne de modern İran
kültüründe, Hint kültüründe görülen yaygın tenasüh fikrinin yer almadığı belirtilir.
Dolayısıyla tenasüh inancının büyük ihtimalle Hint kültüründen İran kültürüne,
oradan da diğer kültürlere geçmiş olabileceği fikri üzerinde durulur.
402
Yukarıda
açıklanan duruma bakıldığında aslında bütün medeniyetlerde görülen tenasüh
inancının kaynağının Hint kültürüne dayandığı görüşü ağır basmaktadır. Zira tenasüh
fikri hususunda Yunan kültürünü etkileyen Mısır, Mısır kültürünü etkileyen İran,
İran kültürünü etkileyen ise Hint kültürüdür. Hindu düşünce siteminin bel kemiğini
oluşturan tenasüh inancının kaynağının Upanishadlar olduğu göz önünde
bulundurulduğunda, çalışmamızın ana konusunu teşkil eden bu metinlerin, sadece
Hint kültürü değil farklı kültürler için de ne kadar önem taşıdığı daha rahat anlaşılır.
Upanishadlar’ın fikirlerini iletirken kullandığı deney ve mukayese yöntemi,
Upanishad sonrası dönemlerde sıkça kullanılmıştır. İlk olarak Upanishadlar
döneminde görülen bu yöntemlerin ortaya çıkış süreci şu şekilde izah edilir. Bu
dönemde ayin geleneğinden gelen Veda Brahmanları ile gizemci düşünürler beraber
yaşamışlardı. Bunun etkisiyle yıllardır süre gelen tutucu anlayışın aksine şüpheci
fikirler ortaya atılmaya başlanmıştı. Söz konusu metinler incelendiğinde deneysel
metotlar kullanılarak ortaya atılan düşüncelerin, mantıksal olarak içselleştirilmeye
çalışıldığı görülür. Öğreticiler böyle bir yolu takip ederek bilgileri öğrencilerine
401
ERE, XII/431-432.
402
Geniş bilgi için bkz., Yitik, Hint Kökenli Dinlerde Karma İnancının Tenasüh İnancıyla İlişkisi, s.
74-77.
177
aktarma gayreti içine girdikleri anlaşılır. Mesela Hintli ilk rasyonalist kişi olarak
zikredilen Uddalaka Aruni, oğlu Şvetaketu’ya varlığın sırlarını yani “Tat tvam asi”
( sen O’sun ) gerçeğini anlatırken bizzat deneysel metotlar kullanır. Bu yöntemde
ayinci gelenekten gelen Brahmanların sihirsel ve gizemli düşünüş biçiminden izler
görülmez. Bu ve benzeri düşünürlerin takip ettikleri yöntem, Hint tarihinde rasyonel
felsefeye doğru ilk adımların Upanishad düşünürleri tarafından atıldığını
göstermektedir.
403
Kıyaslamalı yolla kanıt peşinde koşan bu düşünürden sonra kıyaslamalı
düşünme biçimi, Hint düşünce ve felsefi sisteminde sağlam bir yer edinmiştir. Bu
yöntem Hintliler tarafından yüzyıllardır süregelen etkili bir inandırma aracı olarak
kullanılmıştır.
404
Dolayısıyla Upanishadlar’ın kullandığı deneysel, nedensel,
karşılaştırmalı vb. metotlar sonraki dönem Hint dini ve felsefi yapısını derinden
etkilemiştir.
Sezgisel felsefe sahasında da Upanishadlar’ın başarısı bir hayli önemlidir.
Manidar ve tatmin edici olması yönüyle Upanishadlar’dan önce bu kadar güce ve
etki sahasına ulaşan Hint kutsal metni göstermek zordur. Bu anlamda
Upanishadlar’ın yanında durabilecek ve onlarla mukayese edilebilecek başka bir
metnin bulunmadığı belirtilir. Upanishadlar’ın ortaya koyduğu doktrinler ve felsefesi
düşünceler, Hint felsefesinin yanında Batı felsefesinde de büyük yankı uyandırmıştır.
Başta Arthur Schopenhauer olmak üzere, Parmenides, Eflatun ve Kant gibi pek çok
büyük düşünürü içten etkilemiştir.
405
Upanishadlar’ın felsefe ve kültüre etkisi bağlamında son olarak ünlü düşünür
Schopenhauer’ın Upanishadlar hakkındaki düşüncesine değinmek yerinde olacaktır.
403
Walter Ruben, Eski Hint Tarihi, s. 73; Geniş bilgi için bkz., Ruben, age, 48-49.
404
S. Radhakrishnan, Indian Philosophy, I/278.
405
S. Radhakrishnan, Indian Philosophy, I/137.
178
Kaynaklarda verilen bilgiler doğrultusunda, Taç Mahal’i inşa eden İmparator Şah
Cihan’ın oğlu prens Dara Şukuh’un, 1640 yılında Keşmir’de Upanishadlar’dan 50
tanesini Farsça’ya çevirttiği ve bu çevirinin 1657’de tamamlandığı bilinmektedir.
Bundan çok sonra Anquetil Duperron tarafından Latince’ye çevrilen Upanishad
metinleri, 1802 yılında Paris’te yayımlanmıştır. Bu çeviriyi okuyan ünlü Alman
filozof Schopenhauer’ın şöyle bir yorumda bulunduğu belirtilir: “Onların okunması
hayatımı teselli etti ve belki ölümümün de tesellisi olacaktır.”
406
Sonuçta, Upanishadlar’ın ilk defa ortaya koymuş olduğu pek çok felsefi ve
dini düşünce, hem Hint kültür ve felsefesini hem de başka coğrafyalarda yaşayan pek
çok kültür ve düşünürü derinden etkilemiştir.
406
Bkz., Moscaro, The Upanishads, s. 8.
179
SONUÇ
Hinduizm, yaşayan en eski dinlerden biridir. O dayandığı dini metinler
sayesinde asırlarca varlığını korumuştur. İlk ortaya çıkış dönemi yaklaşık olarak
M.Ö. 1200’e (Vedalar Dönemi) rastlayan Hint kutsal literatürü, insanlık tarihinin
günümüze kadar ulaşan en eski dini metinlerinden birini oluşturmaktadır.
Hint kutsal metinleri oldukça geniştir. Bilge kişilere nakledildiğine inanılan
Vedalar, Brahmanalar, Aranyakalar ve Upanishadlar’ın oluşturduğu Şruti grubunun
yanı sıra beşeri kaynaklı olduğu kabul edilen İtihasa (Destanlar), Puranalar ve
Dharmaşastralar’ın oluşturduğu Smriti grubu, bu zengin literatürü meydana getirir.
Bu metinler herhangi bir grup tarafından belirli bir süre içerisinde kompoze
edilmemiş olup yüzyıllar boyunca nesilden nesile ezberlenerek ve şifahi olarak
aktarılmıştır.
Kutsal kabul edilen Hint dini metinlerinin sayısı çok olmakla birlikte bunların
hepsi aynı düzeyde itibar görmez. Bu zengin literatür içerisinde Upanishadlar’ın ayrı
bir önemi ve yeri vardır. Çünkü Upanishadlar öceki dini söylemlerden farklı olarak
bir takım yeni felsefi görüşler ve dini esaslar ortaya koymuştur. Upanishadlar’ın
sunmuş olduğu bu tür yeni düşünceler, Hunduizm’e mensup kişilerin dikkatini
çekmiş ve inanırlar arasında bu metinlerin değerini artırmıştır. Ortaya çıkış tarihleri,
sayıları veya yazarları hususunda kesin bilgiler bulunmasa da, inananlar gözünde
bütün Upanishadlar aynı otoriteye sahiptir. Diğer taraftan bilginlerin Upanishadlar’ı
Hint dini tarihini yeniden inşa etmek için kaynak olarak kullanmaları, onların ebedi
ve tarih aşan özellikte kabul görmesine zemin hazırlamıştır. Bu anlamda Upanishad
metinleri halen dini ve sosyal yapıdaki yerini ve önemini korumaktadır.
Dostları ilə paylaş: |