Varlık ve Zaman 2007 01



Yüklə 2,94 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə4/43
tarix14.06.2018
ölçüsü2,94 Kb.
#48827
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   43

14
ÖNSÖZ — AZÝZ YARDIMLI
“almost unreadable” olarak görülmesinin nedeni de yine büyük ölçüde
sözcüklerin deðiþik dillerdeki türeyiþlerinde eþitsiz süreçler ve yapý-
laþmalar içinden geçmeleridir. Gene de etimoloji Sein und Zeit’ýn baþlýca
özgünlüðü deðildir ve çoðu kez felsefi önemleri olmayan sözcük oyun-
larýndan öteye gitmez. Örneðin öznel-duyusal ‘algý’nýn ‘gerçeklik’
ölçütü olarak seçilmesi bile antik Yunanca’da yapýlan dil çözümleme-
lerinden ve kök-anlam saptamalarýndan çok daha önceden belirlenmiþ
olmasý gereken kuramsal bir ön-vargýdýr.
Etimoloji bir yana býrakýldýðýnda, yapýta özgü iyi bilinen anlama güç-
lüðünün giderilmesi onu Heidegger’in yoketmeyi istediði Klasik Felse-
fenin ölçünleri ile çözümleme çabasýnýn baþarýsýna baðlýdýr. Aslýnda
yapýtýn özsel amacýnýn Klasik Felsefenin Varlýk üzerine örttüðü kav-
ramsal perdeyi kaldýrmak olduðunu, ve bunun için “Felsefe Tarihinin
kendisini yoketmek” [392], “varlýkbilimin tarihini yoketmek” [19] gibi
görevlerin üstlenildiðini dikkate alýrsak, yokedilecek olan Klasik Felsefe
üzerine yeterli bir bilgi olmaksýzýn herhangi bir anlaþýlýrlýðýn olanaksýz
olduðunu kabul etmek zorundayýz. Gerçekte hem yapýtýn sözde güç-
lüðü, hem de buna karþýn böylesine popüler olmasý hemen hemen
bütün bir okur kitlesinin Klasik Felsefenin kurgul/kuramsal doðasý ile
tanýþýk olmamasýna baðlýdýr. Ama eðer Klasik Felsefe bugüne dek varo-
luþun anlamý üzerine birþeyler saptayabilmiþse, eðer us bilme yetene-
ðinde ise, eðer Parmenides’in ileri sürdüðü gibi Düþünce ve Varlýk bir ise,
fenomenolojik nihilizmin, aslýnda baþka her nihilizmin varoluþu bu
klasik birikimin kendisinin üstünün açýlmamasýna, doðal bilincin kendisi
üzerine bilgisizliðinin ve kendini umursamazlýðýnýn sürmesine baðlýdýr.
Felsefi bir çeviri (Heidegger metinleri dýþýnda) özsel olarak özgün
dildeki sözcüðün ilettiði kavramý yakalamayý ve onu yeni dilde uygun bir
sözcükle yeniden sunmayý amaçlar, çünkü yazar (giderek görgücü,
çözümlemeci yazar bile) dili deðil ama düþünceyisözcüðü deðil ama
kavramý birincil sayar. Heidegger ise kavramý bir yana býrakmakla
kalmaz, ama giderek sözcüðün doðal dildeki yapý ve anlamýný bile gözden
çýkarýr, onu sözel olarak, etimolojik olarak okur ve bu yolla sözcükler
arasýnda kavramsal deðil ama fenomenolojik baðýntýlar kurar. Heidegger
çevirisinden bunlarý düzeltmesi deðil, ama yansýtmasý beklenir. Yine,
okur özgün metne fenomenolojik olarak bakabilir, ve etimolojik baðýntýlarý
ve ilgileri kendi gözleriyle algýlayabilir, üstelik bu dil ile yeterince tanýþýk
olmasa bile. Fenomenoloji böyle bir koþut-metin yardýmýný özsel olarak
gerektirir, çünkü metnin çevrildiði dil doðallýkla her durumda ayný
etimolojik yapýlanýþlarý göstermeyecek ve özgün metindeki fenome-
nolojik incelikleri ancak sýnýrlý olarak ve yer yer yansýtabilecektir.
Tüm bunlara karþýn, Heidegger’in metni sýk sýk bütünüyle hafif,
aslýnda akýcýdýr. Giderek takýlarla, ilgeçlerle, ikircimlerle ve çoklu
anlamlarla oynamalar sýk sýk herhangi bir felsefi ton bile taþýmazlar.


ÖNSÖZ — AZÝZ YARDIMLI
15
Ama çalýþmada dizgesellikten olmasa da genel olarak bir bütünlükten
söz edilebileceði düzeye dek, bunu tanýmlayan kavramlarý iliþkilendirmek
bütünüyle baþka bir sorundur. Anlamak sözcüðün kavrama baðlanmasý
üzerine dayandýðý ölçüde, sözcüðün düþünceyi ilgisiz kavrama götür-
mesi anlamayý zorlaþtýrmada deðil ama olanaksýzlaþtýrmada sonlanýr. Ve
çözüm sýk sýk sözcüðe kavramýna ilgisiz anlamlar yüklemekten, düþün-
cede yeni ama yapay baðýntýlarýn üretilmesinden geçer. Heidegger’in
metni bu tür geçersiz baðýntýlarla dolup taþar ve bunlarýn baþýnda
‘fenomen’, ‘gerçeklik,’ ‘Dasein,’ ‘logos’ gibi yeniden tanýmlanan söz-
cüklerin kendileri gelir. Bu konuda çevirinin yapabileceði hiçbirþey
yoktur: ‘Þunu demek istiyor’ gibi bir düzeltmecilik hiç olmazsa çevirinin
hakký deðildir. Böyle bir metinde sözcük kavrama okurun öznel yeðle-
meleri aracýlýðýyla ulaþýr, ve ortaya çýkan anlamlar türlülüðü hermeneutik
düþüncenin doðasýna hiç de aykýrý deðildir.
Heidegger’e dek hiç kimse etimolojinin gerçekliðe götüren yolu
döþeyeceðini düþünememiþtir. Anlaðý kitleyen, zaman zaman hayrete ve
hayranlýða düþüren, giderek belki de gizemci yollara ayartan bu yöntem
Sein und Zeit’ý genç Jürgen Habermas’ýn sözleriyle “das bedeutendste
philosophische Ereignis seit Hegels Phänomenologie,” ve Heidegger’i bir
düþünce Titaný yapan þey olmalýdýr.
Aziz Yardýmlý
2004
Ýstanbul



1 7
Yedinci Yayýma Önsöz
1953
“Varlýk ve Zaman” üzerine bu inceleme ilk kez
1927 ilkbaharýnda Edmund Husserl tarafýn-
dan yayýmlanan Jahrbuch für Philosophie und
phänomenologische Forschung’un yedinci cil-
dinde ve ayný zamanda ayrý bir baský olarak
çýktý.
Yedinci yayým olarak çýkan bu yeni baský
metinde deðiþikliðe uðramamýþ, ama alýntýlar
ve noktalamalar açýsýndan yeniden gözden
geçirilmiþtir. Bu baskýnýn sayfa numaralarý
küçük sapmalar dýþýnda önceki yayýmlardaki
numaralandýrmaya uygundur.
Önceki yayýmlarda görünen “Ýlk Yarý” ad-
landýrmasý kaldýrýlmýþtýr. Ýkinci yarý bir yirmi
beþ yýl sonra artýk ilk yarýnýn bir yeniden su-
numu olmaksýzýn eklenemezdi. Buna karþýn,
eðer Varlýk sorusu bizim oradaki-Varlýklarýmýzý
etkiliyorsa, aldýðý yol bugün bile zorunlu bir
yol olarak kalmayý sürdürür.
Bu sorunun açýklanmasý için okur bu yeni
baský ile ayný zamanda ayný yayýnevinden
çýkan “Einführung in die Metaphysik”e
baþvurabilir. Bu çalýþma 1935 yaz yarýyýlýnda
verilen bir kursun metnini sunar.
Vorbemerkung zur
siebenten Auflage
1953
Die Abhandlung »Sein und Zeit« er-
schien zuerst Frühjahr 1927 in dem
von E. Husserl herausgegebenen
Jahrbuch für Philosophie und phä-
nomenologische Forschung Bd.
VIII und gleichzeitig als Sonder-
druck.
Der vorliegende, als siebente
Auflage erscheinende Neudruck ist
im Text unverändert, jedoch hin-
sichtlich der Zitate und der
Interpunktion neu durchgesehen.
Die Seitenzahlen des Neudruckes
stimmen bis auf geringe Abweic-
hungen mit denen der früheren
Auflagen überein.
Die in den bisherigen Auf-
lagen angebrachte Kennzeichnung
»Erste Hälfte« ist gestrichen. Die
zweite Hälfte läßt sich nach einem
Vierteljahrhundert nicht mehr an-
schließen, ohne daß die erste neu
dargestellt würde. Deren Weg bleibt
indessen auch heute noch ein not-
wendiger, wenn die Frage nach dem
Sein unser Dasein bewegen soll.
Zur Erläuterung dieser Frage
sei auf die gleichzeitig mit diesem
Neudruck im gleichen Verlag er-
scheinende »Einführung in die
Metaphysik« verwiesen. Sie bringt
den Text einer im Sommersemester
1935 gehaltenen Vorlesung.


Yüklə 2,94 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   43




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə