58
Tanrının imajıdır ve onun doğmasın sebep Tanrı‘nın kendisini görmek istemesidir. Şu
halde esprit veya nous bir çeşit ilahi zihindir.
128
Varlık hiyerarşisinde üçüncü sırayı alan ruh, dünyada gördüğümüz her şeyin
yaratıcısıdır. Ruh ilahî zihin veya akıldan çıkmış olup bir tarafıyla ilahi akla, bir
tarafıyla dünyaya, yani dışarıya bakar. Şu halde tabiat, ruhun yukarı doğru değil de
aşağı doğru bakması halinde kendi imajını düşürdüğü bir sahadır. Tabiat ruhun
eseridir, ruhun imajıdır; ancak bu eser ruhun bir çeşit düşüş hareketini temsil etmek
itibariyle, ilahî zihin dünyasına
nispetle kusurlu, daha az güzel bir dünyadır.
129
Nihayet madde gelir ki, aslında maddeyi varlık saymak doğru olmaz.
Maddenin kendi başına bir varlığı yoktur, onu ruh yaratmıştır.
Madde pasif olduğu için
ancak ruh sayesinde varlık olarak ortaya çıkabilir. Ruh olmasa madde diye bir şey
olmazdı.
130
Şunu belirtmek gerekir ki, ―Bir‖ olandan ilahî aklın, ondan da ruhun sudûru
zaman içinde sıra ile olan bir hadise değildir. Burada zaman sırası değil mantıkî sıra
söz konusudur. Yani aradaki sebep sonuç ilişkisini göstermek bakımından bir öncelik
sonralık ifadesi kullanılmaktadır.
Brehier‘ye göre Plotinus‘un gayesi mistisizm ile rasyonalizmi uzlaştırmaktı,
yani kendi zamanında carî olan ve kendisine de çok tesir eden dini fikirlere felsefî bir
esas kazandırmak istiyordu. Nitekim onun metafiziğindeki temel hipostaz olan ilahi
128
Güngör, a.g.e., s.45.
129
Güngör, a.y.
130
Güngör, a.g.e., s.45.
59
akıl aslında maddi dünyanın ilminden başka bir şey değildir. İlim
ise onun konusu olan
dünyadan önce gelir; zira bu dünyanın rasyonel varlıkları bir tesadüfün eseri değil de
aklın eseri ise, aklın dünyadan önce gelmesi gerekir. Fakat aklında üstünde mutlak
değişmez bir ―Tek‖ bulunmalıdır, çünkü akılla idrak edilebilir varlıkların da bir sebebi
bulunmalıdır. Dünya çokluktur, halbukî çokluktan veya çoktan önce, ―Bir‖ (vahdet,
birlik) gelir. Nitekim ikiden önce bir vardır kavranabilir dünyanın altında ise bir başka
hipostaz bulunmalıdır; nizamın maddede gerçekleşmesi, duyulara hitap eden bir
dünyanın doğabilmesi için aktif ve hareketli bir vasıta (aracı) bulunmalıdır ki işte bu
vasıta ruhtur.
131
Bu sistem tamamen Plotinus zamanında cari olan ve onun benimsediği
astronomik sistemin bir icabı olarak ortaya çıkmıştır. En yukarıda ―Bir‖ sonra ondan
çıkan akıl, sonra da akıldan çıkan ruh. Mekanda dağılmış bulunan her şey işte bu üç
hipostazdan birine veya öbürüne dahil bulunmaktadır ama farklı karmaşıklık
derecelerinde. Bir olan herhangi bir ayırım olmaksızın her şeyi kaplar. Akıl bütün
varlıkları ihtiva eder; ruhta ise eşya birbirinden ayırt olmaya başlar, öyle ki bu
ayrılmanın hududunda varlıklar artık duyulara hitap eden dünyaya karışırlar.
132
Plotinus, insan bilgisi bakımından duyu verilerini kabul eder, yani duyu
verilerinin gerçekliğini inkâr etmez. Aklın prensiplerini de kabul eder ve bunları duyu
verilerinin üstünde tutar. Bu bakımdan o, dünya hakkında bir ilim kurabileceğimizi
kabul etmektedir. Fakat Plotinus, burada kalmaz ve aklın üstünde bir başka bilgi
yolunun bulunduğunu söyler ki, bu vecd‘dir. Niçin? Plotinus şöyle bir muhakeme
131
Güngör, a.g.e., s.46.
132
Güngör, a.g.e., ss.46-47; Ülken, a.g.e., s.112; Birand, a.g.e., s.125.