55
yüksek güç, acunsal (kozmik) güç, ya da en yüksek tinsel, yaratıcı Varlık olduğunu
ileri sürmektir. O düşünce ve Varlık (an ve töz) karşıtlığını birleştiren saltık birliktir.
Gerçekte acunsal güç ve tinsel Varlık gibi terimlerin kullanımı bile Plotinus‘un
görüşünün yanlış bir izlenimini verebilir, çünkü Tanrıyı kişisel olmayan bir O olarak
(Parmenides‘in Bir‘i gibi), evreni zamansız ve bengi(ebedi) olan bir süreçte
kendisinden yaratan aşkınsal bir ilke olarak düşünmeyi yeğliyordu. Yaratılışın tüm
nesnelerinde bulunmasına karşın, onlardan ayrıdır, ve Tanrı, Bir ve en yüksek olarak,
tüm şeylerin üstünde ve öncesindedir, bu yüzden salt kamutanrısal bir güç değildir.
Böylece Plotinus‘a göre Tanrı ulamlara indirgenemez, tinsel, özdeksel, ruhsal töz
olarak ya da başka bir ulamda sınıflandırılamaz, ama Bir olarak görülmelidir ki, belirli
yüklemlere iye olmaksızın, gene de tüm şeyleri yaratmaktadır ve kendisi tarafından
yaratılan her şeyin üstündedir.
124
G-PLOTĠNUS’A GÖRE TANRININ EVRENLE ĠLĠġKĠSĠ
Tanrı her şeyin başı, ilk ve mutlak varlık olmak itibariyle bütün zıtlıklardan
münezzeh, onların üzerindedir. Bütün varlıklar ondan çıkmıştır, fakat bizim bildiğimiz
varlıklar ve onlara ait özellikleri Tanrı ile kıyaslamaya imkân yoktur. Bilinen varlıklar
için geçerli olan şeylerin hiçbiri Tanrı için geçerli değildir. O tarife sığmaz Tanrı
kâinatın yaratıcısıdır; her şey ondan derece derece sudûr ederek çıkmıştır. Bu sudûr
tıpkı bir kaynaktan ışığın çıkması gibidir. Işık veren kaynak kendi varlığından bir şey
124
Weber, a.g.e., ss.82-83; Bkz. Mehmet Sait Reçber, Plotinus:Tanrı’nın Birliği ve
Basitliği Üzerine, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 61:1(2010), ss.59-
78.; Orhan Hançerlioğlu, Düşünce Tarihi, İstanbul 1997, Remzi Kitapevi, ss.118-
119.
56
kaybetmez; ayrıca ışık hem onun eseri, hem ondan ayrıdır. Tanrı tıpkı ışık saçan
kaynak gibi yine hep aynı mükemmellik ve aynı varoluş seviyesindedir. Fakat ışık,
kaynaktan uzaklaştıkça nasıl derece derece zayıflar ve nihayet mutlak karanlığa varırsa
Tanrının kudretinin birer parçası demek olan varlıklarda derece derece ondan
uzaklaşır, yani gitgide Tanrılık cevherine daha az sahip olurlar.
125
Tanrı, Parmenides‘in öğrettiği gibi, saltık (
kendi başına var olan; hiç bir şeyle
bağlı olmayan; bağımsız, koşulsuz)
sürekli bir‘dir, ama, Herakleitos‘un öğrettiği gibi,
Tanrının yaratısı olarak evren değişebilir bir çokluktan oluşmaktadır. Böylece Plotinus
bu iki felsefi dizge(sistem) arasında bir bireşim üretiyordu. Tanrının dünya ile ilişkisi,
yüzeysel olarak, ışık ve onun tarafından yansıtılan olgusal nesneler arasındaki ilişkiye
benzetilebilir. Ama Plotinus‘un fiziksel ve tinsel evrenleri Bir‘in, ya da Tanrının yan
ürünleri olarak yorumluyor, böylece Anaksagoras‘ın Nousunu olduğu gibi, Platon‘un
iyi, İdealar, töz ve özdek kavramlarını da Tanrıdan yayılımlar olarak benimsiyor.
Aristoteles‘in Nousu enteleki ile yüklü ve erekbilimsel doğada gören yorumunu da
kabul ediyordu. Buna göre Plotinus için Nous Platonik ideaları kapsayan duyulurüstü
bir nesnedir; İdealar Nousa içkindirler. Nous gerçekliği kendi imgesi olarak
yansıtmadığı ama gerçeklik ona özünlü olduğu için, hiçbir zaman yanlışa açık olamaz.
İdealar, Nousa içkin oldukları sürece, benzer olarak yanlışa açık olamazlar. Bununla
birlikte Ruh Nousun bir ürünü olarak, yalnızca onun imgesidir ve bu yüzden
yanılabilirdir.
126
125
Güngör, a.g.e., ss.43-44; Gökberk, a.g.e., s.135.
126
Sahakıan, a.g.e., s.83; Birand, a.g.e., s.124.
57
H-PLOTĠNUS METAFĠZĠĞĠ
Plotinus metafiziği Kutsal Üçlemeyle başlar. Bunlar Bir, Tin ve Can‘dır.
Onlar, Hıristiyan Üçlemesinin kişileri gibi birbirine eşit değillerdir. Bir önce gelir. Tin
daha sonra, Can en sonra.(Plotinus‘un çağdaşı olan onunla aynı hocadan felsefe
okumuş Origenus, Birinci kişinin İkinci‘den İkincinin Üçüncü‘den üstün olduğunu
söyleyerek Plotinusla uyuşmuştur.)
Bir az çok karanlıktır. Ona bazen Tanrı adı verilir, bazen İyi, o kendisini ilk
izleyen Varlık‘ı aşar. Ona yüklemler yüklemekten kaçınmalı, sadece ―vardır‖
demeliyiz. Tanrıdan evren diye söz açmak yanlış olacaktır. Çünkü Tanrı evreni aşar. O
evren aracılığıyla kendini ortaya koyar. Bir, herhangi geliş işlevliği olmaksızın kendini
ortaya koyabilir. ―Çünkü, o hiçbir yerde değildir, hiçbir yer o değildir.‖ Bir‘den bazen
―İyi‖ diye söz edilirse de o, hem İyi, hem Güzel‘den önce gelir. (Beşinci Ennead,
Beşinci Tractatus, Konu 12). Bir bazen de Aristoteles‘in Tanrısını anımsatır. Tanrının
kendinden türeyenlere gereksinim duymadığı ve onun, yaratılmış dünyayı bilmezlikten
geldiği söylenir. Bir, tanımlanamaz.
127
Plotinus‘ta üçlü bir varlık zinciri vardır ki bu üçlünün başında bir olan Tanrı
bulunmaktadır. Üçlünün Tanrı‘dan sonraki ikinci unsuru, akıl, zeka veya espri diye
çeşitli şekillerde tercüme edilen ―nous‖tur. Hakikatte bu kavram duyuların kavramaya
muktedir olmadığı şeylerle ilgilidir; mesela Eflatun‘un ide‘leri nous‘un faaliyetleri
arasındadır. B.Russel‘in kullandığı bir misalle açıklayacak olursak şöyle diyebiliriz;
Bir olan Tanrı tıpkı bir güneş gibidir; güneşte ışığı verenle aydınlanan birdir. Burada
nous veya esprit, Tanrı‘nın kendini gördüğü ışık sayılabilir. Çünkü nous bir olan
127
Russell, a.g.e., ss.288-289; Birand, a.y.
Dostları ilə paylaş: |