Yerel Dış Politikanın temelleri 113
yapma konusu da dâhil olmak üzere, cesurca yetkilendirilmiş
olması, ayrıca b) yerel ile ulusal düzeyler arasında çift yönlü
bilgi akışının ve tecrübe paylaşımının sağlanması için kurum-
sal bir çerçevenin oluşturulmuş olması, ve c) ulusal yönetimin
teşkilatı bünyesinde (misalen dışişleri bakanlığında veya cum-
hurbaşkanlığında) yerel dış politikayı destekleyecek yapısal bir
düzenlemenin geliştirilmiş olmasıdır. Bu model, yerelin ulusla-
rarası açılımını, ulusal ile uyumunu ve “millî faydayı” artırmak
amacıyla iki düzeyin işbirliğini “düzenleyen” bir modeldir. Bu
rejimin en önemli emsali üniter devlet olan Fransa’dır. Federal
devlet olan Brezilya da Fransa’dan esinlenerek benzer bir mo-
deli uygulamayı denemektedir.
Her ülkenin belirli bir ulusal-yerel ilişki modelini tercih etmesinin
iç sebepleri vardır. Sınırlayıcı rejimler, yerel yönetimlere karşı güve-
nin yetersiz olduğu ülkelerde uygulanmaktadır. Serbest rejim, yerel
özerkliğin güçlü ve demokrasinin gelişmiş olduğu, fakat dış politika
açısından yerel-ulusal tamamlayıcılığının ve sinerjinin özellikle ulusal
düzey için stratejik öneminin anlaşılması “eşiğine” henüz ulaşılma-
dığı ülkelerde görülmektedir. Düzenleyici serbest rejim, gelişmiş de-
mokrasilerde yerel yönetimlerin azamî ölçüde yetkilendirildiği, ancak
bununla da sınırlı kalmayarak, yerel dış politikanın, ulusal dış politi-
kayı destekleyici ve kuvvetlendirici önemli bir unsur olduğu yöndeki
kanaatin yerleştiği ve bunun için gerekli iradenin de bulunduğu ülke-
lerde görülmektedir.
Türkiye’de
sınırlayıcı rejimin benimsenmesinde iki temel sebebin
öne çıktığı söylenebilir: biri siyasî-idarî boyutta ve diğeri siyasî-gü-
venlik boyutunda. Siyasî-idarî boyutta, Türkiye’nin kamu yönetimin-
deki merkeziyetçi geleneğin “ikliminde” yerel yönetimlerin “reşit”
görülmemesi ve vesayet kültürünün güçlü olması zikredilebilir. İç
düzlemdeki bu reşit görmeme ve güvensizlik olgusunun
61
bir sonucu
61 Birçok kaynakta Türkiye’deki merkeziyetçi kültüre ve devleti yerel yönetimlerden potan-
siyel olarak “koruma” refleksine işaret edilmektedir. Keleş (1994:325)’e göre “gerçekten,
sınırsız bir özerklik, devlet içinde, kamu hizmetlerinin görülmesinde birlik ve uyumu bo-
zar… Yerel yönetimlere tanınmış yetkilerin ulusal çıkarları bozmasına yer vermemek, yerel
yetkilerin sınırlarının aşılmamasını sağlamak, yasal görevlerin savsaklanmasını önlemek gibi
amaçlarla, özeksel [merkezî] yönetim, yerel yönetimler üzerinde bir gözetim ve denetim
uygular. Her ne kadar bu denetim ve gözetim, devletin genel yararlarının korunması için
öngörülmüş ise de, bunda yerel toplulukları, yerel yönetimleri ele geçirmiş kadroların yasa
dışı işlemlerinden korumak amacı da saklıdır.” Merkezî idarenin vesayet denetimi ile de
yerel yönetimleri sürekli gözetmenin altında güçlü bir merkeziyetçi kültür veya bürokratik
114 Yerel Dış Politikanın temelleri
da dış düzlemde yerel yönetimlerin İçişleri ve Dışişleri Bakanlıkla-
rı’nın izin prosedürlerine tâbi tutulmalarıdır. Siyasî-güvenlik boyu-
tundaki sebep ise, Güney-Doğu’daki bazı yerel yöneticilerin ülke-
nin bölünmez bütünlüğüne halel getirmeleri kaygısıdır. Çukurçayır
(2009:120), yerel yönetimlerin uluslararası işbirliğini teminat altına
alan (ancak Türkiye’nin çekince koyduğu) Avrupa Yerel Yönetimler
Özerklik Şartı’nın 10. maddesinin 2. ve 3. bentlerindeki hükümleri
ile ilgili olarak, yukarıda işaret edilen sebepten dolayı belediyele-
rin yurt dışı ilişkilerinde bazı “önlemlerin” alındığını ifade etmek-
tedir. Toprak (2006:145) da, aynı belgenin hükümleri bağlamında,
“İçişleri ve Dışişleri Bakanlığı’nın kontrolünden geçen ağırlaştırılmış
prosedürler ile işbirliği konusuna “hassasiyetle” yaklaşıldığını” ifade
etmektedir.
Serbest rejimi benimseyen ülkelerde yerel yönetimler yurtdışı iliş-
kilerinde aktiftir, ulusal yönetimler de onlara hareket serbestisini tanı-
mıştır. Üstelik yerel yönetimlerin uluslararası çalışmaları için merkezî
yönetim bazen malî kaynak da sağlamaktadır. Yerel yönetimler veya
birlikleri, uluslararası düzeyde temsil, yurt dışındaki belediyelere yö-
nelik yürütecekleri kalkınma işbirliği veya insanî yardım faaliyetleri
için merkezî hükümetten fon alabilmektedir. İsveç, Hollanda, Slo-
venya ve diğer ülkelerde böyle uygulamalar vardır.
Düzenleyici serbest rejimin bunlardan farkı, uluslararası alanda
yerel-ulusal işbirliğini daha üst düzeye taşıması ve buna kurumsal
bir çerçeve kazandırmasıdır. Burada yerel yönetimlerin uluslararası
çalışmaları, ulusal dış politika açısından stratejik bir önem taşımakta-
dır. Ulusal yönetim sadece yerel yönetimleri yetkilendirip “serbest bı-
rakmamaktadır”, ayrıca uluslararası alanda onları sürekli kollamakta,
başarılı bir politika yürütmeleri için onlara bilgi, idarî ve malî destek
vermekte, onlarla iki yönlü bilgi akışını öngörmektedir. Bu bilgi akı-
şı, serbest rejimde olduğu gibi düzensiz/
ad hoc olmayıp, sürekli ve
düzenlidir.
yaklaşım (Şentürk, 2010) yatmaktadır. Bu merkezci geleneğe işaret eden T.C. Başbakanı
Erdoğan’a göre “mahallî idareye güvensizlik, topluma karşı güvensizliğin bir yansımasıdır”
(Sarı, 2011:558). Ayrıca, bu merkeziyetçi kültür, yerelin güçlendirilmesine karşı bir defans
aracı olarak, Türkiye’de Güney-Doğu meselesi etrafındaki siyasî-güvenlik kaygılarını da sıkça
kullanmaktadır (Şentürk, 2010).
Dostları ilə paylaş: |