Yöneticiler İçin Yeni Bir Bakış İKİNCİ abdülhamid han'in liderlik sirlari


II. Abdülhamid Han'ın Liderlik Sırları Mehmet AYDIN



Yüklə 3,8 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə14/50
tarix21.06.2018
ölçüsü3,8 Kb.
#50577
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   50

II. Abdülhamid Han'ın Liderlik Sırları Mehmet AYDIN
nacaktı.  ( 8 1 ) 8 Temmuz 1892'de çıkan nizamnameye göre yönetilen
bu okullar, 5 yıl süreli ve parasız  y a t ı l ı idi. 12-16 yaşındaki aşirete
mensup çocukları alınıyor, Türkçe öğrenimine de önem verilen bu
okullardan beklenen fayda tam olarak görülemediği için 1907'de
kapatılıyordu.
Hamidiye Alayları'nın kurulmasıyla Kürt halkının Osmanlı
devletleriyle ilişkileri daha sıklaştırılmış, Osmanlıya bağlılıkları pe-
kiştirilmiştir. En önemlisi de Bu alaylar bölgede bir bağımsız Erme-
nistan devletinin kurulmasını engellemişlerdir.
Bölge şartlarını çok iyi bilen Kürtlerin oluşturduğu Hamidiye
Alayları, Ermeni saldırıları karşısında Müslüman halkın müdafaası-
nı yerine getirerek büyük bir katliam ve zulümlerden kurtulmaları-
na sebep olmuştur. Hamidiye alayları olmasaydı silahsız ve disiplin-
siz Kürtler, kendilerini eğitimli ve silahlı Ermeni komitacıları kar-
şısında kolay kolay savunamaycaklardı.
Sultan Abdülhamid Han'ın ileri görüşlülüğü ile kurduğu Ha-
midiye Alayları sayesinde ülkenin bütünlüğü ve Müslüman halkın
korunması sağlanmıştır, l. Dünya ve İstiklal Harplerinde de büyük
faydaları görülen Hamidiye Alayları ile bölgede aynı zamanda İs-
lam Birliği politikası hedefine ulaşmıştır. (82)
İCRAATLAR LİDERİN AYNASIDIR
II. Abdülhamid Han, laf değil, icraat seven bir Sultan'dı. Hal-
kın duasını almak için ona hayırlı hizmetler etmek biricik gayesiy-
di. O halkı için vardı. Halkına samimi bir şekilde ve hiçbir şey bek-
lemeden hizmet etmek onu çok mutlu ederdi.
Hizmetin de ancak kendisine hazırlanan komploların bertarafı
ile mümkün olabileceğine inanıyordu. Bu nedenle fevkalade olan
aklı, zekâsı ve ilmi ilmiyle memlekete karşı asırlar boyunca hazır-
lanmış olan sinsi planları görmekte gecikmedi. Memleketin felake-
tine çalışan ve Batılı devletlerin masası haline gelmiş yöneticileri iş
başından uzaklaştırdı. İslâm  b i l g i l e r i n i , ya'nî din ve fen ve ahlâk
bilgilerini memleketin her yerine yaydı. Çok sayıda  k ü l t ü r l ü din
adamı yetiştirdi. Milleti otuzbir sene adalet ile idare etti.  B i l g i l i , te-
Mehmet AYDIN
II. Abdülhamid Han'ın Liderlik Sırları
miz bir gençlik yetiştirdi. Haksızlığa, kötülüğe, ahlâksızlığa karşı
amansız bir mücadele yerdi. Bu yüzden bazı kimselerin hedefi ol-
du. Yıllarca kötülendi. İftiralara uğradı. Gelecek nesillere farklı şe-
kilde tanıtıldı. Fakat, insaf ehli tarihçilerin yazılarım okuyanlar ve
onun ilme, fenne, sanayiye, ticârete, ahlâka, kısaca insanlığa bırak-
tığı eserlerini görenler, bu iftiralara aldanmadı. Onun büyüklüğü
karşısında hayran kalarak örnek aldılar.
Hizmetler
II. Sultan Abdülhamid Han, bilim ve teknolojide, medeniyette
ilerleme hususunda çok hassas davrandı. Devletin imarı, kalkınma-
sına yönelik ıslahat prensipleri; dengeci, çağdaş, bağımsız, kendine
has ve Avrupa medeniyetinden faydalanma esaslarına dayanıyordu.
İyi bir lider, halkına babalık şehfatı ile hizmet edendir.
Sultanın gayesi, halkını huzur ve refah içerisinde yaşatmaktı.
Bu hususta şöyle diyecektir: "Bir devlet ve milletin varolabilmesi
için ancak birkaç şey lazımdır. Din ve dini korumak için bir parça
taassup, maarif, milliyet, servet ve sanat" (83) "İyi bir hükümdarın
vazifesi, tebaasına babalık etmektir" " Benim esas çabalarım ise, ba-
rış ve medeniyet yolunda sarfedilmektir" (84) sözleri maksadının te-
melini oluşturmaktadır.
Ordu, eğitim ve sanayi alanında temel kalkınma hamlelerine
hız verdi. Mekteb-i Mülkiye, Mekteb-i Hukuk, Maliye, Baytar okul-
larını açtı, Darülfünun (Üniversite) ıslahı, demiryollarının inşası,
fabrikaların kurulması, mülkiye ve adliye teşkilatının yeni esaslara
bağlanması gibi teşebbüslerle halkın sevgisini kazandı.
Sultan, aşırı derecede propagandası yapılan Batı kültür ve me-
deniyeti baskısının bertarafı için çok gayret sarfetti. Batı'nın tüm ye-
nilik isteklerinin Gayri Müslim tebaanın yararına olduğunu görerek
farklı bir politika takip etti. Bu politikanın esası, hizmetlerden sade-
ce gayri müslimlerin değil memleket sınırları dahilinde bulunan tüm
insanların faydalanması amacına yönelikti. Batılı devletlerin reform
paketleri yerine ülkenin kendisine has reform paketlerini uygulama-
ya çalıştı.
Bir ilaç, her bünyeye aynı faydayı sağlamaz.
59


II. Abdülhamid Han'ın Liderlik Sırları
Mehmet AYDIN
Mehmet AYDIN
II. Abdülhamid Han'ın Liderlik Sırları
Abdülhamid Han; Avrupalı devletlerin devamlı hürriyet ve
sefbesti taleplerinde samimi olmadıklarım, zaten onlarda olmayan
bu serbstilerin kendilerinde olduğunu belirterek, ilerlemenin, bilim
ve teknolojide Batılı devletler seviyesine gelmenin yavaş yavaş ola-
cağını, bunda acele etmenin ise memleket için felaket olacağını be-
lirtiyordu; "Memleketimiz, Avrupa ölçüleriyle mütaala edile-
mez...Bazı yerlerde, Avrupa ortaçağı hayatım sürdüren vahşi, barbar
insanlar yaşar. Bu insanlar, Avrupa'nın bugünkü hayatına nasıl inti-
bak edebilirler...Batı'dan gelen bütün yeniliklere düşman olduğumu-
zu söylemek haksızlık olur" (85)
Esaretin diğer bir versiyonu milletleri borçlandırmaktır.
Borç para alan devletler, borçlandıkları ülkelerin hizmetkarı
ve bir nevi sömürgesi haline gelirler. Abdülhamid Han bunun idra-
kinde olarak ülkeyi borçla değil, öz kaynakları ile (bağımsız olarak)
kalkındırma hedefini seçti. Taklitten kaçındı. Batının kültürü değil,
bilim ve teknolojisinden istifade ile en iyisini yapmaya gayret etti.
60 Müesseseleri ve gelenekleri bozmadan memleketi maddeten kuv-
* vetlendirecek teşebbüslere girişti. Dış borçların bir kısmını ödedi ve
yeni borç almadan ülkeyi kendi imkanları ile kalkındırdı. Onun za-
manında kurulan meslek okulları, yapılan kara ve demir yolları, ku-
rulan işletmeler Osmanlı devletini zamanın devletleri ile yarış eder
hale getirdi.
Düşman tarafından tavsiye edilen kurtuluş reçetesi öldür-
mek içindir.
II. Abdülhamid Han anlatıyor; "İnkişaf (ilerlemek) dış tesirler
ve tazyikler neticesinde olamaz; içimizden gelmeli, kendiliğinden
tabii olmalı ve kendi yolunu takip etmelidir. İnkılap diye kabul et-
tirmek istedikleri yenilikler, muhakkak ki bizim felaketimize sebep
olacaktır. Neden bunlar bize, bizi mahvetmeye ahdetmiş düşmanla-
rımız tarafından tavsiye edilmektedir? Çünkü onlar, o inkılapların
felaketimize sebep olacak hastalık olduğunu bildiklerinden bilhassa
tavsiye etmektedirler. Bizim güya geri kalmış halimize herkes acı-
makta, Avrupa memleketleri asıl kendilerinde birçok reform ihtiyaç-
ları olduğu halde riyakarca bizim kalkınmamız için bir şeyler yap-
mamızı istemektedirler. Büyük Devletlerin inkılap talepleri hiç bit-
miyor. Memleketimizin teşkilatı hakkında hiçbir şey bilmedikleri
halde, nasihatçı rolü oynamaktan vazgeçmiyorlar. Sefirler, sanki hü-
kümdar imişler gibi saraylarında oturuyorlar, ancak birkaç yüksek
memurla münasebetleri oluyor ve oturdukları yüksek yerlerden hü-
kümler veriyorlar. Memleketimize ait bütün bildikleri İstanbul ve
Adalar'dan ibarettir. Hayatımızın içyüzü hakkında hiçbir fikirleri
yoktur. Dinimizi tanımazlar, dilimizi anlamazlar. Bütün bunlara rağ-
men, tavsiyelerini muhakkak kabul ettirmeye çalışırlar. Allah'tan
kendi aralarında da hiçbir zaman anlaşmazlar. Günümüze ait mese-
lelerde, hepsi kendine göre ayrı bir fikir verir. Müşterek oldukları
yegana nokta şudur: Efkar-ı umumiyede, sanki bütün inkılaplar, on-
ların teklifleri ve baskılarıyla yapılıyormuş gibi bir tesir uyandırarak
bizi milletimizin önünde küçük düşürmek, buna mukabil Hıristiyan-
lar'ı yükseltip, büsbütün güçlenmelerine vesile olmak. Bu inkılap
mevzuu şeytanca bulunmuş bir desisedir. Bizi kendi halimize bırak-
salar çok daha iyi ederler. Çünkü kabul ettirmek istedikleri bu inkı-
laplar, milletimizin menfaati bakımından ciddiye alınıp tatbik edile-
bilecek şeyler değildir. Halbuki kendi irademizle hareket edebilsek
yavaş fakat devamlı bir şekilde ilerleyeceğimizden eminim. Eğer
bizde bazı inkılaplar kabul edilecekse, memleketin hakiki şartları
göz önünde tutularak yapılmalıdır. Yani teferrut etmiş birkaç idare-
cinin fikir seviyesi değil, halkın medeniyet seviyesine nazarı itibara
alınmalıdır. Avrupa'dan gelen her şeyi şüphe ile karşılayan, pek çok
defa fermanlarımızı aldığı anda yakın ulema sınıfın aksül emelini de
hesaba katmak lazımdır. İnkılapların tatbikinde her adımı atmadan
evvel zemini yoklayarak, yavaş, yavaş hareket etmekle haklı oldu-
ğuna kaniyim." (86)
Birlik ve beraberlikte
vardır.
kuvvet, ayrılıkta sıkıntı ve felaket
Abdülhamid Han maddi ve manevi alanda ilerlemenin ancak
birlik ve beraberlik içerisinde çalışmakla, yavaş yavaş olacağım,
birden bire inkişafın mümkün olmadığını, emperyalist devletlerin
ülkedeki menfaatleri icabınca buna müsaade etmediklerini, devlet-
ler arasında güçlü olan yaşar ve güçlü olan haklıdır prensibinin yü-
rürlükte olduğunu belirterek sık sık şunu dile getirirdi;
İlerlemek, büyümek ancak iç bünyedeki hu/urun temini ile
mümkündür.


Yüklə 3,8 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   50




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə