Pinnat: Kanatsı. Uzamış bir eksen boyunca karşılıklı dizilmiş yapılar.
Yaprakçıkları ana ekseni üzerine karşılıklı dizilmiş bileşik yaprak. Örnek: baklagillerde
pinnat yaprağın bulunması.
Pinnatifid: Kanatsı bölmeli. Yaprak ayasının orta damara doğru üçte birinden az
bir şekilde parçalanması.
Pinnatilobat: Kanatsı loblu. Yaprak ayasının hafif şekilde loblar meydana
getirmesi.
Pinnatipartit: Kanatsı parçalı.Yaprak ayasının orta damarına doğru yandan
biraz fazla bir şekilde parçalanması.
Pinnatisekt: Kanatsı derin parçalı. Yaprak ayasının orta damara kadar derin
parçalanmış olması.
Pinositoz: Hücre içmesi. Hücre zarından doğrudan geçemeyecek kadar büyük
moleküllü sıvı maddelerin hücreye alınması.
Pinositozis: Hücre içmesi. Hücreler tarafından sıvı damlalarının absorbe
edilmesi ve yutulması.
Pinus: Çam. Örnek: Pinus pinea: Fıstık çamı
Pirenoid: Nişasta tanecikliler. Bazı protozoonların kromatoforlarındaki nişasta
içeren tanecikli yapılar.
Pirimidinler: Karbon ve azot atomları içeren tek halkalı bazlar, nükleik asit
bileşenleri. Örnek: Sitozin, timin, urasil bazları
Pistil: Dişi organ. Ovaryum, stilus ve stigmadan oluşan ve megasporlar üreten
çiçek organı.
Pistillat: Tek dişi eşeyli. Yalnız dişi organı bulunan çiçek.
Pityalin: Tükürük enzimi. Tükürüğün bileşiminde bulunan, karbonhidratların
sindiriminde rol oynayan enzim.
Piyojen: İltihaplı enfeksiyon yapan.
Placodermi: Yalnız fosillerden bilinen ilkel çeneli balıklar. Bunların hem
kemikli hem de kıkırdaklı balıkların ataları olduğuna inanılmaktadır.ilkel çeneli
canlı,örnek: ilk evrimleşen çeneli ve çift yüzgeçli balıklar placodermiye aittir.
Plak: Birkaç virüs üreme devresi sonunda bitişik hücrelerin ölmesi veya
erimesiyle hücre tabakasında meydana gelen yuvarlak ve açık renkli bölgeler.
Plankton: 1. Küçük deniz canlıları. Hemen hemen bütün sularda yaşayan küçük
serbest yüzüşlü bitki ve hayvanlar. 2. Suyun hareketiyle pasif olarak sürüklenen küçük
canlıların genel adı. Örnek: Deniz ve tatlı su mikroorganizmaları.
Planktonik: Plankton yapısında olan ya da planktona ilişkin olan.
Plantigrad: Düz tabalı yürüme. Tabanına basarak yürüme ile belirlenen kısmen
yavaş bir hareket biçimidir.
Plasenta: Cenin besler, cenin besleği Kısmen embriyo, kısmen de ananın
dokularında (uterus duvarında) oluşan ve embriyoya besin maddesi ile oksijen taşıyan
ve artık maddeleri atan bir yapıdır.
Plastid:
Bitki renk oganeli. Hücrenin özel bir organelidir. Bitki hücrelerinde
renk veren taneciklerin genel adı. Örnek: Kloroplast ya da amiloplast.
Plazma zarı: İşlevsel zar. Hücreye tüm besin maddelerinin girdiği ve bütün
metabolik artık ya da salgılarının atıldığı hücrenin canlı işlevsel zarı.
Plazma: Şekilli elementlerin olmadığı kan.
Plazmid: Bakteri basit DNA’sı. Bakteri sitoplazmalarında bulunan ve
kromozom gibi davranan DNA'lar.
Plazmodyum: Sıtma sineği. Cıvık mantarların diploit evresini oluşturan çok
çekirdekli amipsi hareket eden canlı madde kütlesi. Spor oluşturarak üreyen ve sıtmaya
neden olan tek hücreli hayvanlar.
Plazmoliz: Hücre büzülmesi. Bir osmozla su kaybetmesinden dolayı
sitoplazmanın büzülmesi.
Pleikasyum: Ana eksenin ucunda bulunan çiçeğin altından aynı halkadan 3'den
fazla dallanma olup bu dalların ucunda bulunan çiçeğin hemen altında halkasal dizilişli
3 veya daha fazla dallanma meydana getiren çiçek durumu.
Pleiotropik
gen: Çok etkili gen. Belli bir bireyde birkaç farklı karaktere etki
eden gen.
Pleksus: Yapı ağı. Sinirlerde olduğu gibi birbirine bağlanan yapıların ağı.
Pleomorfik: Çok şekilli. Farklı morfolojik şekillerde olabilen.
Pleomorfizm: Çok formlu, çok şekilli. Yaşam döngülerinde en az iki ya da daha
fazla form gösteren mikroorganizmalar. Bir dermatofitin konidi oluşturmasının
durmasını tanımlamak için de kullanılır.
Pleura: Akciğer dış zarı. Akciğerleri saran iki katlı zar.
Ploidi: Kromozom sayısı. Bir hücrede kromozom takımlarının sayısı ile ilgili.
Plumoz: Tüysü-tüylü. Tüyün üzerinde tüysü ince yapıların bulunması. Kuş
tüyünde olduğu gibi.
Pneuomokok: Üst yolunum yollarında hastalık yapan bir bakteri. Üst solunum
bakterisi.
Pnömokok:
Zatürre bakterisi. Lanset veya mum alevi şeklinde diplokok.İnsanda
ve diğer memelilerde zatürree hastalığına yol açan bakteri.
Poikilotermal: Soğukkanlı. Değişken vücut sıcaklıklı. Çevrenin sıcaklığı ile
değişen bir vücut sıcaklığına sahip olma.
Polar Flagella: Tek uçtan kamçılı. Hücrenin bir ucundan çıkan tek ya da demet
halinde flagella.
Polarimetri: Polarimetre denilen cihazla yapılan, karbonhidratların polarize ışığı
çevirmelerinden faydalanarak geliştirilen miktar tayini metodu.
Polen: İnce toz. Çiçek tozu. Erkek organın başçığında bulunan, bitkinin genetik
özelliklerini taşıyan, üremeyi sağlayan kısımdır.
Poli: Çok sayıda.
Polifletik:
Çok
kökenlilik.
Poligami: Bir bitkide erdişi çiçeklerin, erkek ve dişi çiçeklerden biri ile beraber
bulunması.
Poligen: Çok gen çifti. Aynı ırayı eklemeli olarak etkileyen iki ya da daha çok
gen çifti.
Polihedral
Virüsler: Kapsitleri düzenli 12 köşeli, 20 üçgen düzlemli,
ikozahedral şeklinde, bakterilerde, çoğu bitki ve hayvanlarda görülen virüsler;
adenovirüs, poliovirüs gibi.
Polikarpi:
Çok
karpelli.
Polimer: Çok yapılı. Birden fazla benzer ya da farklı birimin, kovalent bağlarla
birleşmesiyle oluşan yapı.
Polimerize: Çok yapı özellikli. Polimer yapıda, polimer özelliği gösteren.
Polimorfizm: Çok şekilli. Bir türün üyeleri arasındaki biçim farklılıkları. Bir
populasyonda birkaç farklı fenotipin görünmesi.
Polip: Şişlik, çıkıntı. Hidra benzeri hayvanlar. Bazı Sölenterat’ların hayat
devresinde sesil evre. 2. Mukozadan oluşan çıkıntı.
Polipeptid: Protein molekülünün yapısında bulunan amino asit zincirlerinin bir
parçası.
Poliploidler: Çok kromozomlu. İkiden daha çok homolog kromozoma sahip
olan organizmalar.
Polisaj: Parlatma, parlatmak. Makine sanayinde parlatmak.
Polisakkarit: Çok şekerliler. Çok sayıda monosakkaritten meydana gelen
organik bileşikler.
Dostları ilə paylaş: |