5
Sufî
bir aileden geldiği, babasının ve dedesinin sufî olduğu belirtilmektedir.
Babasının adı Ebû Muhammed Tebrizî’dir ve kundura işleyen bir zanaatkâr
olduğu
bazı kaynaklarca ifade edilmektedir.
14
Bundan dolayı kendisinin de sahneye bir sufî
olarak çıkması şaşırtıcı değildir. Fazlullah, ittihâdî bir sufî yani vahdet-i vücûd
temsilcisi olarak ortaya çıkmıştır. Ancak şeyhinin kim olduğu bilinmemektedir.
Bunun sebebi kendisini belli bir sufî fırkaya ait göstermemesi olabileceği gibi
Necef’te uzun bir zaman kalması da olabilir. Kendisine ve Tabilerine ait kitaplarda
Fazl’ın babasının adının geçmemesi ise onu
küçük yaşta kaybetmesinden
kaynaklanıyor olabilir. Küçük yaşta babasız kalması hayatının sınırlarını kendi
başına çizmesini, yeteneklerini ve hırslarını kendi kendine olgunlaştırmasını gerekli
kılmıştır. Bütün bunları, Kendini Muhammed ve Mesih’le bütünleştirerek
gerçekleştirme yoluna gitmiştir.
15
Fazlullah-ı Hurûfî’nin hayatı ile ilgili en önemli iki kaynak, Emir Gıyasüddîn
Muhammed b. Huseyn b. Muhammed el-Esterâbâdî’nin Farsça İstiva-nâme’siyle;
Fazl’ın halifelerinden olan Seyyid İshâk-ı Esterâbâdî’nin Mahrem-nâme’sidir.
16
İstiva-nâme’nin başında Fazl’ın doğum tarihinin 740/1339-1340, kurduğu
Hurûfîliği yayma başlamasının 788/1386, öldürülmesinin ise 796/1394 olduğu
bildirilmektedir.
17
Melikoff onun sufîliğe çok erken yöneldiğini on sekiz yaşında bir sûfî
mürşide, anlaşıldığına göre İsmâîlî bir Şiî’ye intisab ettiğini belirtir. Daha sonra
Fazlullah tasavvuf yolunda sülûk süresi olan çile’yi 1370-71’de İsfehân’da, otuz iki
yaşında tamamladı.
18
Fazl’ın tasavvufa nasıl sülûk ettiğini halifesi İshâk-ı Esterâbâdî’nin Hâb-
nâmesinden öğrenmekteyiz. Buradaki anlatıma göre bir gün bir derviş Mevlana
Celâleddin’in “ Bekaya sahip olduğun halde ölümden ne endişe ediyorsun/ Hüdanın
nuruna sahipken neden mağarada gizleniyorsun” anlamındaki bir beyitini okuyordu.
Fazlullah bu beytin hakiki anlamını hocası Kemalüddîn’den sorması üzerine hocası,
bu beytin ibadet, riyazet, aşk, zevk ve cezbeyle anlaşılabileceğini söylemiştir. 756
veya 758’de, yaklaşık on sekiz yaşlarında
olan Fazl, bu intisapla beraber kendisini
ibadete verir. Tasavvuf yoluna giren Fazl, hacca gider ve dönüşünde Harezm’e uğrar.
Bu gecede kendisine futuhat olmadığı takdirde artık bu yoldan vazgeçeceğine dair
içinde kuvvetli bir istek duyar. Rivayete göre o gece kendisini Esterâbâd’daki
bahçesinde görür. Ona göre burası Kur’an’da geçen “mak’ad-ı sıdk”tır. Peygamber
Hz. Süleyman oradadır ve yakınında da “makâm-ı a’raf” vardır. Süleyman’ın
Hüdhüd’ü sorması üzerine Hüdhüd gelir. Bu arada
bir kara karga getiriler ve
Süleyman’ın emriye tüylerini yolup bahçe duvarından dışarıya atarlar. Hz. Süleyman
14
Melikoff,
Uyur İdik Uyardılar, 184.
15
Ünver,
Hurûfîlik ve Kuran Nesimî Örneği, Ankara, 2003, 49-50.
16
Gölpınarlı,
Hurûfîlik Metinleri Kataloğu, 3 ; Emir Gıyasüddîn ,
İstivâ-nâme , 1a.
17
Emir Gıyasüddîn ,
İstivâ-nâme , 1a .
18
Melikoff,
Uyur İdik Uyardılar, 185.
6
bu kargayı Fazl’a teslim eder. Fazl uyandığı zaman Süleyman’ı Tanrı, Hüdhüd’ü ruh,
kara kargayı da nefis diye tevil ederek sevinir.
19
Fazlullah’ın intisap ettiği zatın Hasan olduğu Fazl’a
ait mesneviden
anlaşılıyorsa da bu zatın Bâtınîyyeden olduğu tahmin edilmekte ve hakkında başka
bir malumat bulunmamaktadır. Zira bu şahsın Fazl’ın Hurûfî ifadesiyle söylenecek
olursa “ zuhûr ve burûzunu” te’vil bilgisine sahip olarak bu bilgiyi yayacağını haber
vererek onu bu yola sevk ettiği anlaşılmaktadır.
20
Önce Harezm’e oradan İsfahan’a bağlı Tokcı adlı yere gidip burada bir
müddet kaldığı, sonra Tebriz’e geldiği, Cılayırlı Hasan oğlu Sultan Üveys’in (775-
1374-1375) Fazl’ın toplantılarına devam ettiği, sohbetlerinde bulunduğu hatta Fazl’ın
ona teberrüken bir derviş külahı verdiği, vezir Zekeriyya ve Sâhib-sadr Şeyh
Hoca’nın kendisine itikat ettikleri, Bakü’ye de geçerek bir müddet burada kaldığı
şeklindeki malumat da Hâb-nâme adlı eserden öğrenilmektedir.
21
Yine
aynı eserin bildirdiğine göre Fazl’a 775/1374 yılı Ramazan ayında şer’i
hükümlerin te’vil bilgisi verilmiş, ve o da bu bilgilerden “Cavidân-nâme,
Muhabbet-
nâme ve Arş-nâme”den sözetmiştir.
22
Kurduğu dini, öncelikle İsfahan’da yaymaya başlayan Fazl, ilk zamanlar rüya
yorumuyla işe başlamış ve bu yönüyle şöhret kazanmıştır. Zira kendisinin de rüya
yoluyla hakikat bilgisine ulaştığını, bazı sırlara bu yolla vakıf olduğunu
söylüyordu.
23
Rüya yorumu alanında öyle bir dereceye ulaşmıştı ki, “ sâhibü’t-te’vil”
lakabıyla anılmaya, rüya te’vil etmede Hz. Yusuf ayarında görülmeye başlanmıştır.
Anlatılana göre bir seferinde rüyasında bir ağacın altında Hz. Peygamberi görmüş,
ona selam vermiş ve yıldızlar hakkında kendisiyle sohbet etmiştir.
24
Sonra bir
mağarada inzivaya çekilen Fazl, Müsâfir lakabıyla tanınan ve ölüm
döşeğinde yatan bir dervişi ziyaret etmek için mağaradan ayrılır. Ölüm halindeki bu
derviş Fazl’a artık zuhûr zamanının geldiğini söyler ve ona daha önce gördüğü
rüyanın da buna delil olduğunu söyler. Müsâfir lakaplı bu dervişin aslında kendisinin
hac dönüşü intisap ettiği Şeyh Hasan olduğu tahmin edilmektedir.
25
Bütün bu te’villerden sonra kendisini Mehdî olarak tanıyan ve tanıtan
Fazlullah’ın çevresinde Fahreddin, Celâl-i Burûcîrdî, Fazlullah-ı Horasânî,
Abdullah-ı İsfehânî, Nâyinli ve Reşitli iki kişi ve hurûfî müelliflerinden Mîr
Şerîf’ten ibâret yedi kişi toplandı. Bunlar Fazlullah’a ilk inananlardır.
26
19
Gölpınarlı,
Hurûfîlik Metinleri Kataloğu, 5 ; Aksu, “Fazlullâh-ı Hurûfî”, 277.
20
Gölpınarlı,
Hurûfîlik Metinleri Kataloğu, 6; Mehmet Yiğit, “Hurûfîlik ve Fazlullah Hurûfî”,
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Van, 1990, S. 1 , 76.
21
Gölpınarlı,
Hurûfîlik Metinleri Kataloğu, 6, Aksu, “Fazlullâh-ı Hurûfî”, 277 .
22
Gölpınarlı,
Hurûfîlik Metinleri Kataloğu, 6
23
Gölpınarlı,
Hurûfîlik Metinleri Kataloğu, 6; , Aksu, “Fazlullâh-ı Hurûfî”, 277, Melikoff,
Uyur İdik
Uyardılar, 185
24
Aksu, “Fazlullâh-ı Hurûfî”, 277 ; Ünver
, Hurûfîlik ve Kuran Nesimî Örneği, 52
25
Gölpınarlı,
Hurûfîlik Metinleri Kataloğu, 6; , Aksu, “Fazlullâh-ı Hurûfî”, 277
26
Aksu, “Fazlullâh-ı Hurûfî”, 278