57
Hacıbektaştaki türbesine defnedilmiştir.
314
Bektaşi ananesinde Balım Sultan bekar
olup evlenmemiştir. Kitabede adı geçen Balım Sultan’ın
ise Lütfullah Çelebi isminde
oğlu vardır. Bu husus sonucunun ayrı bir şahıs olma ihtimalini ortaya çıkarmaktadır.
Ama bu baba oğul ilişkisinin nefes evlatlığı ile alakalı olması ihtimali ayrı şahıslar
olarak düşündüğümüz bu iki Balım Sultan’ın aynı şahıs olmasının da mümkün
olabileceğini akla getirmektedir.
315
Ali Baba: Baba adı Bahaeddin olan bu ahi lideri kayıtlarda “Ahi Baba”
olarak yer almaktadır. Fota (Gökçen) köyünde XV. yüzyıla kadar zaviyesi
bulunurken, Yavuz Sultan Selim zamanında zaviyesi Fota’dan Tire’nin doğu yakası
sınırındaki Hacı Köy adıyla anılan kesimin güney sırtlarına taşınmıştır. Hakkında çok
fazla bilgi yoktur anlatılanlara göre bu ahi babası Aydınoğulları ile berabe
Horasan’dan Anadolu’ya gelmiştir.
316
Kara Kadı Hazretleri: “
İlmin kutbu haline gelmiş oldukça zengin ve malını
ilim yolunda ve insanlara hizmet için harcayan, bir çok telif eseri bulunan hayır
sahibi bir insandır. Bir çok camii, hayrat yaptırmıştır. Muharrem Efendi nahiv
ilminde Kitâbi Câmi adlı eseri olmak üzere bir çok telifi vardır. Altuncu Abdi
Efendi’nin arûz ilmi ve diğer bilimlerde telif eserleri vardır. Tire büyük bir şehir
olduğu için bilim adamı, yazar, keramet sahibi ulu sultanlar oldukça çoktur biz
burada sadece ziyaret edebildiklerimiz hakkında bilgiler verdik” diye Evliya
belirtmektedir.
317
Evliya’nın ilmin kutbu olarak nitelediği Kara Kadı Mecdeddin’in tam olarak
ne zaman yaşadığı bilinmiyor.
318
Türbenin mimamri özellikleri göz önüne
alındığında ve bölgedeki diğer türbelerle karşılaştırıldığında türbenin XV. yüzyılın
ortalarında inşa edilmiş olabileceğini kabul etmek mümkün görünmektedir.
319
314
M.
Fuad Köprülü, “Bektaşi”,
İA, C.VI s.461-464
315
Önkal,
a.e., s.116-117
316
Armağan,
Belgelerle Beylikler Döneminde Tire, s.32
317
Seyahatname, s.91
318
Armağan,
Belgelerle Beylikler Devrinde Tire, s.36
319
Önkal,
a.g.e, s.76
58
Seyyahımız şehri ziyaret ettikten sonra hayatta olan salihler diye bahsettiği
Şeyh Receb Efendi,
Hatib Ali Efendi,
Arab Bınarı Şeyhi İbrahim Efendi,
Sâbiri
Efendi’lerle vedalaşmış ve onların hayır dualarını aldığını söylemektedir. Bunlar
dışında Evliya Çelebi vilayet ayanından ve dost canlısı olduklarını belirttiği
Nakîbüleşrâf Bekir Ağa, biraderi
el-Hâc Hamza Ağa,
Nedîm Çelebi,
Yahya Ağa,
Bedastenli Mehemmed Ağa, Arab Salih Efendi, Yeşil İmaret İmamı Çelebi Efendi,
Serdâr Çolak Laz Çavuş, Melek Ahmed Paşalı kapı yoldaşımız Hüseyin Ağa ve
birçok dost ile vadalaşıp
Müsellim Ağa ile ziyafete koyulduk
diyerek Tire şehrinden
çıkıp kuzeye doğru yol alıp ve Menderes Nehri’ni geçmiş ve Tire’den ayrılmıştır.
320
III. Birgi Kazası
Batı Anadolu’da İzmir ili’nin Ödemiş İlçesi’ne bağlı bir nahiye merkezidir.
Küçük Menderes Ovasını kuzeyden kuşatan Bozdağ’ın eteğinde tepeler arasında
kurulmuştur. Ödemiş’in 8 km Kuzeydoğusunda bulunan Bozdağ’dan inen Sarıyar
Deresi’nin iki yamacı üzerine kurulan şehir deniz seviyesinden 390 m
yüksekliktedir.
321
Birgi’nin önünde uzanan ova, Ege sahilindeki antik Efes şehrinden
başlayarak, Orta Anadolu yaylasıyla sınır oluşturan Çal Dağı ve Gözlü Baba Dağı’na
kadar uzanır. Ovanın boyu yaklaşık 100 km eni ise 10 ila 20 km arasında
değişmektedir. Birgi Ovası’nın güneyinde Ege kıyısından başlayan ve doğuya 120
km uzanan Büyük Menderes Ovası yer alır.
322
Seyyahımız Tire ayan ve eşafıyla ayrıldıktan sonra kuzeye doğru yol alarak
atlarla Menderes Nehri’ni geçtikten sonra iki saat daha yol alarak Bayındır kazasına
ulaşmıştır. Menderes Nehri’ni sağ tarafına alarak yola devam eden Evliya doğuya
doğru iki saat yolculuk ederek Birgi’ye ulaşmıştır. Şehre ulşan Evliya buranın
isminin kökeni ve tarihçesi hakkında şu bilgileri bizlere verir:
“
Bir iki kelimelerinden türeyerek Birki derler. Cemşid neslinden Sireye adı
verilen bir melikenin kışlak tahtının bulunduğu bir merkezdi. Daha sonra sene (---)
tarihinde Selçuklu emirlerinden olan Aydınbey oğullarından Mehemmed Şâh
320
Seyahatname, s.91-92
321
Darkot,
“Birgi
”,
İA, C.II, s.632; Emecen, “Birgi”,
DİA, C.VI, s.189
322
Ünal,
a.g.e, s.4
59
tarafından ele geçirilmiştir. Bunun ardından sene (---) tarihinde Orhan Gazi
döneminde Gazi Timurtaş Paşa ve İshak Paşa tarafından ele geçirilmiştir.”
Görüldüğü üzere Evliya şehrin ismi hakkında ya hayal gücünü çok iyi
kullnarak ya da halk arasında söylenen sözleri derleyerek bilgiler versede bunların
pek gerçekle ilgisi yoktur. Tarihçe hakkında verdiği bilgiler kısmende olsa gerçeği
yansıtmaktadır. Biz burada Birgi’nin isminin kaynağı ve tarihçesi hakkında kısaca
bilgi vermeğe çalışacağız. Ortaçağda giderek önem kazanan Birgi’nin daha eski
mazisi hakkında çok fazla bilgi yoktur. Hypaiapa antik şehrinin yer aldığı bölgede
yerleşimin M.Ö 3000’lere kadar indiği sanılamktadır.
323
Roma döneminde gelişmeye
başalayan şehirde antik dönem boyunca basılan paralar bu dönem boyunca
Hypaiapa’nın varlığını sürdürdüğünü göstermektedir.
324
Birgi yöresi sırasıyla Frig,
Lidya, Pers, Bergama ve Roma hakimiyetinde kaldı. Birgi bu dönemde savunma
maksadına yönelik olarak ovaya bakan yüksek bir mevkide
kale-şehir olup Pyrgion
veya Pyrgi diye anılmaktaydı. Şehrin bugünkü ismi buradan gelmektedir.
325
1280-
1282 tarihleri arasında Aydın, Sultanhisar, gibi tahkimli şehirlerde Emir Menteşe
tarafından alındı. Damadı Sasa Bey ise Magnesia, Priene, Ayasuluğ gibi şehirleri ele
geçirdi.
326
Sasa Bey ve Aydınoğlu Aydın İlinin fethini tamamladıktan sonra
anlaşmazlığa düşmüşler ve Aydınoğlu Mehmed Bey tarafından Sasa Bey
öldürülmüştür. Böylece bölge tamamen Aydınoğullarının kontrolüne girmiştir.
327
Gâzi Mehmed Bey 1307 yılında Birgi’yi ele geçirdi ve burayı
kurmuş olduğu
beyliğinin merkezi durumuna getirdi. Aydınoğlu Mehmet Bey burada cami, türbe ve
medrese inşa ettirmiştir. Ömeri ve İbn-i Batuta buradan Memleket-i Birgi diye
bahsetmişlerdir.
328
İbn-i Batuta Mehmed Bey’i Birgi’de ziyaret etmiş ve şehirden
övgüyle bahsetmiştir.
329
Ayrıca Birgi Aydınoğulları devrinde bir metropolitlik olma
özelliğini
sürdürdü, 1378’de Birgi piskoposluk olarak Efes’e bağlandı ve XV.
323
Darkot,
“Birgi
”, s.632; Emecen, “Birgi”, s.190
324
Ünal,
a.g.e, s.4
325
Darkot,
a.g.m, s.632; Emecen,
a.g.m, s.190
326
Akın,
a.g.e, s.17; Darkot,
a.g.m,s.380
327
Wittek,
a.g.e, s.39-43-67; Akın,
a,g,e, s.17; Darkot,
a.g.m, s.380
328
Wittek,
a.g.e, s.39-43-67; Akın,
a,g,e, s.17; Darkot,
a.g.m, s.632
329
Akın,
a.g.e, s.18; Darkot,
a.g.m, s.633; Emecen,
a.g.m, s.190