63
sağlık
mesleki okullar için
ZEKÂ
EĞİLİM VE YETENEK KAVRAMI
Organizmanın fizyolojik ve anatomi bünyesinin temeli olan
kalıt-
sal özelliklere
eğilim (bir şeye eğilmek) denir. Eğilimler insanda nasıl ye-
teneklerin gelişeceğini belirlemez, bu onun aktivitesi ve ortamın etkisine
bağlıdır. Eğilimler kalıtımsal bünyelerdir,
yetenekler ise öğrenme ve
tat-
bikat sayesinde
edinilmektedir.
Bunu daha kolay anlatabilmek için şöyle diyebiliriz: Orta tıp oku-
lunda bir nesilden hangi hemşirenin daha iyi tıp teknisyeni olacağını nasıl
söyleyebilirirz? Hiç kimse için önceden hiçbir şey söyleyemeyiz, hastane-
lerde tadbikat sırasında nasıl davrandıklarını görmek lazım. Ödevlerin
gerçekleştirilmesinde daha büyük uyanıklık, girişim, hüner ve kolaylık
gösterecek olanlar, hastalara iyi bakanlar ve onlarla iyi iletişim kuranlar,
tatbiki derslerde onlar gibi olmayanlardan daha iyi olacaklarını tahmin
edebiliriz. Bunlar eğilimlerdir. Bu eğilimler yeteneklere dönüşecek mi,
okulda bilgi edinmek için sarfedilen emek, sağlık
işiyle ilgili tutumlar oluş-
turmak, meslek için önemli olan karakter çizgileri oluşturmak gibisinden
diğer önemli etkenlere bağlı olacaktır. Eğilimlerle alakalı bileşik hünerle-
ri öğrenmek ve icra etmek gerekir, aksi halde yetenekler gelişmeyecektir.
Yetenekler
sürekli öğrenme ile geliştirilir.
İnsanda beden yetenekleri, algılama yetenekleri, psikomotor yete-
nekleri, zekâ ve diğer yetenekler mevcuttur.
ZEKÂ KAVRAMI
“Zekâ” kelimesi Latince intelitere sözcüğünden kaynaklanmakatadır
ve anlama veya akıl etme anlamındadır.
İnsanın bu yeteneği için sayısı çok definisyon vardır: Soyut düşün-
me yeteneği,
yeni durumlara uyma yeteneği, öğrenme yeteneği, nesneler
arasında önemli ilişkilerin farkına varma yeteneği, eski bilgileri yeni şekil-
de kullanma yeteneği vb.
64
Psİkolojİ
Genelde bireyin rasyonel düşünmesi, amaçlı davranması, ortama
uyması ve ortamla işbirliğinde bulunması olarak tanımlanmaktadır.
XX. yüzyılda bu yetenek pek çok araştırıldı ve onu açıklayan sayısının çok
tepkisi vardır. Teoriler genelde çift etkenli (Ör. Spirman G genel ve S özel
ayırt eder) ve çok etkenli olmak üzere ikiye ayrılır. Örneğin Terston bu iki
etken yanı sıra daha 7 farklı etkene işaret eder:
S- Özel faktör
- alanda ilişkileri düşünme yeteneği,
P- Algılama etkeni
- problemin görme alanında olan ödevler yardı-
mıyla halledilmesinden ibarettir
N- Sayısal etken
- basit veya bileşik matematik ödevlerine aittir
V-
Sözlü etken - söz anlama, onların ilişkisi ve sözlü sonuca varma
yeteneğine aittir.
M- Bellek (memory) etkeni
- söz, harf ve sayıların dolayısız olarak
öğrenilmesine aittir
W- Akıcılık etkeni
- ayrı kelimeleri hızlı kullanma ve hızlı kelime
üretme
yeteneği
R- Yargı etkeni
- problemin halledilmesindeki genel prensiplerin
bulunması yeteneğine aittir. Terston bu etkeni zekâ operasyonlarında en
önemli olarak bulmaktadır.
Psikologlar zekâ yeteneğinin tanımlanmasında şu kavramlara işaret
etmektedirler:
BİYOLOJİK ZEKÂ (bu kavramı Galton oturtmuştur) insan ente-
lektüel faaliyet yeteneği için sorumlu olan insan beyninin bünyesi, onun
fizyolojisi, biyokimya ve genetiğe aittir (bilinçli davranmak, problem çöz-
mek, öğrenmek vb). Bu insanı hayvandan ayırmaktadır ve insanlar arasın-
daki bireysel farklar için sorumludur.
Biyolojik zekâ elektroensefalograf ve diğer fiziksel ve fizyolojk ölçü-
lerle tartılmaktadır. Biyolojik taban yoksa zekâ da mevcut olmaz (Eysenck
1986) Bu kavram fundamental olmamakla beraber en az yer almıştır.
65
sağlık mesleki okullar için
PSİKOMETRİK ZEKÂ veya Qi ağırlıklı
olarak biyolojik yani gene-
tik zekâ ile şartlıdır. Kültürel, ailevi, eğitici ve sosyal ile ekonomik etkenler
bu zekânın gelişimini etkiler. Kaba bir hesaplamaya göre, Qi yaklaşık yüz-
de 70i genetik etkenlere bağlıdır, ancak Qi biyolojik zekâ ile asla eşitleşti-
rilemez.
SOSYAL ZEKÂ VEYA PRATİK ZEKÂ, zekânın her günlik hayat-
ta, problemlerin halledilmesinde uygulanması demektir. Bu kavramı ilk
olarak Torndayk 1920 yılında, insanlar arasında uygun davranma yetene-
ği olarak oturtmuştur. Bu zekâ büyük ölçüde Qi ve sosyal yaşamın farklı
açıları, tecrübe, sosyal ve ekonomik durum, sağlık, motifl er, alışkanlıklar,
aile ağacı, ruhsal bozukluklar ve diğer etkenlere bağlıdır.
Yüksek Qi-ye
sahip olan oysa alkolik olan bir bireyin hayatta başaramayacağı kesindir.
Kişilik önemli etkendir ve duygusal yeteneksizlik, uyumsuzluk, nevrotik
gibi özellikler mevcutsa yüksek zekâya karşın bireyin kendi zekâsını sosyal
açıdan benimser şekilde kullanabilmesini engeller.
Diğer yandan kimi bireyler yüksek bir zekâya sahip olmadıklarına
karşın, sosyal açıdan başarılı olabilirler(şowmenler, sporcular vb) Sosyal
zekâ sayısı çok farklı açıyı dahil ettiği ve tartılamadığını göz önüne alarak,
onun bilimsel önemi benimsenmez. (V.Stamenkova-Trajkova 1995)
DUYGUSAL ZEKÂ (EQ) (Bu kavramı D.Golman 1995 yılında
güncellemiştir) - Hayatta, iş yerinde ve ailede başarmak için sadece zekâ
yetmez.
Bilim mutluluk, başarının akıl ile koordinasyon içinde olan duy-
guların gelişmiş olduğuna bağlılığını iddia etmektedir. Bu doğrultuda ya-
pılan deney ve araştırmalar da bunu doğrulamaktadır. İnsanın öğrenme ve
engelleri aşma yeteneği sadece kalıtımsal mesele değildir. Nöroloji veriler
rasyonel ve duygusal akıl arasındaki ilişkiyi gösterir. Duygusal akılın mer-
kezi, MSSde (Merkezi sinir sisteminde) yerleşik bulunan badem şeklin-
deki Amigdal bezinde bulunduğu biliniryor. Bu bezden yayılan sinyaller
rasyonel (düşünen) akıl sinyallerine kıyasen çok daha hızlı yol katederler.
Evrim açısından Amigdal bezi gücü örnekseldir. İnsanda tepkilerin
süratı
bir önceliktir, mesajın duygusal sesini tanıyabilmek önemli bir ser-