35
sürenin iki yılı tamamlamasının, evliliğin geri dönülemez şekilde temelden
sarsıldığına esas teşkil edeceği düşünülmüştür.
151
Bu sürenin kesintisiz olması şartı
aranmadığı gibi, süre sonunda davalı eşe boşanma kararı üzerinde direnme hakkı da
tanınmamıştır.
152
Hâkimin yapacağı iş, boşanma davasının açıldığı tarihte sürenin
dolduğunu ve davacının evlilik birliğini sona erdirmek isteyen iradesini tespit
etmekten ibarettir.
153
Hâkim ayrıca bir inceleme yapamaz.
b. Birliğin Temelinden Sarsılması
ZGB 115, bazı şartların gerçekleşmesi durumunda, iki yıllık sürenin
dolmasının beklenmesine gerek kalmaksızın eşlere boşanmayı talep etme imkânı
getirmektedir. Bu maddeye göre: “Ciddi sebeplerin evlilik birliğinin devamını
çekilmez hale getirmesi durumunda, buna neden olmayan eş iki yılın bitmesini
beklemeden boşanma talep edebilir.”
154
Bu maddeye dayanarak boşanma talep etmenin ilk koşulu, beklemeyi ortadan
kaldıracak nitelikte evlilik içi şiddet gibi önemli bir sebebin varlığıdır.
155
Maddede
haklı durumlar tek tek sayılmamış, hâkime her özel durumu kendi şartları içinde
derlendirmesi için takdir yetkisi tanınmıştır.
156
İkinci koşul ise, beklemeyi ortadan
kaldıracak sebebin davacıdan kaynaklanmamasıdır. Davacının kendi kusuru
süresinden önce boşanmayı engeller.
Önemli sebepler objektif olabileceği gibi sübjektif de olabilir.
157
Yani, bu
sebep eşlerin davranışlarından bağımsız nitelikte bir durum ya da olaydan
150
ZGB 175 ve 176. maddeler uyarınca mahkemece düzenlenmiş ayrı yaşama sonrasında da bir
taraf diğer tarafa rağmen boşanmayı talep edebilir (Hausheer, s. 33).
151
Hausheer, s. 33.
152
Helvacı, s. 1155, dn. 7, 8.
153
Hausheer, s. 33.
154
Helvacı, s. 1155.
155
Hausheer, s. 33.
156
Helvacı, s. 1156, dn. 10.
157
Hausheer, s. 33; Helvacı, s. 1156.
36
kaynaklanabileceği gibi, davalı eşin kusurlu davranışlarından da kaynaklanabilir.
158
Önemli olan hâkimin, bu sebebin evlilik birliğini temelinden sarstığını ve ortak hayat
çekilmez hale getirdiğine kanaat getirmesidir.
4. Bir Boşanma Yargılamasının Diğerine Dönüştürülmesi
Anlaşmalı boşanmaya dayalı bir davada mahkeme, sonuçlara ilişkin
düzenlemenin onayının mümkün olmaması ya da iki aylık düşünme süresi sonunda
eşlerin yazılı onay vermemiş olmaları gibi sebeplerle ortak başvuru koşullarının
oluşmadığını görürse, taraflar serbest iradeleri ile başvurularını geri almadıkça hemen
ret kararı veremez. ZGB 113’e göre: “Hakim ortak dilekçe ile boşanma şartlarının
oluşmadığı sonucuna varırsa, her eşe, ortak dilekçeyi tek taraflı talep haline çevirmesi
için süre tanır.”
159
ZGB 113’te düzenlendiği üzere, hakimin her eşe, tek taraflı olarak, talebini
ZGB 114 veya 115’e göre devam ettirmesi için süre vermesi ve taraflardan birinin
belirlenen sürede dava açmasıyla mahkemenin yetkisinin ve geçici tedbirlerin devam
etmesi sağlandığı gibi mal rejimine ilişkin talepler de ilk başvurunun yapıldığı tarihe
göre belirlenmiş olur. Böylece, 111. maddenin uygulamasıyla geçen sürenin boşa
gitmesini önlenir ve usul ekonomisine uygun olarak hareket edilmiş olur.
160
ZGB 113’te öngörülen durumun tersi bir durum da ZGB 116’da
düzenlenmiştir. ZGB 116’ya göre: “Eşlerden biri ortak hayatın kurulamaması veya
evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle boşanma talep ederse ve diğer eş boşanmaya
açık olarak rıza gösterirse veya karşı dava açarsa, ortak dilekçe ile boşanmaya dair
hükümler kıyasen uygulanır.”
161
158
CEFL’nin tavsiye kararında, ayrılık 1 yıl sürmeden boşanma talebinin kabul edilmesi, davalı
tarafın ağır kusuruna bağlanmıştır.(Şıpka, s. 169).
159
Helvacı, s. 1154.
160
Hausheer, s. 36; Özdemir, s. 74, dn. 351.
161
Helvacı, s. 1155.
37
Bu hükme göre, taraflardan birisi diğerinin davasını kabul eder veya karşı
dava açarsa, bu durumda artık, ZGB 114 ve Md. 115’teki koşulların oluşup
oluşmadığına bakılmayacak; boşanma ve sonuçları konusunda tam anlaşma
sağlanması durumunda ZGB 111, boşanmanın tüm sonuçları üzerinde anlaşmaya
varılamaması ya da anlaşmanın mahkemece onaylanır bulunmaması durumunda ise
ZGB 112 uygulanacaktır.
B. İsviçre Hukukunda Boşanmanın Dayandığı Temel İlkeler
Bizim Medeni Kanunumuzun da temelini teşkil eden 1907 tarihli İsviçre
Medeni Kanunu, değişiklik öncesi, Boşanma Hukukunda kusur prensibinden hareket
ediyordu. Üstelik kusur yalnızca özel boşanma sebeplerinin değil, genel boşanma
sebeplerinin söz konusu olduğu durumlarda da aranılan bir unsurdu. Şöyle ki, eski
İsviçre Medeni Kanunu’nun 142/2 maddesinde çökmüş bir evlilik, kusursuz eşin
iradesine rağmen boşanma ile sonuçlanamıyordu.
162
Bu hükme göre, kendi kusuru ile
evliliğin kökünden sarsılmasına sebebiyet vermiş olan veya ailenin bu duruma
gelmesinde kusuru ağır basan eş, bu nedenle boşanma talebinde bulunamazdı. Böyle
bir eş tarafından açılan boşanma davasına karşı, kusursuz veya kusuru az olan eş
142/2 maddesindeki def’iyi ileri sürebilirdi.
Her ne kadar, eski İsviçre Medeni Kanunu boşanma sebeplerini genel ve özel
boşanma sebepleri olarak ikiye ayırmış olsa da, Federal Mahkeme içtihatları ile özel
boşanma sebeplerinde de temelinden sarsılma kuralının uygulaması, genel boşanma
sebebine ilişkin eski İsviçre Medeni Kanunu Md. 142 karşısında özel boşanma
sebeplerini arka plana itmiştir.
163
İsviçre Kanun Koyucusu, kanun ve uygulama arasında doğan bu uyumsuzluğu
gidermek amacıyla yola çıktığı değişim sürecinde, ilk iş olarak “kusurlu eş”
162
Özdemir, s. 34; “..Fakat bu hüküm muhtelif şekilde kötüye kullanılmaya müsait ve fiilen de
kötüye kullanıldığından uzun seneler sonra açılmış olan bir davada davacının kusurunu ileri
sürme imkânına, kanunda yapılacak bir değişiklikle engel olmak lâzımdır..”(Bkz., Gürsoy,
Kemal Tahir: “Boşanma Hukukunun Tarihî Gelişimine Bir Bakış ve Boşanma Sebeplerinde En
Yeni Gelişmeler”, AÜHF 50. Yıl Armağanı, C. II, Ankara 1977, s. 30 vd.).
163
Gürsoy, s. 26.
Dostları ilə paylaş: |