aa)TMK md.196 gereği eşler birlikte yaşarken ve TMK md.
197 gereği, ayrı yaşamada haklılık nedeniyle tedbir nafakası
(Boşanma davasından bağımsız olarak açılabilecek tedbir
nafakası)
Eşler birlikte yaşarken
TMK Madde 196 – “Eşlerden
birinin istemi üzerine hakim, ailenin geçimi için her birinin yapacağı parasal
katkıyı belirler.Eşin ev işlerini görmesi, çocuklara bakması, diğer eşin işinde karşılıksız çalışması, katkı miktarının
belirlenmesinde dikkate alınır.
Bu katkılar, geçmiş bir yıl ve gelecek yıllar için istenebilir.”
2. H.D.Esas : 2003/2288,Karar : 2003/3441,Tarih : 13.03.2003 “ 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle
kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine ve özellikle davacı, davalının evlilik
birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini de ileri sürerek, ailenin geçimi için davalıdan parasal katkı da talep
etmiştir (TMK’nun 195 ve 196). Tanık beyanlarından tarafların halen aynı evde birlikte oturmaya devam ettikleri ancak
davalının ailenin geçimine katkıda bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davacının talebi haklıdır (TMK. 196). Bu nedenle davalının
tedbir nafakasına yönelik temyiz itirazları yersizdir.”
Ayrı yaşamakta haklılık sebebiyle
TMK Madde 197 –“ Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi
biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.
Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim,
eşlerden birinin istemi üzerine
birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının
yönetimine ilişkin önlemleri alır.
Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın
başka bir sebeple olanaksız hale gelmesi üzerine de yukarıdaki istemlerde bulunabilir.
Eşlerin ergin olmayan çocukları varsa hakim, ana ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümlere
göre gereken önlemleri alır.”
2. H.D. Esas : 2002/2066,Karar : 2002/3219,Tarih : 08.03.2002 “ Davacı boşanma davası açılması sebebi
dışında diğer sebeplerle eşinden ayrı yaşamakta haklı olduğunu iddia ile kanunda gösterilen (TMK.
md.197/2, 198, 199) tedbirinin alınmasını istemiştir. Mahkemece davacının bu yöndeki delilleri sorulup toplanmadan
yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.”
bb)TMK md.194 gereği; Aile
Konutu şerhi istemi
TMK Madde 194 –“ Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira
sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları
sınırlayamaz.
Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hakimin
müdahalesini isteyebilir.
Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili
gerekli şerhin verilmesini isteyebilir.
Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş,
kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı haline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile
müteselsilen sorumlu olur.”
Yeni Medeni Kanunla aile hukukunda yapılan önemli değişikliklerden birisi de, aile konutu ile ilgili
bulunmaktadır. Eski Medeni Kanun hükümleri arasında bulunmayan "Aile Konutu " kavramı Türk
hukukunda ilk olarak bu düzenlemede yer almıştır.
Ailenin barındığı, yaşadığı yer ( mekan) aile konutu olarak nitelendirilmelidir. TMK
194 madde gerekçesine göre “eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği,
yaşantısına buna göre yön verdiği,acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı,anılarla dolu bir
alandır”ŞIPKA, Ş. (Haziran 2004).
Aile Konutu ile İlgili İşlemlerde Diğer Eşin Rızası. Sf 74
Aile konutu kavramı; bilimsel görüşler doğrultusunda ve somut olayın
özellikleri,eşlerin iradeleri,çocuklarla olan
ilişkileri,ailenin sosyal yaşantısı ve konutun dış unsurlarla da aile konutu olduğunun anlaşılabilmesi gibi bazı olguların
değerlendirilmesi sonucu belirlenebilecektir.Aile Konutu belirlenirken,konutun nasıl elde edildiği,konut üzerinde
sahip olduğu hakkın türü,yada konutun yeni yasal mal rejimi gereğince kişisel mal mı,yoksa edinilmiş mal mı olduğu
önem taşımayacaktır.Önemli olan husus,hak sahibi olan eşin o konutta eşini ve ailesinin oturtma ve barındırmasının
hukuka uygun bir nedene dayanmasıdır. ŞIPKA, Ş. (Haziran 2004). Aile Konutu ile ilgili İşlemlerde Diğer Eşin Rızası. Sf 83,
Aile konutuyla ilgili hükümler yeni TMK 'nun yürürlüğünden önce kurulan evliliklerde de
uygulanacaktır. DOĞAN, M. (2003 Cilt 52 Sayı.4). Türk Medeni Kanunu’nun Evliliğin Genel Hükümleri Bakımından
Getirdiği Yenilikler. AÜHF Dergisi
TMK md.194 hükmü gereği aile konutu koruması, evliliğin genel hükümleri arasında yer aldığından,eşler
arasındaki mal rejimi ne olursa olsun, taşınmaz nasıl ve ne yolla edinilmiş bulunursa bulunsun,
evliliğin devamı süresince uygulama alanı bulacaktır. Aile konutunun eşler açısından edinilmiş mal yada kişisel
mal olmasının TMK 194 uygulamasında bir önemi yoktur. Gençcan, Ö. U. (2007 Mart). Aile Konutu Kavramı,Şerhi ve
Üzerindeki Haklar. İstanbul Barosu Dergisi Aile Hukuku Özel Sayısı , 27-28
Y.2.HD ,2005/ 1615 E.- 2005/ 4471 K., 22.03.2005 “Aile konutu olarak özgülenen taşınmazın tapu kaydına TMK
194.maddesi gereğince konutla ilgili gerekli şerhin verilmesinin,eşler arasındaki mal rejimiyle alakası
bulunmamaktadır. Başka bir ifade ile eşler arasındaki mal rejimi ne olursa olsun,yada hak sahibi olan eş ,bu
taşınmazı nasıl ve ne yolla edinmiş bulunursa bulunsun,konut aile
konutu ise,
evliliğin devamı süresince
talep halinde tapu kaydına konutun bu niteliğini gösteren şerh konulmak zorundadır.”diyalog- YKD.2005/07
Eşlerden birinin aile konutu şerhi verilmiş konutu daha sonra terk etmesi,o konutun aile konutu olma niteliğini
ortadan kaldırmaz. GENÇCAN, Ö. U. (2007). Mal Rejimleri Hukuku sf 206
2. Hukuk Dairesi,Esas : 2004/5653,Karar : 2004/6811,Tarih : 26.05.2004 “ Tarafların boşanma öncesi ve
davalının müşterek konutu terk etmesinden önce çocukları ile birlikte, aile konutu şerhi verilen taşınmazda
birlikteliği sürdürmüşlerdir. Davalının daha sonra konutu terki, konutu aile konutu olma niteliğini ortadan
kaldırmaz.Toplanan delillerle de konutun aile konutu olduğu belirlendiğinden (TMK. md. 186, 194) davanın reddi
gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, yazılı biçimde karar verilmesi doğru değildir.”