Fəlsəfə tarixi və müasirlərimiz
51
Çağdaş felsefenin genç bayan temsilcisi:
Gönül Bünyatzade
Süleyman
Hayri Bolay
1
Temel
Düşünceleri
İrrasyonel Bilgi
İrrasyonel bilgi felsefe tarihinde rasyonel bilgiye oranla daha az
araştırılan bir konudur. G. Bünyatzade rasyonel ve irrasyonel bilgi çe-
şitlerini idrak sürecinde birbirinin yerine geçen veya biribirini inkar eden ta-
raflar olarak değil, sınırları, yöntemleri ve yapısı belli olan, birbirini ta-
mamlayan ve mükemmelleştiren aşamalar olarak ele almaktadır: “Biz insa-
nın daha büyük bir potansiyelinin, imkanının varlığına öncelik veriyoruz,
ona maddi güçlerinin olduğu gibi, ruhunun da yeteneklerini ortaya çıkara-
bileceğini ifade etmiştik. ...İrrasyonel bilgi insana daha büyük bir misyon i-
çin yaratıldığını ve daha kutsal öze sahip olmasını anımsatmakta ve yol gös-
termektedir.” (
Şərq və Qərb: ilahi vəhdətdən keçən özünüdərk. Bakı: Nurlan, 2006, s.
215-216).
G. Bünyatzade “koşullara, mekana ve zamana bakmaksızın bazen ras-
yonel düşüncenin gölgesinde kalsa bile, kendi varlığını muhafaza eden” ve
egemen düşünceye bağlı olarak kimi zaman felsefenin, kimi zaman da dinin
etkisiyle gelişimini sürdüren
(Şərq və Qərb: ilahi vəhdətdən keçən özünüdərk. Bakı:
1
Prof.Dr., Gazi Universitesi.
Fəlsəfə və sosial-siyasi elmlər – 2015, № 1
52
Nurlan, 2006, s. 113)
irrasyonel bilgiyi üç istikamette araştırmaktadır: sorunun
orta çağ çerçevesinde gelişim yasalarının izlenmesi; Doğu ve Batı dü-
şünürlerinin konuyla ilgili düşünceleri arasında karşılaştırma yaparak benzer
ve farklı özelliklerin ortaya çıkarılması; irrasyonel bilginin temel özellik-
lerini ortaya koyarak onun kateqorilerinin tasnifi. Söz konusu üç istikamet
aynı amaca hizmet etmektedir: yeni düşüncenin biçimlenme yollarını
belirlemek ve idrak sürecinin tam mükemmel bir modelini ortaya koymak.
Bu misyonun Pakistanlı filozof Muhammed İkbal ve Azerbaycanlı filozof
Selahaddin Halilov’un başlattığını ifade eden G. Bünyatzade kendi düşün-
celerini şöyle değerlendirmektedir: “M. İkbal’in konuyu yalnızca İslam bağ-
lamında ele aldığını, S. Halilov’un ise yeni düşüncenin rasyonel istikamette
geliştirilmesinden yana olduğunu göz önünde bulundurursak,
o zaman bizim
araştırmalarımızı bu iki filozof arasında bulunan orta bir yol olarak karakte-
rize edebiliriz.” (
Şərq və Qərb: ilahi vəhdətdən keçən özünüdərk. Bakı: Nurlan, 2006, s.
12).
Konuyu bizzat orta çağ çerçeveside ve Doğu-Batı bağlamında araş-
tıran G. Bünyatzade irrasyonel bilginin gelişim yasalarını takip etmenin ya-
nısıra, onun “batılı ve doğulu düşüncesinin ürünü değil, Mutlak Hakikati
arayan ve İnsan adının yüceliğini idrak eden İnsana özgü olduğunu, dolayı-
sıyla bir kendini idrak yöntemi”
(
Şərq və Qərb: ilahi vəhdətdən keçən özünüdərk.
Bakı: Nurlan, 2006, s. 13)
olduğunu ifade etmektedir. “Çeşitli bölgelerde aynı
konu eşzamanlı gelişim aşamaları geçmediğinden, onlar arasında kronolojik
bakımdan eşzamanlı karşılaştırma yapmak her zaman mümkün olma-
dığından G. Bünyatzade araştırmalarında zaman ve mekanı değil, ideanın,
“sorunun kendisinin de gelişim tarihini izlemeye” (
Şərq və Qərb: ilahi vəhdətdən
keçən özünüdərk. Bakı: Nurlan, 2006, s. 9)
öncelik vermektedir.” O, irrasyonel bil-
giyi zamanla ve koşullarla sınırlı kalmayan, kuşaktan kuşağa aktarılan
evrensel araç ve varlıkların varoluşu için zaruri olan temel ideaların id-
rakinin daha mükemmel yöntemi olarak görmektedir: “irrasyonel bilginin
gelişiminin Doğu ve Batı düşünürlerinin felsefi düşüncelerindeki yansı-