174
Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
Anadolu Aydınlanma Vakfı
Düşünüyorum Bülteni
Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
175
B
ana hayatımda hep rehber ol-
muş Fransız atasözünü zevk
ederek başlamak istiyorum
satırlarıma. Bilmenin, kişinin kendi
eylemleriyle birlikte sınırlarını ve
haddini aşmasıyla olan bağlantısının
az ve öz harika bir anlatımı.
Yazdıklarım evrenin ilminin sonsuz-
luğunda “ Gök kubbe altında söylen-
memiş söz yoktur” bilinciyle kendi
kendime yaşadığım zevkin kalemim-
den satırlara dökülenleri...
Bütün kadim eğitim, öğretim ve kül-
türlerde ortak söylem. “
.”
Yüce Allah’ın Hz. Muhammed için;
“
” deyip
sevgisiyle önce onun nûrunu var
ederek yarattığı kâinatı, “
” hadîs-i kudsîsiyle de insanın
varlık nedeninin kendisini yarata-
nı, Allah’ı bilmek olduğunu söyler.
Allah’ın ruhundan üfürülen ve onun
halifesi olma şerefiyle şereflendirilen
insan, Allah’ın
İlâhî
isim ve sıfatla-
rını taşımasıyla sınırsızlık, azamet
ve kudreti ile yaratılmışların en gü-
zeli
“
”
üzeri yaratıl-
mış olduğu halde bedenen balçıktan
yaratılmış olması sebebiyle
“
”
aşağıların aşağısı, aciz, sınırlı
güç ve iradeye sahip bir varlık iken
temel sorun Allah’ı nasıl bilecektir?
Sevgili peygamberimiz “Kendini bi
” hadîsinde Allah’ı
bilmenin yolunun insanın kendisi-
ni bilmesinden geçtiğini söyler. Allah
bilinmekliğini istediğine göre insan
da Allah’ın halifesi vasfını taşıdı-
ğından aynı istek insanda da tecelli
eder. Ve insan varolduğundan beri
kendini ve kendini yaratanı adanmış-
lık ve feragatle arar. Allah kendini
insana; peygamberleri, İlâhî isimle-
ri ve sıfatları vasıtasıyla tanıtır. Biz,
peygamberleri, ilâhî isim ve sıfatları
sevgili Peygamberimiz Hz Muham-
med’in şuurundan, Kur’an’dan ve
bu yola baş koymuş gönül erleri, İs-
lâm âlimleri ve ariflerden öğreni-
yoruz. Allah hepsinden razı olsun.
İnsan, kendini bilmek üzere çıktığı
Seyr-i Sülûk’unda, kendi içkinliğinin
aşkınlığında hayretten hayranlığa ge-
çiş arınma ve aydınlanma sürecinde
yol alırken kendi içinde ve dışında
olanın akıl, sezgi, keşf ile bir olduğu-
nu gördükçe Muhammedî şuur üze-
rinde kendini inşa etmeye başlar.
“Muhammedî şuur” yalnız Allah’a
kul olup Allah’tan başka hiç bir şeye
tapınmamayı, her varlıkta Allah’ın
tecellisini görüp, halka hizmet et-
menin Hakk’a hizmet bilincini taşır.
Evrende her şey, uzak doğu söyle-
miyle Yin - Yang tasavvufî anlamıy-
la “
” enerjisinden
oluşmuştur. Bütünün içinde her şeyin
birbirinden ayrılmaz karşıtı vardır.
Siyah beyaz, aydınlık karanlık, varlık
yokluk gibi birbirinin zıddı olan bu
kavramlar potansiyel olarak her kav-
ram kendi zıtlığını da içinde barındıra-
rak her zaman etkileşim halinde olup
birbirleriyle devinirler ve zıtlıklarıyla
var olurlar. Ve birbirlerini aşikâr eder-
ler. Işığın karanlıkta parladığı gibi...
İnsan yaradılış itibarıyla toplum
içinde yaşayan toplumsal bir varlık
olduğundan farklılıklar, karşıtlıklar
içinde yaşamını sürdürmeye çalışır.
İnsanın karşıtlıklar içinde huzurlu ve
saadet içinde yaşaması; karşıtlıkları
ötekileştirmeden karşısındakinin ha-
kikatin ve kendisinin bir yansıması
olduğu bilincini taşıması ve kendisini
dengede tutmasıyla olur. Tasavvufta
bazı ekollerde gönül erleri, denge-
nin önemini anlatmak, dengede ol-
mayı akıllarından çıkarmamak için
bedenin elektrik sistemini sağlayan
madde olan tuzu yemeğe başlamadan
parmak ucu kadar alıp dillerine değ-
dirirler ki batında ve zahirde dengeyi
korusunlar.
“Dengede olmak” sınırını
ve haddini bilmeyi, karşısındakine
saygıyı getirir. Ariflerin dediği gibi
“
.”
; içsel dönüşümünü yap-
mış içindeki ve dışındaki zıtlıkları
birliğe, dengeye getirmiş ömrünün
kısalığı ve uzunluğunun tasasını
yapmadan ahenkle sınır ve sınırsız-
lığın, ezel ile ebediyetin zevkiyle
iki kanadıyla uçan kelebeği anlatır.
Kendindeki çokluğu, çokluktaki biz-
liği, birliği bilmiş, kemâle gelmiş in-
san da
gibi coşku içindedir.
Sevgiyle,
iyilik-doğruluk- güzellik ilkeleriyle
, dosdoğru yol üze-
ri Allah’ın halifesi olmanın şuuru,
sınırsızlığı, yetkinliği ile sadece Al-
lah’a kulluk, insana hizmet bilincinin
dengesi ve ahengiyle yol alana Aşk
olsun...
Sınırsızlık Yolunda Aşk İle
Anadolu Aydınlanma Vakfı
Düşünüyorum Bülteni
176
Sınır Özel Sayısı, Yaz 2016
S
ınır ben’dir.
Ben varsa sen de vardır. Ben, seni işaretler, sen beni.
Ben sen “varoluşlar coğrafyası”nın sınır çizgilerdir.
Bu sınırlar, ötekileştirme “kültürsüzlüğü”yle daha bir örü-
lüp yükseltilir.
“Birey” olmak, “benci” olmak, dolayısıyla yanı başındaki-
ne duyarsız, ilgisiz bir “duvar” olmak halini alır.
“Komşunun” yerini “yabancı”, güvenin yerini “kuşku” alır.
Güven ki, sınırı “belirsizleştirir”, kuşku ise sınırı “derin-
leştirir.”
Ama sıra ben’in kendi isteklerine gelince sınır çekilmesi-
ni hiç sevmez. Ben sınırsız isteklerle nefsânîleşmeye hep
eğilimlidir.
Bir ben’in “sınırsızlık” özlemini sınırsız istekler üzerinden
doyurmaya kalkışması kadar o ben’i iflah olmaz bir “ben-
cil” kılan başka bir şey yoktur.
Bu “nefsânî ben”dir ve başkalarına olduğu kadar kendine
de zulüm eder.
Ruhunun “ağırlığı” özgürlük olan insanın “sınırsızlık özle-
mi” elbette anlaşılır bir şeydir ve de kaçınılmazdır. Yaradı-
lışının hamuru, yazgısının manasıdır.
Bir kere, çamurun içine “ruh” üflenmiştir; sonlunun içine
sonsuzluk; sınırlının içine sınırsızlık.
Sonsuzluğa Çizilen
Sınır Ben
Anadolu Aydınlanma Vakfı
Düşünüyorum Bülteni
Dostları ilə paylaş: |