268
şişeleme, konserveleme, vakumlama ve derin dondurma gibi daha yeni yöntemler üstlenmiştir.
(Türkiye Aşırı Tuz Tüketiminin Azaltılması Programı 2011- 2015;Sağlık Bakanlığı)
Tuz- Sodyum Nedir?
Türk Gıda Kodeksi Tuz Tebliğine göre tuz, ana maddesi sodyum klorür olan ham tuzdan
tüketime uygun nitelikte üretilen tuzlardır. Sofra tuzunun asıl adı sodyum klorürdür. Sodyum klorür
diyetle alınan tuzun kimyasal adıdır. Tuzun %60’ı klor, %40’ı ise sodyumdan oluşur. Tuz
besinlerde bulunabildiği gibi göllerden, denizlerden ve kayalardan saf olarak elde edilir.
İnsan vücudunun bazı fonksiyonları için sodyuma ihtiyacı varken fazla alınması yüksek kan
basıncı başta olmak üzere inme, kalp hastalıkları ve böbrek hastalıklarına neden olabilmektedir.
Vücutta sıvı ve kan basıncı dengesinin düzenlenmesi, kas ve sinir sisteminin düzgün çalışması için
sodyum gereklidir. Bir yetişkinin sağlıklı bir biçimde yaşantısını sürdürebilmesi için günde 1500
mg sodyuma ihtiyacı vardır. Bu değer bile son dönemde bazı kaynaklarda yüksek olarak
nitelendirilmektedir.(Tebliğ No 2004/44)
Tuz ve Sodyum Gereksinmesi Ne Kadardır?
Sodyum yetersizliği nadirdir. Genellikle besinler gereksinenden daha fazla sodyum içerirler.
Yetişkinler için minimum sodyum gereksinmesi günde 500 mg’dır. Bu miktar yaklaşık ¼ tatlı
kaşığı tuzdur. Maksimum tuz alımı ise günlük 6 g (2.4 g sodyum) olarak belirlenmiştir. (T.C. Sağlık
Bakanlığı, Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Türkiye’ye Özgü Beslenme Rehberi,
Ankara, 2004.)
Sodyum Kaynakları.
Sofra tuzu, kabartma tozu ve yemek sodası sodyumun en iyi kaynaklarıdır. Tuzun 1 gramında
400 mg sodyum bulunur.
Tüketilen sodyumun büyük bir kısmı mutfak masasında yemeklere eklenen tuzdan değil,
işlem görmüş besinlerden gelir. İşlenmiş besinler sodyum alımının %75’ ini oluşturur.
Salamura besinler de (zeytin, turşu, peynir gibi) sodyum alımına önemli oranda katkıda
bulunur. Sodyum doğal olarak işlem görmemiş besinlerde de bulunmaktadır.
(T.C. Sağlık Bakanlığı, Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü)
Besinlerin İşlenerek Saklanmasında Tuzun Rolü.
Tuzun, besinlere lezzet verme dışında besin saklamada da önemli rolü vardır.
Şekerden sonra en önemli saklama aracı tuzdur.
• Tuz antiseptiktir. Her ne kadar bütün
bakterileri yok etmese de, nem miktarını önemli ölçüde
düşürerek bozulmayı yapan bakterileri denetim altında tutar.
• Tuz, suyun ozmotik çekilmesiyle kurutucu olarak etki eder. Tuzlanmış ve kurutulmuş et ve
balıklarda, bakteri ve enzim etkisi durdurulur. Süt, peynir haline geldikten sonra %16’lık tuzlu
salamura ile saklanır.
• Yeşil biber, yeşil fasulye, yeşil domates, salatalık, lahana, karnabahar gibi sebzeler,
genellikle %15’lik tuzlu salamura içerisinde saklanır. Bu yoğunluktaki tuz çözeltisinde çok az
mayalanma olur, fakat korunma sağlanır. Bu şekilde hazırlanmış yiyecek “turşu” diye tanımlanır.
• Günümüzde bir çok kürlenmiş besinde, koruyucu olarak tuz veya sodyum içeren bileşikler
(sodyum nitrat gibi) kullanılmaktadır. Örneğin; sucuk ve konserve et kürlenmiş besinlerdir.
• Birçok besinde doku yapısına tuzun etkisi vardır. Örneğin; tuzlu mayalı ekmeklerde daha iyi
bir yapı oluşurken, tuzsuz yapılanlar daha sert olurlar. (Catering Quide;2012)
Aşırı Tuz/Sodyum Tüketiminin Sağlığa Etkileri
İnsanlar, diğer tüm memelilerde olduğu gibi birkaç milyon yıldan beri günde 0.25 gramdan az
tuz tüketmektedir. Yaklaşık 5000 yıl önce Çinliler tarafından gıdaların korunmasında tuzun
kullanımı keşfedilmiştir. Tuzun gıdaların kış boyunca saklanmasındaki öneminin anlaşılmasından
sonra ekonomik önemi de artmıştır. Tuz en önemli vergi ve ticari mal haline gelmiştir. Bununla
birlikte derin dondurucuların ve buzdolabının bulunması ile artık tuzun koruyucu etkisine eskisi
kadar gerek kalmamıştır. Bu nedenle bu süreçte tuz tüketimi azalmış gibi gözükse de yüksek tuz
içerikli işlenmiş gıdaların tüketimindeki artış ile beraber tuz tüketimi yeniden artmıştır.
İnsanlar genetik olarak günde 0.25 gramdan daha az tuz almaya programlanmıştır.
Bu nedenle
son yıllarda yüksek tuz alımı ile böbrekler yoluyla fizyolojik sistemlerde problemler oluşmaktadır.
269
Yüksek tuz tüketiminin artmasının önemi; kan basıncını yükseltmesi dolayısı ile de kardiyovasküler
hastalıklar verenal hastalıkların riskini arttırmasından gelmektedir. Bundan başka yüksek tuz
alımının; inme, solventriküler hipertrofi, renal hastalıklarda ilerleme ve proteinüri oluşumunda direk
etkileri vardır.
Tüm dünya genelinde bir milyon hipertansiyon hastası bulunduğu ve bu hastaların %17-30’
unun aşırı sodyum tükettiği belirlenmiştir. Son yıllarda yapılan analizler tüm dünya genelinde 2006-
2015 2.5 Aşırı Tuz/Sodyum Tüketiminin Sağlığa Etkileri kadar 8.5 milyon ölümün sadece diyetteki
sodyumun azaltılması ile önlenebileceğini göstermiştir.
(Türkiye’ye Özgü Beslenme Rehberi, Ankara, 2004)
Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’ nun 2010 yılında yayınladığı raporda aşırı tuz tüketiminin
sağlığa etkileri birkaç maddede aşağıdaki gibi özetlenmiştir.
• Tuzla hipertansiyon arasında doza bağlı dolaysız bir ilişki mevcuttur.
• Diyetteki tuzun azaltılması sağlık için faydalıdır.
• Tuz alımının azaltılması uzun dönem kardiyovasküler hastalık ve inme riskini azaltır.
• Diyetle alınan tuzun 10 gramdan 5 grama düşürülmesi ile inme riskinin %23 ve
kardiyovasküler hastalıkların riskini %17 azaltabilir.
• Kan basınıcı yükseldiğinde inme riski, sistolik kan basıncının normal olarak belirtildiği 120-
140mmHg değerinde olduğundan üç kat daha fazla riske sahiptir.
• Orta ve ileri yaş yetişkinlerde inme ve iskemik kalp hastalıklarından ölüm arasında bir
ilişki
mevcuttur. Kan basıncının 20 mmHg’ ye çıkması inme ve iskemik kalp hastalıklarından
ölümleri iki kat arttırır.
• Sistolik kan basınıcının 10mmHg’ ye düşürülmesi ile koroner kalp hastalıklarında %22 ve
inmelerde %41 lik bir düşüş olur. Bu her yıl 2.5 milyon önlenebilir ölüm anlamına gelmektedir.
• Toplumda tuz tüketiminin azaltılması maliyet etkin sonuçlara sahip halk sağlığı
uygulamalarının başında gelir.
• Tuz tüketiminin günde 6 grama düşürülmesi her yıl yaklaşık 2.5 milyon önlenebilir ölüm
anlamına gelmekte, gıda endüstrisinin gönüllü olarak yaptığı işlenmiş gıdalardaki tuzun azaltılması
çalışması sağlık harcamalarında milyonlarca doların korunması anlamına gelmektedir.
İnsanların fizyolojik tuz gereksinimleri, yaşlarına, ağırlıklarına, erkek ve kadın olduklarına,
sarf ettikleri güç ve bulundukları çevreye, gıda rejimlerine göre değişik miktarlardadır, örneğin,
daha fazla et ve balık yiyen insanların tuz gereksinimi az, unlu, nişastalı maddeler yiyenlerin daha
fazladır.
Türkiye’de tuzun ekonomiye katkilari
Tuzun üretimi
Tuz sektöründe yaklaşık 600 üretim tesisinin olduğu tahmin edilmekle birlikte, sektörde kayıt
altına girmiş ve KOBİ niteliği taşıyan 85 firma faaliyet göstermektedir.
• Söz konusu bu tesislere ait toplam kapasitelerin 1.226.082 ton (2000 yılı)
ve ülkemiz toplam
kapasitesinin de yaklaşık olarak 2.000.000 ton olduğu değerlendirildiğinde sektörde kapasite
açısından % 39 oranında bir kayıt dışılık olduğu görülmektedir.
• Değişik bir açıdan sorunu değerlendirdiğimizde sektördeki tesislerin yaklaşık % 15’inin
kayıt altında olduğu geriye kalan % 85’inin ise kayıt dışı üretimde bulundukları görülmektedir.
• Tuz üretiminde iki yöntem kullanılmaktadır.
•
Termik rafinasyon yöntemi
• Mekanik yıkama yöntemi
• Ülkemizde yıllık:
• 300.000
ton rafine tuz üretimi
• 700.000 ton mekanik yıkama yöntemi
• Geri kalan 3.000.000 ton tuz ham tuz olarak üretim ve tüketimi yapıldığı tahmin
edilmektedir. (Çankırı Tuz Çalıştayı Raporu 2012)
Türkiye’de Tuz Üretim Miktarları(ton)
Yillar
Kaya tuzu
Göl tuzu
Deniz tuzu
Kaynak tuzu
Toplam