Eylül 2016 İstanbul/Türkiye



Yüklə 4,91 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə216/238
tarix14.06.2018
ölçüsü4,91 Mb.
#48762
1   ...   212   213   214   215   216   217   218   219   ...   238

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 613


yaşamaktadırlar,  insanlar  onları  hep  konuşur,  model  alır;  ama  onlar  ölüme 

mağlup olmuşturlar.

Ey mü’minler tâat kılıp tayanmanglar

Emanettir aziz canga inanmanglar

Dava kılgan Firavn birle Hâman kanı

Vâmık Azra Ferhâd Şirin Mecnun kanı

Ey mü’minler ibadet kılıp dayanmayın

Emanettir aziz cana inanmayın

Dava kılan Firavun ile Hâman hani

Vâmık Azra Ferhâd Şirin Mecnun hani

27

2. Ahmed-i Yesevî ve Duygusal Zekâ Değerleri 

Duygusal zekâ değerleri insan için çok gereklidir. Insan, duygularını kon-

trol etmek için çeşitli terbiye sistemlerinden geçmiştir. Akıl insan için ne ka-

dar gerekli ise duygu da o ölçüde gereklidir. Duygunun eğitimine eski zaman-

lardan beri bütün dinler, devletler tarafından önem verilmiş, peygamberler, 

filozoflar insanın duygularını denetim altına almaya çalışmışlardır. 

Ahmed-i Yesevî’nin bir mürşid-mutasavvıf olarak insan duygularına yöne-

lik bir değerler manzumesi önerdiği bilinmektedir. Asıl önemlisi o bir “hoca” 

işleviyle insanları bireysel ve sosyal bakımlardan yetiştirmeyi amaçlamıştır. 

Türk kültüründe onun tesis ettiği Yesevîlik tarikatı, Anadolu ve Rumeli’de 

bu amaç için tekkeler kurmuş ve Hacı Bektaş-ı Veli başta olmak üzere onlarca 

Yesevî dervişi Islam dininin ilkelerini öğretmiştir. Modern zamanların bilim-

sel olarak kanıtladığı “Duygusal Zekâ” aşağıdaki değerlerin insan için sahip 

olunmasını önermiştir. Insanlar, söz konusu değerlere sahip olmak ve bu de-

ğerleri kişiliklerinde var etmek durumunda yüksek şahsiyetler olacaklardır.

Faal olmak: Eylem içinde olarak hayatın içine girip sabırla iyiliği hayata 

hâkim kılmaktır. Birey düşünür ve düşüncelerini yaşadığı hayatına yansıtmak 

ister.  Yansıtma  eylemi  enerjik  olmayı  gerekli  kılar.  Özellikle  ahlakı,  hayata 

hâkim kılmak eylemci olmayı gerektirir. Aksiyon denilen eylem sahibi olmak 

duygusal zekâ değeridir.

28

27



  Hoca Ahmed, age., s.168.

28

  Nevzat Tarhan, age, s.197.




614  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

Ahmed-i Yesevî çağında ve sonrasında başta Hacı Bektaş-ı Veli olmak üze-

re bağlısı olan dervişleri tam eylem insanı olarak yetiştirmiştir. Onlar Türkis-

tan’dan Anadolu ve Rumeli’nin en uzak coğrafyalarına kadar her yerde vatan 

tutmuşlar, iman ve aksiyon insanları olarak çevrelerini ihya etmişlerdir.



Ümitli olmak: Ümitli olma insana eylem yapabilme imkânını sağlar. Ha-

yatın önündeki engeller insanın düşüncesini perdeler, sis perdelerinin insa-

nın önünü göstermemesi gibi insan sosyal hayatın sorunlarını algılayamadığı 

için çözemez. Ümitlilik ise duygusal zekânın değeri olarak sorunların çözül-

mesinde etkin bir kaynak, bir aydınlıktır. Ümit duygusunun ana kaynağında 

ise Allah inancı vardır. Materyalizmin varlığı bir gayya kuyusu gibi görmesine 

veya yol açmasına karşılık idealizm, varlığı Allah aşkıyla kanatlandırır. Allah 

aşkı ve imanı olan kişi ailesi, toplumu ve insanlık ile sağlıklı ilişkiler kurabilir. 

Ahmed-i Yesevî’nin hikmetleri insanlara ümitli olmayı aşılamış ve ondan 

istifade eden insanlar o hikmetlerin telkiniyle hayatlarını en zor şartlarda sür-

dürmüşlerdir. 

İyimserlik: Duygusal zekânın değeri olarak iyimserlik de insanı harekete 

geçiren bir motivasyondur. Kötümserlik ve karamsarlık düşünce ve duyguyu 

harekete  geçmekten  uzaklaştırır.  Içimizdeki  iyimserlik,  sosyal  hayatta  bize 

güç verir, iyilik yapmayı, iyi bir topluma dönüşmede enerji kaynağı olmayı 

sağlar.

Ahmed-i Yesevî iyimser bir mürşid olarak iyilik yapmayı, ahlaklı dürüst 



insanlar  yetiştirmeyi  önemsemiştir.  Onun  dervişleri  iyimserliği  kendilerine 

ideal yapmış ve yüksek motivasyonla iyi toplum inşasında rol almışlardır.



Cesaret:  Birey  iradesiyle  düşünce  tasavvuru  olarak  bir  hedefe  yürümek 

ister, ama karşısına engeller çıkar. Engelleri aşmak her insan için mümkün 

görünmez, eyleme geçmek için cesaret gerekir. Cesaret bu çerçevede bir duy-

gusal zekâ değeridir, kişi bu değerle engelleri aşmak için eyleme geçer. Yurdu-

nu, ailesini, namusunu korumak için gözünü budaktan esirgemeyen insanlar 

cesaretli insanlardır.

Ahmed-i Yesevî hikmetlerinde birey olmanın önemli bir boyutu olan cesur 

olma hasletini telkin etmiştir. Cesaret bir duygu olarak kişinin önündeki en-

gelleri aşmasında etkili olmuştur. 

Empati: Insanın kendisini karşısındaki insanın yerine koyması empati ile 

karşılanır. “Kendisi için istemediğini başkası için de istememek” Hz. Peygam-

berin insanlığa armağan ettiği bir hadisidir. Yani kişi kendisi için ne istiyorsa 



Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 615


başka insan için de aynısını isteyecektir ki empati budur ve duygusal zekâ 

sahibi insanlar toplumda fedakârlık yapmaktan kaçınmazlar. Komşusu açken 

uyuyamaz, komşusu çıplakken kendisi kürkler içinde varlığını sürdüremez. 

Ahmed-i Yesevî empatiye önem vermiş, insanların empati yapmasını her 

zaman önermiştir. Bütün hikmetlerinde son beyitte kendine hitap etmiş ve 

empatinin kendisinde yoğunlaşmasını sağlamıştır. 



Kucaklayıcılık,  sinerji  oluşturuculuk:  Duygusal  zekâ  kendi  dışındaki 

insanları dışlamayı veya kucaklamayı bir kavşak noktası olarak kişinin önüne 

koyar. Öfke, duygusal zekânın bir yansıması olarak ayrımcılığı, tefrikayı, hi-

zipçiliği körükler. Kucaklayıcılık ise bunun karşıtı olup ayrımları, ayrışmaları 

önler; birlik ve beraberlik içinde tüm toplum katmanlarını kucaklamayı sağlar 

ve sinerji yaratır. Toplum sinerji ile bütün engelleri, ayrışmaları yok eder. Pey-

gamberler kucaklayıcı vasıflarıyla çağlarında çok farklı insan ve toplulukları 

bir araya getirebilmiş ve insanlık tarihinde sinerji yaratmışlardır. 

Ahmed-i Yesevî ve onun hikmetlerinden yansıyan fikirleri her zaman ku-

caklayıcı olmuş; hayata ve insana Allah ve Peygamber sevgisiyle bakması mu-

azzam bir sinerji yaratmış ve asırlarca Türk kültür ve irfanını derinden etki-

lemiştir. Hacı Bektaş-ı Veli ve Yunus Emre bir asır sonraki takipçileri olarak 

onun fikirlerinden ilham almış ve insanlığı kucaklamışlardır.

İnsanlara inanmak ve güvenmek: Insan ilişkilerinde güven esas, kuşku 

istisna kabul edilir. Güven duygusu aynı zamanda kişinin kendisine özgüve-

nidir. Peygamberler, düşünce insanları, mutasavvıflar önce kendilerine, sonra 

kendi dışındaki insanlara inanır ve güvenirler. Esasen inanma ve güven duy-

ma  muhatapla  iletişimi  kolaylaştırır.  Insanlara  kuşku  duymak,  çevresinden 

şüphe etmek iletişim için zaaf teşkil eder. Duygusal zekâ bu bakımdan insan-

lara inanmayı ve güvenmeyi değer haline getirir ve insanlar arasında verilmek 

istenen mesajın kişiye ulaşmasını kolaylaştırır. Hasta doktoruna, öğrenci öğ-

retmenine inandığı ve güven duyduğu ölçüde yarar sağlanmış olur.  Doktor ve 

öğretmen bilgi dağarcığıyla sınırsız bir konumda olabilir, ama hastasına veya 

öğrencisine inanmayı ve güven duymayı telkin edebilmelidir.

Ahmed-i Yesevî duygusal zekânın bir değeri olarak insanlara inanmayı ve 

güvenmeyi öğretmiştir. Çünkü Allah’ın eşref-i mahlûkât yani en şerefli varlık 

olarak yarattığı insana inanmak ve güvenmek gerekirdi. Insan aklıyla ve duy-

gusuyla ham olabilir, ancak o iyi eğitildiği takdirde en değerli varlık olabilir, 

kültürleri yeşertebilir ve uygarlıkları kurabilir. 




Yüklə 4,91 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   212   213   214   215   216   217   218   219   ...   238




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə