Friedrich nietzsche zerdüŞt böyle söYLÜyordu “İnsanüstünü” (Übermensch) nün Felsefesi



Yüklə 424,77 Kb.
səhifə10/13
tarix06.05.2018
ölçüsü424,77 Kb.
#41524
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   13

İFFETE DAİR



Ormanı severim, şehirlerde hayat kötüdür. Orada çok şehvetliler var.

Şehvetli bir kadının rüyasına girmektense, bir katilin eline geçmek daha iyi değil mi?

Şu erkeklere bakın: gözlerinden okunuyor ki hayatta bir kadınla yatmaktan daha iyi bir şey bilmiyorlar.

Ruhlarının temeli bataklıktır. Bataklığın ruhu da olursa yazık ona.

Bari hayvan olarak mükemmel olsaydınız! Fakat hayvan olmak için masum olmak gerek. Hislerinizi öldürmeniz için mi öğüt vereyim? Histerinizin12 masumiyeti için öğüt veririm. Size iffetimi tavsiye edeyim?

İffet bazıları için bir fazilet, fakat çokları için hemen bir suçtur.

Şunlar kendilerini tutarlar. Fakat yaptıkları her şeyden bir köpek şehvaniyeti hasetle sırıtır faziletlerin en zirvesine ve soğuk ruhlarına kadar bu sükûnsuzluk ve vahşet onları kovalar.

Köpek şehvaniyeti; kendisinden biraz et esirgendiği zaman nasıl ustaca bir parça fikir dilenmesini bilir!

Dramları ve kalbi kıran her şeyi seviyorsunuz. Fakat köpeklere karşı güvensizim.

Gözleriniz pek gaddar, ıstırap çekenlere azgınca bakıyor.

Şehvetiniz kıyafetini değiştirip “Merhamet” adını almadı mı?

Size şu misâli de veririm.

Birçokları şeytanları kovmak isterken kendileri mezbeleye düştüler.

İffetli olmak kime zor gelirse ona iffet tavsiye edilmez.

Tâki iffet cehenneme, ruhun şehvetli bataklığına, yol olmasın.

Kirli şeyi erden mi konuşuyorum?

İşin en fenası bu değildir.

İdrak eden, hakikatin suyuna kirli olduğu zaman değil, sathî olduğu zaman girmek istemez. .

Hakikaten tam afif olanlar vardır. Onların kalpleri mülayimdir.

Sizden daha sevimli ve daha fazla gülerler.

Onlar iffete de gülerler ve iffet nedir diye sorarlar.

İffet delilik değil midir? Fakat bu delilik bize geldi, biz ona gitmedik. Bu konuğa yurt ve yürek sunduk: Şimdi bizde oturuyor.

İstediği kadar bizde kalsın.

Zerdüşt böyle söylüyordu.


DOSTA DAİR

“Etrafımda daima bir fazla var”. “Daima bir kere bir — bu gittikçe iki olur”. Muhacir böyle düşünür.

Ben ve “Beni” daima hararetle konuşurlar: Bir dost olmasaydı nasıl tahammül ederdik?

Muhacir (hicret eden) için dost daima üçüncüdür: Üçüncü, bir mantardır ki: İki kişinin konuşmasının derine düşmesine mani olur.13

Her muhacir için pek çok aşağılıklar vardır. Onun için bir dosta ve onun yüksekliklerine mütahassirdir.

Başkalarına imanımız, kendimize iman edeceğimiz şeylerde kendini ifşa eder. Bir dosta olan hasretimiz bizim kendimizi ifşa eder.

Ve çok defa sevgi ile yalnız hasreti atlatmak ister. Ve çok defada bir düşman peyda ederiz. Taarruz edebileceğimizi saklamak için taarruz ederiz. “Hiç değilse düşmanım olsa”.

Dostluk dilemeğe cesaret edemeyen hakikî tazim böyle hitap eder.

Bir dost elde etmek için harp edebilmelidir. Ve harp edebilmek için düşman olabilmelidir.

Dostunda ki düşmanı saymalısın. Üstünden atlayıp geçmeden ona yaklaşabilir misin?



Dostunda en iyi düşmanını bulmalısın.

Ona mukavemet ettiğin zaman kalben ona, en yakın olmalısın.

Dostunun önünde giyili olmak istemez misin?

Olduğun gibi görünmek dostuna saygın olmalıdır. Fakat o, seni bunun için şeytan görmek ister.

Kendini aldatmayan isyan eder:

Çıplaklıktan korkmaya pek hakkınız var. Evet. Eğer Tanrı olsaydınız elbisenizden utanabilirdiniz.

Dostun için ne kadar güzel giyinsen azdır: Çünkü sen ona “insanüstünü” nün oku ve hasreti olmalısın.

Dostunu uyurken gördün mü? Tâki onun nasıl göründüğünü bilesin.

Başka zamanlarda dostunun çehresi nedir? O çehre, nakıs ve pürüzlü bir ayna içinde senin kendi çehrendir.

Dostunu uyurken gördün mü? Dostunun bu manzarasından dehşet almadın mı?

Ah dostum, insan geçilmesi lâzım gelen bir şeydir. Dost, içini keşfetmekte ve susmakta bir üstat olmalıdır.

Her şeyi görmek istememelisin. Rüyan sana dostunun uyanıkken ne yaptığını ifşa etmelidir.



Dostunun insaf edip etmeyeceğini bilmek için senin insafın bir “İçini bilme” olmalıdır.

Belki o sende yılmamış gözü ve ebediyetin bakışım seziyor.

Dostuna olan merhametini, sert bir kabuk altında sakla, ona bir diş geçir, o, o zaman incelik ve tatlılık kazanır.

Dostunun iyi havası, inzivası, ekmeği ve ilâcı mısın? Bazıları kendi zincirlerini kıramaz. Fakat yine dostunun kurtarıcısıdır.

Köle misin?

O halde dost olamazsın.

Müstebit (diktatör, zulüm ve baskı yapan) misin? Öyle ise dostun olamaz.

Uzun zaman kadının içinde bir köle ve müstebit saklı kaldı.

Onun için kadın, dostluğa kabiliyetli değildir. O yalnız aşkı tanır.

Kadının sevgisinde sevmediği her şeye karşı bir haksızlık ve körlük vardır.

Kadının şuurlu sevgisinde de ışıkla beraber gece, yıldırım ve baskın vardır.

Kadın henüz dostluğa kabiliyetli değildir. Kadın daha hâlâ Kedi ve Kuş gibidir. Veya olsa olsa İnek gibidir.

Kadın henüz dostluğa elverişli değildir. Fakat erkekler, söyleyin sizden dostluğa elverişli kim var?

Erkekler, züğürtlüğünüze ve ruhunuzun darlığına bakın!



Dostunuza ne kadar verirseniz ben de dostuma o kadar veririm.

Ve bununla fakirleşmek istemem. Arkadaşlık var: Fakat dostluk ta olsun.

Zerdüşt böyle söylüyordu.


BİN VE BİR EREĞE (Hedefe) DAİR

Zerdüşt birçok memleketler ve budunlar (millet) gördü. Birçok budunların iyi ve kötü taraflarını buldu,

Zerdüşt arzın üstünde “İyi” ve “Fena” dan daha büyük bir kudret bulamadı. Takdirkâr olmayan bir budun yaşayamaz. 14 Fakat yaşamak isteyen budun komşunun takdir ettiği gibi takdir etmez.

Bir milletçe iyi olan birçok şeyler başka bir milletçe bir rezalettir.

Burada fena ismini alan birçok şeyler, şurada parlak bir itibara mazhar olur.



Bir komşu diğer komşuyu hiç bir zaman anlamaz. Onun ruhu daima komşunun vehminde ve fenalığındadır.

Her milletin üstünde bir iyilikler levhası asılıdır. Bak bu, onun yendiği şeylerin levhasıdır.15 Bak o, onun kudret iradesinin sesidir.

Onca müşkül olan şey övülür. Cürüm ve ağır olan şey “İyi” adını alır.

Ve en büyük zaruretten kurtarılan nadir ve en ağır şeyde takdis edilir.

Onun yaptığı şeyler: Hükmetmesi, muzaffer olması, yükselmesi, komşunun haset ve nefretini doğurur.

Bu, onca başta gelen yüksek bir ölçü ve her şeyin manasıdır.

Gerçek, kardeşim, bir budunun ihtiyacını, toprağını, göğünü ve komşusunu tanı, böylece onun zafer kanallarını ve ümit merdivenini tırmanışını keşfetmiş olursun.

“Daima birinci olmak ve başkasını geçmek istersin, kimse senin kıskanç ruhunu sevmesin. Meğerki sana dost ola”.

Bu, bir Yunanlı’nın ruhunu titretti. Ve böylece büyüklük yoluna saptı.

“Hakikati söylemek ve ok ve yayı iyi kullanmak”.

Benim ismimin geldiği millet için iyi ve güç olan iş budur.

O isim bana hem sevgili, hem ağırdır. “Ana ve babaya tazim etmek ve ruhun en derinliklerine kadar onları dilemek”.

Başka bir millet bu zafer levhasını üstüne astı. Ve bununla kuvvetli ve ebedi oldu.

Sadık olmak ve sadakat namına fena ve tehlikeli şeyler için bile namus ve kanı feda etmek”.



Başka bir millet bu telkinle kendini zorladı ve kendini zorlayarak gebe kaldı ve büyük umutlarla doldu.

Gerçek insanlar bütün iyilik ve fenalıklarını verdiler, gerçek onu almadılar, bulmadılar. Ve semadan bir ses olarak ta inmedi.

İnsan eşyaya, kendisini korumak için kıymet verdi. O, eşya için bir gaye yarattı, insanî bir gaye: Onun için kendisine “İnsan diyor”. Yani: Takdir eden demektir.

Takdir, yaratmaktır.

Yaratanlar dinleyin!

Takdir, bütün takdir edilen şeylerin hazinesi ve tılsımıdır.

Takdir sayesinde kıymet peyda olur. Ve takdirsiz varlığın cevizi boş olurdu.

Yaratanlar dinleyin!

Kıymetlerin değişmesi bu, yaratanların değişmesidir. Yaratıcı olmak isteyen daima mahveder.



Evvelce milletler yaratıcı idi, sonradan yaratıcılık münferit şahıslara kaldı.

Gerçek, bu münferit insanların kendisi en körpe mahlûktur.

Milletler evvelce iyiliklerin bir levhasını üzerine asarlardı.

Hükmetmek isteyen sevgi ile itaat etmek isteyen sevgi birleşerek bu levhaları yaratırlardı.



Kitlede keyif “Ben” deki keyiften eskidir. Ve iyi vicdan kitle adını aldığı müddetçe yalnız kötü vicdan “Ben” der.

Gerçek kurnaz “Ben”, sevimsiz “Ben”, kendi menfaatini çoklarının menfaatinde bulur:

Bu, kitlelerin doğuşu değil onların batışıdır.

Yaratıcılar daima sevenlerdi. Bunlar iyi ve fenayı yarattılar.

Sevginin ve öfkenin ateşi bütün fazilet adlarında yanıyor.

Zerdüşt çok memleketler ve milletler gördü. Arz üstünde sevenlerin eserlerinden daha büyük bir kudret bulamadı. Bu eserlerin adı “İyi” ve “Fena” dır.

Gerçek bu övme ve yerme gücü kötü bir şeydir.

Kardeşlerim söyleyin bunu kim yenebilir..



Söyleyin bin enseli bu hayvana kim gem vurabilir? "

Şimdiye kadar bin hedefi vardı, çünkü bin millet vardı. Ve eksik olan şey bin ensenin gemidir, eksik olan şey bir hedeftir. Henüz insanlığın hedefi yoktur.

Fakat kardeşlerim bana söyleyin: Hedefi ülküsü olmayan insanlık bizzat var olabilir mi?

Zerdüşt böyle söylüyordu.



Yüklə 424,77 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   13




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə