Friedrich nietzsche zerdüŞt böyle söYLÜyordu “İnsanüstünü” (Übermensch) nün Felsefesi



Yüklə 424,77 Kb.
səhifə13/13
tarix06.05.2018
ölçüsü424,77 Kb.
#41524
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   13

ÇOCUK VE EVLİLİĞE DAİR

Kardeşim, yalnız senin için bir sorgum var: Bu sorguyu bir kurşun gibi gönlüne atıyorum. Onun ne kadar derin gittiğini bilirim.



Gençsin, çocuk ve aile istiyorsun. Fakat sana sorarım bir çocuk istemeğe mezun bir insan mısın? Faziletlerine, hislerine hâkim, kendini zorlayabilen bir galip misin sana sorarım?

Yoksa dileğini söyleten şey içinde ki hayvan veya zinamı, yalnızlık mı, kendinle geçinememek mi?

İsterim ki: Senin zaferin, kurtuluşun bir çocuğu özlesin. Zafer ve kurtuluşuna canlı âbideler dikesin.

Kendinden ilerisi için inşa edesin. Fakat önce kendi beden ve ruhun mükemmel yapılmış olmalı.

Yalnız tenasül etmeyecek, kendinden üstüne atlayacaksın. Bunun için sana izdivacın bahçesi yardım edecek.

Bir yüksek beden, bir ilk hareket, kendiliğinden dönen bir teker bir yaratıcı yaratmalısın.



İzdivaç: İki kişinin bütün yarattıklarından üstün bir kişi yaratma iradeleridir.

İzdivaç, bu iradenin sahibi oldukları için iki kişinin birbirini tazim etmesidir.

İzdivacının hakikî manası bu olsun. Fakat birçoklarının izdivaç dedikleri şey:

Ah lüzumsuzlara ne ad vereyim?

Ah bu iki kişinin ruh züğürtlüğü!

Ah bu iki kişinin ruh kirliliği!

Ah bu iki kişinin acınacak rahat düşkünlüğü!

Bunların hepsine izdivaç diyorlar. Ve nikâhlarının göklerde kıyıldığını söylüyorlar.!!!

Bu lüzumsuzların köklerini de istemem. Onları, semavî yuvada kucaklaşan hayvanları istemem.

Birbirine bağlamadığı insanların bu nikâhını kutlulamak için topallayarak inen Tanrıda bana ırak olsun.

Böyle izdivaçlara gülmeyin: Ebeveynin haline ağlatmayacak çocuk var mı?

Erkeğin biri bana kıymetli ve hayatın gayesi için olgun göründü: Fakat karısını görünce bütün dünyayı tımarhane sandım.

Evet, isterdim ki: Bir yiğitle bir kaz çiftleştikleri zaman dünya ihtilâçla çırpınsın.

Birisi, kahraman gibi hakikatler aradı, sonunda bir küçük süslü yalan yakaladı. Adına “Ailem” dedi.

Birisi pek nazlı ve müşkülpesentti, (güç beğenen, titiz) fakat birdenbire her zaman için cemiyetini bozdu ve adına “İzdivacım” dedi.

Birisi, meleklerin faziletlerini cami bir hizmetçi arıyordu. Fakat birdenbire bir kadının hizmetçisi oluverdi. Şimdi melek olacak kadar bir eksiği kaldı.

Bütün müşterileri ihtimamlı buluyorum. Hepsinin hilekâr gözleri var.

Fakat en hilekârı bile karısını çuvalda satın alıyor.

Birçok kısa delilikler siz buna aşk diyorsunuz. Ve izdivacınız bu kısa deliliklerin çoğuna uzun budalalık halinde bir nihayet veriyor.

KADINA OLAN SEVGİNİZ VE KADININ ERKEĞE OLAN SEVGİSİ: BU SEVGİ, ACI ÇEKEN GİZLİ İLÂHLARA BİR ACIMA OLMALIYDI. FAKAT ÇOK DEFA İKİ HAYVAN BULUŞUYOR.

Fakat sizin en iyi sevginiz bile bir heyecanlı muvazene ve acılı bir alevden ibarettir. O, sizin yükseliş yollarınızı aydınlatacak bir meşale olmalıydı. Bir defada kendinizden ilerisi için sevin. Böyle sevmeyi öğrenin. Bunun için sevginizin acı içkisini içmelisiniz.

En iyi sevginin kadehinde de acılık vardır “İnsanüstünü” ne hasret getirir ve yaratıcıya susatır.

Yaratıcıya susuzluk, “İnsanüstünü” ne hasret ve ok: Söyle kardeşim, izdivaç iraden böyle mi? Bu irade ve bu izdivacı takdis ederim.

Zerdüşt böyle söylüyordu.

İNTİHARA DAİR

Çokları pek geç, bazıları pek erken ölürler.

Vaktinde öl” vecizesi daha meçhul.

Vaktinde öl” Zerdüşt böyle öğretiyor.



Tabiî vaktinde yaşamayan nasıl vaktinde ölebilir.. Keşke hiç doğmasaydı.

Lüzumsuzlara bu öğüdü veririm.

Fakat lüzumsuzlar bile ölümlerini mühimserler. En boş ceviz bile kırılmak ister..

Herkes ölüsünü mühimsiyor: Ölüm henüz bir bayram sayılmıyor.

İnsanlar daha, en güzel bayramlarını nasıl tes'it (kutlayacak) edeceklerini öğrenmediler.

Size, yaşayanlar bir diken ve bir medh olan ölümü göstereceğim.



Yapıcı, muzaffer olarak ummanlar ve övenlerle çevrilmiş olduğu halde ölümünü ölürler.

Böyle ölmeyi öğrenmeli, böyle bir ölünün dirilere yeminler yollamadığı hiç bir bayram kutlulanmamalıydı.

Bu ölüm en iyi ölümdür. Fakat ikincisi, mücadelede ölmek ve bir büyük ruhu israf etmektir. Fakat muharip ve muzaffer için sizlerin bir hırsız gibi sokulan fakat bir efendi gibi görünen vadeli ölümünüz menfurdur.

Size kendi ölümümü, intiharımı istediğim için bana gelen ölümü överim.

Bu ölümü ne zaman isteyeceğim? Bir hedef ve bir varisi olan ölümü, bu hedef ve varisi için vaktinde ister.

Ve hedef ve varise saygı olarak hayatın mabedine kuru çelenkler asmaz.

Gerçek, ip çevirenlere benzemek istemiyorum. Onlar iplerini uzatırken daima gerilerler.

Bazıları hakikatleri ve zaferleri için fazla ihtiyardırlar, dişsiz bir ağız, artık her hakikati söylemek hakkına malik değildir.

Şöhret isteyen her kimse vakti zamanı ile şereften ayrılmalı ve “Vaktinde gitmek” güç hünerini tatbik etmelidir.

En fazla lezzet verdiği zaman kendisini yedirmeyi bırakmalı: Uzun zaman sevilmek isteyenler bunu bilirler..

Kısmetleri sonbaharın son günlerine kadar beklemek dileyen ekşi elmalar vardır:

Bunlar ayni zamanda olgunlaşırlar, saranlar, buruşurlar.

Bazılarında kalp, bazılarında ruh, önce ihtiyarlar.

Bazıları gençliklerinde ihtiyardırlar. Fakat geç gençleşenin gençliği uzun sürer.

Bazılarına hayat aksilik eder, kalplerini bir zehirli sülük dağlar. Bunlar iyi bir ölüm bulmağa baksınlar.

Bazıları hiç tatlılaşmaz, daha yazın çürür. Bunları dallarında tutan şey korkaklıktır.

Pek çokları pek fazla yaşarlar. Ve dallarında uzun zaman asılı kalırlar.

Bir fırtına gelse de bu çürük ve kuru yenikleri ağaçtan silkse.

Erken ölüm vaizleri çıksa! Bunlar benim için hayat ağaçlarının en münasip fırtınalarıdır.

Fakat yalnız tedrici ölümü ve dünyanın zorluklarına dayanmayı tavsiye edenleri dinliyorum.

Ah! Arzî acılara dayanmayı tavsiye ediyorsunuz.

Ey ağzı bozuklar!

Size çok tahammül eden işte bu arzî ıstıraplardır.

Gerçek, tedrici ölüm vaizlerinin tazim ettiği Yahudi pek tez öldü:

Onun erken ölmesi o zamandan beri çoklarının felâketini mucip oldu.

O, yalnız Yahudi’nin bedbinliği ve göz yaşlarını iyi ve âdillerin nefretini tanıdı.

Yahudi İsa: Onu Ölüm hasreti bastırdı. Keşke çölde ve iyi âdillerden uzakta kalsaydı!

O zaman belki yaşamayı, arzı sevmeyi ve gülmeyi öğrenirdi!

Bana inanın kardeşler: O, pek erken öldü. Eğer benim yaşıma kadar yaşasaydı kendi dinini kendisi geri alacak kadar asildi.

Fakat henüz olgunlaşmamıştı. Delikanlının sevgisi, insan ve arz nefreti olgun değildir. Onun gönlü ve ruhunun kanatları daha bağlı ve ağırdır.

Fakat erkekte delikanlıdan fazla çocukluk ve ondan az bedbinlik vardır. Ölümü ve yaşamayı daha iyi anlar.

Ölümde ve ölüme hür bulunan ve “Evet” e vakit kalmadığı zaman kudsî bir “Hayır” diyebilen: Böylesi ölümü ve hayatı anlayandır;



Ölümünüz insan ve dünyaya bir isyan olmasın dostlar?

Ruhlarınızın tatlılığından bunu dilerim.

Ölümünüzde ruh ve faziletleriniz, arzın etrafında akşam kızıllığı gibi parlasın.

Yoksa fena bir ölümle ölüyorsunuz demektir. Bizzat ben böyle ölmek isterim. Tâki: Dostlar benim yüzümden arzı daha fazla sevsinler.

Tekrar toprak olmak istiyorum. Tâki: Beni doğuranı sükûnetle kucaklıyayım.

Gerçek Zerdüşt’ün bir hedefi vardı. Topunu fırlattı.

Dostlar! Şimdi siz ülkümün varisi olun. Altıntopu size atıyorum.

Topu fırlattığınızı görmeği her şeyden fazla severim. Bunun için arzdan bir müddet için çekiliyorum. Bunu bana bağışlayın.

Zerdüşt böyle söylüyordu.

HEDİYE FAZİLETİNE DAİR

Zerdüşt gönlünün sevdiği “Renkli inek” adlı şehirden ayrılırken havarileri ve kendilerine havari adı veren birçokları arkasından geldiler ve ona refakat ettiler. Bir köşe başına vardıkları zaman Zerdüşt onlara artık yalnız gitmek istediğini söyledi. Çünkü yalnız yürümeyi severdi.

Fakat havarileri bir veda hediyesi olarak kendisine, altın sapında bir yılanın güneş etrafında sarıldığını gösteren bir asa sundular.

Zerdüşt bu asaya sevindi. Ve ona dayanarak havarilerine hitap etti:



Bana söyleyin altın, en yüksek kıymetine nasıl ulaştı?

Çünkü nadir, faydasız ve parlaktır. Ve tatlı bir ışıldayışı vardır. Daima hediye edilir.

Altın, yalnız en yüksek faziletinin timsali olduğu için en yüce kıymete ulaştı.

Hediye edenin bakışı altın gibi parlar.

Altın parıltısı, Ayla güneşi barıştırır.

En yüksek fazilet; nadir, faydasız parlak ve mülayim sualidir:

En yüksek fazilet, hediye faziletidir.

Gerçek, sizi anlıyorum havarilerim sizde benim gibi hediye faziletine bakıyorsunuz. Kedi ve kurtlarla müşterek neniz var?

Siz kendinizi kurban ve hediye etmeğe susamışsınız.

Onun için bütün zenginlikleri ruhunuzda, yığmaya susamışsınız.

Ruhunuz hazineler ve tılsımlar aramağa doymuyor. Çünkü hediye etmeğe doymayan bir faziletiniz var.

Her şeyi kendinize ve içinizde toplamak istiyorsunuz. Tâki: Onlar sizden sevginizin hediyeleri halinde çıksınlar.

Gerçek, böyle hediye eden sevgi bütün kıymet gasıbı olmalıdır.

Fakat bu çeşit hodbinliği 16 takdis ederim.

Başka bir hodbinlikte vardır. Pek aciz, aç. Daima çalmak isteyen hodbinlik. Hasta hodbinlik!

O, her parlayan şeye hırsız bakışıyla bakar. Yiyeceği fazla olanı bir acın iştihası ile ölçer. Ve daima hediye edenlerin masasına sokulur.

Bu ihtiras, hastalık ve görünmez bir tereddidir. Bu hodbinliğin hırsız ihtiras veremli bir vücuttan hitap eder.

Söyleyin kardeşlerim, bizim için fena ve en fenası nedir?

Tereddi (gerilemek, soysuzlaşmak, aşağı düşmek) değil mi?

Hediye eden ruhun eksik olduğu yerde daima, tereddiyi buluruz.

Bizim yolumuz bu çeşittir. “Üstün çeşit” e gider.

Fakat “Her şey benim için” diyen mütereddi hissi, bizde nefret uyandırır.

Fikrimiz yükseğe uçar. Böylece: Vücudumuzun bir muvazenesi yükseliş muvazenesi olur.

Böyle yükseltici muvazeneler faziletlerin adlarıdır.

Beden, tarih içinde böyle bir “Olucu” ve bir “Cidalci” (savaşçı) halinde seyrini yapar.

Ve ruh bu bedenin nesidir?

Harplerin ve zaferlerin münadisi, yoldaş ve in'ikâsıdır.

İyi ve fenanın bütün isimleri bir muvazenedir:17 Bunlar söylemezler, yalnız işaret ederler. Bunları bilmek isteyen delidir.

Ruhunuzun muvazenelerle hitap ettiği saatlere dikkat edin kardeşlerim.

Faziletlerinizin kaynağı budur.

Orada vücudunuz yükselmiş ve dirilmiştir.

Seven, takdir eden ve yaratan iyilikçi bedeniniz bu saadetlerleler ruhunuzu heyecana getirir.

Nerede kalbiniz, çevresindekiler için tehlike ve nimet olan bir tehî (boş-avare) gibi geniş ve dolu akarsa faziletinizin kaynağı orada bulunur.

Nerede övme ve yermenin üstüne çıkar. Ve iradeniz bir sevenin iradesi olarak her şeye kumanda etmek ister, faziletinizin kaynağı orada bulunur.

Nerede “Hoş” şey yumuşak yatağı hakir görür, “Yumuşak” tan en çok uzaklaşırsanız, faziletinizin kaynağı orada bulunur.

Nerede tek bir iradenin sahibi olan size bütün ihtiyaçlardan bu dönüş. Bir zaruret gibi görünürse faziletinizin kaynağı orasıdır.

Gerçek o, bir yeni “iyi” ve “Fena” dır.

Gerçek yeni, derin bir hışıltı ve yeni bir kaynağın sesi.

Bu yeni fazilet bir kudrettir, hâkim bir düşüncedir. Bunun etrafında, zeki bir kafa, altın bir güneş ve etrafında idrakin yılanı demektir.


2

Zerdüşt burada bir müddet sustu. Ve sevgi ile havarilerine baktı. Sonra yine söylenmeğe başladı. Bu defa sesi değişmişti.

Kardeşlerim: Faziletlerinizin kudreti ile arza (yeryüzüne) sadık kalın. Hediye ve idrakiniz hayatın gayesine hizmet etsin.

Sizden bunu dilerim.

Onu “Arzî” olandan kaçırıp kanatlarıyla ebedi duvarlara çarptırmayın.

Ah! Çok faziletler yollarını böyle sapıtmalardır.

Benim gibi; sizde yoluna sapıtmış fazileti dünyaya geri çevirin.

Onu beden ve hayata döndürün. Tâki: O, dünyaya bir gaye vere.

İnsanî bir gaye.

Şimdiye kadar ruh, fazilet gibi, yüz çeşit yanlış yola saptı, yanlış işe karıştı ah bedenimizde hâlâ bu delice hareketlerin izleri bulunuyor.

Bunlar orada beden ve irade oldular.

Fazilet gibi ruhta şimdiye kadar yüzlerce defa kendini denedi ve sapıttı.

Hatta insan bir deneme idi.

Ah çok cehil ve hata bizde bedenleşti.

Yalnız bin yılların aklı değil onun cinneti de bizde patlıyor. Varis olmak tehlikelidir.

Daha adım adım tesadüf devi ile çarpışıyoruz. Ve şimdiye kadar bütün insanlık üstünde gayesizliğin manasızlığı hüküm sürdü.

Kardeşlerim: Ruhunuz ve faziletiniz dünyanın gayesine hizmet etsin. Ve her şeye yeniden sizin tarafınızdan kıymet biçilsin.

Onun için mücadeleci, onun için yaratıcı olacaksınız.

Vücut bilerek temizlenir. Ve bilgi ile deneyerek kendisini yükseltir.

İdrak eden bütün garizeler (huylar) kudsîleşir; yükseleni ruhu şad olur.

Hekim: Kendini iyi et. Böylece hastalarını da iyi etmiş olursun.

Onun en iyi yardımı, kendi kendini iyi edenin bakması olsun.

Daha gidilmeyen binlerce yol, hayatın bin çeşit sağlık ve saadeti vardır.

İnsan ve insanın dünyası henüz bitmemiş ve keşif olunmamıştır.

Münzeviler!

Bekleyin ve dinleyin. Gelecekten gizli kanat darbelerim rüzgârlar esiyor. Ve hassas kulaklara iyi haberler iletiyor.

Bugünün münzevileri, ayrılanları; bir zaman siz millet olacaksınız.

Bizzat kendini seçen sizlerden bir seçme millet ve o, milletten “insanüstünü” yetişecek.

Gerçek dünya daha bir şifa yeri olacak, daha şimdiden etrafında şifa getiren yeni bir koku ve yeni bir umut var!.
3
Zerdüşt bu sözleri söyledikten sonra son sözünü söylememiş bir adam gibi sustu. Uzun zaman elinde ki asayı şüpheli bir tavırla salladı.

Nihayet hitaba başladı.

Sesi değişmişti.

Havarilerim, şimdi yalnız gidiyorum, sizde buradan ayrılın. Ve yalnız kalın. Ben böyle istiyorum.

Gerçek size, öğüt veririm: Benden ayrılın. Ve Zerdüşt’e karşı koyun. Daha doğrusu o size hicap olsun. Belki o sizi aldatıyordu.

İdrak adamı yalnız düşmanlarını sevmeğe değil, dostlarından da nefret etmeğe kadir olmalıdır.

DAİMA TALEBE KALMAKLA HOCAYA İYİ BİR MUKABELE YAPILMIŞ OLMAZ. Ve ne için benim çelengimden koparmak istemiyorsunuz.

Bana hürmetiniz var. Fakat hürmetiniz bir gün devrilirse ne olacak.

Sakının ki sizi bir resim sütunu tepelemesin.

Zerdüşt’e inandığınızı söylüyorsunuz. Fakat Zerdüşt da ne var?

Bana inananlarsınız. Fakat bütün inananlarda ne var?

Daha kendinizi aramadığınız bir zamanda beni buldunuz. Bütün inananlar böyle yapar. Onun için BÜTÜN İNANMALARIN FAZLA KIYMETİ YOKTUR.



ŞİMDİ SİZE DERİM Kİ: BENİ KAYBEDİN KENDİNİZİ BULUN.

Ve beni hep inkâr ettiğiniz zaman size dönmek dilerim.

Gerçek kardeşlerim!

O zaman kaybettiklerimi başka bir gözle arayacak, sizi başka bir sevgi ile seveceğim.

Ve bir zaman bana dost olmuş bulunacak ve hep bir ümidin çocukları olacaksınız:

O zaman büyük günü sizinle birlikte kutlulamak için üçüncü defa olarak aranıza geleceğim.

O büyük gün insanın hayvanla “İnsanüstünü” arasında ki yolun ortasında durduğu ve gurup yolunu en büyük umut olarak kutluladığı gündür:

Günkü o yol yeni bir sabaha götüren yoldur,

O zaman batan bir geçen olduğu için kendisini bizzat kutlulayacak.

Ve idrakinin güneşi tam tepesinde bulunacaktır,

Bütün ilâhlar ölmüştür. Şimdi; istiyoruz ki: “İnsanüstünü” yaşasın.”18

O büyük gün geldiği vakit son dileğimiz bu olacak.

Zerdüşt böyle söylüyordu.



İçindekiler


“ZERDÜŞT” UN BİR TAHLİLİ 3

ZERDÜŞT’ÜN ÜSLUBU 18

ZERDÜŞ’TÜ NİÇİN TERCÜME ETTİM? 23

NİETZSCHE'NİN HAYATI 28

ZERDÜŞT’ÜN ÖNSÖZÜ 32

ZERDÜŞT’ÜN HİTABELERİ 56

ÜÇ DEĞİŞMEYE DAİR 56

FAZİLET KÜRSÜLERİNE DAİR 60

ÖTE DÜNYALILARA DAİR 64

BEDENİ HAKİR GÖRENLERE DAİR 69

SEVİNÇ VE ACIYA DAİR 73

SOLUK BENİZLİ MÜCRİME DAİR 76

OKUMA VE YAZMAYA DAİR 80

DAĞDA Kİ AĞACA DAİR 83

ÖLÜM VAİZLERİNE DAİR 88

HARP VE MUHARİP MİLLETE DAİR 91

YENİ İLÂHLARA DAİR 94

PANAYIRIN SİNEKLERİNE DAİR 99

İFFETE DAİR 104

DOSTA DAİR 106

BİN VE BİR EREĞE (Hedefe) DAİR 110

YAKIN (akrabalık) SEVGİSİNE DAİR 115

YARATICININ YOLUNA DAİR 118

İHTİYAR VE GENÇ KADINCIKLARA DAİR 123

YILAN SOKMASINA DAİR 127

ÇOCUK VE EVLİLİĞE DAİR 130

İNTİHARA DAİR 134

HEDİYE FAZİLETİNE DAİR 139





1 Mihanikiyyet: (Mihanik. den) Makine sanayiini ihate eden fen ve ilimler. Makine gibi cansız şeyler. * Cansız ve duygusuz fakat ahenkli hareket ve hareket kabiliyeti

2 Vitalizm. İlke olarak hem ruhtan hem de organizmadan ayrı bir hayatı kabul eden fizyolojik öğreti.

3 Rapallo: İtalya, ülkenin Kuzeybatı kesiminde yalan bir tatil yeridir.

4 Melankoli: halk arasında yalnızlığı tercih ve hüzün hali olarak bilinse de aslında psikolojik bir durumdur. Nedensiz yere depresyon hissi ve bir şeyler yapmaya duyulan isteksizlik olarak ortaya çıkar. Eskiden şizofren gibi daha ciddi ve fiziksel rahatsızlıklara dayandırılan melankoli, beraberinde belli bir kültür ve kült getirmiştir. Günümüzde ise aşk ya da kimlik karmaşası gibi duygusal nedenlere bağlanmaktadır.

5 Kültürsüz siyasetçiler, küfür, yalan, pespaye konuşmalar vb. yapanlara duyurulur.

6 Paralizi kaybı kas kasları daha fonksiyon için bir veya. Felç duyusal zarar yanı sıra motor varsa etkilenen bölgede his (duyu kaybı) kaybı ile birlikte olabilir.

7 Buradaki sözleri din bezirgânları için düşünmeliyiz. Peygamberler ahiret için umuttan bahsetmediler. Onlar yapılanın karşılığı vardır, dediler. Umut dağıtanlar ise insanları küçük amelleri karşılığında sevap tüccarlığını öngördüler. Sevap bulmak düşüncesi ile yapılan ameller ise en aşağısı ve âdi olandır.

8 Gerçekte bütün insanların aynı ilâha tapamadıkları doğrudur. Çünkü Allah Teâlâ’yı hakikatiyle bulmak ne kadar zordur. Fil hikâyesi buna işaret eder.

9 Dinin zamana göre uygulanışında hataya düşerler.

10 Ah, bu insanlar ne kadar zalim değil mi?

11 Hallac Mansur gibi.

12 Histeri, beyinde organik bir bozukluk gösterilemeyen bir psikonevroz (ekseriya kadınlarda rastlanır).

13 Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin hicretinde üçüncü Allah Teâlâ idi.

Sırlar konuşulunca üçüncü yine Allah Teâlâ’dır.



14 Hainlikle millet olunmaz. Yediği ekmeğe ihanet eden kavimler helak olmaz sadece pişman olup hasret ile ömürlerini devam ettirirler. Bu devam edişleri aşağılık olmaktan uzak tutmadığı gibi “insanüstünü” bulmaları da mümkün değildir.

15 Kültür ne kadar önemli bir mevzudur.

16 Hodbin: Başkasına hak tanımayıp, kendi lezzet ve menfaatini tâkib eden. Bencil. Enaniyetli. Kibirli

17 Muvazene: Ölçmek. Denk olup olmadığını bilmek için tartmak, ölçmek. * Düşünmek. * İki şeyin vezince birbirine denk olması. Uygunluk

18 Nefsimin peşinden koştuğu bütün ilahlar ölünce O açığa çıkacaktır.

Yüklə 424,77 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   13




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə